Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064083 defa)

0 Üye ve 364 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamberimiz (s.a.v.) "Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir." buyurdu. Ashab-ı Kiram "Yâ Resûlallâh! Kişi namazından nasıl çalar" dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) "Rükûunu ve secdesini tam yapmaz." buyurdu."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)


18
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 24 Zilhicce 1435 - Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1430

"İbadet On Cüzdür, Dokuzu Helâl Taleb Etmektir."

Silsile-i Sadât-ı Nakşibendiyeden Hâce Alâüddîn Attâr buyurdular ki: "Bu yola taklît ederek girenin, bir gün hakîkate kavuşacağına kefîl olurum. Üstazım Bahâüddîn Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri, bana kendilerini taklît etmemi emrettiler. Onları taklîd ettiğim ve hâlen etmekte olduğum her şeyde, onun eser ve netîcesini görüyorum." Üstazım Bahâüddîn Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri, daima "İbadet on cüzdür, dokuzu helâl taleb etmektir." buyururlardı. "Zamanımızda ticaretten sonra helâle en yakın olan ziraattir." Evliyanın sohbetine devam etmek, akl-ı meâdın* ziyadeleşmesine sebeptir."

"Evliyayı her gün veya iki günde bir, edebe riâyet ederek ziyaret etmek sünnet-i müekkededir.

Aranızda uzun bir yolculuk sebebiyle ayrılık olursa, her ay veya iki ayda bir, bütün ahvâlini ifade eden bir mektup yaz.

Onların nazarlarının, himmetlerinin kesilmemesi için onların ruhlarına teveccühü terk etme."

"Daima amellerinde kusur gören, nefsini noksan gören ve âlemlerin Rabb'inin lütuf ve keremine sığınan kimseden ancak fayda umulur." "Mürîdin, dînî ve dünyevî bütün işlerini mürşidine havâle etmesi lazımdır."

"Meşâyih(üstazlar)ın kabirlerini ziyaretten elde edeceğin fayda, onları bilip tanıdığın kadardır."

*Akl-ı meâd: Maişet düşüncesinden kurtulup kendisine verilen nur vasıtasıyla sadece âhireti düşünen akıldır.


Namazda Dikkat Edilecek Bazı Hususlar

Namazda gerinmek veya esnemek mekruhtur. Çünkü gerinmek gaşet ve tembelliktendir. Esnemek de rehâvetten gelir. Lâkin esneme hâlinde ağzı yummaya gücü yetmez ise sol el ile ağız kapatılır. Namaz içinde (kıyamda iken) sağ elin dışı, kıyamın dışında da sol elin dışı ile ağız kapatılmalıdır.

Namazda bir zaruret bulunmaksızın öksürmek de mekruhtur. Öksürüğü mümkün olduğu kadar gidermek edebe riâyet bakımından pek güzeldir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sultan ikinci Murad Han'ın Vefatı | Beyit
« Yanıtla #1411 : 28 Ekim 2014, 12:37:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Çok ayıplayan, çok lânet eden, çirkin söz söyleyen ve hayâsız kimse (kâmil) mü'min olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


19
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 25 Zilhicce 1435 - Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1430

Sultan ikinci Murad Han'ın Vefatı

Cihan padişahı Sultan İkinci Murad Hazretleri bir gün şehir etrafını gezmeye niyet eylediler. Dönüp gelirken bir dervişin Ada köprüsünün başında yol üzerinde durduğunu gördü. Yanına geldiklerinde derviş hemen:

"Hey Murad Han Gazi, yeryüzü meydanlarında gazalar ve iyi seferler tertip eyledin. Bundan sonra âhiret seferinin tedarikiyle meşgul olup hazırlıklarını yap." dedi.

Gönlü uyanık padişah, bu nasihat dolu kelamı dinledi ve âgâh oldu, uyandı.

O sırada, bir tarafında İshak Paşa ve öteki yanlarında da Saruca Paşa kendilerine yanaşmışlardı. Dervişin sözünü onlar da işittiler. "Emir Süleyman'ın müridlerindendir." diye padişaha bilgi verdiler. Sultan Murad Hazretleri hemen uykudan uyanır gibi gözünü açtı. Hiç vakit kaybetmeyerek sarayına geldi. O iki tedbirli vezirini şâhid tutarak, bütün günahlarına hulûs-ı kalb ile tevbe ve istiğfar eyledi. Allâh'ın hikmeti ile o zaman baş ağrısı hastalığı birden galebe etti ve ağrıları hayli şiddetlendi. Daha önce bir vasiyyetnâme yazdırarak, içinde pek çok nasihatler ile cihan padişahlığına dair güzel tedbirler yazmışlardı. Oğlu şehzade Mehmed Hazretlerini kendisine veliahd tayin ettikleri gibi veziriazam Halil Paşa'yı da vezir seçmişlerdi. O vasiyetnameyi herkese gösterdiler ve hazır bulunanları şahid tuttular. Veliahdi Sultan Mehmed hazretlerinin gelmesini istediler. Halka ve mahlukâta hamiyyet eylemesine müteallik bazı nasihatler söylediler. Son günlerinde o dervişin huzuruna getirilmesini arzu buyurdular. Dervişi her ne kadar aradılarsa da, hiç kimse bulamadı. Nihayet gittikçe zaaşıkları ziyadeleşti ve 3 Şubat 1451 tarihinde vefat ettiler. (Rahmetullahi aleyh)

Beyit:

Her ki dünyaya gelir ahir ölüm câmın içer,
Ne aceb menzil olur, kimi konar kimi göçer.

(Dünyaya gelen herkes sonunda ölür. Dünya kimin konup, kiminin göçtüğü acaip bir konaktır.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nimetlerin Şükrünü Îfa Etmek | Beyit | Burun Tıkanıklığı
« Yanıtla #1412 : 28 Ekim 2014, 12:52:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Teâlâ, kulunun bir şey yiyip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden veya bir şey içip de ona karşılık kendisine hamdetmesinden râzı olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


20
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 26 Zilhicce 1435 - Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1430

Nimetlerin Şükrünü Îfa Etmek

Cenâb-ı Hakk insanoğluna o kadar çok nimetler vermiştir ki, bunların şükrünü hakkıyla îfa mümkün değildir. Nitekim İmam-ı Rabbanî (k.s.)

Hz.: "Vücudumdaki her kılın dibinde, devamlı şükreden bir lisan olsa bile, hakkıyla şükretmiş olamazdım." buyuruyorlar. (Mektubat, c. 1/54)

İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) "Tamamı idrak olunamayan şey, tamamen terk olunmaz." kaidesine binaen, Cenâb-ı Hakk'a şükrün ne şekilde yapılabileceğini şöyle haber verir: "İn'am edici olan Cenâb-ı Hakk'a şükür:

İtikadını kurtuluşa erecek tek fırka olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in görüşlerine uygun olarak düzeltmekle,

Dinî hükümleri Ehl-i sünnet müctehidlerinin beyanına uygun olarak yerine getirmekle ve,

Ehl-i sünnet mezhebine bağlı tasavvuf ehlinin yoluna girerek kalbini, ilahî feyiz ile temizlemekle mümkün olur." (Mektubat, c.1/71)

Beyit:
Tende kudret nerden olsun nîmet-i cân şükrüne,
Bin dilim olsa yetişmez bir dilim nân şükrüne. (Nân: Ekmek)



Sağlık: Burun Tıkanıklığı Rahatsızlığa Sebep Olabilir

Ağzınızdan nefes almayın, ağızdan alınan hava doğrudan boğaz ve akciğerlere ulaştığından bazı rahatsızlıklara yol açabilir. Burundan nefes alma vücut sağlığı için bilhassa akciğer için çok mühimdir: Burundan alınan nefes (hava), akciğerlere ulaşmadan önce ısınır, nemlenir ve temizlenir.

Burunda bulunan tüyler sayesinde, havada bulunan tozlar, polenler ve bakteriler filtre edilmiş olur.

Burunda bulunan salgılar da havada bulunan alerjenlerin ve mikropların çoğunu tutup akciğere göndermez.

Burnunuzdan rahat nefes alamıyorsanız, sabahları boğazınızda kuruluk hissi oluyorsa, rahat uyuyamıyorsanız ve daima ağzınızdan nefes alıyorsanız doktora başvurunuz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bazı Dînî Tabirler
« Yanıtla #1413 : 28 Ekim 2014, 12:55:02 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kabir azabı haktır, vâkidir. Buna inanmayan kimse azâb olunur."
(İbn-i Hacer, el-Metâlibü 'l-Âliyye)


21
Ekim Salı 2014

Hicrî: 27 Zilhicce 1435 - Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1430

Bazı Dînî Tabirler

Kabir suâli: İnsan ölünce kabrinde "Münker ve Nekir" melekleri tarafından sorguya çekilecek, "Rabb'in kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir? Kıblen neresidir?" diye sual olunacaktır ki, buna kabir suali denir.

Sual ve cevap, âhiret gününde Allâhü Teâlâ tarafından insanlar ve cinlerden mükellef olanların sorguya çekilmesidir. Mahşerde büyük bir adalet mahkemesi kurulacak, herkesten dünyadaki yaptıkları sorulacak, ona göre hakkında karar verilecektir.

Amel Defteri, her insanın dünyada iyi ve kötü bütün işledikleri melekler tarafından yazılmış olan defterdir. Bu defter, ahirette sahibine verilecek, "Al kitabını oku!" denilecek, hiç bir şey gizli kalmayacaktır.

Mîzân, mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet mikyası(âleti)dir ki, amellerin iyi ve kötü miktarı anlaşılmış olur.

Sırat, Cehennemin üzerine kurulmuş olup geçilmesi pek zor bir köprüdür. Üzerinden Allâhü Teâlâ'nın muhterem kulları pek kolay geçer. Hattâ bir kısmı birer göz kamaştırıcı şimşek gibi geçip Cennete gireceklerdir. Kâfirler ile affa mazhar olmayan bir kısım mü'minler de geçemeyip Cehenneme düşeceklerdir.

Kevser Havzı, Mahşer gününde Allâhü Teâlâ tarafından Peygamberimize (s.a.v.) ihsan buyurulmuş olan gayet büyük bir havuzdur. Bunun pek tatlı, berrak suyundan mü'minler içecek, mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir.

Şefaat, âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin af edilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamberimizin ve sair büyük zatların Allâhü Teâlâ'dan niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır.

Ahirette bütün insanlara âit muhakeme ve muhasebenin bir an evvel yapılması için en büyük şefaatte bulunacak zat, Peygamberimiz Efendimizdir. Peygamberimizin (s.a.v.) bu şefaatine "Şefâat-i uzmâ" denir. Ve onun böylece hâiz olduğu yüksek makama, imtiyaza da "Makam-ı Mahmud" denir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb)den üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik (nâfile) oruç sevâbı yazar."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi'd-Dîn)


22
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 28 Zilhicce 1435 - Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1430

Kur'ân-ı Kerîm Vahiydir, Resûllullah'ın Söyledikleri de Vahiydir

Hassân İbn-i Atıyye (r.a.) şöyle buyurur: "Cebrâil (a.s.), Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm(i getirmek) için indiği gibi sünnet(i getirmek) için de inerdi." (Sünen-i Dârimî.)

Allâhü Teâlâ (Necm sûresi, 3 ve 4. âyetlerde) meâlen: "O hevâdan söylemiyor. O (Kur'an ve Resûlullah'ın söylemesi) sade bir vahiydir, ancak vahyolunur." buyurmaktadır.

Abdullah İbn-i Amr (r.a.) anlatır:

"Ben Resûlullah (s.a.v.)'den duyduğum her şeyi muhafaza etmek için yazıyordum. Kureyş beni (bundan) nehyetti ve dediler ki: "Sen Resûlullah (s.a.v.)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. Hâlbuki Resûlullah (s.a.v.) de bir beşerdir. Gadap halinde de rıza halinde de konuşur." Bunun üzerine yazmadım ve Resûlullah (s.a.v.)'e olanları anlattım. Parmağıyla mübarek fem-i saadetlerine işaret ederek; "Yaz! Nefsimi kudretinde tutan Allâhü Teâlâ'ya yemin ederim ki bundan, haktan başkası çıkmaz." buyurdular." (Sünen-i Dârimî.)


Ashâb-ı Kirâm'ı Kötülemek Dini Kötülemektir

Tarihte, Hadîs-i Şerîfler'in delil olarak kullanılamayacağını ilk defa söyleyen ve Ashâb-ı Kiram'ı küfür ile itham eden Râfizîler'dir. Râfizîliğin ortaya çıkışı şöyle olmuştur:

Zındıklardan bir topluluk bir araya gelip, "Müslümanların Peygamberine sövelim." dediler. Onların büyüğü; "Böyle yaparsak öldürülürüz." deyince şu karara vardılar: "O halde onların dostlarına sövelim. Zira ne demişler "Komşuna eziyet vermek istiyorsan, onun köpeğini döv." Bu karardan sonra Ashab-ı Kiram'ı küfür ile itham ettiler. "Hz. Ali müstesna, Sahabe-i Kiram'ın (haşa) tamamı Cehennemdedir. Hz. Ali ise (hâşâ) peygamberdi, Cebrâil (a.s.) hata etti." demeye başladılar.

Ashab-ı Kiram'ı küfürle itham eden bir topluluktan, Hadîs-i Şerîfler ile amel etmeleri beklenilemez. Zira bütün Hadis-i Şerifleri bizlere nakleden Ashâb-ı Kiram'dır. (Miftâhu'l-Cenneh fi'l-İhticaci bi's- Sünne)

"Ancak unutulmamalıdır ki Kur'ân-ı Kerîm ve daha bir çok dînî ahkâm onlar (Ashâb-ı Kirâm) sayesinde bize ulaşmıştır. Onları kötülemek dini kötülemektir." (İmam-ı Rabbanî, Mektubat, c.1, m. 60, s. 210.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kul hüvallâhü ehad sûresini bin defa okuyanı Allâhü Teâlâ cehennemden azad eder."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü 'l-Kadîr)


23
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 29 Zilhicce 1435 - Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1430

Zilhicce'nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce'nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır. Kezâ, Zilhicce'nin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek'at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle."

Her rek'atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Ayetü'l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerîf okunur. İki rek'atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharremin birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı Şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir. Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli

ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve "Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız." buyurmuşlardır. Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Muharrem Ayı ictima'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Muharrem ayı ictima 'ı yarın (24 Ekim Cuma) Türkiye saati ile 00.57'dedir

Ru'yet ise (24 Ekim Cuma) Türkiye saati ile 16.49'da. Hilâl'in görüldüğü yerler: Basra körfezinin doğusundaki adalar, Katar, Riyad, Abu Dabi, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus'un orta ve güney kısmı, Madagaskar, Reunion adası, Amerika kıtasının kuzey kısmı, Alaska hariç tamamı.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasının kuzeyinden Mekke ve Medine'den görülemeyecektir. Hilâlin görüldüğü günü takip eden 25 Ekim Cumartesi günü de Muharrem ayının 1'i ve hicrî yılbaşı olmaktadır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #1416 : 28 Ekim 2014, 13:14:15 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kıyâmet günü mü'minin terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur. Muhakkak Allâhü Teâlâ, çirkin sözler söyleyen ve hayâsızlık yapanlara buğzeder."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


24
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 30 Zilhicce 1435 - Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1430

Muharrem Ayı

Muharrem ayı, Hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ'nın rızâsı için iki rek'at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir: "Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için." Allâhü Ekber.

Her iki rek'atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Ayetü'l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi'l-hayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr."

11 İstiğfâr-ı Şerîf, 11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır. Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:

"Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîyene mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur."

Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:

1. rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü'l-Kürsî,

2.      rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Amene'r-Rasûlü... (Sûre-i Al-i İmrân'ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)

3.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî...

4.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Muharrem Ayı | Muharremin Biri ile Onu Arasında Kılınacak Namaz
« Yanıtla #1417 : 28 Ekim 2014, 13:16:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazan ayı orucundan sonra en fazîletli oruç Allâh'ın ayı olan Muharrem ayının orucudur."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


25
Ekim Cumartesi 2014

Hicrî: 1 Muharrem 1436 - Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1430

Bugün Hicri Yılbaşı. Hicri yeni yılınızı tebrik ederiz.


Muharrem Ayı

Tevbe Sûresi'nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen) "Muhakkak ki; Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir. Bunlardan dördü haram olanlardır..." buyrulmuştur. Bu aylar Zilkade, Zilhicce,

Muharrem ve Receb aylarıdır. Bunlara eşhuru hurum; (haram aylar) denilir.

Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır." buyurmuştur. Bir başka Hadîs-i şerîfte; "Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur." buyrulmuştur.


Muharremin Biri ile Onu Arasında Kılınacak Namaz

Muharrem ayının 1'i ile 10'u arasında bir defa olmak üzere, 2 rek'atte bir selâm vererek 6 rek'at namaz kılınır. Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınabileceği gibi, bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir. Namaza şöyle niyet edilir: "Niyet eyledim Yâ Rabbi senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Herhangi bir komşumun ve din kardeşimin veyâ herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için." Allâhü Ekber.

1.  rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Ayetü'l-Kürsî, 11 İhlâs-ı Şerîf.

2.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

3.  rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Elhâkümü't-tekâsür, 11 İhlâs-ı Şerif.

4.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf.

5.   rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 11 İhlâs-ı Şerîf.

6.    rek'atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûl-i Ekrem'in Güzel Sûreti: Hilye-i Saâdet | İsimlerimiz
« Yanıtla #1418 : 28 Ekim 2014, 13:18:52 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...Ve her kim Allâh'ı ve meleklerini ve kitaplarını ve peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse muhakkak pek uzak bir dalâletle sapıklığa düşmüş (; haktan uzaklaşmış) olur."
(Nisa sûresi, âyet 136)


26
Ekim Pazar 2014

Hicrî: 2 Muharrem 1436 - Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1430

Resûl-i Ekrem'in Güzel Sûreti: Hilye-i Saâdet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün yaratılmış olanların en güzeli idi. Mübarek vücûdu güçlü kuvvetli idi. Zayıf ve semiz olmayıp orta halde, etleri sıkıca idi. Münevver cildi ipeklerden yumuşaktı. Latif cisminin kokusu fevkalâde güzeldi. Dokunduğu şeylerden günlerce güzel kokular duyulurdu. Nezih cismi beyazdı, nûrânî idi. Bu beyazlık içinde latif bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu ne kısa, ne de uzun idi. Bununla beraber, yanında bulunanlardan daima uzun görünürdü. Göğsü ve iki mübarek omuzlarının arası geniş idi ve nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben nişanesi var idi ki bu hâtem-i nübüvvet; peygamberlik mührü idi. O Nebiyy-i Zîşân'ın söz söyledikçe inci dânelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkça idi. Letafet nişanesi olan kirpikleri uzun ve siyah idi. Saâdetli sakalı sıkça idi, bir tutam boyunca bulunurdu. İrtihâlleri sırasında mübarek başıyla sakalının beyaz saçları henüz yirmi kadar bulunuyordu. Sünbüllerden daha zarif, daha güzel kokulu bulunan başının saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi, kulaklarının yumuşaklarını geçmezdi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.v.) bütün âzaları pek mükemmeldi. Başkalarının göremeyecekleri, işitemeyecekleri kadar uzak yerlerde bulunan şeyleri görür, sesleri işitirdi. Pek vakarlı olan yürüyüşü, inişten aşağıya doğru akar gider gibi süratlice idi. Kendisini ilk gören bir kimse bir heybet içinde kalırdı, kendisiyle görüşüp konuşmak şerefine nail olan kimse ona karşı derin bir muhabbet duyardı. Onun yüksek evsâfını görüp yâdedenler onun bir mislini ne ondan evvel, ne de ondan sonra görüp bilmediklerini itiraf ederlerdi. Hâsılı, o bir letafet ve mükemmeliyet hârikası idi. (Sallallâhu aleyhi vesellem)

İsimlerimiz: Erkek: Adil, Kız: Büşra


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kıbrıs Şehidesi Hala Sultan
« Yanıtla #1419 : 28 Ekim 2014, 13:20:52 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir yerde vefât eden Ashâbım, kıyâmet günü onlar (o belde insanları) için, rehber ve nûr olarak diriltilir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


27
Ekim Pazartesi 2014

Hicrî: 3 Muharrem 1436 - Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1430

Kıbrıs Şehidesi Hala Sultan

Ümm-i Haram (r.anhâ) Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) süt teyzesidir. Resûlullah (s.a.v.) zaman zaman ziyaretine gelirdi. Bir gün yine ziyaretine gelmişti. Teyzesi, Resûlullah'a (s.a.v.) yemek yedirdi ve başını taradı. Sonra Resûlullah (s.a.v.) bir müddet uyudu ve gülümseyerek uyandı. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki: "Yâ ResûlAllah! Seni güldüren sebep nedir? diye sordum. Resûlullah (s.a.v.): "Rüyamda bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin şu (gök) deniz ortasında -padişahların tahtlarına kuruldukları gibi- gemilere binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum." buyurdular. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki:

"Yâ ResûlAllah! Beni de o (deniz) gazilerinden kılması için Allâh'a dua buyursanız." diye rica ettim. Resûlullah (s.a.v.) da dua buyurdular. Sonra Resûlullah (s.a.v.) bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine: "Yâ ResûlAllah! Seni güldüren sebep nedir? diye sordum. Resûlullah (s.a.v.): Bu defa da önce dediği gibi:

"(Ümmetimden bir kısım mücahitler, -padişahların tahtlarına kuruldukları gibi- kara nakliyelerine kurulup) Allah yolunda (Kayser'in şehri Kostantîniyye'ye) gazaya gittikleri gösterildi." buyurdu. Ümm-i Haram (r.anhâ) dedi ki: "Yâ Resûlllah! Beni o (Kostantîniyye) gazilerinden kılması için Allâh'a dua buyursanız, diye rica ettim. Resûlullah (s.a.v.):

"Hayır, sen önceki deniz gazilerindensin." buyurdular. Ümm-i Haram (r.anhâ) Hz. Osman devrinde hicretin yirmi sekizinci senesinde o sırada Şam'da vali bulunan Hz. Muaviye kumandasında Kıbrıs seferine iştirak etmiş, gemilerden birine binmişti. Müslümanların ilk deniz seferi olduğu için Ashabın yaşlıları da iştirak etmişlerdi. Ümm-i Haram (r.anhâ) kocası Übade (r.a.) ile beraber gazaya iştirak ettiler. Kıbrıs'ta bindirildiği katırdan düşerek boynu kırılmış ve şehit olmuştur. Resûlullah'ın (s.a.v.) rüyası ve teyzesi hakkındaki duâsı tahakkuk etmişti.

Ümm-i Haram (r.anhâ) Kıbrıs'ta 'Hala Sultan' diye bilinmekte ve kabri Müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Kurtulanlar, Benim ve Ashabımın Yolu Üzere Olanlardır" | Kıt'a
« Yanıtla #1420 : 28 Ekim 2014, 13:24:15 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim abdestinin sonunda bir kere -İnnâ enzelnâhü fî leyleti'l-kadr- (sûresin)i okursa sıddîklardan olur, iki kere okursa şehîdler dîvânına yazılır, üç kere okursa Allâhü Teâlâ onu peygamberler topluluğu ile beraber haşreder."
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs)


28
Ekim Salı 2014

Hicrî: 4 Muharrem 1436 - Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1430

"Kurtulanlar, Benim ve Ashabımın Yolu Üzere Olanlardır"

İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular: "İtikad bozukluğu -ki bu Ehl-i Sünnet itikadına muhalefettir- öldürücü zehirdir, insanı ebedi ölüme ve sonsuz azaba götürür. Amelde meydana gelecek gevşeklik ve tembelliklerin mağfiret olunması ümid edilir. Ancak itikattaki gevşekliğin bağışlanma ihtimali yoktur." (Mektubat, c.2, m. 67)

"Kurtuluş yolu fiillerde, sözlerde, itikat ve amelde Ehl-i Sünnet ve'l- Cemaat mezhebine uymaktır. -Allâhü Sübhanehû onların adedini çoğaltsın- Çünkü kurtuluşa erecek tek fırka onlardır. Diğer fırkalar ise zeval ve helâk mevkiindedir.Bunu bugün birileri bilsin veya bilmesin (hüküm budur). Yarın herkes anlayacaktır, amma faydası olmayacaktır.  Allâh'ım ölüm bizi uyandırmadan sen bizi uyandır." (Mektubat, c. 1, m. 69)

"Yetmiş üç fırkadan her biri, şeriate; dine tâbî olduklarını iddia ediyorlar ve kendilerinin Fırka-i Naciye olduklarına hükmediyorlar. "Her fırka kendi yanlarındaki ile ferahlanırlar." meâlindeki (Mü 'minûn sûresi, 53.) âyet-i kerîmesi onların hallerini doğrulamaktadır.

Fırka-i Naciye'yi diğer fırkalardan ayıran delil, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in, "O kurtulanlar, benim ve Ashabımın yolu üzere olanlardır." Hadîs-i Şerîfi'dir.

Bu mahalde, şeri'atın sahibi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in zikri kâfi iken, Ashab'ın zikredilmesi, mümkündür ki: "Benim yolum, Ashabımın yoludur ve kurtuluş, yalnız onların yoluna tâbî olmaya bağlı olduğunu bildirmek içindir."
(Mektûbât, c.1, m. 80)


Kıt'a:

Bilmek istersen seni,
Can içre ara canı,
Geç canından bul anı,
Sen seni bil sen seni. (Hacı Bayram Velî)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Çocuklarınızı üç şeyle terbiye ediniz; yetiştiriniz. Peygamberinizi sevmek, onun Ehl-i beytini sevmek ve Kur'ân-ı Kerîm okumak."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)


29
Ekim Çarşamba 2014

Hicrî: 5 Muharrem 1436 - Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1430

"Farz Borcu Bulunanın Nafilesi Sahihdir."

Kaza namazı kılmak, nafile namaz kılmaktan evlâ ve daha mühimdir. Fakat farz namazların sünnetleri -müekked olsun olmasın- bundan müstesnadır.

Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi doğru değildir.

Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında hadîs-i şerîf bulunan nafile namazlar da böyledir.

Çünkü bu sünnetler, farz namazları ikmâl eder; tamamlar. Bunların telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için telafileri mümkündür.

Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahdan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimse çok ibadette bulunarak ilâhî affa ilticâ etmesi icab ederken, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şefâatine vesile olacak sünnetleri, nafileleri nasıl terk edebilir?

Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur olmaz mı? Buna aykırı olan bazı nakiller muteber değildir, müftâbih olan fetvaya aykırıdır.

Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler, insaflı sayılmazlar. En kıymetli zamanlarını beyhude yere zayi eden insanlar, böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler? (Ö.N.Bilmen, Büyük İslam İlmihali)


Fıkra:................ Sizden Hicabımdan Saklandım!

Hocanın evine hırsız girmiş. Hoca görüp yüklük (dolap) içine saklanmış. Hırsız evi yukarıdan aşağı aramış, çalacak bir şey bulamamış. Acaba yüklükte bir şey var mı diye dolabın kapısını açınca görür ki hoca ayakta duruyor, hırsız heyecan içinde şaşırıp "Burada mısınız" deyince, hoca efendi: "Evet, çalacak bir şey bulamadığınızdan utandım da hicabımdan buraya saklandım." demiş.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetimin en hayırlıları benim içinde bulunduğum asır; Ashâbımın asrıdır. Sonra, Tâbiîn, sonra da Tebe-i Tâbiîn(asrı)dir... "
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)


30
Ekim Perşembe 2014

Hicrî: 6 Muharrem 1436 - Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1430

Resûlullâhın Âl'i Kimlerdir?

İmâm Fahrüddin Râzî merhûm tefsirinde buyurdu ki:
Muhammed aleyhisselâmın Al'i: Bütün işlerinde Resûlullâh aleyhisselâma uyanlardır.

Al'in başında Ehl-i Beyt, sonra Ashâb-ı Kirâm aleyhimürrıdvân gelir.

Al-i Muhammed, hem Resûlullâh'ın Ehl-i Beytinin sevgisini ve hem de Ashâb-ı Kirâm sevgisini kendisinde toplayan Ehl-i Sünnet ve'l- cemâattir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Ehl-i beytim Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir, kim ona binerse kurtulur."

"Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz."


Biz bugün teklîf (: Allâh'ın emir ve yasakları) denizindeyiz. Nefsin şüphe ve şehvet dalgaları çarpmaktadır. Denizde giden kimse iki şeye muhtaçtır: birisi sağlam bir gemi, ikincisi de yolunu bulacağı parlak yıldızlardır. Bir kişi böyle sağlam gemiye binip de gözlerini de o parlak yıldızlara çevirirse selâmetle menziline gideceği kuvvetle umulur.

İşte böylece Ehl-i Sünnet de Ehl-i beyt gemisine binmiş, gözlerini de Ashâb yıldızlarına çevirmiş, dünya ve âhirette Allâhü Teâlâ'dan selâmet ve saâdet ümid etmektedirler.

Resûlullâh'ın Alini: Ashâbını ve Ehl-i Beytini sevmek, onlara hayır dua etmek büyük mertebedir. Bundan dolayı namazda teşehhüdden sonra salevatlar okunmaktadır.


MUTFAĞIMIZ: Tencerede Palamut Buğulama (5 kişilik)

Malzemeler:
1 veya 2 adet yuvarlak dilimlenmiş palamut, 2'şer adet patates ve kuru soğan, 1 adet limon, 5 diş sarımsak, 3-4 yemek kaşığı zeytin yağı, yeteri kadar tuz, pul biber, karabiber ve defne yaprağı.

Yapılışı:
Geniş tabanlı tencere yağlanır, halka doğranan soğanlar ve onun üzerine palamutlar dizilir, tuz, pul biber, karabiber serpilir. Yine halka doğranılan patatesler ile sarımsak ve limonlar dizilir. Tuz, varsa defne yaprağı konulur. Arzuya göre 1 çay bardağı su ve 2 kaşık üzüm sirkesi konulabilir.

Kaynayana kadar orta ateşte sonra kısık ateşte sebzeler pişene kadar pişirilir. Üzerine maydanoz yaprakları konur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Borç Vermenin Fazîleti | MUTFAĞIMIZ: Âşûre
« Yanıtla #1423 : 31 Ekim 2014, 15:42:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim fakir bir kimseye (borcunu ödemesinde) kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da dünyâ ve âhirette ona kolaylık gösterir."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)


31
Ekim Cuma 2014

Hicrî: 7 Muharrem 1436 - Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1430

Borç Vermenin Fazîleti

Ashâb-ı Kirâm'dan Büreyde (r.a.) demiştir ki: Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.):

"Kim ki, fakir bir borçlunun borcuna bolluğa ulaşıncaya kadar mühlet verirse, mühlet verdiği her gün için borç miktarı kadar ona sadaka sevabı vardır." buyurduğunu işittim. Sonra bir kere de Resûlullâh'ın (s.a.v.):

"Kim ki, borç verdiği fakirin borcuna bolluğa ulaşıncaya kadar mühlet verirse, o kimseye mühlet verdiği her gün için, borcun iki misli sadaka sevabı verilir." buyurduğunu işittim. Bunun üzerine Hz. Büreyde (r.a.), Resûl-i Ekrem'e:

Yâ Resûlallâh! Fakir bir borçlunun borcuna verilen vadenin her günü için bir kere borcun bir misli, bir defa da borcun iki misli sevab verilir,

buyurduğunuzu işittim, dedi. Resûlullâh (s.a.v.):

"Her gün borcun bir misli sadaka sevabı verilmesi, borcun vâdesi geçmeden evvelki günlere aittir. Borcun vadesi geçip de alacaklının ona mühlet verdiği günler için de borcun iki misli sevab verilir." buyurdular.


MUTFAĞIMIZ: Âşûre

Malzemeler: 1 kilo buğday, 2 kilo şeker, yarım kilo nohut, yarım kilo kuru fasulye, yarım kilo kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir.

Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür.

Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, âşûrenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra âşûre bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir. Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik âşûre çıkar.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) Yahûdilere muhâlefet ediniz: Bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutunuz."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)


01
Kasım Cumartesi 2014

Hicrî: 8 Muharrem 1436 - Rûmî: 19 Teşrin-i Evvel 1430

İlk Osmanlı Resmi Gazetesi "Takvîm-i Vekâyi" Adı İle Basıldı (1831) • Saltanatın Kaldırılması ve Abdülmecid Efendi'nin Halife Seçilmesi (1922) • Latin Harflerinin Kabulü (1928)


Aşûrâ Günü Olmuş ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Aşûrâ günüdür. Aşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu'l-Leys Hazretleri'nin Tenbîhü'l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Aşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Gökler ve yer yaratılmış,

2. Adem aleyhisselâmın tevbesi kabul edilmiş,

3. Nûh aleyhisselâmın gemisi karaya oturmuş,

4. Mûsâ aleyhisselâm, Firavun'un şerrinden kurtulmuş ve Firavun helâk olmuş,

5. İbrâhim Aleyhisselâm dünyâya gelmiş ve ateşten kurtulmuş,

6. Eyyûb aleyhisselâm hastalıktan şifâ bulmuş,

7. Yûnus aleyhisselâm balığın karnından kurtulmuş,

8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmiş,

9. Hz. Hüseyin (r.a.) şehîd edilmiştir.

10. Kıyâmet de Aşûrâ günü kopacaktır.


Muharremin 9. ve 10. Geceleri

Muharremin 9'uncu ve 10'uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır.

Yine 9'uncu ve 10'uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50'şer İhlâs- ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ'ya devâm etmelidir. Bilhassa 9'uncu günü akşamı, (yâni 10'uncu gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ'nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)

Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Aşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir.

Yalnız Aşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, "Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz." buyurulmuştur.