Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064084 defa)

0 Üye ve 366 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Belaya Sabretmek İbadettir" | İsimlerimiz
« Yanıtla #1575 : 02 Nisan 2015, 10:34:05 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا . (سورة الانشراح, 6

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdular:
“Hakikaten her zorlukla beraber (iki) kolaylık vardır.”
(İnşirah Sûresi, âyet 6)



01
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 12 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 19 Mart 1431

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)


"Belaya Sabretmek İbadettir"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bir beladan kurtuluş ümidiyle beklemek ibadettir. Kim az bir rızka razı olursa Allâhü Teâlâ da onun az amelinden razı olur.” (Feyzu’l-Kadîr)

“Allâhü Teâlâ’nın fazlından ve ihsânından isteyiniz. Zira Allâhü Teâlâ fazlından istenilmesini sever.”

“İbâdetlerin en üstünü sıkıntılar içinde kurtuluşu beklemektir.”

“İyi bil ki, muhakkak Allâh’ın yardımı, sabır ile beraberdir. Muhakkak her belâ ile kurtuluş da vardır.”

“Muhakkak her güçlükle beraber (iki) kolaylık vardır.”

“Kim çok istiğfâr ederse Allâhü Teâlâ da ona, başına gelen her gamdan bir ferah, her müşkilattan (darlıktan) bir çıkış yolu ihsân eder ve ummadığı yerden rızık verir.” (Ebû Davud)

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ duâsı, doksan dokuz derde devâdır. Onların en küçüğü de gamdır.” (M. Zevâid)

“Sizden birinizin başına bir bela yahut dünya işlerinde bir sıkıntı geldiğinde Rabbinin onu kurtaracağı bir duâyı öğreteyim mi?” Sahabe:

“Evet” dediler.

“O, Zünnûn (Hz. Yûnus aleyhisselam)ın duâsıdır: ‘Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.” (Tirmizî) Bu Enbiyâ sûresinin 87. Âyet-i olup meâl-i şerîfi şudur: “Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum.”

Hz. Ebû Ubeyde (r.a.) düşman tarafından kuşatıldığı vakit Hz. Ömer ona şöyle yazdı:

“Bir kişinin başına her ne vakit şiddetli bir belâ gelse muhakkak Allâhü Teâlâ onun ardından kurtuluş (yolunu) da ihsan eder. Zira bir zorluk iki kolaylığa gâlib gelemez.”

İsimlerimiz: Erkek: Behlül, Kız: Betül




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Onun Maiyyetindekiler: Sa‘d Bin Ebî Vakkas (r.a.)
« Yanıtla #1576 : 02 Nisan 2015, 11:16:23 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(أَقْبَلَ سَعْدٌ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هٰذَا خَالِي فَلْيُرِنِي امْرُؤٌ خَالَهُ. (ت

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs (r.a.) kendisine yaklaştığı zaman ‘İşte bu benim dayımdır. Haydi, böyle dayısı olan biri varsa göstersin.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



02
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 13 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 20 Mart 1431

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)


Onun Maiyyetindekiler: Sa‘d Bin Ebî Vakkas (r.a.)

Hazret-i Sa’d, Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden, Aşere-i Mübeşşereden ve sahabenin fakîh yani müctehidlerindendir. 17 yaşında Müslüman olmuştur. Annesi Hazret-i Âmine tarafından akrabaları olduğu için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O benim dayımdır.” buyurmuştur. Yirmi yedi harpte Peygamberimizin yanında hazır bulunmuştur. Allah yolunda ilk ok atan ve ilk önce kan akıtan odur. Duâsı kabul olur, attığı her ok isâbet ederdi. Uhud muhârebesinde bin kadar ok atmıştır. Resûlü Ekrem hazretleri kendisine: “At, ey Sa’d! Anam, babam sana feda olsun.” diye iltifatta bulunurlardı.

Hazret-i Ömer’in zamanında Kâdisiye kumandanı tâyin edildikten sonra İran devletinin baş şehri Medâin’i fethetmiş, Irak valisi olmuş ve Kûfe şehrini kurmuştur. Kendisine “İslâm kahramanı” denilmiştir. Hz. Osman tarafından da birçok mühim işlerde vazifelendirilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den 270 kadar hadîs-i şerîf rivâyet etmiş ve kendisinden de Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn hadîs rivâyet etmişlerdir.

Hasta olduğu zaman “Yâ Rabbi, bana ömür ihsan eyle iki küçük oğlum var, büyüsünler” diye duâ ettiler. Bundan sonra yirmi sene daha yaşamıştır. 77 yaşında hicretin 55. senesinde Medîne-i Münevvere’ye yakın bir yerde vefat etmişlerdir. Mübârek naaşı Medîne-i Münevvere’ye götürüldü. Medîne valisi Mervân bin Hakem tarafından cenâze namazı kıldırıldı. Bakî’ kabristanına defnedilmiştir. Aşere-i mübeşşereden (Cennetle müjdelenen on sahabîden) en son vefat edendir. RadıyAllahü tealâ anhüm.

Hz. Enes diyor ki “Bir gün bazı Ashab ile Resûlullah’ın huzurunda oturuyorduk. Peygamberimiz (s.a.v.) ‘Şimdi buraya cennet ehlinden bir zât gelecektir.’ buyurdu. Biraz sonra Sa’d bin Ebî Vakkâs geldi.”

Oğluna nasihatlerinden bazıları;

Oğlum her şeyde kanâat et. Kanâatı olmayanın malı kendisini zengin edemez.

Güzel ahlâkı ve sâf vicdânı olmayanlar insanlıktan uzaktır.

Mutlu ve gönlü rahat olmak, hiç kimsenin haklarına tecâvüz etmemekle olur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namazlarda Kıraate Dâir | Beş Sınıf İnsan Kabirde Çürümez
« Yanıtla #1577 : 03 Nisan 2015, 10:31:10 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَمَّ أَحَدُكُمْ النَّاسَ فَلْيُخَفِّفْ فَإِنَّ فِيهِمْ الصَّغِيرَ وَالْكَبِيرَ وَالضَّعِيفَ وَالْمَرِيضَ فَإِذَا صَلَّى وَحْدَهُ فَلْيُصَلِّ كَيْفَ شَاءَ. (ق

“Biriniz insanlara imam olduğu zaman, (namazı) hafif tutsun (uzatmasın). Zîrâ, onların arasında çocuk, ihtiyâr, zayıf ve hasta olan vardır. Tek başına kıldığı zaman ise, dilediği kadar uzatsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)



03
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 14 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 21 Mart 1431

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)


Namazlarda Kıraate Dâir

Namazlarda Fâtiha-i şerîfeden sonra bir miktar daha Kur’ân-ı Kerîm okunması icap eden rek’atlarda farz olan kıraat, üç kısa âyet veya bu miktarda uzun bir âyet okumaktır.

Kur’ân-ı Kerîm’i namazda sırası üzere okumakta bir beis yoktur. Fakat tam bir sûre okunması efdaldir. Bununla birlikte bir sûrenin bir kısmı bir rek’atta, kalanı da diğer bir rek’atta okunabilir. Bu mekruh değildir.

Namazın bir rek’atinde bir sûrenin son âyetlerini, diğer rek’atinde de başka bir sûrenin son âyetlerini okumak mekruh değildir.

Namazın bir rek’atinde bir sûrenin evvelinden veya ortasından, diğer rek’atinda da başka bir sûrenin evvelinden veya sonundan okumakta veya kısa bir sûre tilavet etmekte kerahet yoktur. Fakat evlâ olan, bir zaruret bulunmadıkça böyle okumamaktır.

Namazda sübhaneke ile Euzü ve besmeleyi ve âmîn’i sesli okumak mekruhtur. Şâfiî mezhebindekiler âmîn’i sesli okurlar.


Beş Sınıf İnsan Kabirde Çürümez

İmâm Suyûtî rahimehullâh buyurdu:

Beş sınıf vardır ki toprak onların cesedini çürütmez:

Peygamberler,

Âlimler,

Allâh yolunda şehidler,

Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyanlar ve

Mükâfâtını Allâh’dan umarak müezzinlik edenlerin (cesedini toprak çürütmez).


Tam Ay Tutulması

04 Nisan Cumartesi günü “Tam ay tutulması” meydana gelecektir.

Asya, Amerika ve Avustralya kıtası ile Pasifik Okyanusundan gözlenebilecek olan tutulma,

Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Tutulmanın büyüklüğü: 1. 001’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 04 Nisan 2015 12:01 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası    : 04 Nisan 2015 - 15:01           ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 04 Nisan 2015 - 17:58           ”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hasta Ziyareti Sünnettir | İsimlerimiz
« Yanıtla #1578 : 08 Nisan 2015, 10:57:07 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَعُودُ مُسْلِمًا غُدْوَةً إِلَّا صَلَّى عَلَيْهِ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ حَتَّى يُمْسِيَ وَإِنْ عَادَهُ عَشِيَّةً إِلَّا صَلَّى عَلَيْهِ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ حَتَّى يُصْبِحَ وَكَانَ لَهُ خَرِيفٌ فِي الْجَنَّةِ. (ت

“Bir Müslüman hasta bir Müslüman’ı sabah ziyaret ederse, yetmiş bin melek akşama kadar ona istiğfar eder. Akşam ziyaret ederse, yetmiş bin melek sabaha kadar ona istiğfar eder ve Cennet’te kendisine bir bahçe ihsan edilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



04
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 22 Mart 1431

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)


Hasta Ziyareti Sünnettir

İslâm’ın sünnetlerinden biri, hastaları ziyaret etmektir. Muhakkak hastayı ziyaret eden kişi, onun yanına gelip oturuncaya kadar rahmete dalar, oturduğunda rahmete gömülür.

Hasta ziyaretinde sünnet olan, iki günde bir veya üç günde bir gitmektir.

İbn-i Abbâs (r.anhümâ) “Hastayı bir defa ziyaret etmek sünnettir. Daha fazlası nafiledir.” demiştir.

Hastanın başucunda değil de dizinin yanında oturmak müstehabdır.

Ziyaretçi hastanın yanında iken sağına soluna bakmaz. Hastanın bulunduğu yöne bakar. Ancak yüzüne dik ve uzun uzun bakmaz.

Hasta ziyaretine giden yeni elbiselerle veya kirli elbiselerle hastanın yanına girmez.

Hastaya karşı asık suratlı olmaz.

Hastanın hoşlandığı şeyler konuşur. Sıhhat ve selâmete kavuşacağını, daha uzun ömür yaşayacağını söyleyerek hastayı rahatlatır, teselli eder. Zira bu, hastanın gönlünü ferahlatır.

Hasta ziyaretinin en hayırlısı, kısa olanıdır.

Birkaç kişi bir hastayı ziyarete gittiler ve hastanın yanında uzun bir müddet oturdular. Hastaya “Bize nasihat et” dediklerinde:

“Bir hastayı ziyarete gittiğinizde yanında fazla oturmamanızı tavsiye ederim.” dedi.

Sünnetlerden biri de, hastadan duâ istemektir. Çünkü hastanın duâsı, meleklerin duâsı gibidir.

Hastanın yanında sadece hayırlı şeyler konuşmalıdır. Zira melekler, ziyarette bulunanın söylediklerine âmin derler.

Hastaya şifa bulması için duâ etmek de sünnettir. (İslâm Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Kâmil, Kız: Ferhan


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Daha Sevimli | Anne ve Babaların Dikkatine
« Yanıtla #1579 : 08 Nisan 2015, 10:59:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَحِبَّ لِلنَّاسِ مَا تُحِبُّ لِنَفْسِكَ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kendin için sevip arzu ettiğini, insanlar için de sev!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



05
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 16 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 23 Mart 1431

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)


Daha Sevimli

Fudayl bin Iyâz (vefatı M. 803) rahimehullâh hazretleri buyurdular:

“Allâhü Teâlâ’nın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’den bir ayet okuyup onunla amel etmek, (amel etmeden) milyon kere Kur’ân-ı Kerîm hatmi yapmaktan bana daha sevimlidir.

Bir mümini sevindirmek ve onun bir ihtiyacını gidermek bir ömür ibadet etmekten bana daha sevimlidir.

Zühd (dünya sevgisini terk etmek), yer ve gök ehlinin ibadet etmesinden bana daha sevimlidir.

Bir kuruş haramı terk etmek, sahibine vermek bana helâl mal ile iki yüz defa haccetmekten daha sevimlidir.” (Rûhu’l-beyân)


Anne ve Babaların Dikkatine

• Bebeğe verilen oyuncak yumuşak olmalı, kenarları incitecek kadar sert olmamalı.

• Bebekler banyoda, yatakta ve masada -kapı zili veya telefon çalsa bile- yalnız bırakılmamalı.

• Bebekler -yatağın ortasında bile olsa- düşmesini önlemek için etrafına destek konulmadan uyutulmamalı.

• Evde merdiven varsa bebeğin geçmemesi için kapı vb. bir engel olmalı.

• Dışarıya açılan kapı ve pencereler açık bırakılmamalı.

• Elektrik prizlerine kapak takılmalı.

• Temizlik maddeleri, sinek ilacı vb. ilaçlar ve zehirli maddeler çocukların ulaşamayacağı bir yere veya kilitli bir dolaba konulmalı.

• Çiçekler, vazolar çocukların uzanamayacağı ve altındaki örtüyü çekemeyeceği şekilde konulmalı.

• Çocuk evde ve arabada hiçbir zaman yalnız bırakılmamalı.

• Kibrit ve çakmaklar, çocukların erişemeyeceği yerlere konulmalı.

• Yemek pişirirken tencere kulpları, tava sapları ocağın arkasına doğru çevrilmeli.

• Çocuk kucakta iken asla sıcak bir şey içilmemeli, çocuğun çekebileceği masa örtüsünün kenarına çay, kahve gibi şeyler bırakılmamalı.

• Banyoda suyun sıcaklığı bizzat kontrol edilmeden çocuğun üzerine dökülmemeli.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Evleniniz, Boşamayınız…
« Yanıtla #1580 : 08 Nisan 2015, 11:06:14 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَبْغَضُ الْحَلَالِ إِلَى اللهِ تَعَالَى الطَّلَاقُ. (د

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ’nın, en sevmediği helâl, talak (boşamak)tır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



06
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 17 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 24 Mart 1431

Bursa'nın Fethi (1326)


"Evleniniz, Boşamayınız…"

Evlenmek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bir sünnet-i seniyyesidir. Müslümanlar evlilik ile çoğalırlar. Evlilik ile ahlâk muhafaza edilir. Evlilikte aile fertlerinin karşılıklı bir muhabbet ve samimiyet içinde olması icab eder. Talâk (boşama) ise meşrû bir sebebe dayanmadıkça mübah değildir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Evleniniz, boşamayınız. Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ zevklerine çok düşkün erkekler ile zevklerine çok düşkün kadınları sevmez.” buyurdular.

Sadece zevklerini, nefislerini tatmin için başkaları ile evlenmek maksadıyla boşananlar, Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetine, lütuf ve ihsanına mazhar olabilmek şerefinden, nimetinden mahrum kalırlar. Ancak meşru bir sebepten dolayı talâka müracaat edilebilir. Meselâ, eşinin gayr-i meşru işinden dolayı boşanmayı tercih eder.

Müslümanlıkta kocaların mehir vermek, nafakayı, meskeni temin etmek gibi vazifeleri hanımların vazifelerinden fazla olduğundan ve erkekler daha çok muhâkemeye sahip olup nefislerine hâkim olacaklarından talâk hakkı esasen erkeklere verilmiştir. Böyle iken bu hak, nikâh yapılırken kadına da verilebilir.

Erkek ve kadın her iki taraf aile hayatının kıymetini takdir etmeli, birbirine samimiyetle bağlı bulunmalıdır. Bahaneler ile talâka (boşamaya) tevessül etmemelidir. Aksi takdirde mânevî mesuliyetten kurtulamazlar.

Allâhü Teâlâ (meâlen): “…Fakat (kadınlarınız) sizi dinlerlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız. Şüphe yok ki, Allâhu Teâlâ çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisa sûresi, âyet 34)  buyurmaktadır.

Beyt:

Alan sensin veren sensin kılan sen
Ne verdinse odur, gayrı nemiz var.


Aziz Mahmud Hüdâi (k.s.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kitaplara İman | Âhir Zamanda Sevaplar Kat Kat Olur
« Yanıtla #1581 : 08 Nisan 2015, 11:11:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَقُلْ آَمَنْتُ بِمَا أَنْزَلَ اللهُ مِنْ كِتَابٍ... الآية. (سورة الشورى, 15

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Habibim) Ve de ki: Allâhü Teâlâ’nın gönderdiği kitapların hepsine iman ettim…”
(Şûrâ sûresi, âyet 15)



07
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 18 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 25 Mart 1431

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)


Kitaplara İman

İmanın üçüncü şartı: Ve kütübihî: Allâhü Teâlâ’nın kitaplarına inanmaktır.

Kitaplar yüz dörttür. Dördü büyük kitaptır, yüzü suhuftur.

Kitaplar: Tevrat; Mûsâ aleyhisselama, Zebur; Dâvûd aleyhisselama, İncîl; Îsâ aleyhisselama,

Kur’ân-ı Kerîm; Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselâtü vesselâma nâzil olmuştur (indirilmiştir).

Suhuf (Sayfalar): On suhuf Âdem aleyhisselama, elli suhuf Şit aleyhisselama, otuz suhuf İdris aleyhisselama, on suhuf İbrahim aleyhisselama nâzil olmuştur.

Lakin Kur’ân-ı azimüşşân hepsinden sonra nâzil olup diğer kitapların hükmünü kaldırmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in hükmü kıyamete kadar bâkidir.


Âhir Zamanda Sevaplar Kat Kat Olur

Tâbiînden Ebû Ümeyye eş-Şa’bânî (r.a.) diyor ki: (Ashâb-ı Kirâm’dan) Ebû Sâlebe el-Huşenî’ye (r.a.) sordum:

“Ey Ebû Sâlebe: ‘… Siz kendi nefsinize bakınız…’ meâlindeki (Mâide sûresi, 105.) âyet-i kerîme hakkında ne dersiniz?” Dedi ki:

“Vallâhi sen, tam da bunu bilen kişiye sordun. Ben o âyeti Resûlullâh’a (s.a.v.) sormuştum. Şöyle buyurmuşlardı:

“Birbirinize iyilikleri ve hayır işleri tavsiye edin. Kötülüklerden ve zararlı şeylerden birbirinizi sakındırın. Ne zaman ki cimriliğin çoğaldığını (iyiliğin emredilmediğini), nefsin arzularına uyulduğunu, dünyânın (dine) tercih edildiğini, herkesin (kitaba, sünnete, icmâa bakmayıp, sahâbe ve tâbiîne tabi olmayıp) kendi fikrini beğendiğini görürsen işte o zaman diğer insanları bırak, kendine bak. İleride sabredilecek günler gelecek. O zamanlarda sabretmek, elde ateş tutmak gibidir.

O günlerde sâlih ameller işleyene, aynı amelleri işleyen elli kişinin sevâbı verilir.” Ashâb-ı Kiram:

“Yâ Resûlallâh! O zamanda yaşayan insanlardan mı (yoksa bizden mi) elli kişinin sevâbını alacaklar?” dediklerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Hayır, sizden elli kişinin ecir ve sevâbını kazanacaklar.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kelime-i Tevhid’in Fazîleti |
« Yanıtla #1582 : 08 Nisan 2015, 11:14:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الذِّكْرِ لَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَأَفْضَلُ الدُّعَاءِ اَلْحَمْدُ للهِ. (هـ

“En fazîletli zikir ‘Lâ ilâhe illallâh’, en faziletli dua da ‘Elhamdülillâh’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



08
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 19 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 26 Mart 1431

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)


Kelime-i Tevhid’in Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim yetmiş bin defa ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’ derse cehennem ateşine müstehak olsa da Allâhü Teâlâ onu cennete koyar.”

Cenâb-ı Hak, Firavun’u boğup Musâ aleyhisselâmı kurtardığında, Hazret-i Musa Cenâb-ı Hakka şöyle niyâz etti:

“Yâ Rabbi, bana bir amel öğret ki ihsân ettiğin şu nimete şükretmiş olayım.” Hak Teâlâ buyurdu:

“Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Musa:

“Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler” dedi. Allâhü Teâlâ: “Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Lâ ilâhe illâ ente. Yâ Rabbi, bana mahsûs bir amel niyâz ediyorum” dedi. Cenâb-ı Hak buyurdu ki:

“Yâ Musa, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekiler; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, Lâ ilâhe illallâh da diğer kefesine konsa Lâ ilâhe illallâh elbette ağır gelirdi.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh’dır. Muhakkak Allâhü Teâlâ bütün peygamberlerine ve ümmetlerine bu zikre davet etmelerini emretmiştir. Lâ ilâhe illallâh’dan daha yüce bir kelime indirilmemiştir. Yerler ve gökler onunla ayakta dururlar. O, ihlâs kelimesidir. O, İslâm kelimesidir. O, takvâ kelimesidir. O, nûr kelimesidir. O, necât (kurtuluş) kelimesidir. O, rahmet kelimesidir. O, Allâh’ın en yüce kelimesidir. Kim onu bir defa söylerse günahları deniz köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” (Tirmizi)

Şeyh Ebu’r-Rebî‘ şöyle anlattı: Yetmiş bin defa ‘Lâ ilâhe illallâh’ okumuş, lâkin henüz sevabını kimseye bağışlamamıştım. Bir ziyâfet sofrasında iken aramızda keşif sâhibi (kalp gözü açık) olduğu söylenen bir çocuk da vardı. Yemek esnâsında ağlamaya başladı. Sebebi soruldu. “Annemin ateşe atıldığını gördüm” deyince okuduğum kelime-i tevhîdleri onun validesine bağışladım. Çocuk gülmeye başladı ve “Annemin ateşten çıkarıldığını görüyorum” dedi. Çocuğun keşfinin açık olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sahîh olduğunu anladım.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Temizlik İmanın Yarısıdır"
« Yanıtla #1583 : 09 Nisan 2015, 10:00:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِغْسِلُوا ثِيَابَكُمْ وَخُذُوا مِنْ شُعُورِكُمْ وَاسْتَاكُوا وَتَزَيَّنُوا وَتَنَظَّفُوا. (كنز

“Elbiselerinizi yıkayınız, saçınızı-sakalınızı kısaltınız, misvak kullanınız, (güzel giyinerek) süsleniniz, bedeninizi (kirlerden temizleyerek ve güzel kokular sürerek) temiz tutunuz…”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



09
Nisan Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 27 Mart 1431

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)


"Temizlik İmanın Yarısıdır"

İslâm dini maddî ve manevî temizliğe büyük ehemmiyet vermiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Temizlik, imanın yarısıdır.” buyurarak temizliğin İslâm dininde ne kadar mühim olduğunu bildirmişlerdir.

Müslümanın, yüzünde, saçında, sakalında, tırnağında bulunan kirleri temizlemesi, tırnaklarını kesmesi, saçlarını taraması sünnettir. Müslüman, giydiği elbisenin temiz ve düzgün olmasına dikkat etmelidir. Nitekim “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir heyet geldiği zaman en güzel elbisesini giyer, Ashâbına da böyle yapmalarını emrederdi.” (Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) mescidde iken, saçı sakalı dağınık birisi geldi. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıkıp saçını sakalını düzeltmesini eliyle işaret buyurdu. Adam dışarı çıkıp saçına sakalına çeki düzen verdikten sonra tekrar içeri girdi. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.):

“Bu şekilde gelmesi, şeytan gibi saçı dağınık halde gelmesinden daha hayırlı değil midir?” buyurdular. (Muvatta)

Câbir bin Abdullâh (r.a.) anlattı: Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yanımıza geldiler. Saçı başı dağınık birini görünce:

“Bu adam saçını düzeltmek için bir şey bulamıyor mu?” buyurdular. Üzerinde kirli elbiseler olan bir başkasını görünce de:

“Elbisesini yıkamak için su bulamıyor mu?” buyurdular. (Ebû Dâvûd)

Mâlik bin Nadla (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzuruna eski bir elbise ile gelmiştim. “Malın mülkün var mı?” buyurdular. “Evet” dedim. “Mal mülk olarak neyin var?” diye sordular. “Allâhü Teâlâ bana biraz deve, koyun, at ve birkaç köle ikram etti.” dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Öyleyse Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği nimet ve ikramların eseri üzerinde görülsün.” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Nesai)

İmam Şâfiî hazretleri, “Elbisesi temiz olan kimsenin üzüntü ve sıkıntısı da az olur.” demiştir. (Avnü’l-Mabud)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh’ın (s.a.v.) Nihayetsiz Mucizelerinden
« Yanıtla #1584 : 10 Nisan 2015, 10:10:50 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(عَنْ عَبْدِ اللهِ قَالَ ... لَقَدْ كُنَّا نَأْكُلُ الطَّعَامَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَنَحْنُ نَسْمَعُ تَسْبِيحَ الطَّعَامِ . (ت

“Abdullâh bin Mesûd (r.a.): Biz Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında yemek yerken yemeğin Allâh’ı tesbih ettiğini (Sübhânallâh dediğini) işitirdik.” dedi.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



10
Nisan Cuma 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 28 Mart 1431

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)


Resûlullâh’ın (s.a.v.) Nihayetsiz Mucizelerinden

Câbir bin Abdullâh (r.anhümâ) anlatıyor:

Medîne’de bir Yahûdî vardı. Bana her sene hurma harmanı zamanına kadar vade ile borç para verirdi. Benim Rûme kuyusu yolunda bir hurma bahçem vardı. Bir sene hurmalığım her seneki gibi mahsul vermedi, borcumu ödemeyi geciktirdim. Bunun üzerine Yahûdî harman vaktinde geldi. Borcumdan bir şey veremeyeceğimi düşünerek gelecek harman zamanına kadar mühlet vermesini rica ettim. Fakat Yahûdî vermedi. Bunun üzerine halimi Resûlullâh’a (s.a.v.) arz ettim. O da bazı ashabına:

“Haydi yürüyünüz, gidelim de Câbir için Yahûdî’den mühlet vermesini; vadeyi uzatmasını isteyelim.” buyurdu. Ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ashabıyla hurmalığıma geldiler. Resûlullâh (s.a.v.) Yahûdî’ye mühlet vermesini söyledilerse de Yâhûdî:

“Ey Ebu’l-Kâsım! Mühlet veremem.” dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Yahûdî’nin ısrarını görünce kalktı, hurmalıkta şöyle bir dolaşıp geldi ve Yahûdî’ye bir daha vade teklif ettiyse de yine vermedi. Ben de kalktım. Resûlullâh’a (s.a.v.) bir miktar yaş hurma getirip önüne koydum. Resûlullâh (s.a.v.) hurmayı yedikten sonra:

“Yâ Câbir, senin çardağın nerede?” diye sordu. Şurada, dedim.

“Haydi, orada bana bir yer döşe” diye emretti. Ben de hemen döşedim. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) çardağa girip biraz uyudu. Sonra uyandı. Ben gidip bir avuç daha hurma getirdim. Ondan da yedi ve kalkıp Yahûdî’ye bir daha mühlet teklif etti. Yahûdî yine vermedi. Sonra Resûlullâh (s.a.v.) kalktı hurmalığın içinde bir daha dolaştı. Sonra “Ey Câbir, ağaçtaki hurmaları toplayıp Yahûdî’nin borcunu ver.” buyurdu ve ben toplayıncaya kadar hurma harmanının başında durdu. İşte bu topladığım hurmadan Yahûdî’ye borcumu verdim, verdiğim kadar da arttı. Sonra bostandan çıkıp doğru Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzuruna geldim ve bu bereketi müjdeledim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Şehâdet ederim ki muhakkak ben Allâh’ın resûlüyüm.” buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Muhammed (s.a.v.) Resûlullah’tır"
« Yanıtla #1585 : 13 Nisan 2015, 11:03:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِي أَسْمَاءً أَنَا مُحَمَّدٌ وَأَنَا أَحْمَدُ وَأَنَا الْمَاحِي الَّذِي يَمْحُو اللهُ بِيَ الْكُفْرَ. (ق

“Benim birçok ismim vardır: Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben Mâhî’yim ki Allah benimle küfrü mahvedecektir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



11
Nisan Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 29 Mart 1431

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)


"Muhammed (s.a.v.) Resûlullah’tır"

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin güzel isimleri çoktur. Ancak bunlardan dördünü her Müslüman’ın bilmesi îcâb eder. Bunlar: Ahmed, Mahmûd, Muhammed, Mustafâ’dır.

“Ahmed” ve “Muhammed” ism-i şerifleri hamd edenlerin en büyüğü, övülenlerin de en üstünü demektir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) insanlar içinde Allâhü Teâlâ’yı en çok hamd edendir. Onun övülmesi tam olsun diye kıyâmet gününde “Livâü’l-hamd” (Hamd sancağı) elinde olacaktır. Rabbi onu “Makâm-ı Mahmûd’a” gönderecektir. Herkese şefâat edeceği için bütün insanlar tarafından övülecektir.

Hafız Süyûtî (rh.), “er-Riyâzu’l-enîka…” isimli eserinde Peygamberimizin doksan dokuz ismini bildirdikten sonra ve Muhammed (s.a.v.) ism-i şerîfi ile alakalı diyor ki:

Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki (meâlen):

“Muhammed (s.a.v.) Allâh’ın Resûlüdür.” (Fetih S., âyet 29),

“Muhammed de (s.a.v.) ancak bir Resûldür.” (Al-i İmran Sûresi, âyet 144),

“Muhammed (s.a.v.) sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Velâkin Allâh’ın Resûlüdür.” (Ahzâb S., âyet 40)

Muhammed ism-i şerîfi Hz. Peygamberin (s.a.v.) en meşhur ve en yüce ismidir. Hadîs-i şerîflerde de bu mübarek isim geçmektedir. Bu mübârek ismin bazı hususiyetleri vardır:

Müslüman olmak isteyen bir kimse ‘Lâ ilâhe illallâh”dan sonra “Muhammedün Resûlullâh” (kelime-i tevhidini*) demedikçe İslâm’a girmiş olmaz. Bunun yerine Ahmed yahut diğer güzel isimlerinden birini söylese kâfî gelmez.

Namazda teşehhüdün sahîh olması için de ‘et-tehiyyâtü…’ deki kelime-i şehâdette “Muhammed” ismini söylemek şarttır. Peygamberimizin diğer isimleriyle teşehhüd okunmaz. Hutbe de şehâdet okunurken: “Ve neşhedü enne Muhammeden…” okunur.

“Muhammed” ve “Ahmed” ism-i şeriflerinin bir hususiyeti Peygamber Efendimizden önce kimseye konulmamış olmasıdır. Allâhü Teâlâ bu mübârek ismi hakîkî sâhibi için muhâfaza etti, ondan önce kimse, Ahmed ve Muhammed ismiyle meşhûr olmadı.

*Kelime-i Tevhid’in manası: “Allah’dan başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.v.) onun peygamberidir.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Torunu Hazret-i Ümâme
« Yanıtla #1586 : 13 Nisan 2015, 11:09:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْإِيمَانَ قُرِنَا جَمِيعًا، فَإِذَا رُفِعَ أَحَدُهُمَا رُفِعَ الْآخَرُ . (هب

“Muhakkak ki hayâ ve îmân birbirlerine bağlıdır. Biri kaldırıldığı zaman, diğeri de kaldırılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)



12
Nisan Pazar 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 30 Mart 1431

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)


Peygamberimizin Torunu Hazret-i Ümâme

Peygamber Efendimizin, kızı Hazret-i Zeyneb (r. anhâ) ve damadı Ebu’l-Âs’dan (r.anh) olan torunudur. Hazret-i Fâtıma’nın vefatından sonra Hazret-i Ali (k.v.) ile, onun şehîd edilmesinden sonra da Muğîre bin Nevfel (r.a.) ile evlenmiştir.

Çocukluğunda dedesi Rasûlullâh (s.a.v.) nezdinde çok muhabbetli idi.

Hazret-i Âişe (r. anhâ) vâlidemiz şöyle nakletmiştir:

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) damarlı akik taşından altın kaplamalı bir takı hediye edilmişti. Hanımlarının hepsi evde toplanmışlardı. Ümâme binti Zeyneb de evin bir tarafında toprak ile oynamakta idi. Resûlullâh (s.a.v.) bize:

“Bu takıyı nasıl buluyorsunuz” diye sordu. Biz elimize alıp ona bakarak:

“Bundan daha güzel ve acayibini hiç görmemiştik.” dedik. Sonra:

“Onu bana geri veriniz” buyurdu ve:

“VAllahi, bunu Ehl-i beytimden bana en sevimlinizin boynuna takacağım” dedi.

Hazret-i Âişe buyuruyor ki:

“Onu benden başkasının boynuna takacak diye korkumdan yeryüzü gözümde karardı. Diğer hanımları da aynı haldeydiler.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onu Ümâme binti Ebu’l-Âs’ın boynuna taktı. Biz de ferahladık. (Üsdü’l-Gâbe)


BEYT:

Gel gözüm kûşesine vâr ise gönlünde melâl
Ki akarsûya nazar cânı ferahnâk eyler.

Kemal Paşazâde

(Eğer içinde bir sıkıntı varsa gel, gözümdeki pınara bak. Çünkü akarsuya nazar etmek üzüntüyü giderir.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Arkadaşlık Âdâbı
« Yanıtla #1587 : 13 Nisan 2015, 11:16:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا آخَى الرَّجُلُ الرَّجُلَ فَلْيَسْأَلْهُ عَنْ اسْمِهِ وَاسْمِ أَبِيهِ وَمِمَّنْ هُوَ فَإِنَّهُ أَوْصَلُ لِلْمَوَدَّةِ. (ت

“Bir kimse başka birini (Allah için) arkadaş edinmek istediği zaman, ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun (onunla tanışsın). Böyle yapmak, aralarında muhabbeti daha da arttırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



13
Nisan Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 31 Mart 1431

Muallim Nâci'nin Vefâtı (1893) • 31 Mart Vakası (1909)


Arkadaşlık Âdâbı

Arkadaşlık hukukunun birçok âdâbı vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “İki dost, iki el gibidir, birbirlerini yıkar (pak ederler).” buyurmuştur. Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) sahabeleriyle birlikte bir ağaçlığa girer ve erak ağacından biri eğri diğeri düz iki misvak keser. Eğrisini kendisine bırakır, düzgün olanı arkadaşına verir. O sahabî: “Bu düz misvak size yakışır” deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Eğer misvakları sen bulup kesmiş olsaydın düzgün olanını bana vermen fazilet, üstünlük sayılırdı. Çünkü arkadaşlık eden iki kişiden arkadaşına en şefkatli olan Allah katında en makbul olur.” buyururlar.

Arkadaşlara karşı dikkat edilecek hususlar:

• İhtiyaç anlarında yardımına koşmalı,

• Arkadaşının sırrını gizlemeli,

• Ayıplarını ve kusurlarını örtmeli,

• Hoşuna giden adıyla çağırmalı,

• Gerektiği takdirde iyilik ve yumuşaklık ile nasihat etmeli,

• Arkadaşı hakkında gıybet edildiğinde hakkını korumalı,

• Kusurlarını affetmeli,

• Arkadaşının sağlığında ve ölümünde her namazdan sonra ona duâ etmeli,

• Sevinç ve kederlerinde ortak olmalı,

• Arkadaşının yüzüne karşı nasıl davranıyorsa gıyabında; arkasında da öyle olmalı,

• Ayakta karşılamalı, güler yüzle selâmını almalı, ona yer vermeli,

• Arkadaşının ve çocuklarının halini sormalı,

• Kalktığında onu kapıya kadar yolcu etmelidir.

Hulasa kişi kendisine yapılmasını istediği muameleyi arkadaşına yapmalı ki, sadakatini göstersin. Çünkü kendine istediğini, dostuna istemeyenin dostluğunda hayır yoktur.

• Arkadaşının vefatından sonra ailesiyle, çocuklarıyla ve sevdiği akrabalarıyla alakayı kesmeyip görüşmeli, vefalı olmalıdır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
O’nun Maiyetindekilerden: AMR BİN ABESE (r.a.)
« Yanıtla #1588 : 14 Nisan 2015, 10:26:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِثْنَتَانِ يَكْرَهُهُمَا ابْنُ آدَمَ الْمَوْتُ وَالْمَوْتُ خَيْرٌ لِلْمُؤْمِنِ مِنَ الْفِتْنَةِ وَيَكْرَهُ قِلَّةَ الْمَالِ وَقِلَّةُ الْمَالِ أَقَلُّ لِلْحِسَابِ. (حم)

“İki şey vardır ki, Âdemoğlu (insan) onlardan hoşlanmaz. Ölümden hoşlanmaz. Hâlbuki ölüm (sağ kalıp da uğrayacağı) fitneden hayırlıdır.
Malın azlığından hoşlanmaz. Hâlbuki malın az olması hesâb için daha kolaydır.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



14
Nisan Salı 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 01 Nisan 1431

Piyale Paşa'nın Sakız Adasını Fethi (1566) • Doğubayazıt, Diyadin ve Patnos'un Kurtuluşu (1918)


O’nun Maiyetindekilerden: AMR BİN ABESE (r.a.)

Amr bin Abese radıyallâhü anh ilk Müslümanlardandır. Müslüman oluşunu şöyle anlattı:

“Kalbimde putlara tapmanın bâtıl olduğu yerleşmiş idi. Benim putlara tapmanın doğru olmadığını söylediğimi işiten birisi:

“Ya Amr, Mekke’de bir zât var. Senin söylediğin gibi sözler söylemektedir” dedi. Hemen Mekke’ye yola çıktım. Bu Resûlullâh Efendimizin peygamberliğinin başlarında idi. Müslümanların henüz pek zayıf bulundukları bir zamandı. “Sen onun yanına gündüz gidemezsin, müsaade etmezler. Ancak o gece Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ederken gidebilirsin” dediler. Ka‘be-i Muazzama’nın önünde bekledim. Onu ancak tehlîl getirdiği (Lâ ilâhe illAllah dediği) sırada sesinden tanıdım. Hemen huzuruna vardım ve:

- Siz kimsiniz, diye sordum.

- Ben Allâh’ın Nebisiyim, buyurdular.

- Allâh’ın Nebisi ne demektir?

- Allâh’ın Resûlü demektir.

- Allâh sizi ne ile gönderdi?

- Allâhü Teâlâ’ya hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnız ona ibâdet etmek, putları kırmak ve kan dökmemek ile.

- Bu hususta kim sizinle beraberdir?

- Hür ve köle. (Yani Hazret-i Ebûbekir ve Hazret-i Bilâl radıyallâhü anhümâ.)

- Elinizi açınız, size bîat eyliyeyim! dedim ve İslâm üzere Resûlullâh Efendimize bîat eyledim. Öyle zannediyorum ki Müslümanların dördüncüsü idim. Sonra:

- Yâ Resûlallâh! İzin veriniz, maiyetinizde ikâmet edeyim, dedim;

- Hayır. Bilakis kavminin yanına dönüp onları irşâd eyle. Benim çıktığımı işittiğin vakit Medine’ye gelirsin, buyurdular.

Kavmimin yanına döndüm ve haberinin bana ulaşmasını bekledim. Medîne-i Münevvereden bazı ahbablarım geldiler, Muhammed aleyhisselâm Mekke’den Medine’ye hicret ettiğini haber verdiler. Ben de Medine’ye gittim. (Üsdü’l-Gâbe)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Az da Olsa İhlaslı Amel Kurtarır
« Yanıtla #1589 : 16 Nisan 2015, 16:06:33 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَخْلِصُوا أَعْمَالَكُمْ للهِ فَاِنَّ اللهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَا يَقْبَلُ مِنَ الْاَعْمَالِ إِلَّا مَا خُلِصَ لَهُ. (مجمع

“Ey insanlar! Amellerinizi ihlâs ile (sadece Allah rızası için) yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)



15
Nisan Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1436 - Rûmî: 02 Nisan 1431

Titanik'in Batışı (1912) • Ağrı'nın Kurtuluşu (1918)


Az da Olsa İhlaslı Amel Kurtarır

AZ DA OLSA İHLASLI AMEL KURTARIR

İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle, saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Yapılan vazifelerin kıymetleri, ihlâsa göredir. Kul şeytandan ancak ihlâs ile kurtulur. İhlâsın zıddı riyâdır. Riyâ bir vazifeyi yalnız gösteriş için veya maddî bir menfaat için yapmaktır.

Allâhü Teâlâ rahmetiyle, ihlâslı kimseleri, şeytanın vesvese ve tuzaklarından, günah işlemekten muhafaza eder. Âyet-i kerîmede (meâlen) buyruldu ki: “Şeytân: ‘Ey Rabbim, beni azdırdığından dolayı, yemin ederim ben de muhakkak onlar için yeryüzünü süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. Ancak senin kalblerine ihlâs verdiğin kulların hâriç.’ dedi.” (Hıcr Sûresi, âyet 39-40)

Amellerin kabulü ancak ihlâsla yapılmasına bağlıdır. Bir Sahabî, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip:

“Hem sevap hem de şöhret için savaşan biri hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“O, hiçbir şey alamaz.” buyurdular. Sahabe üç defa aynı suâli tekrarladı. Her defasında Resûlullâh (s.a.v.):

“O, hiçbir şey alamaz” buyurdular. Sonra da şöyle buyurdu:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ ancak ihlâsla ve sırf kendi rızası için yapılan ameli kabul eder.” (Nesai)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bir dirhem sadaka yüz bin dirhem sadakayı geçti” buyurdular.

“Yâ Resûlallâh, bu nasıl olur?” denildi.

“Bir adamın iki dirhem sermayesi vardı. Onlardan birini alıp sadaka olarak verdi. Başka bir adamın da çok malı vardı. O da malının kazancından yüz bin dirhem sadaka olarak verdi.” buyurdular. (Nesai)

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdu: Amelin azlığına bakma, kabul olunup olunmadığına bak. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muâz bin Cebel’e (r.a.) “Amelinde ihlâslı ol. İhlâslı olursan az amel sana yeter” buyurmuştur.