Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064014 defa)

0 Üye ve 251 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Güzel Ahlâkı
« Yanıtla #1275 : 05 Haziran 2014, 04:18:10 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ashâb-ı Kirâm: 'Yâ ResûlAllah! Kula verilen en hayırlı şey nedir?' diye sordular.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Güzel ahlâktır.' buyurdular."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




04
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 6 Şaban 1435 - Rûmî: 22 Mayıs 1430

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)


Peygamberimizin Güzel Ahlâkı

Zeyd bin Sa'ne, Yahûdi âlimlerinin büyüklerinden idi. Müslüman oluşunu şöyle anlattı: Ben, Peygamberimiz hakkında Tevrat'ta bildirilen hilmi (yumuşak huyluluğu) hariç bütün vasıfları kendisinde gördüm. Hilmine de vâkıf olabilmek için onun yakınında bulunmaya başladım. Bir gün, kendisiyle bir alışverişte bulundum. Borcunu belli bir zaman sonra ödeyecekti. Borcun vâdesine birkaç gün kala yanına geldim. Yanında Hz. Ömer de vardı. Gömleğinin yakasından tuttum ve sert bir şekilde bakarak

"Ey Muhammed! Borcunu öde. Zâten, siz Abdülmuttalib oğulları, borcunuzun vaktini geçirir, uzatır durursunuz!" dedim. Bir taraftan da korkumdan Hz. Ömer'e bakıyordum. Kızgınlıktan gözleri yuvasından fırlayacak gibiydi. Sert bir şekilde bana bakıyordu. Sonunda dayanamadı ve

"Ey Allâh'ın düşmanı! Resûlullah hakkında daha önce hiç duymadığım şeyleri söyler ve hiç görmediğim şeyleri yaparsın ha. Vallâhi, Resûlullâh'tan izinsiz bir şey yapmış olmaktan çekinmeseydim senin boynunu vururdum." dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Ey Ömer! Biz, senden farklı davranmanı beklerdik. Bana borcumu ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini tavsiye etmeliydin." buyurdu. Sonra,

"Onu götür ve hakkını öde. Korkuttuğun için de yirmi sa' (1 sa' takriben 3,25 Kg) hurma fazla ver." buyurdular. Hz. Ömer Resûlullâh'ın dediğini yaptı. Zeyd bin Sa'ne, "Ya Ömer! Tevrat'ta haber verilen bütün vasıfları onda gördüm. Sâdece hilim sıfatını görememiştim. Sırf hilmini anlamak için bunu yaptım ve aynen Tevrat'ta anlatıldığı gibi buldum.

Sen şahit ol ey Ömer! Ben şehâdet ederim ki: Allâh'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de, Allâh'ın Resûlüdür! Sen şâhit ol ey Ömer, ben bu hurmaları ve malımın yarısını müslümanların fakirlerine bağışladım." dedim.

Zeyd bin Sa'ne (r.a.) çok zengin idi. Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) beraber birçok harbe katıldı. Tebük seferinden Medîne'ye dönerken yolda vefat etti. (Radıyallâhü anh)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âyetül-Kürsînin Fazîleti | Atalar Sözü
« Yanıtla #1276 : 05 Haziran 2014, 04:22:36 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her farz namazdan sonra Âyetü'l-Kürsî'yi okuyan kimseyle cennet arasına yalnız ölüm vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Şuabü 'l-Imân)




05
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 7 Şaban 1435 - Rûmî: 23 Mayıs 1430

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)


Âyetül-Kürsînin Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Kim evini hayırla doldurmak istiyorsa Ayetü'l-Kürsî'yi çok okusun. Kim abdest aldıktan sonra onu okursa Allâhü Teâlâ onu kırk derece yükseltir ve her harfinden bir melek yaratır. Bu melekler, okuyan kişinin bağışlanması için kıyâmete kadar dua ederler."

•   "Kim uyuyacağı zaman Ayetü'l-Kürsî'yi okursa Allâhü Teâlâ ona sabaha kadar rahmet kapılarını açar ve ona bedenindeki tüy sayısı kadar nurdan şehirler verir. Eğer o gece ölürse şehit olur."

•    "Kim evinden çıkarken Ayetü'l-Kürsî okursa Allâhü Teâlâ ona yetmiş bin melek tayin eder. Bu melekler, onu önünden, arkasından, sağından ve solundan korurlar. Eve dönmeden ölürse Allâhü Teâlâ ona yetmiş şehit sevabı yazar."

•   "Kim evinden çıkarken Ayetü'l-Kürsî okursa Allah ona yetmiş bin melek gönderir. Bu melekler onun için istiğfar ve dua ederler. Eve dönüp içeri girdiğinde de Ayetül-Kürsî okursa Allah onu fakirlikten uzaklaştırır."

•  "Kim farz namazların akabinde Ayetü'l-Kürsî'yi okursa onun ruhunu Allâhü Teâlâ kabzeder, alır. O, şehit oluncaya kadar peygamberlerle omuz omuza savaşan kimse gibidir."

•    "Kim her farz namazdan sonra Ayetü'l-Kürsî'yi okursa ölümden başka hiçbir şey onun cennete girmesine mâni olamaz."

•    "Kim Ayetü'l-Kürsî'yi okursa Allâhü Teâlâ ona ölüm sıkıntısını kolaylaştırır."


Atalar Sözü:

•  Akıl olan fırsatı fevt eylemez.
•  Bir çiçek ile yaz gelmez.
•  Atılan ok geri dönmez.
•  İlm-i şerîf ehlini eyler azîz.
•  Gelmek irâdet, gitmek icâzet.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Namaz Dinin Direğidir"
« Yanıtla #1277 : 06 Haziran 2014, 02:32:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim beni severek ve iştiyakla her gün ve gece üçer kere salevât okursa o gece ve günde işlediği günahları bağışlayacağını Allâhü Teâlâ va'd etmiştir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mucemü'l-Kebîr)




06
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 8 Şaban 1435 - Rûmî: 24 Mayıs 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)


"Namaz Dinin Direğidir"

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular:

"İyi bil ki insanın itikadını tashih etmesi lazım geldiği gibi sâlih ameller işlemesi de lazımdır. Bütün ibadetleri kendisinde toplayan ve Allâhü Teâlâ'nın rahmetine en çok yaklaştıran ibadet namazı eda etmektir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Namaz dinin direğidir. Kim namazını kılarsa dinini ikâme etmiş olur. Kim de namazı terk ederse dinini yıkmış olur." buyurmuştur.

Namazlarını eda etmeye devam eden bütün çirkinliklerden; dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeylerden korunmuş olur. "Şüphe yok ki namaz, hayâsızlıklardan ve günahtan (ve yaramaz şeylerden) nehyeder." meâlindeki (Ankebût sûresinin 45.) âyet-i kerîmesi bu manayı teyid etmektedir. Sahibini hayâsızlık ve günahlardan alı­koymayan namaz, hakiki değil, şekilden ibaret bir namazdır. Ancak hakikati elde edinceye kadar şekli terk etmek uygun olmaz. Çünkü tamamı idrak olunamayan, yapılamayan bir şeyin tamamı terk edilmez. Ekramü'l Ekrem'în olan Allâhü Teâlâ namazın suretine itibar edip onu hakikat olarak kabul edebilir.

Namazı huşû ve huzur ile cemaatle eda etmeye devam ediniz. Zira namaz, kurtuluş ve felaha kavuşmaya sebebtir. Allâhü Teâlâ "Muhakkak ki mü'minler kurtuluşa ermişlerdir. Ki onlar namazlarında huşûludurlar." (Mü'minûn Sûresi, âyet 1-2.) buyurmuştur.

Netice olarak reddolunma tehlikesine rağmen amel etmeye devam etmelidir. Görülmüyor mu ki, düşmanın galib olduğu bir zamanda, askerlerin basit, küçük bir gayreti ve mücadelesi çok büyük itibar kazandırır. Bunun gibi nefsin galip olduğu bir devir olan gençlikte salih ameller işleyen, ibadet ve itaatla meşgul olan gençlere, bu yaptıkları Allâhü Teâlâ katında büyük itibar kazandırır. Ashâb-ı Kehf, Allâhü Teâlâ nezdindeki faziletlerin tamamını din düşmanlarından hicret vasıtasıyla elde etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'Fitne ve karışıklığın olduğu zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.' buyurmuştur. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/85)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Güzel Ahlak: Hilim
« Yanıtla #1278 : 07 Haziran 2014, 14:23:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Nefsim kudretinde bulunan (Allâhü Teâlâ'y)a yemin ederim ki cennete ancak güzel ahlâk sahibi girer."
(Hakîm Tirmizî, Nevadiru 'l-Usul)




07
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 9 Şaban 1435 - Rûmî: 25 Mayıs 1430

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)


Güzel Ahlak: Hilim

Hilim; yumuşaklık, öfkesini yenerek halim selim olmaktır. Hilim, aklın kemâline, gazab kuvvetinin kırıldığına ve onun akla bağlı olduğuna delildir.

Hilim, Allâhü Teâlâ'nın sevgisini kazanmaya sebep olur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Cenâb-ı Hak katındaki yüksek dereceleri araştırınız."
"Onu ne ile elde ederiz?" diye soruldu.
Şöyle buyurdular: "Senden bağını, alakasını kesene sen gider, sıla-i rahim yaparsın. Seni mahrum bırakıp vermeyene sen verirsin. Sana cahilce davranana hilimle, tatlılıkla davranırsın."

•   "Kim gazablanır da (öfkesine yenilmeyip) hilim gösterir (yumuşak davranırsa) Allâhü Teâlâ'nın muhabbeti ona vâcib olur."

•  "Allâh'ım, beni ilimle zenginleştir, hilimle süsle, takvâyı ikrâm eyle, âfiyet ile güzelleştir"

•  "Muhakkak ilim, zorluklara katlanarak tahsil edilir. Hilim de dâimâ halîm olmaya çalışmakla elde edilir.

Kim hayır peşinde olur, hayrı araştırırsa ona verilir.

Kim de şerden, fenalıklardan sakınır, uzak durmaya çalışırsa şerden korunur."

•   "İlim taleb ediniz, öğreniniz. İlimle birlikte sekînet, vakar ve hilmi de taleb ediniz.

Her kimden ilim öğreniyorsanız ona karşı mütevâzı ve nazik olunuz. Sizden ilim öğrenenlere de böyle davranınız. Sakın âlimlerin zorbalarından olmayın, yoksa cehâletiniz ilminize galip gelir. Bir insan seni kötülese, gıybetini etse, ayıplasa hilimle hareket etmelisin. Zira dünya ve âhirette, kurtuluş onunladır. Hilim bu dünyada sana olan hürmeti artırır, âhirette de sevâbını çoğaltır.
Hadîs-i Şerîfde: "Bir kimse sende olan (bir ayıp)la seni kötülerse, sen onda olan ayıpla onu kötüleme" buyurulmuştur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İyi Huyların Esası
« Yanıtla #1279 : 09 Haziran 2014, 15:11:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Biriniz (Rabb'inden) rızık istediği zaman helâl rızık istesin."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmius-Sagîr)




08
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 10 Şaban 1435 - Rûmî: 26 Mayıs 1430

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)


İyi Huyların Esası

Ahlâkın esâsı şu dört şeydir: Hikmet, adalet, şecaat, iffettir.

Hikmet: Yaptığımız işlerimizde doğruyu yanlıştan ayırmak demektir.

Adâlet, gadab ve şehveti hikmete uygun olarak sevk ve idare eden, -ne ileri ne de geri bırakan- bir kuvvettir.

Şecaat gadab kuvvetinin akla uyması demektir.

İffet, şehveti, akıl ve şeriat kuvvetleri ile terbiye etmek demektir.

Bütün güzel huylar, bu dört esasın itidal üzere; orta halde bulunmasından doğar.

Akıl kuvvetinin hikmet ve adaletle birlikte bulunmasından, isabetli görüş, kabul edilen fikir, işlerinin inceliklerini anlamak, felâketlerin sebeplerini bilmek gibi hâller meydana gelir. Aklın itidal üzere olmamasından ise aldatıcılık, hile, aldatma, eblehlik (ahmaklık) ve cinnet meydana gelir.

Şecaatten; kerem (iyilik ve ihsan), cesaret, âlî; yüce himmet sahibi olmak, tahammül, hilim, yumuşaklık, sebat, metanet, hiddeti yenmek, vakar (ağır başlılık), sevgi ve benzeri güzel huylar doğar. Şecaat; cesur, yürekli olmak makbul bir ahlâk olup ifrâtı tehevvür; sonunu düşünmeden işe atılmaktır ki bundan düşmanlık, süratle hiddetlenmek, kibir, kendini beğenmek gibi haller doğar. Şecâatin tefritinden; haddinden fazla olmasından hakâret, zillet, başa gelen az bir şeyde feryâd, sabırsızlık, alçaklık gibi makbul olmayan haller doğar. İffet'ten ise, hayâ, sabır, müsamaha, kanâat, verâ; şübheli şeylerden kaçınma, letafet, zarafet gibi güzellikler doğar. İffetin ifrat veya tefritine meyilden; hırs, oburluk, yüzsüzlük, israf, cimrilik, riya, abesle meşguliyet, yaltaklanma, hased, şemâtet; başkasının felâketine sevinmek, zenginlere karşı zillet, fakirleri horlamak gibi kötülükler meydâna gelir.

Hulâsa; iyi huyların anası ve aslı dört fazilet, (hikmet, şecaat, iffet ve adalet)tir. Diğerleri bunların teferruatıdır. Bu dört hususta da kemâl mertebesine yükselen, ancak ve ancak Resûl-i Ekrem'dir (s.a.v.). Bu dört vasıfta Resûl-i Ekrem'e kim yaklaşırsa o nisbette Allâhü Teâlâ'ya yaklaşmış olur. (İhyâ-u Ulûmiddîn)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâce Abdülhâlık El-Gucdüvânî (k.s.)
« Yanıtla #1280 : 09 Haziran 2014, 15:16:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ bu ümmet için her asrın başında dinini tecdid eden; yenileyen bir zât gönderir."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Dâvud)




09
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 11 Şaban 1435 - Rûmî: 27 Mayıs 1430

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)


Hâce Abdülhâlık El-Gucdüvânî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın dokuzuncu halkası olan Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri Buhârâ'ya 50 km. mesafede bulunan Gucdüvan kasabasında doğdu. Babası İmam Abdülcemîl, İmâm-ı Mâlik Hazretlerinin torunlarındandır. Zamanının ileri gelenlerinden olup zâhirî ve bâtınî ilimlerde âlim idi. İmam Abdülcemîl Hazretleri Rum ve Şam beldelerinde meydana gelen hâdiselerden dolayı, ikâmet ettiği Malatya'dan uzak yakın bütün akrabasıyla beraber, Buhârâ'ya geldi ve Gucdüvan'a yerleşti.

İmam Abdülcemîl Hazretleri ile Hızır (a.s.) arasında manevî kardeşlik vardı. Hızır (a.s.) kendisine Hâce Hazretlerinin doğacağını müjdelemiş, ismini de Abdülhâlik koymasını söylemişti. Abdülhâlik Hazretleri ilk ilim tahsilini Buhârâ'da yaptı.

Hâce Abdülhâlık Hazretleri, sıdk ve safâ yoluna, şerîata ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sünnetine tâbî olmaya, nefsine ve hevâsına muhâlefete devam ettiler. Kendilerini başkalarından gizlediler. Hızır (a.s.) kendisini evlatlığa kabul etti ve genç yaşta zikr-i kalbîyi tarif edip devam etmesini emretti. Bu zikir neticesinde idrâkin üstünde fütûhât ve terakkiyât hâsıl oldu. Bu zikr-i hafîyi Hâcegân devam ettirdiler.

Hâce Yûsuf Hemedânî Hazretleri Buhârâ'yı teşrif ettiğinde Hâce Abdülhâlık Hazretleri onun sohbetlerinde bulundu, kendilerinden istifâde ve istifâza etti.

Hâce Yûsuf Hemedânî Hazretleri Horasan'a dönünce Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri riyâzatla meşgul oldular, manevî halini başkalarından gizlediler. Velâyet ve kerâmeti öyle bir mertebeye ulaştı ki, beş vakit namazı Mekke'de Mescid-i Haram'da kıldılar.

Şam'a gidip bir sene kadar, halkı hakka davet ve irşad için orada kaldılar. Kendi ismiyle bir hankâh (zâviye) yaptırdılar. Sayılamayacak kadar çok mürîdi oldu.

Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri, 575 (M. 1180) senesinde Gucdüvan'da vefat etti.

Vefatlarına "Yâr-ı mahbûb-i Nebiyy-i Müctebâ" ibaresi tarih düşürülmüştür. Kabr-i şerîfleri Gucdüvan'dadır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruç Lügatçesi | İsimlerimiz
« Yanıtla #1281 : 10 Haziran 2014, 10:52:30 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Âyetü'l-Kürsî'yi yatacağı zaman okursa Allâhü Teâlâ o kimseyi, komşusunu ve mahallesindekileri korur."
(Hadîs-i Şerîf, Şuabü 'l-Imân)




10
Haziran Salı 2014

Hicrî: 12 Şaban 1435 - Rûmî: 28 Mayıs 1430

Oruç Lügatçesi

Ramazân-ı şerîf orucu, hicretten bir buçuk sene sonra farz kılınmış olup kitap, sünnet ve icmâ ile farzdır.

Oruç:Savm ve Sıyâm:  Fecr-i sâdıktan (sabah namazı vakti) başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsî yakınlıktan nefsi tutmaktır. Farz, vâcib, nâfile ve mekrûh çeşitleri vardır.

Sahur: Seher vaktinde yenen yemektir. "Seher" de ikinci fecir (sabah namazı vaktin)den biraz evvel olan vakittir.

İmsâk: Orucu bozan şeylerden nefsi hakikaten ve hükmen tutmaktır. İftarın zıddıdır.

İftâr: Güneşin batışından sonra orucu açmaktır. Oruçlu iken orucu bozacak bir şeyin yapılması da bir iftardır.

Fecr-i Kâzib: Birinci fecir. Gökte uzunlamasına bir hat şeklinde beliren iki tarafı karanlık olan beyazlıktan ibaret olup az sonra kaybolur, kendisini karanlık takip eder. Bundan sonra Fecr-i sâdık (sabah namazının vakti) meydana gelir.

Fecr-i Sâdık:İkinci fecir. Sabaha karşı doğu ufkundan yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlıktan ibaret olup sabah namazı vaktidir.

Temkîn: Astronomik olarak hesaplanan vakitlerin fıkhî esaslara uygun hale gelmesidir. Temkin, sadece ihtiyat için yapılmış bir düzeltme değil, fıkhî olarak yapılması zarûrî bir düzeltmedir.

Eyyâm-ı Biyz: Kamerî ayların 13-14-15. günleridir. Bunlarda tutulan oruç müstehabdır. Ayın en parlak günleri olduğundan biyz denmiştir.

Iyd-ı fıtır (iftar bayramı): Iyd bayram demektir. İmsâke son verildiği için Ramazan bayramının ismidir.

Sadaka-i Fıtır: Ramazân-ı şerîfin sonunda verilmesi icâb eden belli miktardaki sadakadan ibarettir.

Fidye: Bir fakirin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceği demektir ki, bu sadaka-ı fıtır yani fitre mikdarıdır.


İSİMLERİMİZ: Erkek: Kenan, Kız: Kübra



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berât Gecesi'nde İbâdet
« Yanıtla #1282 : 11 Haziran 2014, 13:16:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevat okursa şefâatime nâil olur."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sagîr)




11
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 13 Şaban 1435 - Rûmî: 29 Mayıs 1430

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)


Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa'bân-ı şerîfin 15'inci gecesi yâni Berât Gecesi'dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen "Hayır namazı" vardır. 100 rek'atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur. Namaza şöyle niyet edilir:

"Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip, süedâ defterine kaydeyle." Allâhu Ekber.

Her rek'atte Fâtiha'dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. İki rek'atte bir selâm verilerek 100 rek'ate tamamlanır.

Namazdan sonra;
Allâhü Teâlâ'nın "Hû" ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11'dir. Resûlullah Efendimiz'in isimlerinden "Tâhâ"nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için, aşağıdaki 11 şey 14'er adet okunur.

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Ayetü'l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi'nin son 2 âyeti olan "Lekad câeküm..." (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere "Yâsin, Yâsin..." dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî "mübîn" vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. "Sübhânellâhi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm": 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #1283 : 12 Haziran 2014, 10:32:32 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Beş gece vardır ki, bu gecelerde yapılan dualar reddolunmaz. Cuma gecesi, Receb ayının ilk gecesi, Şabân ayının on beşinci yani berât gecesi ve bayram geceleri."
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzâk)




12
Haziran Perşembe 2014

Hicrî: 14 Şaban 1435 - Rûmî: 30 Mayıs 1430

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)
Bu akşam mübarek Berâet Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


Berât Gecesinin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•   "Her kim bu gece yüz rek'at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder."

•   "Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: (Arefeden önceki) Terviye gecesi, Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şaban'ın on beşinci gecesi." (et- Tergîb ve't-Terhîb)


Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

•   Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir, yazılır.

•  Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.

•  Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte;

"Şa'bân ayının yarısı olduğu gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner." buyuruldu.

•  Mü'minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

•  Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir. Peygamber Efendimiz Şa'bân'ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ'dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ - devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ'dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etme izni verdi.

•    Bu gecede zemzem suyunun açık bir şekilde artması Allâhü Teâlâ'nın bir sünneti, âdet-i ilâhîsidir. Burada ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gece Namazının Fazîleti
« Yanıtla #1284 : 13 Haziran 2014, 15:54:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kul hastalanır veya sefere çıkar (hastalık ve sefer, mutad nafile ibadetlerine mani olur)sa, o kişiye mukim ve sıhhatli iken işlemekte olduğu ibadetin sevabı gibi sevab yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




13
Haziran Cuma 2014

Hicrî: 15 Şaban 1435 - Rûmî: 31 Mayıs 1430

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)


Gece Namazının Fazîleti

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletlisi, uyuduktan sonra kalkıp gecenin son üçte birinde kılınandır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•  "Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz, gece namazıdır."

•   "Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek'at namaz kılsalar; Allâh'ı çok zikreden erkeklerden ve çok zikreden hanımlardan yazılırlar."

•   "Kim gece namazını kılar ve namazında ihlâslı olursa Allâhü Teâlâ ona dokuz şey ikrâm eder ki beşi dünyâda, dördü âhirettedir:

Dünyâ âfetlerinden muhâfaza eder ve "... Onların yüzlerindeki sima secdelerinin eseridir..." meâlindeki (Fetih Sûresi, âyet 29) âyet-i celîlesinin sırrını o kimsede zuhûr ettirir, onu sâlih kullarının kalblerine sevdirir, onu bütün insanlara sevdirir, lisânını hikmetle konuşturur, kıyâmet günü kabrinden yüzü ak ve nûrlu çıkarır, ona hesâbı kolaylaştırır, sırât üzerinden şimşek gibi geçirir, kitâbını sağından verir."

•   "Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) "Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu" diye(rek eliyle) vurur.

O kimse uyanıp Allâh'ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sahibi düğümü çözülmüş, gönlü hoş ve neşeli bir halde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer."

•    "Gece ibâdetine devâm ediniz. Zira o sizden önceki sâlihlerin âdetidir ve Rabb'inize yaklaşmaya, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmaya sebeptir."




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâce Mahmud İncîrfağnevî (K.S) | İsimlerimiz
« Yanıtla #1285 : 15 Haziran 2014, 03:32:52 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhisselâm buyurdular:
"Benim sünnetime ve bendan sonra râşid ve mehdî halifelerimin sünnetine uyunuz, uymanız vacibtir... "
(Sünen-i Ebû Davûd)




14
Haziran Cumartesi 2014

Hicrî: 16 Şaban 1435 - Rûmî: 01 Haziran 1430

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)


Hâce Mahmud İncîrfağnevî (K.S)

Hâce Mahmud İncîrfağnevî (k.s.) Hazretleri Silsile-i Sâdât'ın on birinci halkasıdır. Özbekistan'da Buhârâ'ya üç fersah (takrîben 20 km.) mesâfedeki Vabkene kazasının İncîrfağnî köyünde doğup büyümüş ve daha sonra Vabkene kazasında ikamet etmiştir. Marangozlukla geçinmiştir. Hâce Arif Rivgerî Hazretlerine intisâb etmiş, onun sohbetlerinde ve derslerinde bulunmuştur. Hâce Arif Hazretlerinin en faziletli, kâmil ve mümtâz talebesi olup onun irtihalinden sonra onun halîfesi olarak irşad makamına geçmişlerdir. Vabkene'de yıllarca irşad vazifesi ile meşgul olmuş ve birçok mürîd yetiştirmiştir.

Hâce Ali Râmitîni (k.s.), Hâce Mahmud (k.s.) Hazretlerinin müritleriyle beraber Râmitin sahrâsında zikir ile meşgul olurlarken havada uçan beyaz, büyük bir kuş gördüler. Tam üzerlerine gelince açık bir dille "Yâ Ali! Kâmil bir insan ol." diye seslendi. Kuşu ve onun böyle söylediğini duyan arkadaşlarında manevî bir hal meydana geldi ve kendilerinden geçtiler. Bir müddet sonra kendilerine gelince kuşu ve söylediklerini Hâce Ali Râmitîni'ye (k.s.) sordular:

"O kuş, Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleridir. Bu, Allâhü Teâlâ'nın ona ihsanıdır, daima uçar. Şimdi hasta olan Hâce Dihkân'ı ziyarete gidiyor. Zira o hastalanınca Allâhü Teâlâ'dan, son nefesinde kendisine yardım etmesi için bir velî kulunu göndermesini istedi. Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleri de bu sebeple oraya gidiyor." buyurdu.

Hâce Mahmud (k.s.) Hazretleri, Hicrî 715 (M. 1315) tarihinde irtihâl buyurdular. Kabr-i şerîfi, Buhârâ'da Vabkent'tedir.

Hâce Mahmud Hazretlerinin iki halîfesi vardır: Emîr Hurd Vabkenî (k.s.) ve Hâce Ali Râmîtinî (k.s.). Silsile, Hâce Ali Râmîtinî (k.s.) Hazretleri ile devam etmiştir.

İsimlerimiz: Erkek: Halil, Kız: Süheyla



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmamlığın Ehemmiyeti
« Yanıtla #1286 : 15 Haziran 2014, 03:41:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa (kıraati) hafif tutsun. Çünkü içlerinde zayıf, hasta ve yaşlı olan vardır. Tek başına namaz kıldığında (namazını) istediği kadar uzatsın."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




15
Haziran Pazar 2014

Hicrî: 17 Şaban 1435 - Rûmî: 02 Haziran 1430

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)


İmamlığın Ehemmiyeti

Farz namazları cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. İslam dininde cemaatle namaz kılmaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Büyük sevaba ermek için namazları cemaatle kılmaya devam etmelidir. Cemaat ne kadar çok olursa fazilet de o mertebe çok olur. Cemaatle kılınan namazda kendisine uyulan zata imam denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabe-i kirâma imamlık yapmıştır. Ondan sonra Hulefâ-i Râşidîn; Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhüm) imamlık yapmışlardır. İmamlığın fazileti, müezzinliğin faziletinden daha ziyadedir.

Hem imam olmak hem de müezzinlik yapmak daha büyük bir fazilettir.

İmamlığın başlıca şartları, Müslüman, bâliğ (ergen), akıllı ve erkek olmak, kıraat (namaz caiz olacak kadar âyeti ezbere düzgün okuyabilmek) ve özürlü olmamaktır.

Cemaat arasında imamlığa en layık olan fakîh yani sünneti en iyi bilendir.


Bunda denk olsalar kırâati daha güzel olan (Kur'ân okumanın hükümlerini bilen)dir.

Bunda da denk olsalar ziyade müttakî olan; haramdan kaçınandır. Bu üç vasıfta denk olsalar yaşta büyük olandır. Bunda da denk olsalar hilim, rıfk, hayâ gibi ahlâk itibarıyla daha mükemmel olandır.

Bu hususta da denk olsalar yüzce, sonra nesebce, sonra sesce, daha sonra elbisesi daha temiz olandır.

Bunların hepsinde de denk olsalar, aralarında kur'a çekilir.

Fâsık ve bidat sahibi bir kimsenin imamlığı tahrimen mekruhtur.

Çünkü fâsık din işlerinde lâubâlidir.

Şefâati, kabir azabını, hafaza meleklerini inkâr edenlerin imamlığı caiz olmaz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruçluya Müstehap Olan Şeyler | Mutfağımız
« Yanıtla #1287 : 16 Haziran 2014, 10:33:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Allâhü Teâlâ cömettir, cömertliği sever."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhâkî, Şuabü 'l-Imân)




16
Haziran Pazartesi 2014

Hicrî: 18 Şaban 1435 - Rûmî: 03 Haziran 1430

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)


Oruçluya Müstehap Olan Şeyler

• Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehaptır. Sahur vakti, gecenin sonudur. Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Sahurun geciktirilmesi müstehap ise de ikinci fecre yani sabah namazının vakti girip girmediğinde şüphe edilecek zamana kadar geciktirilmesi mekruhtur.

•  Oruç hali namazda kalbin huzuruna mâni olmasın diye vakit girince iftarı acele etmek yani akşam namazı kılmadan evvel oruç açmak müstehaptır.

•  Akşamleyin iftar esnasında duâ edilmesi sünnettir.

•  Orucu hurma ile açmak sünnettir.

•    Oruçlunun yakınlarına, fakirlere fazla ihsan etmesi ve sadaka vermesi müstehaptır.

•   Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur'ân-ı Kerîm okuması, Allâhü Teâlâ'yı zikretmesi, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz'e salevât-ı şerîfe okuması ve ilim ile meşgul olması müstehaptır.

•     Oruçlunun lüzumsuz sözlerden dilini tutması da müstehaptır. Gıybetten, nemimeden (söz taşımaktan) kaçınmak her zaman lazımdır, bu hususlara Ramazan-ı şerîfte daha çok dikkat edilmelidir.

Ramazan-ı şerîfte oruç tutmaya mâni olacak derecede vucûda zafiyet veren işlerde -mümkünse- bulunmamalıdır.

Kat'î bir zaruret bulunmadıkça kendisini pek ağır işler ile yorarak oruç tutamaz bir hâle getirmek uygun değildir.


Mutfağımız:.............................. Patlıcanlı Köfte (5 kişilik)

Malzemeler: 5 adet patlıcan, 2 adet soğan, 250 gr. kıyma, yarım bağ maydanoz, 4 adet domates, yarım çay bardağı zeytin yağı, yarım çorba kaşığı salça, yarım çorba kaşığı tuz, yarım çorba kaşığı tereyağı.

Yapılışı: Patlıcan ve domatesler halka halka kesilir. Patlıcan 10 dk. tuzlu suda bekletilir, yıkanarak tuzu ve acısı alınır. Kıyma, ince doğranmış soğan, maydanoz, tuz ve karabiber karıştırılarak yoğrulur. Patlıcan halkalarından dışarı taşmayacak büyüklükte köfteler yapılır. Patlıcan, köfte, domates sıra ile tepsiye konulur. Tuz, salça, yağ ve su karıştırılarak sos yapılır ve tepsinin üzerine dökülür. Pişirme kâğıdı ile sarılıp 200 derece fırında pişirildikten sonra kızarması için kâğıt alınıp 5 dk daha pişirilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Allâhü Teâlâ'ya Tevekkül, Îmanın yarısıdır."
« Yanıtla #1288 : 17 Haziran 2014, 12:22:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ Hazretleri buyurdu:
"Ve her kim Allâh'a tevekkül ederse o (Allah) ona yeter."
(Talak Sûresi, âyet 3)




17
Haziran Salı 2014

Hicrî: 19 Şaban 1435 - Rûmî: 04 Haziran 1430

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)


"Allâhü Teâlâ'ya Tevekkül, Îmanın yarısıdır."

Tevekkül, Allâhü Teâlâ'ya güvenmek, sebeplere sarıldıktan sonra muvaffakiyeti Allâhü Teâlâdan beklemektir. İnsanların, güçlerinin yetişemediği şeyleri Allâhü Teâlâ'ya bırakıp ümitsizlik ve kederden kurtulmalarıdır. Tevekkülden mahrum olmak büyük bir eksikliktir. Hadîs-i şerîfte "Allâhü Teâlâ'ya tevekkül, îmanın yarısıdır." buyrulmuştur.

Bir mü'min bilir ki herhangi bir hâdisenin olması için sebeblerin mevcûd olması kâfî değildir. Allâhü Teâlâ'nın dilemediği bir hâdise hiçbir zaman vücûda gelemez. Ve Allâhü Teâlâ'nın dilediği bir şeye de hiçbir kuvvet mâni olamaz. Ancak tevekkül, sebeplere sarılmaya mâni değildir. Allâhü Teâlâ birçok hâdiseyi birer sebebe bağlamıştır. O halde Allâhü Teâlânın sünnetine riâyet lazımdır. Kuvvet, sebeplere güvenmekte değil, Allâhü Teâlâ'ya dayanmaktadır. Tevekkül de mağrur olup kendini koyuvermek değil, Allâhü Teâlâ'nın gösterdiği yolda gücü yettiği kadar vazifeye dikkat, Allâhü Teâlâ'nın emir ve yasaklarına riayet, kusurunu itiraf ile beraber Allâhü Teâlâ'nın kudretine itimad edip netice hakkında telâşa düşmeksizin onun iradesine teslim olmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devesini bir şeye bağlamadan dışarıda bırakıp huzuruna giren Amr İbn-i Ümeyye'ye "Deveni bağladıktan sonra tevekkül et." buyurmuştur.

Lokman (a.s.) oğluna şöyle nasihat etmiştir:
"Yavrum! Dünya bir okyanustur. Birçok insan orada boğulmuştur. Geminin takvâ, yükünün îmân, yelkenin de tevekkül olmasına gayret edersen işte o zaman kurtulman ümit olunur."

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "İnsanların en güçlüsü olmayı isteyen kimse Allâhü Teâlâ'ya tevekkül etsin." buyurdular. Hasan-ı Basrî Hazretlerine 'Tevekkül nedir?' diye soruldu. "Allâhü Teâlâ'dan gelene razı olmaktır." buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namazlardan Sonra Duâ | İftar ve Sahurda Yemek
« Yanıtla #1289 : 18 Haziran 2014, 10:08:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yâ Resûlallâh! Hangi dua icâbet (kabul) olunmaya daha yakındır?" diye soruldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Gecenin son üçte birinde edilen dua ile farz namazlardan sonra edilen dua." buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




18
Haziran Çarşamba 2014

Hicrî: 20 Şaban 1435 - Rûmî: 05 Haziran 1430

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)


Namazlardan Sonra Duâ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Farz, nafileden faziletli olduğu gibi farz namazdan sonra dua etmek nafile namazdan sonra dua etmekten faziletlidir." buyurdular.

Bir gün Hâce Abdulhâlik Gücdüvânî Hazretlerinin huzuruna uzaktan bir yolcu geldi. "Hâce Hazretleri! Bana îmanla âhirete gitmem için duâ buyurunuz. Şeytanın tuzaklarından selâmetle kurtulayım." dedi.
 Hâce Hazretleri, "Allâhü Teâlâ farz namazları edâdan sonra yapılan duâyı kabul edeceğini vâdetti. Sen, farz namazlardan sonra bize duâ et, biz de farz namazlardan sonra sana duâ edelim. Böyle olursa bizim ve sizin hakkınızda duânın kabul olunduğunun eseri zâhir olur. Muvaffakiyet ancak Allâhü Teâlâ'dandır." buyurdular.


İftar ve Sahurda Yemek

Ramazan ayının yaz aylarına geldiği sıcak günlerde sahurda ve iftarda alınan gıdalara ve gündüz güneş altında ve hareketsiz kalmamaya dikkat edilmelidir.

Sahurda sütlü veya sulu çorbalar; zeytinyağlı sebze yemekleri veya salatalar; haşlanmış yumurta, yoğurt, süt ve peynir gibi yiyecekler ile mevsim sebze ve meyveleri; buğday ekmeği ve bulgur pilavı gibi lifli gıdalar tercih edilmelidir.

Sahurda ağır ve yağlı yemekler yemek hazım güçlüğüne ve mide rahatsızlığına sebep olur. Sucuk, salam ve sosis gibi baharatlı ve yağlı yiyecekler vücuda ağır gelir ve daha fazla susatır. Yağlı yiyecekler reşü, hazımsızlık, kabızlık şikâyetlerini artırır.

Reflü ve gaz sıkıntısına yol açmamak için sahurdan sonra hemen yatmamalıdır.

Erken saatlerde acıkmaya sebep olacağından tatlı ve şekerli gıdaları akşam yemek daha uygundur.

İftarda kızartma ve kavurma yerine; haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme tercih edilmelidir.

Kabızlığı önlemek için günde üç, dört kuru kayısı, incir veya erik yenmeli veya komposto alınmalıdır.

Kalorisi düşük ancak gıda değeri yüksek sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmelidir.

İftarda yemekten önce veya yemek esnasında su az içilir; iftarla sahur arasında bol su içilebilir.