Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064024 defa)

0 Üye ve 270 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Kuruş Zekât Bin Kuruştan Faziletlidir
« Yanıtla #1290 : 19 Haziran 2014, 12:03:47 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Küçük günahlardan bile sakınınız. Zira onlar, kişinin aleyhine toplanıp, büyür de onu helak eder."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




19
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 21 Şaban 1435 - Rûmî: 06 Haziran 1430

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)


Bir Kuruş Zekât Bin Kuruştan Faziletlidir

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor:

"Kişinin mallarının zekâtını vermesi, dînin zarûriyyâtından, şartlarındandır. Zekâtını, isteyerek ve minnet kabul ederek vermek ve bunu verilmesi icab eden kimselere ulaştırmak lazımdır. Allâhü sübhânehû, "Benim size olan ihsan ve nimetlerimin kırk hissesinden sadece bir hissesini fakir ve miskinlere veriniz; ben de buna mukâbil sizlere bol sevap ve çok güzel mükâfatlar vereceğim." buyurmuştur.

Bu kadar küçük bir şeyi vermeyip cimrilik etmek çok büyük bir insafsızlıktır, hatta isyan edip doğru yoldan çıkarak kişinin kendi kendine zulüm etmesidir.

Bu gibi dînî hükümleri yerine getirmekte tereddüd göstermek kalbdeki manevi hastalıktan ve dinin hükümlerini de tam olarak bilmemektendir.

Manasını kalbi ile kabul ve tasdik etmeden kelime-i şehâdeti (sadece dil ile) söylemek kâfi değildir.

Zira münafıklar da bu kelime-i şehâdeti söylerler. Kalbi ile inanmanın alâmeti, dînin emirlerini, isteyerek ve arzu ederek yerine getirmektir. Zekât niyetiyle bir kuruşu bir fakire vermek, başka bir niyetle binlerce kuruş vermekten daha faziletlidir.

Zira bu, bir farzın edâsıdır, diğeri ise bir nafileyi yerine getirmektir. Farzı edâ etmeye nisbetle nafileleri yerine getirmenin hiçbir kıymeti ve itibarı yoktur. Keşke nafilenin, okyanusta bir damla (kadar) hükmü olsa.

Farzları edâyı bıraktırıp nafileleri yapmaya sevk etmek, zekâtı vermekten yüz çevirtmek melûn şeytanın hilelerindendir." (Mektûbât-ı Rabbânî, 3/17)



Beyit:

Yarına salma fakîrin kârın, Ne bilirsin nice olur yârın. (Nâbî)

Fakirin işini yarına bırakma, çünkü yarın ne olacağını bilemezsin





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zekât ve Sadakanın En Makbulü
« Yanıtla #1291 : 20 Haziran 2014, 10:39:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde, ömrünü İslâm'a hizmette geçiren kimseden (sevap bakımından) daha büyük kimse yoktur."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)




20
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 22 Şaban 1435 - Rûmî: 07 Haziran 1430

Dünya Mülteciler Günü (2001)


Zekât ve Sadakanın En Makbulü

Bakara Sûresinin 273. âyetinin tefsiri:

"Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler."

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine'de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur'ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah'ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe'nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: "Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir." Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer. Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"
« Yanıtla #1292 : 22 Haziran 2014, 01:39:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün bereketin- dendir. Sofradan düşen kırıntıyı kim yerse günâhları mağfiret olunur."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü'l-Kadîr)




21
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 23 Şaban 1435 - Rûmî: 08 Haziran 1430

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)


"Namazı Dosdoğru Kılınız ve Zekâtı Veriniz"

Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir. Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk'ın emrine itâat için, zengin Müslümanların seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ'nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi'nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir: "Sadaka(zekât)lar, ancak fakirlere, miskin; yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur... "

Zekât, İslâm'ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır. Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından sonra 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir. Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır. Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez. Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Besmele-i Şerîfenin Fazîleti | Belâların Hikmeti | İsimlerimiz
« Yanıtla #1293 : 22 Haziran 2014, 17:14:58 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri ihtivâ eden, hak ile bâtılın arasını ayıran Kurân-ı Kerîm nâzil olmuştur. Onun için sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun..."
(Bakara Sûresi, âyet 185)




22
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 24 Şaban 1435 - Rûmî: 09 Haziran 1430

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)


Besmele-i Şerîfenin Fazîleti

Kıyâmet günü ameller tartılınca Muhammed Mustafa (s.a.v.) ümmetinin namazlarının her bir rek'atı diğer ümmetlerin bin rek'atına denk gelecektir. Buna hayret eden diğer ümmetler sebebini soracaklar, onlara "Onlar namazlarında besmele okurlardı." diye cevap verilecektir.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

•   "Kim Besmeleyi okursa Allâhü Teâlâ her bir harfi için ona dört bin sevap yazar ve onun dört bin günahını siler, derecesini dört bin derece yükseltir."

•  "Allâhü Teâlâ'nın cennette yarattığı bir köşk vardır, ona Dâru'n-nûr denir. Allâhü Teâlâ'nın içindeki her şeyi nurdan yarattığı bu köşk havada olup yolu yoktur."


"Ya ResûlAllah! O köşke nasıl çıkılır?" diye sorulunca Resûl-i Ekrem (s.a.v),

"Oraya çıkacak olanlar besmele okuyunca köşke uçarak çıkarlar" buyurmuştur.


Belâların Hikmeti

Muhammed bin Hâlid es-Sülemî'nin dedesi sahâbeden idi. Bir gün ahbabından birini ziyarete giderken yolda onun hasta olduğunu haber aldı.

Yanına girerken:
"Seni ziyarete, rahatsızlığından dolayı hatırını sormaya ve seni müjdelemeye geldim" dedi.

"Bunların hepsini birden nasıl yapabilirsin?" deyince şöyle buyurdu: "Ben seni ziyâret için çıkmıştım. Yolda rahatsızlığını haber aldım, ziyaretim hasta ziyareti oldu. Seni Resûlullâh Efendimizden işittiğim şu hadîs-i şerîfle müjdeliyorum. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Allâhü Teâlâ bir kula ameli ile ulaşamayacağı bir derece takdîr eylediğinde, onu ya vücudunda veya malında veya evlâdında bir belâya uğratır. Sonra kendisine sabır ihsân eder ki Allâh katında takdir ettiği mukadder olan makama ulaşabilsin."


İsimlerimiz: Erkek: Mustafa, Kız: Merve



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ramazan Ayının Fazileti
« Yanıtla #1294 : 23 Haziran 2014, 10:31:53 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ey imân edenler, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâ ki (günahlardan) sakınıp takvâya ere- bilesiniz."
(Bakara Sûresi, âyet 183)




23
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 25 Şaban 1435 - Rûmî: 10 Haziran 1430

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)


Ramazan Ayının Fazileti

Hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular ki:
"Bilmek gerekir ki Ramazan ayı büyük bir aydır. Bu ayda yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri bütün nâfile ibâdetler Ramazan ayının dışında yapılan farzlara denktir. Kim bu ayda bir farzı edâ ederse Ramazan ayının dışında yetmiş farzı edâ etmiş gibi olur.

Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzâd olmasına sebep olur. Oruç tutanın sevabından hiçbir şey eksilmeden, aynı sevab kendisine de verilir.

Kim bu ayda emri altında bulunanların işlerini hafifletirse Allâhü Teâlâ onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder.

Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayı geldiği zaman bütün esirleri serbest bırakır, her isteyene isteğini verirdi.

Kim bu ayda hayırlar ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olursa, senenin tamamında hayırlı amel işlemeye muvaffak olur. Bu ayı dağınık bir vaziyette geçiren kimse senenin tamamında dağınık olur. Bu ayı fırsat bilerek mümkün olduğu kadar manen derlenip toparlanmak için gayret göstermek lazımdır.

Allâhü Teâlâ, azabı hak etmiş binlerce kişiyi bu ayın her bir gecesinde cehennemden azâd eder. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur, rahmet kapıları açılır. İftarı acele (ilk vaktinde) yapmak ve sahuru geciktirmek (son vaktinde yapmak) Peygamber Efendimiz'in sünnetlerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususa çok dikkat etmiştir. Zîra iftarı acele yapmak ve sahuru geciktirmek oruç tutanın kendi âcizliğini ve ihtiyacını itiraftır ki, kulluk makamına münasip olan budur. İftarı hurma ile yapmak sünnettir.

Bu ayda teravih kılmak ve Kur'ân-ı Kerîm hatmetmek, birçok fayda ve sevab kazandıracak olan sünnet-i müekkedelerdendir.

Allâhü Teâlâ bizleri, Habîbi -aleyhisselâtü ve's-selâm- hürmetine bunları yapmaya muvaffak kılsın. Amîn. "
(Mektubât-ı İmâmı Rabbânî, 1/m. 45)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli?
« Yanıtla #1295 : 25 Haziran 2014, 02:05:23 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sahûr berekettir. Bir yudum su ile de olsa sahûru terk etmeyiniz. Zîrâ, sahûra kalkanlara Allâhü Teâlâ rahmet ve melekleri de istiğfar ederler."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




24
Haziran Salı 2014

Hicrî: 26 Şaban 1435 - Rûmî: 11 Haziran 1430

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)


Sadaka ve Zekâtı Kimlere Vermeli?

Sadaka ve zekâtı vermek için nemalandıran, yani sadaka ve zekâtı iyilikte kullanan kimseleri seçmeli, onları gözetmelidir.

•   Dünyadan yüz çevirip yalnız âhiret için çalışan muttaki; Allâh'tan korkan fakirleri seçmelidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "Yalnız müttakilerin (Allâh'tan korkanların) yemeğini ye. Senin yemeğini de yalnız müttakiler; Allâh'tan korkanlar yesin." (Ebu Davud ve Tirmizi)

Çünkü onlara yapılan yardım, onların takvalarını artırmaya hizmet eder. Bu sâyede yardımda bulunan da ecir kazanır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

"Yemeğinizi müttakilere; Allâh'tan korkanlara yedirin. Sadakalarınızı da mü'minlere verin." (îbnu 'l-Mübarek, El-Birr ve 's-Sıla)
"Allah için sevdiğin kimseye yemek ziyafeti ver." (îbnü 'l-Mübarek)

•    Bilhassa ilim sahibi olan fakirleri seçmelidir. Çünkü bunlara vermek ilimde kendilerine yardım etmektir. Allah rızasını kazanmak niyeti ile ilim tahsili en büyük ibadettir.

İbn-i Mübarek sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda buyurdular ki: "Ben, Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür."

BEYİT:
Eden tahrîb-i âlem inkisâr-ı kalbidir halkın,
Gönül yıkma, cihanı eylemek âbâd lazımsa.
                                                 (Namık Kemal)


(Alemin harap olmasına sebep, halkın gönül kırıklığıdır.
Sen cihanı mamur etmek istiyorsan hiç kimsenin gönlünü incitme.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kimlerin Namazı Makbul Olur? | Ramazan Ayı Başlangıcı | İsimlerimiz
« Yanıtla #1296 : 25 Haziran 2014, 10:19:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Muhakkak Allâhü Tebârake ve Teâlâ Ramazân(-ı şerîf ayının) orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de size kıyâmını (terâvîh namazını) sünnet kıldım."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




25
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 27 Şaban 1435 - Rûmî: 12 Haziran 1430

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)


Kimlerin Namazı Makbul Olur?

Allâhü Teâlâ bir Hadîs-i Kudsî'de buyurdu:

"Her namaz kılan gerçek mânâda namaz kılıyor değildir. Ben ancak, benim azametim için tevâzu gösteren, haramlardan nefsini koruyan, bana isyanda ısrar etmeyen, açları doyuran, fakirleri giydiren, belâya uğrayanlara merhamet eden, gariplere yardım edenlerin namazlarını kabul ederim. Zîrâ bunların hepsi benim içindir.

İzzetim ve celâlime yemin ederim ki, bu kimselerin yüzünün nuru benim nezdimde güneşin nurundan daha parlaktır.

Cehâleti onun için hilim, zulmeti de nur yapmak benim üzerime bir haktır (onlara va'dimdir).

Dua ettiği zaman icabet ederim, bir şey istediği zaman veririm, üzerime yemin ettiği zaman yalan çıkarmam, yakınımda himâye ederim, meleklerim onu korur.

O, benim nezdimde meyveleri bozulup değişmeyen Firdevs gibidir." (Kenzü l-Ummâl)


Ramazan Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Ramazan ayı ictimâ'ı 27 Haziran Cuma günü Türkiye saati ile 11.09'dadır.

Ru'yet ise yarın (28 Haziran Cumartesi) Türkiye yaz saati ile 00.44'dedir.

Hilâl'in görüldüğü yerler: Bolivya, Peru, Şili, Büyük Okyanus'un orta ve güneyi, San Felix adaları, Miteriosa adası, Fransız Polinezyası adaları, Cook adaları, Fiji adaları.

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır-, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasının orta ve kuzeyinden görülemeyecektir.

Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'den de görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 28 Haziran Cumartesi günü de Ramazan ayının 1'i olmaktadır.

İsimlerimiz: Erkek: Hasan, Kız: Hasibe



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kullar Ramazan ayında ne (kadar sevâb) olduğunu bilselerdi, elbette ümmetim senenin tamamının Ramazân olmasını temennî ederlerdi."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya 'lâ)




26
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 28 Şaban 1435 - Rûmî: 13 Haziran 1430

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)


Ramazân-ı Şerîf Kur'ân Ayıdır

28 Haziran Cumartesi günü idrâk edeceğimiz mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed'in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir. Ramazân-ı şerîf Kur'ân ayıdır. Bu itibarla, Kur'ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur'ân hatmi yapmalıdır. Kur'ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler. Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâddır.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

•   Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

•    İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

•   Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ve selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" denildikten sonra da 7 veya 70 salât ve selâm okunur, duâ edilir.

•  İftara yakın, "Allâhümme yâ vâsia'l-mağfiratiğfirlî",

• İftarda da, "Allâhümme leke sumtü ve bike âmen-tü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü" veya "Zehebe'z-zameu vebtelleti'l-urûku ve sebete'l-ecru inşâAllah"

duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazân-ı Şerîf'in İlk Akşamı Kılınacak Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek, ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban'ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek'at teşekkür namazı kılınır. Şöyle niyet eder ve tekbir alır:

"Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için", "Allâhü Ekber" denilerek namaza durulur.

Fâtiha'dan sonra birinci rek'atte 1 İnnâ a'taynâ, ikinci rek'atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?
« Yanıtla #1298 : 27 Haziran 2014, 13:17:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"O fakirlere verin ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmeyen onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın: İnsanları bîzar etmezler... "
(Bakara Sûresi, âyet 273)




27
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 29 Şaban 1435 - Rûmî: 14 Haziran 1430

İzmit'in Kurtuluşu (1922)


Terâvih Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek'atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alırsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.

Terâvîh namazını, her iki rek'atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek'atte bir selâm da verilebilir. Terâvîh namazı, iki rek'atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.

Dört rek'atte bir selâm verilince, yatsı namazının dört rek'at sünneti gibi kılınır.

Cemâatle kılındığı zaman, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder; sesli okur.

Terâvîh namazında imâmın güzel sesli olmasından ve hızlı okumasından ziyâde, okuyuşunun düzgün olmasına itibar edilmelidir.

Bir kimse, imâm yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başlamış olduğu sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Cemaatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek'atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, sonra terâvihi tamamlasa da câiz olur.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ramazan Ayı, Oruç ve Teravihin Fazileti
« Yanıtla #1299 : 28 Haziran 2014, 01:50:03 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazân ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayırda (birbirinize imrenip) yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder..."
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve't-Terhîb)




28
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 1 Ramazan 1435 - Rûmî: 15 Haziran 1430

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)

Bugün Ramazan-ı Şerif'in ilk günü. Ramazan-ı Şerif'iniz mübarek olsun.


Ramazan Ayı, Oruç ve Teravihin Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ademoğlunun yaptığı her amel(in sevabı) on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Ancak oruç hariç. Çünkü oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm. Zira oruç tutan benim için şehvetini, yemesini içmesini terk eder."

•  Oruç cehenneme karşı kalkandır.

•  Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar ettiği zamanda, diğeri de Rabb'ine kavuştuğu zamandadır.

•    Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir." (Müslim)

•    "Ramazan ayının ilk gecesi olduğunda şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, Cehennem kapıları kapanır, hiçbir kapısı açılmaz, Cennet kapıları açılır ve hiçbir kapısı kapanmaz. Bir nidacı şöyle söyler:

'Ey hayır işlemek isteyen, gel, ey günah işleyecek olan, günahtan vazgeç.'

(Ramazan ayında) Allâh'ın cehennemden âzâd ettiği kulları vardır. Bu, Ramazan'ın her gecesi böyledir."

•    "Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek terâvih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.

Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allâh'tan ümid ederek kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır." (Müttefekun aleyh)

•    "Kim ki, yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Allâhü Teâlâ o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına bir kıymet vermez.. "

•   Ramazan ayın(da günahlar)dan sakınınız. Çünkü diğer zamanlarda olmadığı kadar sevaplar kat kat verilir. Günahlar da böyle kat kattır.


(Taberanî, Sağir)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ramazan-ı Şerif'te Kur'ân-ı Kerim'i Hatmetmek Sünnettir
« Yanıtla #1300 : 29 Haziran 2014, 03:19:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklardan) koruyan bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu vakit cahillik edip kem (kötü) söz söylemesin. Şâyet birisi onunla itişir ve ona çirkin kelimeler kullanırsa; 'Ben oruçluyum' desin."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




29
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 2 Ramazan 1435 - Rûmî: 16 Haziran 1430

Silistre Zaferi (1773)


Ramazan-ı Şerif'te Kur'ân-ı Kerim'i Hatmetmek Sünnettir

Allâhü Teâlâ tarafından Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) bir mucize olarak indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar okumaya hatim denir. Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmek sünnettir. Cebrâil (a.s.) her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan ayının sonuna kadar Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) mukabele eder; yani Cebrail (a.s.) okur, Peygamberimiz dinler; Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadan âhirete irtihal buyurdukları sene, bu mukabele iki kere yapılmıştı.

İmâm-ı Azam (rh.) "Bir kimse senede iki defa Kur'ân-ı Kerîm'i hatmederse hakkını vermiş olur." buyurdular.

Kur'ân-ı Kerîm'i hatmederken, Vedduhâ Sûresi'nin sonunda "Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber" diyerek tekbîr getirmeye başlamak ve sonuna kadar her sûrenin sonunda da tekbîri tekrarlamak sünnettir.

İhlâs Sûresi üç kere tekrarlandıktan sonra Felâk ve Nas Sûreleri okunur.

Hatimden sonra hemen diğer hatme başlamak da sünnettir. Übey bin Ka'b (r.a.) "Peygamberimiz Kul eûzü bi Rabbinnâs sûresini okuyunca, Fâtiha'dan başlar ve Bakara Sûresi'nin 'Ve ülâike hümü'l-müşihûn' âyetine kadar ilk beş âyetini okuduktan sonra hatim duâsını yapardı." buyurmuştur.

Bir kimse "Yâ Resûlallâh! Hangi amel Allâh'a daha sevimlidir?" diye sormuştu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Konup göçenin ameli!" buyurdu. "Konup göçen ne demektir?" diye sordu. Peygamberimiz "Kur'ân'ı Kerîm-i hatmedip bitirdikten sonra tekrar başlayandır." buyurdu. Hatimden sonra duâ etmek de sünnettir. Peygamber Efendimiz "Kur'ân'ı hatmeden kimsenin duâsı kabul olunur." buyurmuştur. Enes b. Mâlik (r.a.) Kur'ân'ı hatmettiği zaman ailesini (ve dostlarını) toplar, ziyâfet verir ve duâ ederdi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Oruç Kalkandır"
« Yanıtla #1301 : 30 Haziran 2014, 11:16:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim inanarak ve karşılığını Allâh'tan bekleyerek bu ayın orucunu tutar, geceleri kâim olur (terâvih namazı ve sâir nâfile namaz kılar)sa, annesinin onu dünyaya getirdiği gün gibi günahlarından kurtulur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




30
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 3 Ramazan 1435 - Rûmî: 17 Haziran 1430

Sultan İkinci Mahmud Han'ın Vefatı (1839) • Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kuruluşu (1921)


"Oruç Kalkandır"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

•  "Hadîs-i Kudsî'de Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:

"Ademoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, sırf benim içindir ve onun mükâfâtını da ancak ben veririm." (Muttefekun aleyh)

•     Oruç (dünyada günahlara, âhirette de cehenneme karşı) bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde fena söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayed kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyen olursa "Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin. Allâh'a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur.

Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

"Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur." buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh'ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır. Gözün orucu, onu harama bakmaktan korumaktır. "(Harama) bakmak İblis'in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan meneder, tutarsa Allah onun kalbine lezzetini hissedeceği îman verir." buyurulmuştur.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı şeyleri konuşmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh'ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır. Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir.

Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz.

Oruçlu gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine yetecek, kuvvet verecek kadar yemelidir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Teravih Namazı Sünnet-i Müekkededir.
« Yanıtla #1302 : 01 Temmuz 2014, 10:49:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"...Şüphe yok ki namaz mü'minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır."
(Nisâ Sûresi, âyet 103)




01
Temmuz Salı 2014

Hicrî: 4 Ramazan 1435 - Rûmî: 18 Haziran 1430

Sultan Üçüncü Ahmed Han'ın Vefatı (1736) • Sultan Abdülmecid'in Cülûsu (1839)


Teravih Namazı Sünnet-i Müekkededir.

Teravih namazı Ramazân-ı Şerîfte her gece yatsı namazından sonra, vitir namazından önce yirmi rek'ât olarak iki veya dört rek'âtta bir selam verilerek cemaatle kılınır. (Mültekâ)

Teravih namazının sünnet olması, Resûlullâh Efendimizin ve Hulefâ-i Râşidîn'in ona devâm etmelerindendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ümmetine farz olur da yerine getiremezler korkusuyla teravih namazını mescidde kılmayı terk etmiştir. (Sadruşşerîa) Bazılarının 'Teravih sünnet değildir, onu Hz. Ömer ihdas etmiştir' demelerine itibar olunmaz. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Benim sünnetime ve benden sonra Hulefâ-yı Râşidîn'in sünnetlerine sımsıkı yapışınız" ve "Benden sonra geleceklere; Ebû Bekir ile Ömer'e iktida ediniz; uyunuz." buyurmuşlardır. (Sünen-i Ebû Dâvud) Hz. Ömer (r.a.) Müslümanları teravih kılmak için mescide topladı. Hz. Ali (r.a.) "Hz. Ömer mescidleri nasıl nurlandırdı ise Allâh da onun kabrini nurlandırsın." diye dua etti ve şöyle buyurdu:

"Hz. Ömer'in Müslümanları teravih için cemaat olarak toplaması, benden işittiği benimde Resûlullâh Efendimiz'den (s.a.v.) işittiğim şu Hadîs-i Şerîfden dolayıdır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Allâhü Teâlâ Arş-ı A'lânın civarında nurdan bir mekân yarattı ki ona Hazîratü'l-kuds denilir. Oradaki meleklerin adedini ancak Allâh bilir. Bu melekler bir an bile ara vermeden devamlı Allâhü Teâlâ'ya ibâdet ederler. Ramazân-ı Şerîf geceleri geldiğinde Ademoğullarıyla birlikte namaz kılmak üzere yeryüzüne inmek için Rab'lerinden izin alır ve Ramazân-ı Şerîfin her gecesinde yeryüzüne inerler. Onların dokunduğu kimseler bir daha asla kaybetmiyeceği bir saâdete nâil olur; bir daha asla şekâvete düşmez, saîdlerden olurlar."
Hz. Ömer bu Hadîs-i Şerîfi işitince "Biz (ümmeti Muhammed) bu fazilete herkesten daha layıkız." dedi ve teravihi cemaatle kılmak üzere Ashâb-ı Kirâmı mescide topladı."

Terâvîh namazının bir hikmeti de şudur:

Her gün kıldığımız beş vakit namazın farzları on yedi rek'âttir ve vacip olan üç rek'at vitir ile yirmi rek'attir. Terâvîhde kıldığımız yirmi rek'ât de bunların eksiklerini tamamlayacaktır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ziyafet Vermenin Fazileti
« Yanıtla #1303 : 02 Temmuz 2014, 11:42:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Allâhü Teâlâ'nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de Kur'an'ı okursa kıyâmet günü onun için nûr olur."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




02
Temmuz Çarşamba 2014

Hicrî: 5 Ramazan 1435 - Rûmî: 19 Haziran 1430

Kuba Mescidinin İnşası (622) • Haccda Tünel Faciası (1426 ölü) (1990)


Ziyafet Vermenin Fazileti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•     "Birinizin önünde sofrası açık durdukça kaldırılıncaya kadar melekler size istiğfâr ederler."

•    "Muhakkak cennette dışından içi, içinden dışı görünen gurfeler (köşkler) vardır. Bunlar, güzel söz söyleyen, selâmı yayan, yemek yediren, nafile oruca ve nafile namaza devam eden ve gece insanlar uykudayken nafile namaz kılanlar için (hazırlanmış)tır."

•   "Kim bir kardeşine arzu ettiği bir şeyi tattıracak olursa, Allâh ona milyon hasene yazar, onun milyon günahını siler, milyon derecesini yükseltir. Allâhü Teâlâ onu üç cennetten yedirir: Firdevs Cenneti, Adin Cenneti ve Huld Cenneti."


•  Hadîs-i Kudsî'de şöyle buyuruldu:
"Kıyâmet gününde Hak Teâlâ kuluna hitâb eder:
Ey Ademoğlu, beni doyurmanı istedim, sen bana yedirmedin.

Kul:
Sen Alemlerin Rabbi'sin, seni nasıl doyurabilirim, der.

Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
Falan müslüman kulum acıkmıştı. Sen onu doyurmadın. Eğer onu yedirse idin bana da yedirmiş olurdun."

Hz. Ali (k.v.) "Din kardeşlerimi -az bir şey için bile olsun- yemeğe çağırmam, bana köle azad etmekten daha hoş gelir." buyurdular.

Câfer-i Sâdık (k.s.) Hazretleri "Kardeşlerinizle sofrada bir araya geldiğinizde oturmayı uzatınız. Muhakkak bu vakitler ömürlerinizden sayılmaz." buyurdular.

Hasan-ı Basrî (rh.) "Bir adamın kendisine, ana ve babasına yaptığı her türlü masrafının kıyâmet gününde hesabı sorulur. Ancak kişinin din kardeşleri için yemeğe yaptığı masraf hariçtir (onun hesabı sorulmaz). Zira o ateşten koruyan perdedir." buyurdular.

Bir yere davet edilse (davet eden) zengin veya fakir olsa daveti kabul etmek sünnettir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): "Gamîm'e de davet olunsam ona icâbet eder; giderdim" buyurdular. (Gamîm Medine'ye birkaç mil mesafede bir yerdir.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ramazan Ayının Bazı Âdâbı
« Yanıtla #1304 : 03 Temmuz 2014, 11:15:52 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ramazân-ı Şerîf, sabır ayıdır. Sabrın sevâbı cennettir. Yardımlaşma ayıdır. Ramazan ayında mü'minlerin rızkı artar."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)




03
Temmuz Perşembe 2014

Hicrî: 6 Ramazan 1435 - Rûmî: 20 Haziran 1430

Sultan Reşad Han'ın Vefatı (1918) • Fatih Sultan Mehmed Köprüsü Açıldı (1988)


Ramazan Ayının Bazı Âdâbı

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Oruçlu için iki ferah (sevinç) vardır: Biri iftar ettiği zamanda, diğeri de Rabb'ine kavuştuğu zamandadır." (Sahîh-i Buhârî)
Şeyh Kelâbâzî şöyle dedi: Burada iftâr ile mü'minin dünyadan çıkmasına işâret edilmiş olabilir. Zira mü'min bu dünyada ömrü boyunca nefsinin de arzu ettiği haram kılınmış şeylerden (yemeyerek) oruç gibi nefsini tutmaktadır. Bütün ömrü oruç tuttuğu bir güne benzetilirse güneşin batması ömrünün sona ermesi olur. Artık cennette bütün arzu ettikleriyle dilediği gibi iftar eder. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) "Ölüm mü'minin hediyesidir." buyurmuşlardır. (Taberânî Kebir)

Oruç günlerinin otuz gün olmasının hikmeti:

Hz. Adem aleyhisselâm ağacın meyvesinden yediğinde, o meyve vücudunda otuz gün kaldı. Allâhü Teâlâ da onun nesline aç ve susuz kalarak bu müddet oruç tutmayı farz kıldı. Geceleri yemelerine müsaade etmesi de Allâhü Teâlâ'nın fazlındandır. Ramazân-ı Şerîf ayında tevbeye devam etmeli, hasımlarıyla barışıp helalleşmeli, elbisesini temiz tutmalı, dilini gıybet ve iftirâ gibi çirkinliklerden korumalıdır.

Gücü yettiği kadar nafile ibadetlere, tesbih (SübhânAllah), tehlîl (Lâ ilâhe illallâh) ve Resûlullâh Efendimiz'e (s.a.v.) salevat getirmeye gayret etmelidir.

Ramazan ayında yetimlere ve düşkünlere çok sadaka vermeli, fakirleri sofrasına ortak edip oruçlulara iftar vermeli, iftar vaktinde duayı da asla unutmamalıdır.

Bütün insanlarla gücü yettiğince güzel geçinmek de bu ayda dikkat edilecek hususlardandır.

Bu ayda çoluk çocuğunun gönlünü hoş tutup onlara genişlik göstermelidir. Zirâ kişinin ailesine yaptığı masraf, hesabına sadaka sevabı olarak yazılır.

İsimlerimiz: Erkek: Fâik, Kız: Feriha