Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064099 defa)

0 Üye ve 381 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri Buyurdular | İsimlerimiz
« Yanıtla #1545 : 02 Mart 2015, 15:39:49 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا كَرِهْتَ أَنْ يَرَاهُ النَّاسُ مِنْكَ فَلَا تَفْعَلْ بِنَفْسِكَ إِذَا خَلَوْتَ. (كنز

“İnsanların sende görmelerini istemediğin şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



02
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 17 Şubat 1430

Emir Sultan Hz.lerinin Vefatı (1430) • Rize'nin Kurtuluşu (1918)


Ashâb-ı Kirâmın En Âlimi: Hz. Ebûbekir

“Bu yolda (Nakşibendî; zikr-i hafî yolunda) üç edeb vardır:

1- Allâhü Teâlâ’ya karşı edeb: Kulun Allâh’ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınarak iç ve dış âleminde kulluğunu tam olarak yapmaya çalışması ve Allâhü Teâlâ’nın zâtından başka her şeyden yüz çevirmesidir.

2- Resûlullâh’a (s.a.v.) karşı edeb: “De ki: Eğer Allâhü Teâlâ’yı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allâhü Teâlâ da sizi sevsin.” meâlindeki (Âl-i İmrân Sûresi, 31.) âyetinin emri ile ona tâbi olmak ve her hâlde buna riâyet etmek, Resûlullâh’ın (s.a.v.) Allâhü Teâlâ ile kullar arasında bir vesîle olduğunu ve her şeyin onun yüce emirleri altında olduğunu bilmek îcab eder.

3- Bu yolun büyüklerine karşı edebli olmak: Zira onlar Resûlullâh’a (s.a.v.) tâbi olmak için bir vesîledir. Bu yolun bağlılarının, -onların yanında bulunmasa da- onlara uymaları îcab eder.”

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) “İnsanların senden görmelerini istemediğin bir şeyi yalnızken de yapma!” hadîs-i şerîflerini şöyle izah etmiştir:

“Hak yolcusunun, boş ve yalnız olduğu yerleri dolu olarak görmesi lazımdır. İnsanların yanında nasıl hareket ediyorsa, yalnızken de öyle hareket etmelidir.”

“Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır, sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm’ın takip ettiği yolu takip etmekten başka bir şey değildir.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Çalışıp kazanan, Allâhü Teâlâ’nın dostudur.” buyurmuştur. Bu hadîs-i şerifte, dünyayı kazanmaya değil, Allâhü Teâlâ’nın rızasını kazanmaya işaret vardır.”

“Hakk’a komşu olmak, Hakk’ın yarattıklarına komşu olmaktan evlâdır.”

İsimlerimiz: Erkek: Mahmud, Kız: Rukiye




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)
« Yanıtla #1546 : 03 Mart 2015, 13:43:57 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مِفْتَاحُ الْجَنَّةِ الصَّلَاةُ وَمِفْتَاحُ الصَّلَاةِ الْوُضُوءُ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da abdesttir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



03
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 18 Şubat 1430

Hilafetin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü (1924) • Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluşu (1924)


Abdest ve Gusül (Boy Abdesti)

Namazın şartlarının birincisi hadesten tahârettir:

Hades cünüb veya abdestsiz olmak demektir.

Hadesten taharet, su bulunup kullanılması mümkün olan yerde gusül lâzım olduysa gusül abdesti, abdest lâzım olduysa abdest almak, su bulunmayan yâhud kullanmak mümkün olmayan yerde teyemmüm etmektir.

Abdestin farzları dörttür:

Yüzünü yıkamak, ellerini dirsekleri ile beraber yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek ve ayaklarını topukları ile yıkamaktır.

Sünnet üzere abdest şöyle alınır: Besmele ile ellerini yıkayıp ağzı misvaklar. Sonra ağzını ve burnunu üçer kere yıkadıktan sonra hadesten tahârete niyet edip farzların aralarını kesmeden (bir âzâ kurumadan diğerine geçerek) tertîb üzere sırası ile başından başka diğer azaları üçer kere yıkar.

Başının tamamını (kaplama) mesh etmek ve parmaklarının ve sakalının aralarını hilallemek ve kulaklarının içini şehâdet parmağının içi ile ve ardını başparmağının içi ile meshetmek de sünnettir. Kalan üç parmağının arkası ile boynunu meshetmek, ellerini ve ayaklarını yıkamaya sağ yanından başlamak müstehabdır.

Abdesti bozan şeyler:

Önden ve arkadan çıkan şeyler ve arkadan çıkan yel, herhangi âzâdan kan ve irin çıkması veya sarı su akması, -balgamdan başka şeyi- ağız dolusu kusmak, yatarak veya -alındığında düşeceği şeye- dayanıp uyumak, delirmek, bayılmak, sarhoş olmak, namazda yanında olan kimsenin işiteceği kadar gülmek.

Guslün farzları üçtür:

Ağzı, burnu ve bütün bedeni yıkamaktır.

Sünnet olan gusül şöyledir: Evvelâ ellerini yıkayıp istincâ yerlerini ve diğer yerlerde necâset var ise onu temizleyip abdest aldıktan sonra başına ve sağ omuzuna ve sol omuzuna su döküp bütün azaları üçer kere yıkamaktır. İlk yıkamada eliyle ovmak sünnettir.

Cum’a namazı ve bayram namazları için gusül abdesti almak da sünnettir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâh'ın Koruduğunun Zırha İhtiyacı Olmaz | Bilmece
« Yanıtla #1547 : 04 Mart 2015, 16:15:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تُظْهِرْ اَلشَّمَاتَةَ لِأَخِيكَ فَيَرْحَمُهُ اللهُ وَيَبْتَلِيكَ. (ت

“Din kardeşinin başına gelen belâya sevinme! Zira Allâhü Teâlâ ona âfiyet verir de seni belâya uğratır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



04
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 19 Şubat 1430

Sultan Selahaddin Eyyûbî'nin Vefatı (1193) • Abdülmecid Efendi'nin Sürgün Edilişi (1924)


Allâh'ın Koruduğunun Zırha İhtiyacı Olmaz

İmâm Bûsirî hazretleri Kasîde-i Bürde’sinde şöyle buyurdu:

     “Vikâyetullâhi ağnet an muzâafetin

     Mine’d-dürû‘i ve an ‘âlin mine’l-utumi.”


Manası: “Allâhü Teâlâ’nın muhâfazası ve koruması Resûlünü, kat kat zırhlara ve yüksek kalelere muhtâc etmedi.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke’de iken kendisine karşı çıkan müşriklerin kötülüklerinden korunabilmesi için pek çok askere, kat kat zırhlara, yüksek kalelere ihtiyaç görünüyordu. Fakat Allâhü Teâlâ’nın sayısız orduları içinde en zayıflarından olan örümcek bile bunca kâfirin gözlerine ve yollarına birer set çekmiş, onları ümitsizliğe düşürmüştür.

Kudüs Kadısı İbn-i Şeddâd, Salahaddin Eyyubî’den bahsederken diyor ki:

Akka nehrinin kıyısında bulunan Reml’de bir harb meydana gelmişti. Salahaddin Eyyûbî’nin Karasungur adında çok şecaatli ve cesur bir adamı vardı. Düşmanlardan pek çoklarını öldürmüş, kırıp geçirmişti.

Bundan dolayı düşmanların hepsinin kalbinde bu yiğitten intikam almak ateşi yanıyordu. Ona bir hile ve tuzak kurmak için toplanıp pusu kurdular. Hile ile onu saklandıkları yere doğru çektiler. Sonra hepsi birden pusudan çıkarak üzerine atılıp etrafını sardılar. Onlardan birisi saçlarından yakaladı. Artık ölüm Karasungur için pek yakın idi. Diğeri de boynuna doğru kılıcını savurdu. Lâkin bu darbe saçlarını tutanın elini kesti. Karasungur süratle kendi arkadaşları tarafına çekildi. Allâh’ın düşmanları onu çok takip ettilerse de hiç birisi yetişemedi, Karasungur sağ salim döndü.

Bilmece:

Tarlada bitmez, saksıda bitmez, yerde var, gökte var, suda yok?  (Hava)

Muallim saçar, talebe toplar, tenbel olursa toplamaz kaçar?  (İlim)

Gözle görülür, elle tutulmaz?  (Yıldızlar)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İlim ve Âlime Hürmet
« Yanıtla #1548 : 05 Mart 2015, 18:23:28 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَعَلَّمُوا الْعِلْمَ، وَتَعَلَّمُوا لِلْعِلْمِ السَّكِينَةَ وَالْوَقَارَ، وَتَوَاضَعُوا لِمَنْ تَعَلَّمُونَ مِنْهُ. (طس

“İlim öğreniniz. İlim için huzur, sükûn ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye karşı mütevâzı olunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)



05
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 20 Şubat 1430

Yeşilay'ın Kuruluşu (1920)


İlim ve Âlime Hürmet

İlim öğrenen kimse, ilme, âlimlere ve hocasına hürmet etmelidir. Yoksa ilim öğrenemez ve öğrendiği ilimden istifade edemez. Hikmet ehli: “İlimden bir şey elde eden ona ancak hürmetle kavuşmuştur; kaybeden de hürmet ve edebi terk ettiği için kaybetmiştir.” demişlerdir.

Hocaya hürmet, ilme hürmet demektir. Hz. Ali (r.a.) “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” buyurmuşlardır. İhtiyaç duyduğun dînî bir meseleden sana bir harf öğreten kimse dinde senin babandır.

Âlimlerden biri şöyle demiştir:

“Oğlunun âlim olmasını isteyen kimse âlimlerin gariplerini, fakirlerini gözetsin, onlara ikram ve hürmet etsin, yardımda bulunsun. Oğlu âlim olmazsa torunu âlim olur.”

Hocanın önünden yürümemek, onun yerine oturmamak, izni olmadan söze başlamamak, huzurunda fazla konuşmamak, yorgun olduğu anda sual sormamak da hürmettir.

Talebe, hocasının rızasını kazanmaya gayret etmeli, öfkelendirmemeli, dine uygun olan emirlerini yerine getirmelidir.

Hocasını rahatsız eden talebe, ilmin bereketinden mahrum kalır, ilminden de bir fayda elde edemez.

Kitaplara hürmet, ilme hürmet demektir. İlim talebesi, hürmet icap eden kitabı abdestsiz tutmamalıdır.

Ayaklarını kitaba doğru uzatmamak, (Kur’ân-ı Kerîm’i ve) tefsir kitaplarını diğer kitapların en üstüne koymak ve bunların üzerine hiçbir şey koymamak da yine ilme hürmettir.

İlim tahsil ederken arkadaşlarına da hürmet etmek ilme hürmettir.

İlim ve hikmeti tazim ve hürmetle, dikkat ve ciddiyetle dinlemelidir. Her ne kadar bir meseleyi, bir kelimeyi bin defa bile dinlese yine hürmetle dinlemelidir.

Hocasının kendisi hakkında tavsiyelerine uymalı, kötü ahlâktan sakınmalıdır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin (S.A.V) Vedâ Hutbesinden | İsimlerimiz
« Yanıtla #1549 : 09 Mart 2015, 11:29:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَخُونُهُ وَلَا يَكْذِبُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ عِرْضُهُ وَمَالُهُ وَدَمُهُ اَلتَّقْوَى هَا هُنَا . (ت

"Müslüman Müslüman’ın kardeşidir; ona hıyânet etmez, ona yalan söylemez ve yardım etmekten kaçınıp onu yüz üstü bırakmaz.
Bir Müslüman’ın namusu, malı ve kanı diğer Müslüman’a haramdır."

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



06
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 21 Şubat 1430

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)


Peygamberimizin (S.A.V) Vedâ Hutbesinden

“Ey İnsanlar! Dinleyiniz, anlayınız, biliniz ki; Müslümanlar hep birbirinin kardeşidir. Sizden kimse din kardeşini aldatmasın, ona ihânet etmesin, gıybet etmesin. Gönül rızasıyla vermiş olmadıkça hiçbir kimseye kardeşinin malı helâl olmaz. Sakın nefislerinize zulmetmeyiniz!

Müslümanlıkta insanlar, hep müsavîdir, denktir. Hepsi Hz. Âdem ve Havvâ’dandır. Ne Arab’ın Acem’e (Arab olmayana), ne de Acem’in Arab’a üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takvâ iledir.

Ey İnsanlar! Hanımlarınıza iyi muamelede bulunmanızı; iyilik etmenizi tavsiye ederim. Onlar Allâh’ın size emânetidirler. Kadınlarınızın üstünde sizin hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlar sizin haklarınıza riâyet etmelidir. Siz de onlara güzel muamele etmelisiniz.

Ey İnsanlar! Ben size lâzım olan dinî hükümleri tebliğ ettim; bildirdim ve size bir şey bıraktım ki, ona sarıldıkça hiçbir vakit dalâlette kalmaz; sapıklığa düşmezsiniz; o da Allâh’ın kitabıyla Peygamberi’nin sünnetidir.”

“Ey İnsanlar! Kıyâmet gününde ‘Muhammed aleyhisselâm size risâletini tebliğ etti mi; peygamberlik vazifesini yaptı mı?’ diye sorulur, o vakit siz ne cevap verirsiniz?” diye sordu. Onlar da;

“Evet, tebliğ etti, diye şahitlik ederiz!” dediler. Bunun üzerine üç defa “Şâhit ol Allâh’ım!” buyurdu.

O gün akşamüstü “el-yevme ekmeltü leküm” (Mâide sûresi, 3.) âyet-i kerîmesi nazil oldu ki, “...Bugün sizin için dininizi ikmal ettim; kemâle erdirdim ve size din olarak İslâm dinine razı oldum...” meâlindedir. Bu âyet-i kerîme; İslâm dininin en mükemmel ve en son ilâhî din olduğunu gösteriyor. Bu din sayesinde Müslümanlara en büyük ilâhî nimetlerin tamamıyla ihsan buyurulmuş olduğunu müjdeliyor. İslâm dininden başka Hakk’ın râzı olduğu, kabul ettiği başka bir din olmadığını da açıkça beyan buyuruyor.

İsimlerimiz: Erkek: Mustafa, Kız: Ayşe


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yer ve Gökler Yaratıldıktan Beri Aylar Onikidir | Faziletli Vakitler
« Yanıtla #1550 : 09 Mart 2015, 11:38:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَتَقَارَبَ الزَّمَانُ فَتَكُونُ السَّنَةُ كَالشَّهْرِ وَالشَّهْرُ كَالْجُمُعَةِ وَتَكُونُ الْجُمُعَةُ كَالْيَوْمِ وَيَكُونُ الْيَوْمُ كَالسَّاعَةِ وَتَكُونُ السَّاعَةُ كَالضَّرْمَةِ بِالنَّارِ. (ت 

“(Zamanın bereketi azalıp) Sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat da kuru otun ateşte yanması kadar kısalmadıkça kıyâmet kopmayacaktır.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



07
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 22 Şubat 1430

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)


Yer ve Gökler Yaratıldıktan Beri Aylar Onikidir

Hac, umre, oruç, zekât, bayramlar vesâir dîni hükümlerin îfâ edildiği kamerî aylar on ikidir. Kamerî aylar bir hilâlden diğerine kadar bazan otuz, bazan yirmi dokuz gün çeker. Kamerî (Hicrî) sene 354 gün 8 saattir. Bu günler, Şemsî (Milâdî) yıldan daha az olduğundan ayları da mevsimden mevsime değişir ve Hac, Oruç ve Ramazan bazan yaza, bazan kışa denk gelir.

On iki ay: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâziyelevvel, Cemâziyelâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde ve Zilhicce’dir. Bu aylardan dördü; Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb haram (tazim ve hürmet icab eden) aylardır.


Faziletli Vakitler

Hak Teâlâ bazı şeyleri, onun benzeri diğer bazı şeylerden daha muhterem; hürmetli kılmıştır:

Cuma ve Arefe günlerini -onlarda hususi ibadetleri emrederek- üstün kılmıştır. Ramazân-ı şerifi diğer aylardan daha faziletli kılarak ayırmıştır. Günün ve gecenin bazı saatlerini ayırıp onlarda namazı farz kılmıştır. Mescid-i Haram gibi bazı mekân ve beldeleri diğerlerine üstün kılmıştır. Yine bazı aylarda işlenen hayırlı işlere kat kat sevap verildiği gibi günahların da cezası daha şiddetlidir.

Bazı Peygamberler ve ümmetleri, diğerlerinden üstün olduğu gibi vakitlerin bazısı da bazısından üstündür. Bu hususi vakitlerin faziletlerine ermek için, kalpler Cenâb-ı Hakka ibadete yönelir, bu vakitlere kavuşmayı arzular. Bu aylarda işlenen hayırlı amellere kat kat sevap verilmesi Allâhü Teâlâ’nın ihsanıdır.

Allâhü Teâlâ bir kulunu sevdiğinde onu faziletli vakitlerde sâlih amellerin en üstünlerini işlemeye muvaffak kılar.

Bir kula da gazab ederse -neûzü billâh; Allâh’a sığınırız- onun himmetini dağıtır. O kimse kötü ameller işler, haramlara düşerek vaktin bereketinden mahrum kalır ve böylece azâbı da daha elîm ve şiddetli olur. İnsana lâzım gelen, bütün gayreti ile faziletli vakitlerden gaflet etmemektir. Zira böyle vakitler hayırların mevsimidir. Nasıl ki tüccar ticaret vaktinde gaflette kalırsa kâr edemez, ibâdet edenler de bu faziletli vakitlerden gaflet ederse büyük sevaplara eremez. Tembellik etmemeli, fırsatları ganimet bilmelidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hanımların Elde Ettikleri Fazîletler | İsimlerimiz
« Yanıtla #1551 : 09 Mart 2015, 11:43:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خِدْمَتُكِ زَوْجَكِ صَدَقَةٌ. (الجامع الصغير

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashab’dan bir hanıma şöyle buyurdular: ‘Kocana hizmet etmen sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



08
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 23 Şubat 1430

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)


Hanımların Elde Ettikleri Fazîletler

Hz. Esmâ (r.anhâ), Ashab’dan Yezîd bin Seken el-Eşhelî’nin kızıdır. Hz. Muâz bin Cebel’in de amcasının kızıdır. Hudeybiye’de Resûlullâh’a (s.a.v.) bîat edenlerdendir.

Ashâb-ı Kirâm’ın hanımları tarafından Resûlullâh’ın (s.a.v.) huzuruna gönderildiğinde şöyle dedi:

“Anam babam sana feda olsun, yâ Resûlallâh! Ben kadınlar tarafından gönderildim. Hak Teâlâ hazretleri seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber göndermiştir. Biz kadınlar, sana ve senin Rabbine îman ettik. Lâkin biz kadınlar evlerinizde işlerinizi ve bütün ihtiyaçlarınızı görür, çocuklarınıza bakarız.

Siz ise Cuma namazları kılmak, camilere ve cemaate çıkmak, hastaları ziyâret edip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca hac edebilmek, bunlardan daha faziletlisi Allah yolunda gaza ve cihad edebilmek gibi faziletlerle bizden üstün bulunuyorsunuz. Ancak erkekler, hac veya umre etmek yahut kâfirlerle mücahede ve muharebe etmek üzere evinden çıktığı vakitlerde sizin mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip elbiselerinizi dokur, çocuklarınızı besleriz. O halde bizler o hayırlı işlerin sevap ve ecirlerinde sizlere ortak olamaz mıyız?”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), yanlarında bulunan Ashabına dönerek:

“Siz hiç, bir kadından dînî meselelerde bu hanımın ifadelerinden daha güzel söz işittiniz mi?” buyurdu.

Onlar da:

“Yâ Resûlallâh, zannetmeyiz ki bir kadın böyle güzel konuşabilsin” dediler.

Resûlü Ekrem (s.a.v.):

“Ey hatun, anla ve yanlarından gelmiş olduğun kadınlara da anlat ki: Kadınların kocası ile iyi geçinip, hoşnutluğunu kazanması o faziletlerin hepsine denk olur.” buyurmuşlardır.

İsimlerimiz: Erkek: Zübeyr, Kız: Esma



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Ömer ve Namaz
« Yanıtla #1552 : 09 Mart 2015, 11:47:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(‏ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ هَجَّرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَهَجَّرْتُ فَصَلَّيْتُ ثُمَّ جَلَسْتُ فَالْتَفَتَ إِلَيَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ اشِكَمَتْ دَرْدْ قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ قُمْ فَصَلِّ فَإِنَّ فِي الصَّلَاةِ شِفَاءً. (هـ

“Ebû Hüreyre (r.a.) anlattı:Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) erken namaza kalktı. Ben de erken kalktım ve biraz namaz kıldıktan sonra oturdum.
Peygamberimiz (s.a.v.) bana dönüp baktı ve: ‘Karnın mı ağrıyor.’ buyurdular. Evet! Yâ Resûlallâh! dedim. ‘Öyleyse kalk, namaz kıl. Çünkü namazda şifa vardır.’ buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf,Sünen-i İbn-i Mâce)



09
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 24 Şubat 1430

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)


Hz. Ömer ve Namaz

Misver bin Mahreme (r.a.) anlatıyor:

Hazret-i Ömer (r.a.) hançerlendiğinde, zaman zaman bayılıyordu. Ziyaretine gittim. Üzerine bir örtü örtmüşlerdi. Yanındakilere:

“O ne halde?” diye sordum.

“Gördüğünüz gibi.” dediler.

“Namaza çağırdınız mı? Yaşıyorsa, onu namazdan başka hiçbir şey korkutup uyandırmaz.” dedim.

“Ey Emîru’l-müminin! Namaz vakti.” dediler. Bunun üzerine uyanarak:

“Öyle mi? Vallâhi namazı terk edenin İslâm’da nasibi yoktur.” deyip kalktı ve yarasından kanlar akarken namazını kıldı.

Sağlık: ALERJİ NEDİR, ALERJİYE KARŞI NE YAPILIR?

Kapalı ve tozlu yerlerde uzun süre kalmak, evde kedi-köpek gibi ehlî (evcil) hayvan beslemek, yiyecek ve içeceklere katılan kimyevî maddeler, deterjanlar, çevre ve hava kirliliği, zararlı güneş ışıkları alerjik hastalıkların başlıca sebeplerindendir.

Alerji, vücudun zararlı şeylere karşı bir aksülameli (reaksiyonu)dur. Vücut, karşılaştığı zararlı madde ve organizmalara karşı kendisini korumak için antikor üretir. Aynı maddeyle tekrar karşılaştığında bu antikorlar vücudu korumak için harekete geçer. Bu, sağlıklı insanlarda koruyucu bir reaksiyondur. Alerjik bünyeli kişilerde ise, karşılaşılan maddenin vücuda zararlı olup olmadığı anlaşılamadığından zararsız maddelere de reaksiyon olur: Burunda hapşırma ve burun akıntısı; nefes yolunda öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı nefes; deride kaşıntı, kızarıklık ve kabarıklıklar olabilir.

Alerjiniz olduğunu bildiğiniz yiyeceklerden sakının. İlkbaharda, çiçeklerin tozlaşması esnasında mümkün olduğunca açık havaya çıkmayın. Bitkiler ve nem, mantar üremesi için uygun bir yer olduğundan evin kapalı yerlerinde çiçek vb. bulundurmayın. Yastık, çarşaf ve pikelerdeki toz akarlarının ölmesi için yıkama suyu en az 54 derece olmalıdır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا اَحَبَّ اَحَدُكُمْ أَنْ يُحَدِّثَ رَبَّهُ فَلْيَقْرَأْ اَلْقُرْآنَ . (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Biriniz Rabbiyle konuşmayı sever (ister)se Kur’ân-ı Kerîm okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



10
Mart Salı 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 25 Şubat 1430

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)


Ca’fer-i Sâdık (r.a.) ve Rivayet Ettiği Bazı Hadisler

Silsile-i sâdât’ın dördüncü halkası ve tâbiînden olan Ca’fer-i Sâdık (r.a.) Hazretlerinin Hadîs âlimleri tarafından sika (güvenilir) olduğu hususunda ittifak vardır.

Dedesi Kâsım bin Muhammed’den (r.a.), babası Muhammed Bâkır’dan (rh.) ve daha birçok kişiden hadîs rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur.

Kendisinden rivâyette bulunanlar arasında İmâm-ı Âzam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte müellifleri, onun rivâyet ettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî (rah.) de, el-Edebü’l-Müfred’de ve diğer kitaplarında hadislerini zikretmiştir.

Rivâyet ettiği hadislerden:

“Allâhü Teâlâ (mü’min olarak) yetmiş yaşına ulaşanları sever. Seksen yaşına ulaşanlara ise azap etmez.”

“Yâ Ali! Mazlûmun bedduâsından sakın. Zira o Allâhü Teâlâ’dan hakkını ister. Allâhü Teâlâ da muhakkak onun hakkını verir.”

“Bir kul Allâhü Teâlâ’nın râzı olmadığı; hoşlanmadığı hususlarda borçlanmadığı müddetçe, Allâhü Teâlâ borcunu ödeyinceye kadar (rahmetiyle) onun yanındadır.”

“Allâhü Teâlâ dünyaya şöyle emretti:

‘Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol. Sana hizmet edene de sıkıntı ver.”


Fıkra: Modaya Yetişmek İçin!

Bir adam, elinde bir kutu, koşa koşa giden ahbabına rast gelir:

Azizim, elindeki kutuda ne var?

Hanım benden son moda bir ayakkabı istemişti de onu aldım.

Peki, niçin böyle koşarak gidiyorsun?

Moda değişmeden yetişmek için!...


İsimlerimiz: Erkek: Fazıl, Kız: İclâl



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Meleklere İmân | Kirâmen Kâtibîn Melekleri
« Yanıtla #1554 : 12 Mart 2015, 12:39:47 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : كِرَامًا كَاتِبِينَ, يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ. (سورة الانفطار, 11-12

“Kirâmen kâtibîn (yüksek mertebeli yazıcı Melekler var) her ne yaparsanız biliyorlar (iyi ve kötü her şeyi amel defterlerinize yazarlar ve şahitlik ederler.)”
(İnfitâr Sûresi, âyet 11-12)



11
Mart Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 26 Şubat 1430

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)


Meleklere İmân

İmanın ikinci şartı: Ve melâiketihî: Allâhü Teâlâ’nın meleklerine inandım, demektir.

Melekler yemezler, içmezler. Onlarda erkeklik dişilik olmaz ve günah işlemezler. Hak Teâlâ’nın emri her ne ise dâima yerine getirirler. Hak Teâlâ her birini bir hizmet için yaratmıştır. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir.

Meleklerin içinde mukarreb; makâmı yüksek olup Allâhü Teâlâ’ya yakın olanları ve peygamberleri vardır. Bütün meleklerin üstünü ve peygamberleri Cebrâil, Azrâil, İsrâfil ve Mikâil aleyhimüsselamdır.



Kirâmen Kâtibîn Melekleri

Kirâmen kâtibîn, herkese tayin olunan iki melektir. Biri o kimsenin sağ tarafında hayırlı amellerini ve biri sol tarafında kötü amellerini yazarlar. Bu kimse oturduğu vakit biri sağına ve biri soluna oturur. Yürüdüğü vakit biri önünde ve biri arkasında gider. Yattığı vakit biri baş tarafında ve biri ayak ucunda dikilir. Kirâmen kâtibîn melekleri ancak cinsî yakınlık veya helâda biraz uzak dururlar. Diğer vakitlerde asla kulun yanından uzaklaşmazlar. O kimsenin ömrünün sonuna kadar hayır ve şerlerini yazarlar.

Kul bir günah işleyince sol tarafındaki melek yazmak ister. Lâkin sağ tarafındaki melek; belki pişman olur, tevbe ve istiğfar eder de Cenâb-ı Hak affeder diye altı saat kadar geciktirir. İşte bu müddet içinde tevbe ederse affolunur. Tevbe etmezse defterine yazarlar.

Bir kimse vefat edip kabre konunca amellerini yazan bu melekler:

“Yâ Rabbi, memur olduğumuz bu kulunun hayır ve şerrini ziyadesiz ve noksansız yazdık. Şimdi onun ruhunu kabz buyurdun. Artık bize izin ver, semaya çıkalım.” derler.

Allâhü Teâlâ:

“Gökler meleklerle doludur. Siz yerde tesbîh ve tehlîl edin; ‘Sübhânallâh’ ve ‘Lâ ilâhe illAllah’ diyerek zikrediniz ve hâsıl olan sevabı o mümin kulum için yazınız” buyurur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinden | Adak Kurbandan Kimler Yiyebilir
« Yanıtla #1555 : 12 Mart 2015, 14:24:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا رَأَى أَحَدُكُمْ مِنْ نَفْسِهِ أَوْ مَالِهِ أَوْ أَخِيهِ مَا يُعْجِبُهُ فَلْيَدْعُ بِالْبَرَكَةِ، فَإِنَّ الْعَيْنَ حَقٌّ. (ع

“Sizden biri kendinde, malında veya kardeşinde hoşuna giden bir şey görürse ona (mâşâAllah, Allah mübarek etsin gibi) bereketle dua etsin. Çünkü nazar haktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya‘lâ)



12
Mart Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 27 Şubat 1430

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)


Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinden

“Takvâdan daha faziletli azık,

Sükût etmekten daha güzel bir şey,

Cehâletten daha zararlı bir düşman,

Yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.”

“Mümin kardeşinden sana kötülük gelirse; hakkında fenâ bir söz söylerse sakın üzülme:

Şayet onun dediği doğru ise, yaptığının cezası dünyada iken verilmiş, âhirete kalmamış olur.

Eğer dediği gibi değilse, çalışmadan elde ettiğin bir sevab olur.”

“Kötü biriyle arkadaşlık eden belâdan kurtulamaz, kötü yerlere giden töhmet altında kalır, diline sahip olamayan pişman olur.”

“Sahip olduğu malının ve hoşuna giden şeylerin devamlı olmasını isteyen “Mâşâallâh lâ kuvvete illâ billâh” desin.”

“İbâdetler ancak tevbe ile kabul olunur. Zira Allâhü Teâlâ: ‘O tevbekârlar, (ihlâsla) ibâdet edenler…” (Tevbe Sûresi, âyet 112) buyurarak önce tevbeyi sonra ibâdeti zikretmiştir.” Yani evvelâ küfürden, sonra günahlardan ve riyâdan tevbe etmeli; daha sonra ibâdet ile meşgul olmalıdır. Önce İslâm, sonra ibâdet.”

Ca’fer-i Sâdık (r.a.) hazretlerine:

“Allâhü Teâlâ fâizi neden haram kıldı?” diye soruldu.

“İnsanların karşılıksız, menfaatsiz olarak birbirine iyiliği terk etmemeleri için…” diye cevap verdi.


Bir Mesele: Adak Kurbandan Kimler Yiyebilir

Nezir (Adak) kurbanının etini, adayan kimse yiyemeyeceği gibi, hanımı ile usul ve fürûu (babası, anası, dedeleri, evladı ve torunları) da yiyemezler. Bunu fakirlere sadaka olarak dağıtmak gerekir.

Eğer adak etinden yiyecek olurlarsa, yediklerinin kıymetini fakirlere vermek gerekir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah Yolunda Cihad'ın Fazîleti
« Yanıtla #1556 : 13 Mart 2015, 10:47:36 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حُجِبَتْ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ وَحُجِبَتْ اَلْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ. (ق

“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)



13
Mart Cuma 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 28 Şubat 1430

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)


Allah Yolunda Cihad'ın Fazîleti

Ebû Ümâme radıyallâhü anh buyurdu: “Resûlullâh Efendimizle (s.a.v.) beraber bir kıta askerle çıkmıştık.

Bir zât içinde su ve yenilecek bazı yeşilliklerin bitmiş olduğu bir mağara gördü. Kendi kendine orada kalıp dünyayı terk etmeyi düşündü ve bunun için Resûlullâh Efendimizden (s.a.v.) izin istedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ona şöyle buyurdular:

“Muhakkak ben Yahudilerin yahut Hıristiyanların diniyle gönderilmedim. Ve lâkin ben ancak semahat ve suhûlet; kolaylık üzere kurulmuş İslâm dini ile gönderildim. Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki: Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere cihad için Allah yolunda yürüyüş hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.

Sizden birinizin cihad safında bulunması altmış sene -nafile- namaz kılmasından hayırlıdır.
(Ahmed bin Hanbel)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şeriflerinde buyurdular:

“Kim bizzat kendisi gidemez de Allah yolunda cihad için bir nafaka gönderirse gönderdiği her dirheme karşılık ona yedi yüz dirhem sevâbı verilir.

Her kim de Allah yolunda bizzat gaza ederse ve bu yolda (canıyla malıyla) infakta bulunur; yardım ederse, verdiği her bir dirhemi için bire yedi yüz bin dirhem sevâbı verilir. Sonra “Allah dilediğine daha da katlar” meâlindeki (Bakara Sûresi, 261.) âyet-i celîlesini okudular.”
(İbn-i Mace)

“Allah yolunda cihâd edenin hâli cihaddan dönünceye kadar gündüzleri devamlı nafile oruç tutan, geceleri de Allâh’ın âyetlerini okuyarak huşû içinde devamlı nafile namaz kılan kimsenin hâli gibidir.” (Müttefekun aleyh)

“Allah yolunda bir gün nöbet tutmak dünya ve içindekilerden hayırlıdır” (Müttefekun aleyh)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Küçüklere Şefkat Büyüklere Saygı Vazifemiz
« Yanıtla #1557 : 16 Mart 2015, 11:16:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَكْرَمَ اَخَاهُ فَاِنَّمَا يُكْرِمُ اللهَ. (كنز

“Kim mü’min kardeşine ikrâm ederse, Allâhü Teâlâ’ya hürmet etmiş olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



14
Mart Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 01 Mart 1431

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)


Küçüklere Şefkat Büyüklere Saygı Vazifemiz

İslâmiyet bir fazilet ve insaniyet dinidir. İnsanlar birbirine hürmet ve merhamette bulunmalıdır. Hususiyle çocuklarımızı güzel bir terbiye ile yetiştirmek bizler için bir vecibedir. Bizden evvel dünyaya gelmiş, bizleri yetiştirmiş, bizler için birer rehber olmuş büyüklerimize hürmet etmek de bizim için mühim bir vazifedir. Büyüklerine hürmet ve muhabbette bulunmayanlar, küçüklerinden hürmet beklememelidirler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bizim küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını bilmeyen kimse bizden değildir.” buyurmuşlardır.

Hâli vakti müsait olduğu halde hanımına, muhtaç olan çocuklarına, anasına, babasına bakmayan bir kimse bunların hayatını tehlikeye düşürmüş olur. Böyle vicdansızlık ise şüphe yok ki büyük bir günahtır. Vicdanı olan bir kimse, böyle hareketlerden kaçınmalıdır. Bir aile reisi, ailesinin ihtiyaçlarını imkânları nisbetinde temin etmekle mükelleftir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Bir şahsın geçimlerini temin ile mükellef olduğu kimseleri ihmal etmesi, günah olarak yeter.” buyurmuşlardır.

Allâhü Teâlâ İsrâ Sûresi, 24. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur (meâlen): “(Anne ve babanın) İkisine de merhametten tevâzû kanadını indir ve (eğer Müslüman iseler), de ki: Rabbim! İkisine de merhamet buyur (ve benim kalbime onlar için merhamet ver ki onlara) beni küçükken terbiye ettikleri gibi (üzerimdeki haklarına yakışacak şekilde hizmet edeyim).”

Bir Sahâbî Peygamber Efendimize (s.a.v.) şöyle sordu: “Anne ve babama küçüklüğümde bana yaptıkları gibi onların haklarına tam riâyet ederek hizmet ettim. Acaba haklarını ödedim mi?”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Haklarını edâ edemezsin. Çünkü onlar senin yaşamanı isteyerek sana hizmet ettiler. Sen onların ölümünü bekleyerek hizmet ettin.” buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ta’dîl-i Erkâna Riâyet | Garip Bir Tecelli | İsimlerimiz
« Yanıtla #1558 : 16 Mart 2015, 11:20:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتِمُّوا الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Namaz kılarken) Rükû ve secdelerinizi tam yapınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



15
Mart Pazar 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 02 Mart 1431

Ta’dîl-i Erkâna Riâyet

Namazlarda tâdil-i erkâna riâyetten maksat, namazın kıyâm, rükû ve secde gibi her rüknünü sükûnetle yerine getirmek ve bu rükünleri yaparken her âzânın yerine yerleşmiş olmasıdır. Meselâ:

Rükûdan kıyâma kalktığında vücut dimdik bir hâle gelmeli ve sükûnet bulmalıdır. En az bir kere, “Sübhânallâhi’l-azîm” diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalı, her iki secde arasında da böylece bir tesbih okuyacak kadar durmalıdır.

Namazlarda tâdil-i erkâna riâyet, İmam Ebû Yûsuf’a göre, -bir rükün olduğundan- farzdır.

Tâdil-i erkân, İmam-ı A’zam ile İmam Muhammed’e göre vâcibdir.

Tâdil-i erkân, farz olduğu takdirde, tâdil-i erkâna dikkat etmeden kılınan bir namazı yeniden kılmak lazımdır.

Vacib olduğu takdirde ise, tâdil-i erkânı terk ettiğinden dolayı sehiv secdesi lâzım gelir. Fakat böyle bir namazı -vacib olduğunu bilerek terk etmek tahrimen mekruh olduğu için- yeniden kılmak evlâdır.

Namazdan manevî bir zevk duyanlar, namazda tâdil-i erkâna riâyet ederler, acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi saygıya ve edebe muhâlif görürler.

İbâdetle geçen zamanlar hayatın en faydalı ve en kıymetli saatleridir. Boş yere veya geçici bir fayda uğrunda zamanlarını harcayan insanların namaz gibi yüce bir ibâdetten, bir ebedî saâdet vesîlesinden, bir an evvel çıkıp kurtulmaya çalışmaları pek garip ve acınacak bir hâl değil midir?


Garip Bir Tecelli

Osmanlı son devirinin Haliç sandalcılarından Hasköylü Salih, on beş defa deniz kazası geçirmiş ve hepsinden de sağ salim kurtulmuştu.

En sonunda bir kahvede su içerken boğularak ölmüştür.


İsimlerimiz: Erkek: Halis, Kız: Hasibe



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Kabir, Âhiret Konaklarının İlkidir…”
« Yanıtla #1559 : 16 Mart 2015, 11:25:51 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: زُورُوا الْقُبُورَ فَإِنَّهَا تُذَكِّرُكُمْ اَلْآخِرَةَ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:
“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirler size âhireti hatırlatır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



16
Mart Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1436 - Rûmî: 03 Mart 1431

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)


“Kabir, Âhiret Konaklarının İlkidir…”

Hazret-i Osman (r. anh) bir kabrin başında durdu ve ağlamaya başladı.

“Sen cenneti ve cehennemi hatırlıyor, fakat hiç ağlamıyordun. Fakat kabrin başında ağlıyorsun.” denilince; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu dedi;

“Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim ondan kurtulursa sonrası daha kolay olur. Eğer kurtulamaz ise ondan sonrası daha şiddetli olur.”

Hz. Ali bir gün minbere çıktı. Allâhü Teâlâ’ya hamd ve senâdan sonra ölümü hatırlattı ve şöyle dedi:

“Ey Allâh’ın kulları! Ölümden kurtuluş yoktur. Önüne dursanız sizi alır, kaçsanız yakalar. Kurtulun, kurtulun. Arkanızda hırslı; sizi çok isteyen bir kabir var. Onun sıkmasından, zulmet ve vahşetinden kendinizi sakının.

Dikkat edin! Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukur veya cennet bahçelerinden bir bahçedir.”


Muhammed bin Semmâk (rah.) bir kabre baktı ve şöyle dedi:

“Şu kabirlerin sessizliği sizi aldatmasın. Orada gam ve kederli pek çok kimseler vardır.

Kabirlerin birbirine benzemesi de sizi aldatmasın. Orada birbirinden çok farklı kimseler vardır.

Onun için akıllı kimsenin, oraya girmeden önce ölümü, kabri çok hatırlayıp hazırlanması lazımdır.


Süfyân-ı Sevrî (r.a.) şöyle buyurmuştur:

“Kim kabri ve ölümü çok hatırlar (ve ona hazırlık yaparsa) kabir onun için cennet bahçelerinden bir bahçe olur.

Kim de kabir ve ölümden gafil olur (hazırlık yapmazsa) kabir onun için cehennem çukurlarından bir çukur olur.”



Bilmece:

Bazen yüce olur, bazen cüce olur? (Gölge)

Kapıdan girdim, bir elmayı kırk kişiye pay ettim? (Selâm)