Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064040 defa)

0 Üye ve 295 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mü'minin Firaseti | Fıkra: Nasrettin Hocanın Hesabı
« Yanıtla #1320 : 21 Temmuz 2014, 15:38:48 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Muhakkak oruçlunun, iftar anında ettiği duâlar reddolunmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




19
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 22 Ramazan 1435 - Rûmî: 06 Temmuz 1430

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)


Mü'minin Firaseti

Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri, bir âşûra günü mürîdlerine mârifet hakkında sohbet ediyordu. Koltuğunda seccâdesi, sırtında hırkası ile zâhid sûretinde bir genç huzuruna geldi. Hâce Hazretleri ona baktı. Bir müddet sonra bu genç ayağa kalkıp "Resûlullâh (s.a.v.), 'Mü'minin firâsetinden sakınınız. Zira o Allâhü Teâlâ'nın nuruyla bakar.' buyurdular. Bu hadîs-i şerifin sırrı nedir?" diye sordu.

Hâce Hazretleri, bu hadîsin sırrı, belindeki zünnar (Hristiyan keşişlerin bağladığı kuşak)ı kesmen ve Allâhü Teâlâ'ya îman etmendir, buyurdular. Genç, zünnar kuşanmaktan Allâh'a sığınırım, dedi. Hâce Hazretleri hizmetkârına, bakmasını işaret etti. Hizmetkâr kalkıp hırkasını açınca altında zünnarı gördü. O genç, zünnarı kesip hemen Müslüman oldu. Hâce Hazretleri,

"Dostlarım ve mürîdlerim! Bizler de zünnarı keselim ve tevbe edelim. Bu, ahdi yenilemektir. Bu genç zâhirî zünnarı kestiği gibi biz de gurur ve kibirden ibaret olan bâtınî zünnarı keselim. Bu genç bugün bağışlandığı gibi biz de mağfirete nâil olalım." buyurdular. Bu sözlerinden mürîdlerde manevî bir hal hâsıl olup hepsi Hâce Hazretlerinin ayaklarına kapandılar ve tevbelerini yenilediler.


Fıkra: Nasrettin Hocanın Hesabı

Hoca Efendi bir gün hamama gider. Hamamcılar hocaya bir eski peştamal, bir de eski havlu verir, pek itibar etmezler. Hoca bir şey demeyip çıkarken on akçe bırakır. Hamamcılar hem şaşırır, hem de sevinirler.

Bir hafta sonra hoca yine hamama gelir, bu defa hamamcılar fevkalade itibar ederler. Sırmalı havlular, ipekli peştemallar verirler. Hoca yine bir şey demeyip çıkarken bir akçe bırakır. Hamamcılar bu sefer şaşır­makla beraber bahşişin azlığından hiddetlenip: "Efendi, bu ne biçim muamele" dediklerinde hoca: "Bunda şaşılacak bir şey yok. Bugün verdiğim bir akçe geçenki hamam hakkıdır. Geçenki bugünün ücretidir." der.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Himmetin Yüceliği İmandandır" | Abâdile Kimdir?
« Yanıtla #1321 : 24 Temmuz 2014, 10:32:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym


"Oruçlu olan bir kimse bir mü'mini gıybet veya ona ezâ ve cefâ etmedikçe iftar edinceye kadar ibadettedir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el- Câmiu's-Sağir)




20
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 23 Ramazan 1435 - Rûmî: 07 Temmuz 1430

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


"Himmetin Yüceliği İmandandır"

Bir gün, hatırı sayılır birkaç kişi Ali Râmitîni Hazretlerinin ziyaretine geldi. Fakat yanında onlara ikram edecek bir şeyi yoktu. Buna çok üzüldü. Bir şeyler temin etmek için evinden çıkınca, mürîdlerinden, paça satan ihlâslı bir genç ile karşılaştı. Elinde bir çömlek vardı. Tevazu ile Ali Râmitini Hazretlerine "Bu yemeği, müsafirleriniz ve hizmetçileriniz için pişirdim. Kabul buyurmanızı istirhâm ediyorum." dedi. Ali Râmitini Hazretleri, gencin böyle bir zamanda bu yemeği getirmesinden son derece memnun olup ona iltifat ettiler. Yemeği müsafirlerine ikram ettiler. Daha sonra o genci çağırtıp: "Evladım! Bu hizmetin gayet güzel ve yerinde oldu. Şimdi sen ne istersen iste, muradın hâsıl olur; Allâhü Teâlâ istediğini verir." buyurdular. Gayet akıllı olan genç:

"Efendim! Zâhirde ve bâtında sizin gibi olmak istiyorum." deyince Ali Râmitini Hazretleri "Bu gayet ağır bir yüktür. Sen buna tahammül edemezsin." buyurdular fakat genç tevazu içinde:

"Benim isteğim budur, başka hiçbir şey istemiyorum." diye niyazda bulundu. 'Peki, öyle olsun' deyip gence teveccühte bulundular. Bir saat sonra gencin sûreti ve sîreti, zâhiri ve bâtını Ali Râmitini Hazretlerine benzedi. Öyle ki ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildi. Genç, bundan sonra kırk gün yaşadı ve bu yükün ağırlığına daha fazla tahammül edemeyip hakkın rahmetine kavuştu.


Abâdile Kimdir?

Abâdile, Abdullahlar demektir. Sahâbe-i Kiram'dan ismi Abdullah olanların adedi 220 veya 300'e yakındır.

Fıkhî bir meselede 'Abâdile' denildiği zaman Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr ve Abdullah bin Amr bin As (r.anhüm) kastolunur.

Abâdile'nin kavli demek, o meselede bu dört zâtın müttefik olduğuna işarettir.

Ashâb-ı Kirâm'ın büyüklerinden ve fukahâsından Abdullah bin Mesud (r.a.) ıstılâhî olarak Abâdile'den değildir. Çünkü Abâdile' ıstılahı onun vefatından sonra kullanılmaya başlanmıştır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bedbaht Kimdir? | Mutfağımız: Şam Tatlısı | İsimlerimiz
« Yanıtla #1322 : 24 Temmuz 2014, 10:39:28 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Oruç, (sadece) yemeyi ve içmeyi terk etmek(ten ibâret) değildir. Hakîkî oruç, boş, faydasız ve çirkin sözleri terk ederek tutulan oruçtur."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)




21
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 24 Ramazan 1435 - Rûmî: 08 Temmuz 1430

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)


Bedbaht Kimdir?

Resûlullah (s.a.v) minbere çıkıyordu.

Birinci basamağa çıkınca "Amîn!" buyurdu. Sonra ikinci basamağa çıktı. Yine "Amîn!" buyurdu. Daha sonra üçüncü basamağa çıktı ve tekrar "Amîn!" buyurdu. Ashab-ı kiram sordular:

Yâ ResûlAllah! Üç defa âmîn dediğinizi duyduk; bunun sebebi ne idi?

Cevaben şöyle buyurdu:

"Birinci basamağa çıktığımda Cebrâil (a.s.) geldi ve 'Ramazan ayına kavuşup bu ay çıktığında günahları bağışlanmamış olan kimse bedbaht olsun!' dedi; ben de Amîn, dedim.

Sonra (İkinci basamağa çıktığımda): 'Anasına, babasına veya ikisinden birine kavuşup onların rızasını kazanarak cennete giremeyen kimse bedbaht olsun!' dedi; ben de Amîn, dedim. Sonra (Üçüncü basamağa çıktığımda): 'Yanında senin mübarek ismin anıldığında sana salavât okumayan kimse bedbaht olsun!' dedi; Bunun üzerine ben de Amîn, dedim." (Tirmizî)


Mutfağımız: Şam Tatlısı

Malzemeler: 1'er su bardağı irmik, şeker, un, yoğurt; 1 çay kaşığı karbonat, tuzsuz yer fıstığı.

Şerbet için: 2 su bardağı şeker, su ve yarım limon suyu. Hazırlık: Bir kap içinde yoğurt ve şeker mikserle çırpılıp irmik, un, karbonat karışımı azar azar ilave edilir ve karıştırılır. Hamur akıcı bir halde olmalıdır.

Tereyağı ile yağlanan (30 cm çapındaki) tepsi içerisine hamur yayılıp üzeri düzeltilir. 30 dakika dinlendirildikten sonra fıstıkları dizmek için dilimlenir ve fıstıklar dizilir. 180 derece ısıtılmış fırının orta rafında 30 dakika pişirdikten sonra ıslak bıçak ile dilimlenir. Soğuk veya ılık şerbet verilir. Soğuk servis edilir.

İsimlerimiz: Erkek: İbrâhîm, Kız: İkbal



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kadir Gecesi'nin Fazileti | Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır? | İsimlerimiz
« Yanıtla #1323 : 24 Temmuz 2014, 10:43:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı (Kadir) Gece(si) vardır. O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




22
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 25 Ramazan 1435 - Rûmî: 09 Temmuz 1430

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)


Kadir Gecesi'nin Fazileti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ'nın Kadir Gecesi hakkında "Bin aydan hayırlıdır." meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh'a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:

"Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh'a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi." dedi ve "İnnâ enzelnâhü fî leyleti'l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi'nde indirdik.)" meâlindeki âyet-i kerîme ile başlayan Kadr Sûresi'ni sonuna kadar okudu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler.

Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek'at Kadir Gecesi namazı kılınır: 1'inci rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 2'nci rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf, 3'üncü rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü..., 4'üncü rek'atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra:

•   1 defa, "Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd."

•  100 "Elem neşrah leke..." sûresi,

•  100 "İnnâ enzelnâhü..." sûresi,

•   100 defa da Resûlullâh Efendimiz'in Hz. Aişe vâlidemize öğrettiği "Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tuhibbü'l-afve fâ'fü annî"

duâsı okunur ve duâ edilir. Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Abdülkadir, Kız: Kadriye



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri
« Yanıtla #1324 : 24 Temmuz 2014, 10:50:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Hz. Aişe vâlidemiz "Ya Resûlallâh! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl dua edeyim, haber verir misiniz?" dedim.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü 'l-afve fa 'fu annî" diye dua et." buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




23
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 26 Ramazan 1435 - Rûmî: 10 Temmuz 1430

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)
Bu gece Kadir Gecesi. Kandilinizi tebrik ederiz.


Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir: Kullarının bütün ibâdet ve tâatlara rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta'zîm edilmesi için İsm-i A'zam'ı Kur'ân-ı Kerîm'de; bütün namazların muhâfaza edilmesi; ehemmiyet verilmesi için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu; günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan'ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi'ni gizlemiştir. Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi'nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar. Kadir Gecesi, içerisinde Kur'ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1-    Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni ihsân etti.

2-   Kadir Gecesi'nde meleklerin ve Rûh'un inmesi.

Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan "Kadir" ismi verilmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: "Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil'e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancak bulunan meleklerle yeryüzüne inip sancağı Ka'be'nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder, yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder."

3-   Bu gece, fecir (imsak) vaktine kadar selâmettir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sadaka-i Fıtır (Fitre)
« Yanıtla #1325 : 24 Temmuz 2014, 10:53:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




24
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 27 Ramazan 1435 - Rûmî: 11 Temmuz 1430

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)


Sadaka-i Fıtır (Fitre)

Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîfin sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Sadaka-i fıtır, zekât farz olmadan önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur.

Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için Sadaka-i fıtır (fitre) vâciptir.

Büyük çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik edebilsinler diye önce de verilebilir bu menduptur. Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı'nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir. Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, anasına, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vacib kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur.Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur." buyurmuşlardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz'in Bazı Mucizeleri
« Yanıtla #1326 : 25 Temmuz 2014, 15:17:10 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Aralarında sıla-i rahmi (yakın akraba ile münasebetlerini) kesenlerin bulunduğu topluluğa Allâh'ın rahmeti inmez."
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü'l-Müfred)




25
Temmuz Cuma 2014

Hicrî: 28 Ramazan 1435 - Rûmî: 12 Temmuz 1430

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)


Peygamber Efendimiz'in Bazı Mucizeleri

Mucize, peygamberlerden meydana gelen hârikulâde hallerdir ki, insanları âciz ve hayrette bırakıp îmâna gelmelerine vesîle olur.

•   Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mucizelerinin en büyüğü Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'ân-ı Kerîm'in nazmına ve mânâsına, belâğat sahipleri hayran kalmışlar, benzerini görmemişler, bir âyetinin benzerini getirmekten âciz kalmışlardır.

•  Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) ihsân olunan en büyük mûcizelerden biri de Mi'râc'dır. Mirac'ın içinde de birçok mucize vardır.

•    Ayın ikiye ayrılması mucizesi: Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) peygamberliğinin sekizinci yılında Mekke'de Kureyş'in ileri gelenleri, 'ayı iki parça et', demeleri üzerine dua etti, Allâh'ın kudreti ile ay iki parça oldu. Her bir parça iki ayrı dağın üzerinde göründü.

•     Çoğu zaman seferde mübârek parmakları arasından su aktığı görülürdü. Mübârek ellerini bir su kabına sokar, parmakları arasından Allâh'ın kudreti ile pınardan çıkar gibi su çıkardı.

•    Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) peygamberliğin ilk zamanlarında kendisinden mucize istenildiğinde, karşılarındaki ağacı çağırır, onlar da köklerini sürüyerek gelir, kimi selâm verir, kimi kelime-i şehâdet getirir, sonra da yerlerine giderlerdi.

Mübârek ellerinde ve şerefli meclislerinde bazı taşlar ve yemekler de tesbih etmiştir.

•    Kuraklık zamanında yağmur için duâ istenilmesi üzerine duâ etmişler ve mübârek ellerini yüzlerine sürmeden yağmur yağmaya başlamıştır.

Yemeklerin çoğalması: Hendek gazâsında kıtlık esnâsında Câbir bin Abdullah (r.a.), hanımının hazırladığı yemek için birkaç kişiyle beraber Resûlullâh Efendimiz'i (s.a.v.) davet etti. Resûlullâh da bütün ashâbıyla teşrif ettiler. Bereket için duâ buyurduktan sonra bin kişi doyuncaya kadar yedi. Fakat yemek ve ekmekten hiçbir şey eksilmemişti.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın. Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's Sağîr)




26
Temmuz Cumartesi 2014

Hicrî: 29 Ramazan 1435 - Rûmî: 13 Temmuz 1430

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)


"Bir Dirhem Yüz Bin Dirhemi Geçti."

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) "Bir dirhem yüz bin dirhemi geçti." buyurdular.

-     Yâ Resûllulah bir dirhem yüzbin dirhemi nasıl geçer. denildi. Buyurdular ki;

-    "Bir adamın iki dirhemi vardı. Birini alıp sadaka verdi. Diğer adamın çok malı vardı. Ondan yüz bin dirhem alıp sadaka verdi."


Şevvâl Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl'in 12'sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda "eyyâm-ı biyz" da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Şevval Ayı içtimai, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Şevval ayı ictima'ı bugün (27 Temmuz Pazar) Türkiye saati ile 01.42'de.

Ru'yet ise yine bugün (27 Temmuz Pazar ) Türkiye yaz saati ile 15.50'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Hint okyanusunun orta ve güney batı kısmında; Mauritus, Reunion, Tromelin Adası, Madagaskar, Komorolar Adaları, Glorioso, Aldabra Adaları, Juan de Nova adası, Afrika kıtasının güney ve orta kesimi, Mozambik, Malavi, Angola, Güney Afrika Cumhuriyeti, Atlas okyanusunun güney ve orta kısmın­daki adalar; Saint Helena adası, Ascention adası, Güney Amerika kıtası, Antarktikanın kuzey sahilleri.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den de görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 28 Temmuz Pazartesi günü de Şevval ayının 1'idir




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz yolculuğa çıkacağı zaman, din kardeşleriyle (helâlleşip) vedalaşsın.
Zira Allâhü Teâlâ, kardeşlerinin duâlarında onun için bereket ihsan eder."

(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's Sağîr)




27
Temmuz Pazar 2014

Hicrî: 30 Ramazan 1435 - Rûmî: 14 Temmuz 1430

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)

Yarın Ramazan Bayramının 1. günü.


Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek'atindeki üçer adet fazla tekbirlere "zevâid tekbirleri" denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek'atte kırâatten önce, ikinci rek'atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:
"Allah rızası için niyet ettim bayram namazı kılmaya" diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve "Sübhâneke"den sonra imâm sesli, cemâat sessiz "Allâhü ekber" diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek'ate kalkılır.

İkinci rek'atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek'atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.


Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazan Bayramı Namazı Vakitleri

İSTANBUL........................ 06:40
AFYON.............................. 06:38
AYDIN............................... 06:50
BALIKESİR....................... 06:47
BİLECİK............................ 06:37
BURSA............................. 06:41
ÇANAKKALE................... 06:52
DENİZLİ............................ 06:46
EDİRNE............................ 06:48
ESKIŞEHİR...................... 06:36
İZMİR................................. 06:52
KIRKLARELİ.................... 06:45
KOCAELİ.......................... 06:36
KÜTAHYA........................ 06:39
MANİSA............................ 06:50
MUĞLA............................. 06:49
SAKARYA........................ 06:34
TEKIRDAĞ....................... 06:46
UŞAK................................ 06:43
YALOVA........................... 06:39


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Günahları Küçük Görmek Büyük Günahtır
« Yanıtla #1329 : 30 Temmuz 2014, 02:49:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Kulun, mizanına konulacak ilk şey, âilesi için harcadıklarının sevâbı)dır."
(Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)




28
Temmuz Pazartesi 2014

Hicrî: 1 Şevval 1435 - Rûmî: 15 Temmuz 1430

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)

Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


Günahları Küçük Görmek Büyük Günahtır

Resûlullâh (s.a.v.) ashâbıyla beraber içinde hiç odun bulunmayan bir vâdîye indiler. Resûlullâh (s.a.v.) ashâbına odun toplamalarını emretti. Dediler ki:

'Yâ Resûlallâh! Burada hiç odun göremiyoruz.' Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); "Bulduklarınızı küçük görmeyiniz." buyurdular. Bunun üzerine ashab toplamaya başladılar, bulduklarını birbiri üzerine yığdılar. Ve neticede büyük bir yığın meydana geldi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

"Görmüyor musunuz? Küçük gördüğünüz hayır ve şer de işte böyledir. Küçük günahlar üst üste, büyük günahlar üst üste, iyilikler ve kötülükler üst üste (eklenerek büyür)", buyurdular. Günahlar kul tarafından küçük görüldükçe Allâhü Teâlâ katında büyür, kul tarafından büyük görüldükçe de Allâhü Teâlâ katında küçülür. Mü'min kul, îmânının kuvvetli olmasından dolayı günahlarını büyük görür.

Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Mü'min, günâhını başının üstünde duran bir dağ gibi görür, üzerine düşmesinden korkar.

Münâfık ise günâhını burnunun üzerinde dolaşan ve hemen koğabileceği bir karasinek gibi görür." buyurmuştur. (Beyhakî, Şuabu 'l-İmân)

Kulun bağışlanmayan günahı, -işlediği bir günahtan sonra- keşke her işlediğim günah böyle olsa!..' demesidir.

Bu söz o kimsenin îmânının noksan ve Allâhü Teâlâ'ya ve onun celâline dair bilgisinin zayıf ve az olmasındandır. Şâyet bilmiş olsaydı, küçük günahlarını büyük, hakir gördüğü günahlarını çok büyük görürdü. Nitekim Allâhü Teâlâ bazı peygamberlerine şöyle vahyetmiştir:

"Hediyenin küçüklüğüne bakma. Hediye edenin büyüklüğüne bak.

Hataların küçüklüğüne bakma. Kendisine karşı hata işlediğin zâtın büyüklüğüne bak."

Kimin Allah katında rütbesi ve makamı yüksek olursa, günâhı küçük olmaz, her isyan büyük günah olur. (Gunye, 1/230)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Tevâzuu | Her Nimetin Hesabı
« Yanıtla #1330 : 30 Temmuz 2014, 02:56:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketine vesile olur."
(Sünen-i Ebû Dâvud)




29
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 2 Şevval 1435 - Rûmî: 16 Temmuz 1430

Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Tevâzuu

Resûlullâh (s.a.v.) bir yolculukta idi. Ashâbına, bir koyunu kesip hazırlamalarını emretti. Ashabından biri:

"Yâ Resûlallâh! Boğazlamayı ben yaparım." dedi. Bir başkası: "Yâ Resûlallâh! Yüzmeyi ben yaparım." dedi. Bir başkası da: "Yâ Resûlallâh! Pişirmeyi de ben yaparım." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Odun toplamayı da ben yaparım." buyurdu. Ashâb-ı Kirâm:

"Yâ Resûlallâh! İşi yapmak için biz kâfîyiz." dediler. Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.):

"Sizin kâfî olduğunuzu ben de biliyorum. Fakat kendimi sizin üstünüzde tutmak bana hoş gelmez.

Çünkü Allâh Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri kulunun arkadaşları arasında kendisini üstün tutmasını kerih (çirkin) görür." buyurdu.


Her Nimetin Hesabı Vardır.

Müslüman her zaman Allâhü Teâlâ'nın ihsan ettiği nimetlerden hesaba çekileceğini bilmeli ve bu şuurla hareket etmelidir. Zira Ayet-i Kerîme'de "Sonra, vAllahi o gün o nimetlerden muhakkak sorulacaksınız." (Tekâsür Sûresi, âyet 8) buyrulmuştur. "İnsanın mes'ul olacağı nimet nedir? Çünkü nimeti olmayan kimse yoktur." denirse cevabı şudur:

Bütün gayreti lezzetlere kavuşmak olan, ancak hoş yemek, yumuşak giyinmek ve vaktini oyun ve eğlenceyle geçirmek için yaşayan, ilim ve amele layık oldukları ehemmiyeti vermeyen kimseler nimetlerden sual olunur.

Amma Allâhü Teâlâ'nın sırf kulları için halk buyurduğu nimet ve rızıklarından faydalanıp onlarla ilim tahsil etmek ve öğrendikleri ile güzel amel yapmak için kuvvet alan ve şükrünü edaya çalışan kimselere bu nimetlerden sual edilmezler.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) ashabıyla hurma yiyip üzerine su içtiklerinde "Elhamdülillahillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ minel müslimin..." diye hamd ederek buna işaret buyurmuşlardır. Yani şükrünü bilen ve edebilenler nimetlerden sual olunmayacaklardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Abdest ve Namaz | Nükte: En Zor ve Kolay Şey
« Yanıtla #1331 : 30 Temmuz 2014, 03:00:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sizden biri, abdest alır ve abdestini eksiksiz olarak tamamlar ve sonra 'Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh' derse kendisine sekiz cennetin kapıları açılır, dilediği kapıdan cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




30
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 3 Şevval 1435 - Rûmî: 17 Temmuz 1430

Lehistan (Polonya)'ın Osmanlı Himayesini Kabulü (1557)

Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


Abdest ve Namaz

Bir sahabî Resûlullah'a (s.a.v.) geldi ve:

"Ey Allâh'ın Resûlü! Şayet ben Allâh'tan başka ilah olmadığına, senin Allâh'ın resûlü olduğuna şehadet edersem; beş vakit namazı kılarsam; zekâtı verirsem; ramazan orucunu tutup gecelerini (teravih namazı kılarak) ihya edersem ne buyurursunuz, kimlerden olurum? dedi. Resûlullah (s.a.v):

"Kim bu hal üzere ölürse sıddîklardan ve şehitlerden olur." buyurdu. (Sahîh-i İbn-i Huzeyme)

Ebû Müslim'den rivayet edilmiştir.

Ebû Ümâme mescitte idi; yanına gittim ve şöyle dedim: Ey Ebû Ümâme! Senin Resûlullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu işittiğini duydum:

"Bir kimse güzelce abdest alsa; ellerini (dirseklerle beraber) yıkasa, yüzünü yıkasa, başını ve kulaklarını meshetse, ayaklarını yıkasa ve sonra farz bir namazı kılmak üzere ayağa kalksa, Allâhü Teâlâ o gün ayaklarının gittiği, ellerinin tuttuğu, kulaklarının işittiği, gözlerinin baktığı ve içinden geçirdiği kötülükleri bağışlar." Bu hadîs-i şerîf i rivayet eden Ebû Ümâme (r.a.) şöyle demiştir: Bu hadîs-i şerîf i Resûlullah'tan (s.a.v.) defalarca dinledim.

Bir kış mevsiminde Resûlullah (s.a.v) dışarı çıktı; yapraklar dökülmeye başlamıştı. Bir ağacın dalını eline alıp:

"Şu yapraklar dökülmeye başladı." buyurdu. Sonra:

"Ey Ebû Zer!" buyurdu.

"Buyurun, yâ ResûlAllah!" dedim.

"Müslüman bir kul, Allâh'ın rızasını dileyerek namazını kıldığı zaman, günahları şu ağacın yaprakları gibi dökülür." buyurdu.


Nükte: En Zor ve Kolay Şey

Bir âlime, "Dünyada en güç şey ile en kolay şey nedir?" diye sormuşlar:

"En güç şey insanın kendisini bilmesi, En kolay şey de halka nasihat vermesidir!" demiş...



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâce Seyyid Emîr Kilâl (K.S)
« Yanıtla #1332 : 31 Temmuz 2014, 03:41:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey âdemoğlu! Rabbine itaat ettiğin gün kâmil manada akıllı denilmeye lâyık olursun. Ona âsî olma, (yoksa)câhil denilmeye müstehak olursun."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l Ummâl)




31
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 4 Şevval 1435 - Rûmî: 18 Temmuz 1430

İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.)'in Vefatı (855) • Cerbe Kalesi'nin Fethi (1560)


Hâce Seyyid Emîr Kilâl (K.S)

Silsile-i Sâdât'ın on dördüncü halkası olan Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri Buhârâ'nın Sûhâr köyünde doğdu. Çömlekçilik yaparak geçimini temin ettiği için Farsçada "çömlekçi" manasına gelen "Kilâl" ismiyle anılır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) neslinden olup Seyyid'dir. Babasının adı Emîr Hamza'dır. Vâlideleri şöyle anlattı:

"Ona hâmileyken ne zaman şüpheli yemek yesem karnımda şiddetli bir ağrı hissederdim. Bu hal birkaç kez kendini gösterince anladım ki, bunlar karnımda taşıdığım çocuğun müstesnâ biri olmasından dolayıdır. Ondan sonra ağzıma aldığım her lokmada ihtiyâta riâyet eder oldum ve evladımı ümitle bekledim."

Hâce Muhammed Baba Semasî Hazretleri onu manevî evlatlığına kabul etmiş ve ona tarîkat âdâbını öğretmiştir. Üstazının yanından hiç

ayrılmamış, yirmi sene onun sohbet halkasına devam etmiştir. Seyyid Emîr Kilâl (k.s.) her pazartesi ve perşembe günü Sûhâr'dan uzak bir mesâfede olan Semâs köyündeki hocasının sohbetlerine giderdi. Hâce Semasî Hazretleri (k.s.), Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri'ni Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinin tasavvufî terbiyesiyle vazifelendirmişti.

Seyyid Emîr Kilâl Hazretleri, talebesi olan Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend'e (k.s.) "Alim, terbiye ettiği talebesinin terbiyesinin tam olduğundan emîn olmak için eserini onda görmek ister. Şayet bir eksiklik görürse onu düzeltir." buyurdu ve oğlu Emîr Burhân'ın terbiyesini ona havâle etti.

Seyyid Emîr Kilâl Hazretlerinin dört oğlu ve dört halîfesi vardı. Evladları: Emîr Burhân, Emîr Hamza, Emîr Şah ve Emîr Ömer'dir. Evlatlarının yetiştirilmesini halîfelerine havâle etmiştir. Silsile, kendisinden sonra Hâce Muhammed Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri ile devam etmiştir.

Farsça 'Makâmât-ı Emîr Kilâl' isimli eser Seyyid Emîr Kilâl Hazretlerinin menkıbelerine dâirdir.

Seyyid Emîr Kilâl (k.s.) Hazretleri 8 Cemâziyelevvel 772 (m. 1370) Perşembe günü, doğduğu Sûhâr köyünde vefat etmiştir. Kabr-i şerifleri Buhârâ şehrindedir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ödemek niyetiyle insanlardan borç alan kimseye Allâhü Teâlâ borcunu ödemeyi kolaylaştırır. Ödememek niyetiyle borç alan kimsenin malını Allâhü Teâlâ itlaf eder. (Aldığı malın hayır ve bereketini göremez.)"
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




01
Ağustos Cuma 2014

Hicrî: 5 Şevval 1435 - Rûmî: 19 Temmuz 1430

Osman Bey'in Vefatı, Orhan Bey'in Tahta Çıkışı (1326) • Kıbrıs'ın Fethi (1571)


"Zenginin Borcunu Geciktirmesi Zulümdür"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

"Mü'minin ruhu, borcu ödeninceye kadar borcundan dolayı mahpustur." buyurdular.

Lüzumsuz yere borç almış olan bir mü'min vefat edince ruhu kendisine ait olan makama çıkamaz, ya borcu vârisleri tarafından ödenir veya kendisi âhirette bunun bedelini kendi sevabından alacaklısına verinceye kadar tutulur. Onun için zaruret olmadıkça kimseden bir şey borç almamalı, alınca da onu vadesinden evvel ödemeye çalışmalıdır.

Borçlarını imkân varken ödemeyip geciktirenler ahlâka aykırı olarak emniyeti sû-i istimâl etmiş olurlar.

Borç pek ağır bir yüktür. Kat'î bir lüzum görülmedikçe borçlanmamalıdır, sonra insanın huzuru kaçar, izzet-i nefsi rencide edilir.

Şayet borç vaktinde verilemezse bunun verilmesi vasiyet edilmelidir. Vârisler de ölüyü mes'ûliyetinden kurtarmak için bunu ödemeye gayret etmelidirler.

*Hadîs-i Şerîf, el-Metalibü'l-âliye, El-Heysemî.


Fatih Sultan Mehmed'in ilim Âşkı

Ali Himmet Berki merhum "Büyük Türk Hükümdarı, İstanbul Fatihi Sultan Mehmed Han ve Adalet Hayatı" adlı eserinde diyor ki: Fatih Sultan Mehmed, geceleri geç vakit medreseleri dolaşır, talebenin çalışıp çalışmadığını teftiş ederek çalışanları mükâfatlandırırdı. Hiçbir hükümdarda bu kadar ilim aşkı görülmemiştir. Sultan medreseden bir oda istemiş, "Vâkıfın şartı var, imtihan lazımdır." denmesi üzerine imtihanla bir oda almış ve "Bir gün hükümdarlıktan beni çıkarırlarsa hiç olmazsa bir odam bulunsun" demişlerdi.

Biz tahsilde iken talebe ve hocalar arasında tevatüre yakın bir kuvvetle bu odanın, Karadeniz Medreseleri tarafında Çifte Baş Kurşunlu -diğer adı Servili- Medrese'de kapıdan girince sol tarafta baştaki birinci oda olduğu ve Sultan, medreseleri ziyarete geldikçe ziyaretçilerini bu odada kabul eylediği hatta sedeşi bir çekmece ve bir de makta' (üzerinde kamış kalem kesilen alet) bulunduğu söyleniyordu.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek
« Yanıtla #1334 : 04 Ağustos 2014, 14:20:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişinin mâlâyaniyi (din ve dünyasına faydasız şeyleri) terk etmesi müslümanlığının güzelliğindendir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




02
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 6 Şevval 1435 - Rûmî: 20 Temmuz 1430

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)


Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Malayaniyi terk etmesi kişinin İslâm'ının güzelliğindendir." buyurdular. Yani, Kur'ân-ı Kerîm'i ses ile güzelleştirmek gerektiği gibi İslâm'ı da malayaniyi; faydasız söz ve işleri terk ederek güzelleştirmek lazımdır.

Hasan-ı Basrî (rh.) "Allâhü Teâlâ'nın bir kuldan rahmetini uzaklaştırdığının alameti onu mâlâyânî ile meşgul kılmasıdır" demiştir. Mâlâyânî, konuşmada daha çok olur.

Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu:

"Ey Ebû Hüreyre! Kalemin senin hatalarını yazmamasını istersen Allâhü Teâlâ'nın farz kıldıklarını eda et (vaktinde yerine getir), faydasız hiçbir sözü ağzına alma."

Hz. Ebubekr-i Sıddîk (r.a.) "Ne olaydı dilsiz olsaydım ve Allâh'ı zikretmekten başka bir söz söyleyemiyeydim" buyurmuş idi. Kişiye faydası olan söz ve iş; dîn ve dünya işleri için gerekli olan yemek, içmek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaçlarını görmek için yapacağı işler ve konuşmalar fuzûlî değildir. Bundan başkası mâlâyanidir; faydasızdır. Zira insanın bu dünyaya gönderilip ona ruh verilmesi, kemâlât (manevi faziletleri) elde etmek, kazanmak içindir. Bunun şuurunda olan kimse sözünü uzatmaz, kendi işiyle meşgul olur ve işi bittiğinde hemen Allâh'ı zikreder. Çünkü zikir, saâdet hazinelerinden bir hazinedir.

Atâ bin Rebâh (rh.) buyurdu: "Sizden öncekiler -Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân- çok konuşmayı hoş görmezlerdi."

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): "Dilini faydasız söz söylemekten tutana ve malından fazlasını -Allâh için- harcayana müjdeler olsun" buyurdular.

Faydasız söz söyleyen vaktini boşa geçirmiş olur. Halbuki o vakitten hesaba çekilecektir. Bunun için "Hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz." emrine uyarak ömür sermayesini ziyan etmemek lazımdır.