Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064073 defa)

0 Üye ve 358 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zikrin Fazileti | Aşûrâ Günü Neler Yapılır?
« Yanıtla #1425 : 03 Kasım 2014, 10:20:37 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aşûrâ gününde oruç tutunuz. O öyle bir gündür ki, o günde pey¬gamberler (aleyhimüsselâm) oruç tutarlardı. O halde siz de oruç tutunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


02
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 9 Muharrem 1436 - Rûmî: 20 Teşrin-i Evvel 1430

İttihatçıların Türkiye'den Kaçışı (1918) • Muratlı'nın Kurtuluşu (1922)


Zikrin Fazileti

Bir sahabî Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.);

"Kimin cihadı daha faziletlidir?" diye sordu. Peygamber Efendimiz; "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin." buyurdular.

"Hangi oruçluların ecri en büyüktür?" dedi. "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin" buyurdular.

Sonra namazı, zekâtı, haccı ve sadakayı, bunların hepsinden sordu ve her birinde Resûlullah Efendimiz (s.a.v.); "Allâhü Teâlâ'yı en çok zikredenlerin" buyurdular.

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer'e: "Allâhü Teâlâ'yı zikredenler bütün hayrı alıp gittiler." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Evet" buyurdular.


Aşûrâ Günü Neler Yapılır?

•   O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

•   En az on Müslümana birer selâm veya bir Müslümana on defa selâm verilir.

•  Fakir fukarâ sevindirilir.

•  O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

•   10 defa şu duâ okunur: "Sübhânallâhi mil'el-mîzân ve müntehe'l- ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-arş."

•   Aşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da şu salevât-ı şerîfe 100 defa okunur: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Ademe ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Isâ vemâ beynehüm mine'n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'llâhi ve selamının aleyhim ecmaîn."

• Öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil-azîm" denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Aşûrâ Gününün Fazileti | Bilmeceler
« Yanıtla #1426 : 03 Kasım 2014, 10:25:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her kim Aşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)


03
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 10 Muharrem 1436 - Rûmî: 21 Teşrin-i Evvel 1430

Hz. Ömer'in Şehid Edilmesi (644) • Tanzimat Fermanı'nın İlanı (1839) • Arpaçay ve Susuz'un Kurtuluşu (1920)

Bugün ÂŞÛRÂ günü


Aşûrâ Gününün Fazileti

Muharrem ayının onuncu; Aşûrâ gününde itaat ve ibadet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Her kim Aşûrâ günü çoluk- çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir." buyurmuştur.

Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) "Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik." demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve "Bu ne orucudur?" diye sordu.
"Bugün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle'nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh'ın bu lutfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)" dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyığız." buyurdu da o gün oruç tuttu ve ashaba da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âşûrâ günü oruç tutup ashabına da tutmalarını emrettiğinde;  "Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar o güne hürmet ediyorlar." dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Öyle ise gelecek sene -inşaallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız." buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlüllâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.


Bilmeceler:

Canlıdan cansız çıkar? (Yumurta)
Yeşil atlas, suya batmaz? (Zeytinyağı)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Ebû Bekir'in (R.A) Fazîleti
« Yanıtla #1427 : 04 Kasım 2014, 12:53:09 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ Refîk'tir (; rıfk ile tasarruf eder), kaba ve haşinliğe ve bunların dışındakilere vermediğini rıfk ile (yumuşak ve tatlılıkla davranmaya) verir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


04
Kasım Salı 2014

Hicrî: 11 Muharrem 1436 - Rûmî: 22 Teşrin-i Evvel 1430

Sofya'nın Fethi (1388)


Hazreti Ebû Bekir'in (R.A) Fazîleti

Hz. Ömerü'l-Fârûk'a (r.a.) bir hatibin hutbede Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) ismini okumadığı haberi gelince ağlayarak şöyle buyurdular: "Vallâhi, Ebû Bekir'in bir gecesi ve günü Ömer'den ve Ömer'in bütün âile efrâdından hayırlıdır."

Resûlü Ekrem (s.a.v.) Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Mekke'den gece vakti ayrılıp Medîne'ye hicret etmek üzere yola çıktığı zaman, Ebû Bekir (r.a.) bâzan Resûlü Ekrem'in (s.a.v.) önüne, bâzan ardına, bâzan sağına ve bâzan da soluna geçerek yürürdü. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ebû Bekir'e (r.a.):

"Niçin böyle yapıyorsun?" diye sorunca "Sizi korumak için böyle yapıyorum. Yolda pusu kurduklarını düşünerek öne geçiyorum, tâkip ederler diye ardınızdan yürüyorum." dedi.

Resûl-i Ekrem'in (s.a.v.) o gece yürümekten parmakları soyuldu, ezilip incindi. Hz. Ebû Bekir, Resûlü Ekrem'i (s.a.v.) mağara kapısına kadar sırtında götürdü ve;

"Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allâh'a yemin ederim ki, mağaraya önce kendim girmeden seni içeri bırakmam. Bir şey varsa zararı bana dokunsun." dedi ve içeri girdi. Bir tehlike olmadığını gördükten sonra Resûlullâh'ı mağaraya dâvet etti. Hz. Ebû Bekir mağarada yılan ve benzeri zararlı haşere deliklerine ayaklarını koymuştu. Yılan Hz. Ebû Bekir'in ayağını ısırdı. Acısından Ebû Bekir'in (r.a.) akan gözyaşları Resûl-i Ekrem'in yanaklarına döküldü. Resûl-i Ekrem (s.a.v.);

"Korkma, Allah bizimledir." buyurdu. Allâhü Teâlâ Resûlü'ne sekîneti ve Ebû Bekir'e de tumânîneti (kalb huzûru) nasîb etti. İşte gecesi budur.

"Resûlullâh (s.a.v.) vefât edince, kabîlelerin çoğu dinden çıktılar. Bazıları, 'Namaz kılarız, fakat zekât vermeyiz,' dediler. Bizler Ebû Bekr'e (r.a.) bunlara karşı yumuşak davranmasını tavsiye ettiğimizde; "...Vallâhi, Resûl-i Ekrem'e verdikleri bir devenin yularını dahi vermezlerse onlarla harbederim." dedi ve biz de ona uyarak harb ettik. İctihâdında, kararında cidden isâbet etmişti. İşte günü de budur." buyurdu.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Duâ Askeri, Gazâ Askeri
« Yanıtla #1428 : 05 Kasım 2014, 10:27:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde (bildiği ile amel etmeyerek) kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Teberânî, el-Mu 'cemu 'l-Kebîr)


05
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 12 Muharrem 1436 - Rûmî: 23 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan Melikşah'ın Vefatı (1092) • Selanik'in Elden Çıkması (1912)


Duâ Askeri, Gazâ Askeri

Leşker-i duâ yani duâ ordusu bizzat savaşa gidenlerin galib olması için duâ edenlerdir. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri "Bir savaş iki ordunun ittifakıyla kazanılır. Biri leşker-i gazâ, diğeri leşker-i duâdır." buyurmuşlardır. Yani silah ile harbeden askerin galip olması için duâ askerinin duâ etmesi icabeder.

Ashâb-ı Kirâm radıyAllahu anhüm harbe giderlerken Ashâb-ı Suffe'den duâ istemeleri de bunun en güzel numûnelerindendir.

Çünkü Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem:

"Bir mü'minin bir mü'mine gıyâbında duâsından daha çabuk kabul edilen hiçbir duâ yoktur." buyurmuştur.

Vezir Nizamülmülk'ün Sultan Melikşah'a cevabı leşker-i duânın ehemmiyetini gayet güzel açıklar.

Selçuklu veziri Nizâmülmülk'ü çekemeyenlerden bazısı Sultan'a şikâyet edip: "Nizâmülmülk her yıl âlimlere, zikir ehline ve Kur'ân okuyanlara 300 bin altın veriyor. Eğer bu para ile bir ordu donatılsa İstanbul'u bile fethetmek mümkündür." dediler. Melikşah, bunu vezirine sordu. Nizâmülmülk şöyle cevab verdi:

"Ey dünya sultanı, Allah, sana ve bana, kullarından hiç kimseye nasip etmediği ikramlarda bulunmuştur. Buna karşılık sen, Allâh'ın dinini yüceltmeye çalışan, onun Aziz Kitabına hizmet edenlere yılda 300 bin altın sarf etsen çok mudur? Sen her yıl askerlere onca para harcıyorsun. Halbuki bunların en kuvvetlisi ve en nişancısının attığı ok, bir milden ileri gitmez. Bunlar ellerinde bulunan kılıçlarıyla yalnız yakınlarındaki kimseleri öldürebilirler. Ben ise bu para ile öyle bir ordu donatıyorum ki, onların duâları tâ Arş'a kadar gider ve Allâh'a ulaşmasına hiçbir şey engel olamaz." Sultan Melikşah, ağladı ve:

"Sen bu ordunun sayısını elinden geldiği kadar artır; sana istediğin kadar para hazır, dünyanın serveti senindir." dedi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cenazeyi Definden Önce Bazı Vazifeler
« Yanıtla #1429 : 06 Kasım 2014, 10:01:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kul, kabirde (Rabbinden, Peygamberinden) sual olunduğu zaman Allâhü Teâlâ'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet eder... "
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)


06
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 13 Muharrem 1436 - Rûmî: 24 Teşrin-i Evvel 1430

Katip Çelebi'nin Vefatı (1658)


Cenazeyi Definden Önce Bazı Vazifeler

Ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek ve üzerine namaz kılıp bir kabre defnetmek Müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir. İnsanlar bu farzı yapmadıkları zaman, bundan hepsi Allah katında mesul olurlar. Müslüman ölülerini hayır ile anmak, onların güzel hallerini söylemek ve kötülüklerini söylemekten kaçınmak Müslümanlar için bir vazifedir. Bir hadîs-i şerîfte:

"Ölülerinizin güzel hallerini yâd ediniz, kötülüklerini söylemekten çekininiz." buyrulmuştur.

Ölmek üzere olan kimseyi, bir güçlük yoksa kıbleye doğru sağ yanı üzerine çevirmek müstehabdır. Başı biraz yükseltilerek arkası üstüne -ayakları kıbleye doğru- da yatırılabilir. Bu halde, yüzünün kıbleye yönelmiş olması için başı biraz yukarı kaldırılır.

Ölmek üzere olan kimseye yanında daha ruhu boğazına çıkmadan tevhid (Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullah) ve şahadet kelimeleri (Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh) okunur, fakat 'sen de söyle', diye zorlanmaz.

Hasta bu kelimeyi bir defa okuyup başka bir şey söylemezse, telkîne son verilir. Böylece son sözü tevhid kelimesi olur.

Ölmek üzere olanın yanında Yâsin ve Ra'd sûrelerini okumak müstahabdır.

İnsan ölünce gözleri yumdurulur, çenesi bir bez ile çekilip ağzı kapatılarak tepesinden bağlanır.

Ölünün yanında güzel kokulu bir şey bulundurulur. Yıkanmadıkça yanında Kur'ân okunmaz, okunması mekruhtur. Fakat başka bir odada Kur'ân okunabilir.

Ölünün komşularına ve yakınlarına vefat haberi verilir. Bunlar da, ölüye karşı son vazifelerini yapmaya koşar, sevap kazanırlar. Cenazelerin bir an önce yıkanması, teçhiz ve tekfinlerinin yapılması (kefenlenip hazırlanması) ve kabirlerine konulması müstehabdır. Cenazeyi teşyi' (arkasından mezara kadar takip) etmek sünnettir. Bunda büyük sevab vardır. Hatta akrabadan veya komşulardan veya iyi halleri bilinmiş zatlardan olan bir cenazeyi takip etmek, nafile ibadetten daha faziletlidir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cenazeyi Definden Sonra Bazı Vazifeler
« Yanıtla #1430 : 07 Kasım 2014, 10:20:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişi, arkadaşının dîni (ahlâkı) üzeredir. Her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine baksın."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)


07
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 14 Muharrem 1436 - Rûmî: 25 Teşrin-i Evvel 1430

Şair Bâkî'nin Vefatı (1600)


Cenazeyi Definden Sonra Bazı Vazifeler

Cenaze için gözyaşları dökerek ağlamakta ve kalben üzülerek kederlenmekte bir mahzur yoktur. Yeter ki, yersiz sözler söylenmesin. Cenaze için yüksek sesle ağlamak, yaka yırtmak, yüz tırmalamak, saç yolmak, dizlere vurmak gibi şeyler haramdır, Allâh'ın takdirine isyandır.

Cenaze kabre götürülüp omuzlardan indirilince, bir mahzur olmadığı zaman cemaat oturur. Bundan önce oturmaları mekruh olduğu gibi, bundan sonra ayakta durmaları da mekruhtur. Bir Müslüman gömüldükten sonra orada, bir deve boğazlanıp paylaşılacak kadar bir zaman oturularak Kur'an okumak müstahsendir; güzel görülmüştür. Çok kez "Mülk, Vâkıa, İhlâs, Felak ve Nas sûreleri, sonra Fatiha ile Bakara sûresinin başı okunur. Sevabı da, cenazenin ve diğer iman sahiplerinin ruhlarına bağışlanır, cenazenin bağışlanması için Allâh'a dua edilir. Cenaze toprağa gömülür gömülmez din kardeşlerinin hemen oradan dağılmaları uygun değildir. Cenazenin ruhu, onların bulunması ile kabre alışır, suallere hazırlanmış olur ve Allâh'ın mağfiretini gözetlemiş bulunur.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem), bir cenaze gömüldükten sonra hemen geri dönmezdi. Bir müddet mezarı başında durur ve cemaata karşı şöyle buyururdu: "Kardeşiniz için Allâhü Teâlâ'dan mağfiret isteyiniz ve kendisine temkin (sükûnet) ihsan buyrulmasını dileyiniz. O, şimdi sual görecektir." Bir Müslüman kıldığı namazın, tuttuğu orucun, okuduğu Kur'ân'ın, verdiği sadakanın sevabını -ister hayatta olsun ve ister olmasın- bir Müslümana veya bütün Müslümanlara hediye edebilir. Bu caizdir. Bu sevab onlara verilir ve her birinin aynı sevaba kavuşacağı Allâh'ın ihsanından beklenir.

Ölünün velisi, definden sonra birinci günden yedinci güne kadar kolayına gelen şeyi fakirlere sadaka vererek sevabını ölüye bağışlamalıdır. Bu, bir sünnettir. Buna gücü yetmezse, iki rek'at namaz kılarak sevabını ölüye bağışlamalıdır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"En Hayırlınız, Ailesine En Hayırlınızdır"
« Yanıtla #1431 : 10 Kasım 2014, 10:42:50 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"En hayırlınız, ehline (çoluk çocuğuna) hayırlı olandır. Ben ehlineen hayırlınızım."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


08
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 15 Muharrem 1436 - Rûmî: 26 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan İkinci Süleyman Han'ın Tahta Çıkışı (1687)


"En Hayırlınız, Âilesine En Hayırlınızdır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Kadınlar hakkında Allâh'dan korkunuz. Zira onlar sizin yardımcılarınızdır. Onları Allâh'ın kitâbıyla kendinize helâl kıldınız, onları Allâhü Teâlâ'dan emânet olarak almış oldunuz..."
"Kim hanımının kötü huylarına sabrederse gece ve gündüz şehit gibi sevap alır."


Amr bin Ümeyye ed-Damrî (r.a.) bir gün çarşıda bir elbise için pazarlık yaparken Hz. Ömer (r.a.) geldi ve "Bu elindekiyle ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Satın alıp sadaka vereceğim" dedi. Hz. Ömer "Öyleyse sen ticaret için gelmemişsin" dedi ve gitti.

Hz. Amr elbiseyi satın alıp evine döndü ve onu hanımı Rukayye'ye giydirdi. Sonra evinden çıktı ve Hz. Ömer'le karşılaştı.

Hz. Ömer:
-   "Elbiseyi ne yaptın?" dedi.

Hz. Amr:
-    Satın aldım ve sadaka verdim.

- Kime?
- Rukayye'ye.

- Rukayye senin hanımın değil midir?
- Evet. Lâkin ben Resûlullâh Efendimizden işittim, şöyle buyurdular: "Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır."

- Ya Amr! Resûlullâh'a iftira etme!
- Haydi, Aişe'ye (radıyallâhü anhâ) gidiyoruz. Bu meseleyi sormadan vallâhi seni bırakmam.

İkisi birlikte Hz. Aişe validemizin yanına geldiler.

Hz. Ömer (r.a.):
- "Ey mü'minlerin annesi!" diye seslendi. Hz. Aişe perde arkasından:

- "Buyur, Yâ Ömer!" dedi.

Hz. Ömer:
- Allâh için söyle! Resûlullâh'dan "Sizin hanımlarınıza verdiğiniz her şey hesabınıza -sevabı yazılan- bir sadakadır." buyurduklarını işittin mi? diye sordu,

Hz. Aişe:
- "Allâh için, işittim" dedi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Ey tüccar topluluğu! Yalandan sakınınız."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)


09
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 16 Muharrem 1436 - Rûmî: 27 Teşrin-i Evvel 1430

Erzurum Müdafaası (1877) • Babaeski ve Pehlivanköy'ün Kurtuluşu (1922)


Hâce Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın on dokuzuncu halkası olan Mevlânâ Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.) Hazretleri, Ya'kûb Çarhî (k.s.) Hazretlerinin torunudur. Özbekistan'ın -o zamanki adı ile- Hisar vilayetinin Vahşıvâr (diğer adı Vahş) köyünde doğmuştur.

Mevlânâ Muhammed Zâhid Hazretleri, verâ, takvâ, zühd ve Resûlullâh Efendimiz'in sünnetine tâbi olmak gibi ulvî tasavvufî makamlarda fazilet sahibi idi. Üstâzı Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerine intisâb etmeden önce senelerce ömrünü riyâzet ve mücâhede ile geçirmişti. Gaipten aldığı bir işaretle Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretleri ile görüşmek ve ona intisâb etmek için Vahş'tan çıkıp Semerkand yakınlarına geldi. Ubeydullâh Ahrar Hazretleri, onun haline mânen vâkıf olup atına bindi ve onu karşıladı. Bineklerinden inip bir ağacın altına oturdular. Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri, hemen orada Hâce Muhammed Zâhid Hazretlerini irşad halkasına alarak müritliğe kabul etti. Bu kısa sohbet esnasında onu kemâle erdirerek irşad vazifesi için icâzet ve ruhsat verdiler. Hâce Muhammed Zâhid Hazretleri şeyhinin emriyle, icâzet ve hilâfet vazifeleriyle mümtâz olarak memleketine döndüler. Orada ömrünün sonuna kadar müritlerin, tâliblerin terbiyesi ile meşgul oldular.

Hâce Muhammed Zâhid Hazretleri 936 (M. 1529) senesinde günümüzde Özbekistan sınırları içerisinde kalan Surhenderya vilayetinin Vahşıvar (Küçükvahşıvar) köyünde vefat etmiştir. Kabr-i şerîfleri Vahşıvar'dadır.


"Âlimin Uykusu Câhilin İbâdetinden Hayırlıdır"

Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri buyurdular:
Evliyâdan biri, bir mescidin kapısına geldi. Şeytanı mescidin dışında, şaşkın vaziyette gördü. Mescidin içine baktı. İçeride iki kişi vardı:
Bir gafil namaz kılıyor, -kalbi uyanık- bir âlim de onun yanında uyuyordu.

Evliyâ:
'Ey melûn! Senin burada ne işin var?' diye sordu.

Şeytan:
'Şu namaz kılanın namazını ifsâd etmek, bozmak için geldim. Fakat yanında uyuyan âlimin heybeti bana mâni oldu. Ondan korktum ve dışarı kaçtım.' dedi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Amel Defteri, Hesap ve Mîzân
« Yanıtla #1433 : 10 Kasım 2014, 10:55:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


10
Kasım Pazartesi 2014

Hicrî: 17 Muharrem 1436 - Rûmî: 28 Teşrin-i Evvel 1430

I. Varna Zaferi (1444) • Kırklareli'nin Kurtuluşu (1922) • Atatürk'ün Ölümü (1938)


Amel Defteri, Hesap ve Mîzân

Kıyâmet gününde amel defterlerinin okunmasının hak olduğuna inanmak lâzımdır. Kıyâmet gününde hesâb da haktır. Ayetler ile sâbittir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) -Malların helal ve haramından bahsolunduğu sırada-:
"Bir kimsenin dünyada topladığı mal eğer helalinden ise kıyâmet gününde hesâbını verir. Eğer haramdan ise kıyâmet gününde azâb olunur." buyurmuşlardır.

Kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ kullarını -kendisiyle kulu arasındaki hususlar için- vâsıtasız olarak hesaba çeker. Cenâb-ı Hak kullarına sorar, kulları da cevap verirler. Ayet-i kerîmelerde kulların tamamının hesaba çekileceği, küçük büyük işlenen her amelin kaydolunduğu, kıyâmet gününde kişinin lisanının kendi aleyhine şahitlik edeceği, kulak, göz ve derilerin dahi şehâdet edeceği açıkça beyân buyurul- muştur.

Resûlullâh aleyhisselâm buyurdular ki:
"Kıyâmet gününde Hak Teâlâ'nın huzûrunda insan ömründen sual olunur ki nerede tüketti, malından sual olunur ki nereden kazandı ve nereye sarfetti, amel defterinden sual olunur ki bu yazılı şeylerin tamamı senin işlediğin şeyler midir, yoksa fazla yazmışlar mıdır? Kul ayniyle yazıldığını ikrar eder. "

Hak Teâlâ:
"Ben dünyâda senin ayıp­larını örttüğüm gibi bu gün de fazlım ve keremim ile affettim, mağfiret eyledim." buyurur.

Kıyâmet gününde amellerin tartıldığı Mîzânın hak olduğuna inanmak lazımdır. Ayetle sabittir.

Dâvud aleyhisselâm Mîzânı görmeyi Rabb'inden niyâz eyledi. Mîzânın her kefesinin doğu ile batı arası kadar olduğunu Hak Teâlâ'nın kudreti ile gördü. Şöyle niyâz eyledi:

"Yâ Rabbi, bunun bir kefesini doldurmaya kim güç yetirebilir."

Hak Teâlâ buyurdu ki:

"Ben kulumdan razı olduğum zaman bir hurma ile onu doldururum."

Resûlullâh Efendimiz buyurdular (s.a.v.):
"Tesbîh -Sübhânellâh- Mizanın yarısını ve Elhamdülillâh da tamâmını doldurur."

"İki kelime vardır ki lisanda hafif Mizanda ağır, Rahmân'a sevimlidir: 'Sübhânallâhi vebihamdihî, sübhânallâhi'l-azîm' dir." buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Taziye Sünnettir
« Yanıtla #1434 : 14 Kasım 2014, 17:19:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Musibete uğrayıp sabreden birini tâziye (teselli) edene onun gibi sevap vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


11
Kasım Salı 2014

Hicrî: 18 Muharrem 1436 - Rûmî: 29 Teşrin-i Evvel 1430

Birinci Dünya Harbi'ne Girişimiz (1914)ve Harbin Sonu (1918) • Kofçaz ve Demirköy'ün Kurtuluşu (1922)


Taziye Sünnettir

Taziye, güzel nasihatlarla ve bol sevaplar bildirerek cenaze sahibinin kalbini teselli ve teskin etmektir.

Cenaze sahibine taziyede bulunmak İslâm'ın sünnetlerinden biridir. Zira bu, Müslüman haklarındandır. Bir hadîs-i şerîfte: "Kim, ölü sahibine taziyede bulunursa, onun gibi ecir alır." buyuruldu. Taziyede bulunan kişi, cenaze sahibi ile musâfaha eder. Zira bu onun kalbini teskin eder.

Sünnetlerden biri de, cenaze sahibinin, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm" kelimesini çok söylemesidir. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) böyle emretmiştir.

En güzel taziye şekli, Resûlullah'ın (s.a.v.) Muâz bin Cebel'in (r.a.) - oğlu vefat ettiği zaman- yazdığı mektuptur. Mektub şöyledir: "Bismillâhirrahmânirrahîm,

Bu mektup, Allâhü Teâlâ'nın Resûlü Muhammed'den (a.s.) Muâz bin Cebel'e yazılmıştır: Selâmün aleyke,

Muhakkak mallarımız, çocuklarımız, ailemiz Allâhü Teâlâ'nın, bize bahşettiği nimetlerdir.

Bunlar Allâhü Teâlâ'nın bize emanet olarak verdiği şeylerdir. Onlardan belli bir vakit faydalanırız. Sonra vakti gelince Allâhü Teâlâ onları alır.

Onun hakkı, bize verdiği zaman, şükretmemiz, geri aldığı zaman da sabretmemizdir.

Senin oğlun da Allâhü Teâlâ'nın sana bahşettiği nimetlerden ve faydalanman için sana verdiği emanetlerden biri idi. Sevinç ve iyi bir halde oğlunla seni faydalandırdı. Sonra da bir ecir ve sevap karşılığında onu senden geri aldı. Sakın feryad ve figan etme. Zira bu, senin alacağın sevabı yok eder. Eğer bu musibetin sevabı sana gösterilse, başına gelen musibet elbette ona nisbetle çok küçük kalır. Allâh'ın va'dini sabırla bekle. Vesselam..." (Şir'atü'l-İslam, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haram ve Şüpheli Şeylere Dikkat
« Yanıtla #1435 : 14 Kasım 2014, 17:21:27 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
"...(o peygamber) Onlar için bütün o tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara helal kılar ve maddi ve manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram kılar."
(A 'raf Sûresi, âyet 157)


12
Kasım Çarşamba 2014

Hicrî: 19 Muharrem 1436 - Rûmî: 30 Teşrin-i Evvel 1430

Pîrî Mehmed Paşa'nın Vefatı (1522) • Düzce Depremi (1999)


Haram ve Şüpheli Şeylere Dikkat

Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
"...(o peygamber) Onlar için bütün o tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara helal kılar ve maddi ve manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram kılar." (A 'rafsûresi, âyet 157) "Ey insanlar, bütün yeryüzünde bulunan şeylerden helal, tertemiz olanlarını yiyiniz. " (Bakara sûresi, âyet 168) Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Bir kimse on akçeye bir elbise alsa, o on akçenin bir akçesi haram olsa, o elbise o kişinin üstünde kaldığı müddetçe kıldığı namaz kabul olunmaz." buyurdular. (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Abdullah bin Ömer (r.anhümâ): "Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez." buyurmuşlardır. (Ruhu 'l-Beyan)

İmam-ı Rabbanî (k.s.) Mektûbât-ı Şerife'de buyurdular:
"Kurtuluşun temeli iki şey üzerinedir: Emirlere sarılmak ve nehiylerden kaçınmak. Bu iki şeyden daha mühim olanı da kendisinden verâ ve takva diye tabir olunan son cüzdür. Yani, nehyedilen, yasaklanan şeylerden kaçınmaktır.

Haramlardan kaçınmak iki kısımdır.
1- Allâhü Teâlâ'nın hakları ile alakalı kısım,
2- Kulların hakları ile alakalı kısım.


İkinci kısma riayet birinci kısma riayetten daha mühimdir. Zira Cenâb-ı Hak mutlak zengindir, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Kullar ise fakir, muhtaç ve cimridirler. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "Her kimin üzerinde, kardeşine karşı nâmusundan veya başka şeyden dolayı bir haksızlık bulunursa, dînâr ve dirhemin olmadığı yere varmadan önce, bugünden helalleşsin. (Helalleşmeden giderse) Eğer onun sâlih ameli varsa zulmettiği kadar o amelinden alınır. (Zulmettiği kimseye verilir) Eğer iyilikleri yoksa zulmettiği kişinin kötülüklerinden alınır ve zulmedene yüklenir."
(İmam-ı Rabânî, Mektûbât, c. 1, M. 76)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâce Derviş Menmed (k.s.) | Nebim Hakkâ Muhammeddir
« Yanıtla #1436 : 14 Kasım 2014, 17:24:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Sabah namazını kılan kimse Allâh azze ve cellenin himâye-sindedir."
(Sünen-i İbn-i Mâce)


13
Kasım Perşembe 2014

Hicrî: 20 Muharrem 1436 - Rûmî: 31 Teşrin-i Evvel 1430

Tekirdağ'ın Kurtuluşu (1922)


Hâce Derviş Menmed (k.s.)

Hâce Dervîş Mehmed es-Semerkandî el-Emkengî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın yirminci halkasıdır.

Dayısı ve Silsile-i Sâdât'ın on dokuzuncu halkası olan Hâce Muhammed Zâhid (k.s.) Hazretlerinin en büyük müridi ve halîfesidir. Daha önce Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretlerine intisâb etmişlerdir. Fakat kâmil ve mükemmil mertebesine ulaşması ve halîfeliğe icâzeti Muhammed Zâhid Hazretleri vâsıtası ile olmuştur. Mevlânâ Dervîş Mehmed (k.s.) Hazretleri, bütün zâhirî ve bâtınî ilimlere vâkıf, cömertlik ile maruf bir mürşid-i kâmil idi. Üstâzının irşadından önce, tam on beş sene zühd ve riyâzette bulunarak, aç ve uykusuz, zikir ve tefekkür ile meşgul oldular. Bir gün açlığın şiddetinden nâçâr olup yüzünü semâya kaldırmıştı. O esnada Hızır (a.s.) gelip "Eğer sabır ve kanaati öğrenmek istiyorsan Hâce Muhammed Zâhid'in (k.s.) hizmetine ve sohbetine sarıl. Zira o, sana sabır ve kanaati öğretir." buyurdular. Mevlânâ Dervîş Hazretleri, Hızır'ın (a.s.) emrine uyarak Muhammed Zâhid Hazretlerinin huzuruna gelip kemal mertebesine ulaştılar.

Dervîş Mehmed Hazretleri müritlerini yetiştirmek ve insanları irşad etmekte hârikulâde bir meleke sahibi idiler. Üstâzının 936 (M. 1529) yılında âhirete irtihâl etmeleri üzerine insanları râh-ı Hudâ'ya irşat etmişlerdir.

Dervîş Mehmed Hazretleri, 970 (M. 1562) senesinde âhirete irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîşeri bugün Özbekistan'ın Kaşkaderya vilayetindedir.


Nebim Hakkâ Muhammeddir:

Hudâ Rabbim, nebim hakkâ Muhammeddir Resûlullah, Hem İslam dinidir dinim, kitabımdır Kelâmullah.*

Akâid içre Ehl-i Sünnet oldu mezhebim kat'a,Amelde, Bû Hanife mezhebidir, mezhebim vAllah.**

Dahi zürriyyetiyim Hazret-i Adem Nebînin hem, Halilin milletiyim, dahi kıblem Kâ'be, Beytullah.***

(E. İbrahim Hakkı)

*Rabbim Allâhü Teâlâ, Nebim Muhammed Mustafa, Dinim İslam, kitabım Kur'ân'dır.

**İtikadda mezhebim Ehl-i sünnet, amelde ise Hanefî'dir.

*** Adem (a.s.) zürriyetinden, Hz. İbrahim'in (a.s.) milletindenim, kıblem de Kâbe-i Muazzama'dır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İtikadda ve Amelde Mezhepler | Mutfağımız: Pekmezli Un Helvası
« Yanıtla #1437 : 14 Kasım 2014, 17:29:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İhlâs, benim sırlarımdan bir sırdır, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emânet ederim. Ona melek muttalî olamaz (bilemez) ki yazsın, Şeytan da muttalî olamaz ki ifsâd etsin."
(Hadîs-i Kudsî, Et-Tac) 


14
Kasım Cuma 2014

Hicrî: 21 Muharrem 1436 - Rûmî: 01 Teşrin-i Sânî 1430

Alemdar Mustafa Paşa'nın Vefatı (1808) • Birinci Dünya Harbi'nde "Cihad-ı Ekber" İlanı (1914) • Hayrabolu'nun Kurtuluşu (1922)


İtikadda ve Amelde Mezhepler

Sahih ve makbul inançların neler olduklarını İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu'l-Hasen Eş'arî Hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır: Bu iki büyük İslâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır. Bu iki imamın yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid'atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde ya İmam Mâturidî'yi veya İmam Eş'arî'yi takip ve taklit etmelidir. "Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur'ân ile Sünnet'e bakarım..." diyenler büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet'in dışına çıkmışlardır. Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında "Mutlak müçtehitler" yetişmiş, bu büyük zatlar Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini ve Peygamberimiz'in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir. Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında 'amelde mezheb' olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler: Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî'dir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.


Mutfağımız:................. Pekmezli Un Helvası (5 Kişilik)

Malzemeler:
2,5 çay bardağı un, 4 çorba kaşığı tereyağı, 1 çay bardağı süt, 1 çay bardağı pekmez.

Hazırlanışı:
Bir tencereye yağ konulup eritilir, un ilave edilip sararıncaya kadar kavrulur. Süt ve pekmez ilave edilerek kaynatılır ve demlenmeye bırakılır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Dünya Metâının Hayırlısı Sâliha Hanımdır" | Bilmeceler
« Yanıtla #1438 : 20 Kasım 2014, 11:00:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sahip olunacak şeylerin en fazîletlisi, zikreden bir dil, şükreden bir kalb, dîninde (ibadetlerini yapmakta ve haramlardan sakınmakta) kendisine yardımcı olan mü'min bir hanımdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


15
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 22 Muharrem 1436 - Rûmî: 02 Teşrin-i Sânî 1430

Hassa (Hatay)'nın Kurtuluşu (1921) • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kuruluşu (1983) • Filistin Devleti'nin Kuruluşu (1988)


"Dünya Metâının Hayırlısı Sâliha Hanımdır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Hangi kadın kocasının yüzüne tebessüm eder ve yaptığı iyiliğe teşekkür ederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ da o kadına rahmetiyle muâmele eder.

Hangi kadın kocasına bir kere su verse bir köle azad etmiş gibi sevap alır. Allâhü Teâlâ onu cennete girmeden önce Kevser'den yetmiş defa içirir, ona cennet elbiselerinden giydirir.

Hangi kadın kocasının önüne sofra getirirse Allâh ona bir senelik ibâdet sevabı yazar.

Hangi kadın kocasının elbisesini yıkarsa Allâh ona altmış şehîd sevâbı verir ve kabrinden bütün günahları bağışlanmış olarak kalkar. Hangi kadın kocası için bir kap yemek pişirirse Allâhü Teâlâ da ona cehennemi haram kılar.

Hangi kadın kocası için ekmek pişirirse kıyâmet gününün şiddeti ona dokunmaz, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer. Hangi kadının kocası kendisinden razı olursa Allâhü Teâlâ da razı olur ve hesapsız olarak cennete koyar.

Hangi kadın kocası kendisinden razı olarak uyursa Allâhü Teâlâ ona Eyyûb aleyhisselâmın belaya sabretmesine karşılık verdiği sevap gibi sevap verir.

Hangi kadın gece nafile oruca niyet eder de sonra kocası yemesini emreder, o da orucunu bozarsa Allâh ona oruç sevabını ve kocasına itaat etme sevabını yazar.

Kocası kendisinden razı olan kadına müjdeler olsun. O bu halde beş vakit namazını kılar ve evinde oturursa üzerinde dolaştığı ve oturduğu yeryüzü ona istiğfâr eder, Melekler onun iyiliklerini yazarlar, Allâhü Teâlâ ondan razı olur ve cennete hesapsız girer.



Bilmeceler:
Ben bir şey gördüm, canı var, kanı yok, sütü helâl, eti haram? (Arı)
Yer altında evleri var, eğri büğrü yolları var, ince ince belleri var? (Karınca)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Tûba Gariblerindir"
« Yanıtla #1439 : 20 Kasım 2014, 11:07:33 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İslâm garîb başladı. Yakında yine başladığı gibi garîb olur. Tûbâ (cennet) garîblerindir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


16
Kasım Pazar 2014

Hicrî: 23 Muharrem 1436 - Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1430

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)


"Tûba Gariblerindir"

Allâhü Teâlâ Ra'd sûresinin, 29. âyetinde -meâlen-: "Onlar ki îmân etmişlerdir ve sâlih ameller işlemektedirler. Ne hoş, Tûbâ onların, istikbâl güzelliği onların" buyurmaktadır. Habeş veya Hind lugatiyle cennetin ismi Tûbâ'dır. Ebû Hüreyre, İbn-i Abbas ve diğer bir kısım ashab (r. anhüm) "Tûbâ'nın cennette bir ağaç" olduğunu söylemişlerdir.

Bir Arâbî, "Yâ Resûlallâh! Cennette meyve var mıdır?" dedi. "Evet, cennette Tûbâ adlı bir ağaç vardır. " buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Cennetteki ağaçların en büyüğü Tûbâ ağacıdır. Benim otağım onun altındadır. Kökü inciden, dalları zebercedden, yaprakları sündüsdendir. Yetmiş bin dalı vardır. En yüksek dalları Arş-ı A'lâ'nın ayaklarına ulaşır. En alttaki dalları da dünya semasındadır. Cennette onun dallarının ulaşmadığı ve gölgelemediği hiçbir ev, kâşâne, köşk, kubbe, şehnişin (balkon), oda ve taht yoktur. Dallarında nefislerin arzu ettiği ve gözlerin hoşuna giden her türlü meyve vardır."

Tûbâ ağacının kökü Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) otağındadır. Dünyadayken îmân ve ilim ondan yayıldığı gibi cennette de bu mübârek ağacın dalları onun otağından cennet ehlinin konaklarına dağılır. Tûbâ ağacını Allâhü Teâlâ kudretiyle dikmiştir. Kökünden kâfûr ve selsebîl pınarı çıkar. Bu ağaçta her türlü meyve, çiçek ve - siyah hariç- bütün renkler mevcuttur. Her bir yaprağı bir ümmeti gölgeler ve her yaprak üzerinde Allâhü Teâlâ'yı türlü türlü tesbîh eden büyük melekler vardır. İyi bir bineği olan yüz sene gider de Tûbâ ağacının gölgesi bitmez.

Tûbâ ağacını bizzât Cenâb-ı Hak diktiğinden cennetteki bütün nimetler onda toplanmıştır. İnsanlar nasıl Hazret-i Adem'den çoğaldıysa, cennetteki bütün ağaçlar da ondan çıkmıştır. Cennetteki bütün nehirler onun altından çıkar. Cennet ehlinin elbiseleri Tûbâ ağacının yapraklarındandır. (Rûhulbeyan)