Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064008 defa)

0 Üye ve 249 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh'ın Ahlâkı Kur'ân-ı Kerim'dir
« Yanıtla #1230 : 20 Nisan 2014, 00:44:31 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur. Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)




20
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 20 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 07 Nisan 1430



Resûlullâh'ın Ahlâkı Kur'ân-ı Kerim'dir

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), dâima Rabb'inden güzel ahlâk ister, kendisini en güzel edeblerle süslemesini niyaz eder ve: "Allâhümme hassin halkî ve hulukî" diye dua ederdi ki "Allâh'ım, yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir." demektir.

Hz. Aişe (r. anhâ), "Resûlullâh'ın ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi," buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ Habîbini Kur'ân-ı Kerîm ile edeblendirdi ve ona güzel ahlâkın yolunu gösterdi ve buyurdu ki: "Af yolunu tut, iyiliği emret ve kendilerini bilmezlerden yüz çevir." (A 'râf sûresi, âyet 199)

"Haberiniz olsun ki Allâhü Teâlâ adaleti ve ihsânı (Allâha kulluk vazifesini ve Allâh'ın kullarına karşı vazifelerini güzel yapmayı) ve akrabadan muhtaç olanlara mal vermeyi emreder ve (mal gasbetmek, zina gibi) pişmanlık ve inkârı icab eden fiillerden, fenalıktan ve hukuka tecavüzden men eder..." (Nahlsûresi, âyet, 90) ".başına gelenlere sabret..." (Lokmân sûresi, âyet 17) Uhud harbinde mübarek azı dişi kırıldığında, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), yüzünden akan kanı siliyor ve "Kendilerini Hakk'a davet eden peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl ebedî kurtuluşa erebilir?" buyuruyordu.

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ Al-i İmrân Sûresi'nin 128. âyetini indirdi ve onu irşâd etti: "(Yâ Muhammed, başkaları şöyle dursun, sen bile) bizzat hiçbir emre, (hiçbir hükme) mâlik değilsin..." Yani: Ancak memur bir kulsun. Allâh'ın emri olmayınca o kâfirlere ve muhaliflere hiçbir şey yapamazsın, hatta onlara beddua bile edemezsin. Bunun gibi âyet-i celîleler Kur'ân-ı Kerîm'de çoktur. Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) terbiye ederek güzel ahlâk ile süslemiştir. Zira Allâh'ın nuru bütün mahlukâta Peygamber Efendimiz'den tevzi olunur.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurmuşlardır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gül | İsimlerimiz
« Yanıtla #1231 : 21 Nisan 2014, 11:22:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir heyet geldiği zaman en güzel elbisesini giyer, Ashâbına da böyle yapmalarını emrederdi."
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Ma'rifetü's-Sahâbe)




21
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 21 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 08 Nisan 1430



Gül

Asıl vatanı Doğu Asya olan gül, buradan Anadolu, Avrupa ve Kuzey Afrika'ya yayılmıştır.

Türkiye'de İsparta ve Burdur ilinde çokça yetiştirilir. Gül, güzel kokulu ve dikenli bir ağaççıktır. Deniz seviyesinden 3500 metre yüksekliğe kadar rutubetli topraklarda yetişir.

Gülün çiçeklerinden gülyağı ve gülsuyu elde edilir. Kâbe-i Muazzama gül suyu ve zemzem ile yıkanır.

Gülyağı bilhassa parfümeri ve kozmetik sanâyiinde çok kullanılır.

Gül'den güllaç, lokum, gülsuyu, gül reçeli yapılır.

Gül suyu antiseptiktir, yaraları temizlemede kullanılır. Gargara yapılırsa boğaz ve ağız rahatsızlıklarına faydalıdır. Ferahlatıcı ve dinlendiricidir.

Resûlullah (s.a.v.) namaza durduğu zaman mübarek göğsünden tencerede kaynayan suyun sesine benzer kaynama sesi duyulur ve kendisinden gül kokusu yayılırdı. Bir hadîs-i şerîfte:

"Beden, üç şeyle ferahlar; Güzel koku koklamak, yumuşak elbise giymek ve bal içmek." buyurulmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte:

"Her kim kırmızı bir gül koklar da bana salavât-ı şerife getirmezse, bana eziyet etmiş olur." buyurulmuştur.

Lâle Allâhü Teâlâ'yı gül de Resûlullah'ı hatırlattığından Osmanlı'da tezyinatta ve resmî evrakta lale hep gül ile birlikte kullanılmıştır. Sultan Ahmet Han merhum, başında ayak izini taşıdığı Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.):

"Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir

Ahmedâ, durma yüzün sür kademine o gülün."

diyerek Peygamber Efendimizi, Peygamberlik gülistanının gülü diye tavsif etmiştir.

İsimlerimiz: Erkek: Ahmed, Kız: Aişe / Ayşe



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İki Kurbanlığın Oğlu (S.A.V)
« Yanıtla #1232 : 23 Nisan 2014, 13:06:42 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Yediklerinizi Allâhü Teâlâ'yı zikir ve namaz ile eritiniz. Yemek yedikten sonra (hazmetmeden) yatmayınız. Yoksa kalbleriniz katılaşır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat)




22
Nisan Salı 2014

Hicrî: 22 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 09 Nisan 1430



İki Kurbanlığın Oğlu (S.A.V)

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib, uzun zamandan beri yeri kayıp olan Zemzem kuyusunu, gördüğü bir rüya üzerine kazıp imar ve ihya etmek istedi. Ancak Kureyş'ten buna karşı çıkanlar oldu. Kendisine oğlu Hâris'ten başka yardım eden kimsesi yoktu.

"Ey Rabb'im! Eğer bana yardımcı olacak on erkek evlat ihsan edip şu hayırlı işte muvaffak kılarsan birisini sana kurban edeyim." diye nezretti.

Allâhü Teâlâ on erkek evlat verdi. Onların yardımıyla Zemzem kuyusunu imar ve ihya etti. Bir gece rüyasında "On oğlun oldu. Maksadına kavuştun. Onlardan birini kurban et, verdiğin sözü yerine getir." denildi.

Büyük bir ıztırab içinde uyandı. Oğullarını toplayıp bu hali onlara anlattı.

"Biz sana itaat ederiz, hangimizi seçersen kurban et" diyerek hepsi kabul edip boyun eğdiler. Kur'aya karar verildi. Kur'a en sevgili oğlu Abdullah'a çıkınca hemen kurban etmek istedi. Ancak Kureyş'in uluları, böyle yaparsan bu, Kureyş arasında âdet olur. Sen Rabb'ini başka şekilde razı et, dediler. Aklı eren kimselerin tavsiyeleriyle kan bedeli (fidye) olan on deve ile Abdullah arasında yeniden kur'a çekilmeye başlandı.

Her seferinde Abdullah'a çıkınca kur'a on defa tekrarlandı. Onuncuda kur'a develere çıktı.

Abdullah yüz deve fidye karşılığında ölümden kurtuldu. Hemen yüz deve kurban edildi. İnsanlar, hayvanlar günlerce o develerden nimetlendiler.

Bundan dolayı Abdullah'a "Zebîh (kurban olunan)" denilmiştir. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.);

"İbnü'z-zebîhayn (iki kurbanlığın oğlu)" dur. İki kurbandan birisi babası, diğeri de daha ileri batınlardan dedesi Hz. İsmail'dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bununla iftihâr eder ve "Ben, iki kurbanlığın oğluyum" buyururlardı.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır" | Nafile Oruçlar
« Yanıtla #1233 : 23 Nisan 2014, 13:12:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Dört kişi vardır ki, onların sevgisi münâfığın kalbinde toplanmaz ve onları ancak mü'min sever. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'dir."
(Radıyallâhü Anhüm) (Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




23
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 23 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 10 Nisan 1430

TBMM'nin Açılışı (1920) • Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (1920)


"Bilmiyorum Demek İlmin Yarısıdır"

Kâsım bin Muhammed (r.a.) buyurdular ki:

•     "İnsanlar bana fetva sorarlardı, ben bu hususu bilmiyorum, anlamıyorum, derdim. Israrla sorduklarında şöyle söylerdim: VAllahi sizin sorduklarınızın hiçbirini bilmiyorum. Şayet bilse idim, söylerdim. Zaten bildiğim şeyi gizleyip söylemek helâl olmaz. Sizin sorduklarınızın hepsini bilmiyorum. Kişinin, Allâh'ın farz kıldıklarını öğrendikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği hususlarda fetva vermesinden daha hayırlıdır."

•  "Kişinin günahını hafife alması en büyük günahlardandır."

•  "Resûlullâh'ın Ashâb'ının ihtilâfı, insanlar için bir rahmettir."

Nafile Oruçlar

Oruç tutulması haram ve mekruh olmayan günlerde kişi istediği zaman nâfile oruç tutabilir. Nafile oruç, farz olan Ramazan orucundan başka olarak tutulan oruçlardır ki sünnet, müstehap, mendup diye isimlendirilirler:

Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır.

Muharrem ayının onuncu günü ile bir önceki veya bir sonraki gün ile birlikte oruçlu geçirilmesi sünnettir.

Kamerî (ay) takvim hesabına göre "Eyyam-ı bîyz" denilen her ayın 13, 14 ve 15. günlerinde üç gün oruç tutmak müstehaptır.

Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak da Peygamberimiz'in teşvik ettiği nâfile oruçtur.

Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak müstehaptır.

Haram aylar yani "Eşhuru hurum" denilen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarının perşembe, cuma ve cumartesi günlerinde oruç tutmak müstehaptır.

Şâban ayında oruç tutmak müstehaptır.

Mısra:

Bir köhne köprüdür bu cihan kim gelir geçer.

(İbn-i Kemal)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hâzır Ol Cenge istersen Sulhu Salah
« Yanıtla #1234 : 25 Nisan 2014, 11:46:16 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Günahlardan hicret et, onları terk et. Zira bu, en faziletli hicrettir. Farzlara devam et. Zira bu cihadın en faziletlisidir. Allâhü Teâlâ'yı çok zikret. Çok zikirden daha sevimli bir şeyle Allâhü Teâlâ'nın huzuruna çıkamazsın."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)




24
Nisan Perşembe 2014

Hicrî: 24 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 11 Nisan 1430

Yavuz Sultan Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1512) • Osmanlı - Rus (93) Harbi (1877)


Hâzır Ol Cenge istersen Sulhu Salah

Yavuz Sultan Selim Han gösterişten hoşlanmaz, sadeliği severdi. "Mücevveze" yerine kendi adıyla anılan "selîmî" kavuk giyer ve "Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, (yani Allâhü Teâlâ) vücudun dışına değil, içindeki cev­here bakar." derdi. Sadrazam dâhil devlet adamları da saygıda kusur etmemek için sade kıyafetler giyerlerdi.

Derken bir gün Venedik Elçisi Antonyo Jüstinyani'nin İstanbul'a geleceği ve huzura çıkacağı duyuldu. Sadrazam ve devlet erkânı bu halden çok sıkıldılar. Çünkü hem hünkârın, hem de kendilerinin kıyafetleri pek sadeydi. Bir yabancı devlet elçisinin onları bu halde görmesini istemiyorlardı. Sadrazam Hersekzade Ahmed Paşa, pa­dişaha arz etti. Padişah, beklenenin aksine; "Doğru," dedi. "Herkesin yeni elbiseler giymesi münasiptir." Vezirler ve devlet adamları, hemen kıymetli elbiseler diktirdiler. Elçinin geleceği gün Yavuz Sultan Selim Han arz odasındaki tahtına sade kıyafeti ile oturmuş, meşhur kılıcını tahtın basamağına koymuştu. Karşı pencereden gün ışığı vurdukça kılıcın parıltısı göz kamaştırıyordu. Bir müddet sonra huzura kabul olunan elçi, namesini takdim etti. Hünkâr, bir müddet sonra gitmesine izin verdi. Padişah, Hersekzade Ahmed Paşa'ya: "Paşa, elçiye sor bakalım, bizi nasıl bulmuş?" dedi. Hersekzade yer öperek çıktı.

Dönünce: "Sordum saadetli hünkârım, 'padişahın kılıcının parıltısından kendilerini göremedim bile!' dedi." Padişah "İşte, kılıcımız keskin ve parlak olursa düşmanın gözü bizi görmez...

Ama, Allah esirgesin, bir gün kesmez olur ve parıldamazsa, bizi hem görür ve hem de bize tepeden bakar!" dedi.

*Sulh ve emniyet istersen her zaman düşmanına karşı harbe hazır bulun. (Abdulhak Molla)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eş-Şeyh Ebul-Hasan El-Harkânî (k.s.)
« Yanıtla #1235 : 25 Nisan 2014, 11:49:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kör, gözü görmeyen kimse değildir. Asıl kör basîreti olmayan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)




25
Nisan Cuma 2014

Hicrî: 25 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 12 Nisan 1430

Eş-Şeyh Ebul-Hasan El-Harkânî (k.s.)

Silsile-i Sâdât'ın altıncı halkası olan Ebu'l-Hasan Harkânî (k.s.) devrinin en büyük âlimi ve zamanın kutbu idi. İsmi Ali bin Ahmed b. Ca'fer'dir. Künyesi Ebu'l-Hasan'dır. Bistâm'ın Harkân kasabasında dünyaya gelmiştir. Buraya nisbetle 'Harkânî' diye anılır. Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretleri H. 352 (M. 963) yılında doğdu.

Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri kendisinden yaklaşık bir asır sonra Harkân'da dünyaya gelecek olan Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerinden, onun makam ve vasıflarının yüceliğinden mürîdlerine haberler vermiştir.

Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerinin vefatından yıllar sonra dergâhına Harkân'dan bir zat geldi. Dergâhtakiler ona ismini sordular. "Adım, Ebu'l-Hasan Harkânî'dir, dedi. Onu Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerinin tarif ettiği gibi bulup hemen müjdeyi verdiler: Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri, seni bize bildirmiş, onun mürîdlerinden olacağını haber vermişti, dediler. O da rüyasında onu gördüğünü ve kendisine bu meseleyi haber verdiğini söyledi.

Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretleri on iki sene Bayezîd-i Bestâmî Hazretleri'nin türbesini ziyerete gitmiş, onun rûhâniyyetinin terbiyesi ile zamanının ferîdi olmuştur. Bayezîd-i Bestâmî Hazretlerini ziyarete gittiği zaman ayakta ziyaret eder, çıkarken asla arkasını dönmezdi. Yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılardı. Vefatı yaklaştığında talebelerine kabrini üç arşın derinlikte kazmalarını vasiyet etmiş ve şöyle buyurmuştu: "Burası, Bistam şehrinden daha yüksektir. Kabrimin Üstâzım Bayezîd-i Bestâmî'nin kabrinden yüksekte olması edebe uygun olmaz."

Şeyh Ebu'l-Hasan Hazretleri, 10 Muharrem 425 (M. 1033)'te vefat etmiştir. Kabr-i şerîfleri, Kars'ın Kağızmankapısı semtindedir. Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerinin eserlerinden bazıları şunlardır: Nûru'l-Ulûm ve Müntehab-ı Nûru'l-Ulûm. Tasavvufla alâkalı Farsça olarak yazılmış Esrâru's-Sülûk ve Bişâretnâme.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruçlara Ait Niyetler | Beyit
« Yanıtla #1236 : 26 Nisan 2014, 00:54:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular: "Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müsafir ağırlamakta külfete girmekten bizleri nehyetti."
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)




26
Nisan Cumartesi 2014

Hicrî: 26 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 13 Nisan 1430

Çernobil Nükleer Santral Kazası (1986)


Oruçlara Ait Niyetler

•  Ramazân-ı Şerîf ayı orucunun her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır.

•   Ramazan orucu, tayin edilmiş adak ve mutlak nafile oruçlar için niyetin vakti güneşin batışından başlayarak kaba kuşluğa kadar devam eder.

•  Bütün kaza ve keffaret oruçları ile mutlak adak oruçları için niyetin gece veya ikinci fecrin başlamasından evvel yapılması lazımdır.

•   Bir kimse Ramazân-ı Şerîfte Ramazan olduğunu bildiği halde oruca ve iftara niyet etmemiş bulunsa oruçlu bulunmuş olmaz.

•    Bir kaza orucuna sabah vaktinin girmesinden sonra niyet sahîh olmayacağından nafile oruca başlanılmış olur. Şayet bozulacak olsa kazası lâzım gelir. Çünkü başlanılmış bir ibadeti yarım bırakmak caiz olamaz.

•   Bir kimse, geceleyin herhangi bir oruç için niyet ettiği halde sabah vaktinin girmesinden evvel bu niyetinden dönse bu dönmesi sahîh olur. Fakat oruçlu bir kimse, orucunu bozmaya niyet ettiği halde bozmazsa sırf bu niyetle orucu bozulmuş olmaz.

•   "İnşAllah yarın oruç tutmaya niyet ettim" diye yapılan bir niyet sahihtir.

Fakat: "Yarın davete çağırılırsam iftar etmeye, çağrılmazsam oruç tutmaya" diye yapılan bir niyet muteber değildir. Böyle tereddütlü bir niyetle oruç tutulmuş olmaz.

•   İstivâ; kaba kuşluk vaktine kadar niyet caiz olan oruçlarda gündüz niyet edildiği takdirde istivadan önce niyet edilmesi gerekir ki Niyet günün ekserisinde bulunmakla hükmen tamamında bulunmuş olsun.

•  Orucu bir veya bir kaç ramazandan kazaya kalmış olan, bunları kaza ederken "üzerine kazası ilk icap etmiş olan oruca" diye niyet eder. Yalnız kazaya niyyet etmesi de kâfidir.

Beyit:

Ahir yine hâk olur bu tenler Bilmem neye kibreder edenler (Vassâf)

İnsan topraktan yaratılmış olduğunu ve tekrar toprak olacağını bilip dururken nasıl kibirlenir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim mescidden (insanlara) eziyet veren şeyi çıkarırsa, Allâhü Teâlâ, onun için cennette bir köşk inşâ eder."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




27
Nisan Pazar 2014

Hicrî: 27 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 14 Nisan 1430

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Doğumu (1495) • Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın Hal'i , Sultan Reşad Han'ın Tahta Çıkışı (1909)


"Ameller Niyetlere Göredir"

Selmân-ı Fârisî Hazretleri (r.a.): "Bir sinekten dolayı bir kişi cennete, bir kişi de cehenneme girmiştir." buyurdular. "Bu nasıl olur?" diye sordular.
Selmân-ı Fârisî (r.a.), "Sizden önceki zamanlarda yaşayan iki kişi yanlarında putları bulunan bir topluluğa rastladılar. Putlarına kurban vermeyen hiç kimsenin oradan geçmesine izin vermiyorlardı. Birisine, putlarımız için kurban ver, dediler. O da yanımda hiçbir şeyim yok, dedi. Bir sinek de olsa kurban ver, dediler. O da, bir sineği putlar için kurban etti ve oradan geçti. İşte bu kişi cehenneme girer. Diğerine de kurban vermesini söylediler. O da, ben Allâhü Teâlâ'dan başka hiç kimse için kurban kesemem dedi. Böyle dediği için onu öldürdüler. Bu kişi de cennete girer." buyurdular.


Sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın Bazı Hususiyetleri

Sultan Abdülhamîd Han'ın sîmâsında Osmanlı hânedânına mahsûs olan alâmetler iyice fark ve müşâhede olunurdu. Nitekim Bellini tarafından yapılan Fâtih Sultan Mehmed Han portresine bakınca Sultan Abdülhamîd Han'ın dedesine benzeyen yüz hatları açıkça görülür.

Sultan Abdülhamîd Han gayet nâzik, yürüyüşü tabii ve pek vakarlı idi. Her hâlinde bir fevkalâdelik vardı. Sadeliği ve intizamı severdi.

Meşguliyetlerini hiç aksatmadan devam ettirirdi. Hatta Selanik'e sürgün edildiği günün ertesinde Yıldız Sarayı'ndaki saatçilik ve marangozluk âlet ve malzemelerinin ne zaman geleceğini Fethi Bey'e sormuş ve cevabı beklemeden şöyle demişti:

"Böyle alışkanlıklar, meşgaleler, zevkler edininiz. Ben bunlara, şehzâdeliğim zamanında merak ettim. Hükümdârlığımda da vakit buldukça değil, vakit ayırarak devam ettim. Bugün benim için yalnızca meşgale değil, teselli de oluyor. Ecdad-ı izâmım (büyük dedelerim) içinde hemen hemen hepsinin daha âli ve tatminkar alışkanlıkları vardı. Çoğu, hüsn-i hat (güzel yazı), şiir, edebiyat ile meşgul idiler."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır | Halkalı Güneş Tutulması
« Yanıtla #1238 : 29 Nisan 2014, 14:37:29 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Allâhü Teâlâ nezdinde sözlerin en sevimlisi dörttür: Sübhânallâhi, velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu, vallâhü ekber."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




28
Nisan Pazartesi 2014

Hicrî: 28 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 15 Nisan 1430

Çanakkale Cephesi'nde Kirte Zaferi (1915)


Receb Ayı Allâhü Teâlâ'nın Ayıdır

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Receb ayı Allâh'ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır." buyurdular.Receb ayı, günahları terk içindir. Şaban Allâh'ın ahdine vefa ve amel ayıdır. Ramazan ayı sıdk ve safa içindir.

Receb ayı tevbenin kabûlüne, Şabân ayı şefâate, Ramazan ayı ise sevabların kat kat olmasına vesiledir. Receb ayı tohum ekme, Şaban ayı sulama, Ramazan ayı ise hasad ayı, yani ekip suladığını biçip devşirip toplayacak bir aydır.

Receb ayı öyle bir aydır ki, Allâhü Teâlâ onda işlenen hayırlara kat kat sevâb verir.

Bu ayda edilen duâ müstecâb (kabul) olur. Onda işlenen küçük hatalar affolunur. Onda işlenen hayrın sevâbı gibi işlenen günahın cezâsı da kat kat olur.

Peygamber Efendimize (s.a.v.); "Yâ Resûlallâh! 'Receb Allâh'ın ayıdır' ne demektir?" diye soruldu.

"Receb Allâh'ın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk'ın mağfiretine mahsus bir aydır... Bu ayda Allâhü Teâlâ peygamberlerin duâlarını kabûl etmiştir, bu ayda Allah, evliyasını düşmanlarından kurtarmıştır.

Bir kimse bu ayda oruç tutsa, Allâh ona üç türlü lütufta bulunur: Onun geçmiş günahlarını mağfiret eder, kalan hayatında (hayır üzere bulundukça) onu korur, mahşerde susuzluktan emin kılar.

Bir yaşlı zât ayağa kalkıp: "Yâ Resûlallâh! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam" dedi.

"Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş gibi olursun. Çünkü hasene on katı ile yazılır. Ammâ ilk Cuma gecesinden de gâfil olma" buyurdular.


Halkalı Güneş Tutulması

Yarın (29 Nisan Salı) günü "Halkalı Güneş Tutulması" meydana gelecektir. Avustralya, Antarktika, Yeni Zelanda, ve Orta Pasifik Okyanusu'ndan halkalı olarak görülebilecektir. Tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya'dan görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 0.9842 Başlangıcı: 29 Nisan 2014 06.52 (Türkiye yaz saati) Tutulmanın ortası : 29 Nisan 2014 09.03 " Tutulmanın sonu : 29 Nisan 2014 11.14 "



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb-i Şerîf | Recep Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı
« Yanıtla #1239 : 29 Nisan 2014, 14:43:23 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayın)dan üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik oruç sevâbı yazar."
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi'd-Dîn)




29
Nisan Salı 2014

Hicrî: 29 Cemâziyelâhir 1435 - Rûmî: 16 Nisan 1430

Yıldız Sarayı'nın İttihatçılarca Yağmalanması (1909)


Receb-i Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. "Eşhur-i hurum"dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ'nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir. Receb ayının 1'inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2'nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3'üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, hadîs-i şerîf ile sâbittir. Üç günden sonra her gününe birer ay oruç sevâbı verilir. Bu ay Cenâb-ı Hakk'a mahsus bir ay olduğu için yalnız Zât-ı İlâhi'yi bildiren İhlâs Sûresi'ni çok okumak lâzımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 defa İhlâs-ı Şerîf okumalı, tevhid, istiğfâr ve salavât-ı şerifeyi ihmâl etmemelidir. Bu ayda 2 kandil vardır:

1. İlk cuma gecesi "Regâib Kandili",

2.  Yirmi yedinci gecesi "Mi'rac Kandili"dir.

Bu ayın birinci gecesi bir tesbih namazı veya Receb-i Şerîf in ilk onu zarfında bir defaya mahsus olmak üzere kılınan on rek'at namaz da kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bu namazların kılınış şekli anlatılacaktır.

Receb ayında her gün, -başında ve sonunda 7'şer Fâtiha ile- 100 İhlâs-ı Şerif okumak da çok sevâptır. Bu ayda, mümkün olduğu kadar Hatm-i enbiyâ yapılmalı ve oruç tutulmalıdır. Bu orucu 13, 14 ve 15'inci günlerinde tutanlar, Eyyâm-ı Bıyz'da oruç tutma sünnetini de yerine getirdiklerinden, nice hastalıklardan şifâ bulurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Recep Ayı ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Recep ayı ictima'ı bugün 29 Nisan Salı günü Türkiye saati ile 09.15'dedir.

Ru'yet ise yarın (30 Nisan Çarşamba) Türkiye saati ile 00.31'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının kuzey kısmı hariç tamamı, Büyük Okyanusun orta ve kuzey kısmı, Bermuda adası, Dominik Cumhuriyeti, Jamaika, Bahama Adaları, Küba, orta Amerika ülkeleri ile güney Amerika kıtasının orta ve kuzey batı kısmı. Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl'in görüldüğü gün 30 Nisan Çarşamba günü Recep ayının 1'i olmaktadır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Bir sıkıntı içine düştüğünüz zaman Hasbünallâh ve ni'me'l-vekîl' deyiniz."
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)




30
Nisan Çarşamba 2014

Hicrî: 1 Recep 1435 - Rûmî: 17 Nisan 1430

Gazneli Mahmud'un Vefatı (1030) • Muş'un Kurtuluşu (1917) • Hitler'in Ölümü (1945)


Ashabın Peygamber Sevgisi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabı ile beraber Uhud harbinden dönerken Benî Dînar'dan Sümeyrâ binti Kays'a (r.anhâ) rastladılar. Onun kocası, kardeşi ve babası yaralanmış idi. Ashab o kadına, yaralı yakınlarının şehit olduklarını haber verince "Peki Resûlullah nasıl?" diye sordu. "Allâhü Teâlâ'ya hamd olsun ki o iyidir." dediler. "Onu bana gösterin, gözlerimle göreyim" dedi.

Ashab Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) işaret ettiler. Peygamberimizi hayatta görünce "Sen hayatta isen diğer musibetlerin hiçbir ehemmiyeti yoktur." dedi.


Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak ibâdetler

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi'dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek'at Hâcet namazı kılınır. İki rek'atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha'dan sonra her rek'atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.
Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini'n- nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihı ve sahbihı ve sellim."

Secdede 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l- melâiketi ve'r-Rûh" okunur.
Secdeden kalkıp bir defa "Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta'lem. İnneke ente'l-e'azzü'l-ekrem." okunur. Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa "Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü'l-melâiketi ve'r-Rûh" okunur. Secdeden sonra duâ edilir.
Duâda Allâh'a şu şekilde ilticâ etmelidir: "Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa'bâne ve belliğnâ Ramazân." Regâib Gecesi'nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek'atte bir selâm verilerek 4 rek'at teşekkür namazı kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü'l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi'l-felak, 5 Kul eûzü birabbi'n-nâs sûreleri okunur. Namazdan sonra 25 defa "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l- aliyyi'l-azîmi'l-kebîri'l-müteâl", 25 defa "Estağfirullâhe'l-azîm ve etûbü ileyk" diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb Ayında Kılınacak Namaz
« Yanıtla #1241 : 01 Mayıs 2014, 16:15:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)




01
Mayıs Perşembe 2014

Hicrî: 2 Recep 1435 - Rûmî: 18 Nisan 1430

 Manisa'nın Fethi (1390) • TRT'nin Kuruluşu (1964)
Bu akşam mübarek Regaip Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb'in 1'i ile 10'u arasında 10 rek'at, 11'i ile 20'si arasında 10 rek'at ve 21'i ile 30'u arasında 10 rek'at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır. Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: "Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için" Allâhü Ekber. Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek'at tamamlanır. 1 İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa "Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr" okunup duâ edilir. ı İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: "İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ" okunup duâ edilir. ı Üçüncü on gün içinde, yâni Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: "Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l- Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerîmi'l- Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb" okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti | Mutfağımız: Yumurtalı Ekmek
« Yanıtla #1242 : 02 Mayıs 2014, 10:56:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanlara hayırlı şeyleri öğrettiği halde kendisini unutan âlim, insanları aydınlattığı halde kendini yakan bir mum gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)




02
Mayıs Cuma 2014

Hicrî: 3 Recep 1435 - Rûmî: 19 Nisan 1430

İhlâs Sûresini Okumanın Fazileti

Enes bin Mâlik (r.a.) Hazretleri anlattı:
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ile Tebûk'te birlikte idik. Güneş daha önce hiç görmediğimiz kadar aydınlık, nurlu ve parlak doğdu. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) Cebrâîl aleyhisselâm geldiğinde:
"Ey Cebrâil! Güneş öyle aydınlık, nurlu ve parlak doğdu ki bundan önce böyle parlak doğduğunu görmemiş idik.Bunun sebebi nedir?" buyurdu.

Cebrâîl aleyhisselâm:
"Muâviye bin Muâviye (r.a.) bugün Medîne'de vefât etti, ondandır." dedi.

Ebû Ümâme (r.a.) Hazretleri buyurdu:

Biz Tebûk'te iken Hazret-i Cebrâîl, Resûlullâh'a (s.a.v.) geldi ve:
"Yâ Muhammed -aleyhisselâm- Muâviye bin Muâviye (r.a.) vefât etti. Namazına sen de hazır ol" dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) geldi, Cebrâîl aleyhisselâm da yetmiş bin melekle indi. Sonra sağ kanadını dağlar üzerine koydu, dağlar alçaldı, sol kanadını da yer üzerine koydu, Mekke ve Medîne görünür oldu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Cebrâîl aleyhisselâm ve melekler namazını kıldılar. Sonra Resûlullâh (s.a.v.):

"Yâ Cebrâîl! Muâviye (r.a.) bu mertebeye ne ile kavuştu?" dedi. Cebrâîl aleyhisselâm:

"Kul hüvallâhü ehad'ı sevmek ve onu ayakta, otururken, bineğindeyken, yürürken ve her hal üzere okumakla" buyurdu.


Mutfağımız:..... Fırında Yumurtalı Ekmek

Malzemeler: 3 adet yumurta, 100 gr peynir veya lor, 10 dilim bayat ekmek, 3 adet yeşil biber, 1 adet domates, 3 yemek kaşığı tereyağı.

Hazırlanışı: Üzerine tereyağı sürülen bayat ekmek dilimleri pişirme kâğıdı serilen tepsinin üzerine dizilir.

Peynir bir kabın içinde ezilir, ayrı bir kapta yumurtalar çırpılıp ilave edilir, yemeklik doğranmış domates ve biberler ile tuz, toz biber ve kekik vb. baharatlar da katılır, ekmeklerin üzerine sürülür ve 175 derecede ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbe ve İstiğfar | Bilmeceler
« Yanıtla #1243 : 04 Mayıs 2014, 01:48:09 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Her derdin devası vardır. Günahların devası da istiğfardır."
(Kenzü 'l-Ummâl)




03
Mayıs Cumartesi 2014

Hicrî: 4 Recep 1435 - Rûmî: 20 Nisan 1430

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vefatı (1481)


Tevbe ve İstiğfar

Allâhü Teâlâ Hadîs-i Kudsî'de buyurdu ki:

"Ey Âdemoğlu, muhakkak sen bana dua edip ümid ettiğin müddetce günahlarına bakmam, seni mağfiret eder; bağışlarım."

Yani seni günahların için ateşe atmam ve günahlarının çokluğuna bakmam. Zira günahlar ne kadar çok olsa yine mahduddur, sınırlıdır. Cenâb-ı Hakk'ın affı ve mağfireti ise sonsuzdur. Yedi okyanusa karışan bir damlanın hükmü neyse Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti yanında da öyledir.

Ancak kul hakkı bundan hariçtir. Zira kul hakkı şehitten bile affedilmemiştir. Allâhü Teâlâ hasımları başka bir sûretle razı ederse o hariç. Lâkin kâfir ve hayvan haklarında da iş zordur.

"Ey Âdemoğlu, günahların gökte bulutlar kadar olsa sonra bana istiğfar edip bağışlamamı dilesen seni mağfiret ederim."

İstiğfâr, suçun bağışlanmasını istemektir. "Allâhümmağfirlî" yahut "estağfirullâh" demek gibi.

Lâkin iyi bilmelidir ki bir kimse bir günahı işleyip tevbe etmeden bir daha işlerse günahta ısrar etmiş olur. Günahta ısrar ise büyük günahlardandır. Bu ısrar sebebiyle cezalanır.

"Ey Âdemoğlu, -şirk koşmamak üzere- bana yeryüzü dolusu günahla gelsen elbette sana yeryüzü dolusu mağfiretle gelirim."

Yani senin günahların benim rahmetimi asla aşamaz. Cenâb-ı Hakk'a ortak koşmadıktan ve ibâdetini sırf Allâh için yaptıktan sonra yerler ve gökler dolusunca günaha bakılmaz, bağışlanır. Nitekim ortak koşanın yer gök dolusu ibadeti olsa bir değeri olmaz. Zira şirk, günahların başıdır, iblisin yoludur.

Bilmeceler:

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Ses)
Ne alınır, ne satılır, ne görülür, ne tutulur, ona derler küçük ölüm, o gelince yatılır? (Uyku)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ebu'l-Hasan Harkâni'nin Bir Kerameti |
« Yanıtla #1244 : 04 Mayıs 2014, 01:52:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kul şu üç şeyle dünya ve âhirette birçok nimete kavuşur: Belaya sabretmek, kaza-kadere razı olmak, bollukta dua etmek."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)




04
Mayıs Pazar 2014

Hicrî: 5 Recep 1435 - Rûmî: 21 Nisan 1430

Halid bin Zeyd Ebu Eyyubi'l-Ensari RadıyAllahü Anh'ın Vefatı (672) • Sultan Çelebi Mehmed'in Vefatı (1421)


Ebu'l-Hasan Harkâni'nin Bir Kerameti

İbn-i Sînâ, Şeyh Ebu'l-Hasan Harkânî Hazretlerini ziyaret için evine geldi. Kapıyı çalınca hanımı çıktı ve ne istiyorsun, dedi. İbn-i Sina, "Şeyh Ebu'l-Hasan Hazretlerini ziyaret için geldim." deyince kadın Şeyh Hazretleri hakkında onun büyüklüğüne yakışmayan sözler söyledi, 'Onun için mi bu kadar yoldan gelip yoruldun' dedi. İbn-i Sina, ben onu görmek, sohbetinde bulunmak istiyorum, deyince odun toplamaya gitti, dedi.

İbn-i Sina, ormana doğru yola çıktı. Şeyh Hazretlerinin, topladığı odunları bir arslana yükletip getirdiğini gördü. İbn-i Sina bu hale çok hayret etti. Yanına varınca Şeyh Hazretleri;

"Buna şaşırma! Ben sabredip, hanımımın sıkıntısını nefsime yükledim, Allâhü Teâlâ da bizim yükümüzü bu arslana yükledi." buyurdular.


Osmanlı Fetihlerinde Manevi Yardımlar

Kanuni Sultan Süleyman'ın 1541 Avusturya seferinde Budin şehrinin alınması üzerine şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilerek ilk Cuma namazı kılındı.

Tabakatu'l-Memâlik kitabının müellifi Celalzâde o sırada orada imiş. Bazı kâfirlerin şaşkın ve hayretler içinde camiin yakınında durduklarını görmüş. Onlar, Müslümanların okuduklarına kulak vermişler. Aralarında gizlice söyleşirlermiş.

Celalzâde "Acaba hikmeti nedir" diye tercüman göndermiş. Demişler ki:

"Bugünkü sesleri biz bir yıldan beri bazan seher vakitlerinde, bazan cuma günlerinde bu kilisenin içinde işitir, 'Acaba, bu sesler cinlerden midir' der idik. Hiç bir şekilde bilemeyip hayrette kalırdık. Hatta bazı keşişler, bundan ürküp başka kiliselere gittiler."

İsimlerimiz: Erkek: Yusuf, Kız: Selmâ