Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063979 defa)

0 Üye ve 241 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:
« Yanıtla #1185 : 10 Mart 2014, 01:36:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara karşı iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)




06
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 5 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 21 Şubat 1430

Pîrî Reis'in Vefatı (1554) • Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliği'ne Girmesi (1995)


Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:

Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha buluşamayacağım. Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da böyle mukaddestir; her türlü taarruzdan korunmuştur.

"Ashabım! Yarın Rabb'inize kavuşacaksınız. Ve bu günkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız! Sakın benden sonra eski dalaletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş bulunur."

"Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çeşidi lağvedilmiştir, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulm olununuz. Allâh'ın emriyle, faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib oğlu Abbas'ın faizidir!."

"Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen lağvedilmiştir. İlga ettiğim ilk kan da'vası da Abdülmuttalib'in torunu Rebîa'nın kan da'vasıdır."

"Ey İnsanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allâh'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allâh'ın emaneti olarak aldınız. Ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile harîmini sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir... Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre her türlü yiyecek ve giyimlerini te'min etmenizdir.





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:
« Yanıtla #1186 : 10 Mart 2014, 01:39:26 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu:
"Peygamberin vazifesi ancak tebliğ etmekten ibârettir..."
(Mâide sûresi, âyet 99)




07
Mart Cuma 2014

Hicrî: 6 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 22 Şubat 1430

Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ve Kadirli'nin Kurtuluşu (1918)


Peygamberimizin Vedâ Hutbesinden:

"Ey Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki, siz ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah kitabı Kur'ân'dır."

"Ey Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz! Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeştirler. Din kardeşinize aid olan herhangi bir hakka tecavüz - gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olması müstesna- helâl değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyiniz! Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır."

"Ey İnsanlar! Cenâb-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Vâris için vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aiddir. Zinakâr için mahrumiyettir. Babasından başkasına neseb iddia eden soysuz, yahud efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allâh'ın gazabına, meleklerin ve bütün müslümanların ilencine; la'netine uğrasın! Cenâb-ı Hak bu kabîl insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şahâdetlerini kabul eder."

"Ey İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne dersiniz!" diye sordu. Ashab-ı Kiram:

"Allâh'ın risâletini tebliğ ettin; risâlet vazifeni îfâ ettin, bize vasiyet ve

nasihatte bulundun! diye şahâdet ederiz" dediler.

Resûl-i Ekrem mübarek şehâdet parmağını göğe doğru kaldırarak

sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek üç kere:

"Şâhid ol ya Rab! Şâhid ol ya Rab! Şâhid ol ya Rab" buyurdu.

"Ey İnsanlar: Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senâ, tekbir ve tehlil ettikten

sonra derim ki:

Sizi, Allâh'ın kitabına bağlayan Peygamberinizin sözlerini iyi dinleyiniz ve ona itaat ediniz!

Hac ibadetinizin bütün eşkâlini benden gördüğünüz gibi îfâ ediniz! Öyle sanıyorum ki, ben bu seneden sonra bir daha haccedemem."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cemaatle Namazın Fazileti | Bilmeceler
« Yanıtla #1187 : 10 Mart 2014, 01:43:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Cemâatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha fazîletlidir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun Aleyh)




08
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 7 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 23 Şubat 1430

Yıldırım Bayezid Han'ın Vefatı (1403)


Cemaatle Namazın Fazileti

Namazları cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. Cemâat, islâmın şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) namazı

dâimâ cemâatle kılmışlar, insanlara da cemâate devam etmelerini emir buyurmuşlardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

•   "Cemâatle kılınan namaz münferiden kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir."

•   "Her kim beş vakit namazı cemaatle eda ederse ona beş şey ihsan olunur:

Birincisi, dünyada ona fakirlik gelmez.

İkincisi, Cenâb-ı Hak ondan kabir azabını kaldırır.

Üçüncüsü, amel defterini sağından alır.

Dördüncüsü, sırât üzerinden çakan şimşek gibi geçer.

Beşincisi, Allâhü Teâlâ onu hesapsız ve azabsız cennete koyar."

•   "Kişinin cemaatle namaz kılması, evinde münferid (cemâatsiz) kırk yıl namaz kılmasından hayırlıdır."

İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) buyurdular: Zira namazın makbul olması için başından sonuna kadar gafletten sakınmak lazımdır. Namazda kalb huzurunun bulunmadığı kısımlar kabul olunmayacağından namaz noksan kalır.

Cemaatle namaza teşvikteki hikmet şudur: Cemaatteki herkesin namazının makbûl olan kısımlarından meydana gelen tam ve makbûl bir namaz fertlerin namazlarının noksanlarına şefaat eder. Böylece cemaatteki herkesin namazı kabul olunur.

Bilmeceler:

Biz yüz binlerce idik, gece oldu dizildik, sabah oldu silindik?
(Yıldızlar)

Bize üç konuk geldi, iki oğul, iki baba?
(Çocuk, baba, dede)

Gitti gelmez, geldi gitmez?
(Gençlik, ihtiyarlık)





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Vallâhi ben, günde yetmiş defadan çok Allâh'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




09
Mart Pazar 2014

Hicrî: 8 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 24 Şubat 1430

Lâleli Câmii'nin İbâdete Açılması (1764) • Çat ve Çayeli'nin Kurtuluşu (1918)


"Ve Peygamber Size Her Ne verdiyse Onu Alın Nehyettiğinden De Vazgeçin"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

"Sizden biriniz koltuğuna kurulup Allâhü Teâlâ'nın haram kıldığı şeylerin sadece Kur'ân-ı Kerîm'de haram kılınanlar olduğunu mu zanneder?

Dikkat edin. VAllahi ben de bazı şeyleri emrettim ve öğüt verdim, bazı şeyleri de yasakladım. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm kadar, belki de daha fazladır..." (Sünen-i Ebû Dâvûd) Abdullah ibn-i Amr (r.a.) anlattı:

Resûlullâh'tan (s.a.v.) işittiğim her şeyi yazıyor ve onları ezberlemek istiyordum. Kureyşliler beni bundan men edip,

'Resûlullâh'tan (s.a.v.) işittiğin her şeyi yazıyor musun? Hâlbuki o bir

beşerdir, gazab ve rıza halinde konuşmuş olabilir', dediler.

Bunun üzerine yazmayı bıraktım ve bunu Resûlullâh'a (s.a.v.)

naklettim. Mübarek parmağıyla ağzını işaret ederek;

"Yaz. Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ'ya yemin ederim ki

buradan haktan başka bir şey çıkmaz." buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


İsmail Hakkı Bursevî'den....

Emr-i Hak'dan taşra çıkma ey gönül ferman gözet

Sıdk ile kul ol rızâ-yı Hazret-i Sultan gözet

Nefsle şeytan sana rehzen-dürür aç gözünü

Gâfil olma sağ u sola kıl nazar her an gözet

Cehle yâr olan kişinin ermedi Hakk'a eli

Hakk'a vuslat ister isen ilmle irfân gözet

Zülcelâlin kahrına düş olmadan iste aman

Zülcemâl Allâh'dan var afvile gufrân gözet. (Ferahu 'r-Ruh)

Taşra: Dışarı, Rehzen: Yol kesicidir, Vuslat: Kavuşmak, Düş

olmak: Dûçar olmak, uğramak, Gufrân: Bağışlanmak.


İSİMLERİMİZ:
Erkek: Hikmet, Kız: Hilal




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a.)
« Yanıtla #1189 : 10 Mart 2014, 01:50:26 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Vallâhi ben, günde yetmiş defadan çok Allâh'tan mağfiret diliyor ve ona tevbe ediyorum."(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




10
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 9 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 25 Şubat 1430

Telefonun Îcâdı (1876) • Ardeşen ve Pazar'ın Kurtuluşu (1918)


İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a.)

Silsile-i Sâdât'ın dördüncü halkası olan Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, 8 Ramazân-ı Şerîf 80 (m. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere'de dünyaya geldi.

Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, sözlerindeki sadâkatinden dolayı 'Sâdık' lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebû İsmâîl'dir. Ca'fer-i Sâdık Hazretlerinin baba cihetinden nesebi Hz. Ali'ye (k.v.) ulaşır. Şöyle ki babası Muhammed Bâkır, onun babası Ali Zeynelâbidîn, onun babası Hz. Hüseyin ve onun babası da Emîru'l- mü'minîn Hz. Ali'dir. (k.v.)

Annesi Ümmü Ferve cihetinden de nesebi Hz. Ebû Bekr'e (r.a.) ulaşır. Şöyle ki annesinin babası ve Silsile-i Sâdât'ın üçüncü halkası Kâsım bin Muhammed, Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) torunudur. Ca'fer-i Sâdık Hazretleri, Tâbiîn'den olup sahâbeden Enes b. Mâlik ve Sehl b. Sa'd'ı (r.a.) görmüştür.

Hadîs âlimleri tarafından sika (güvenilir) olduğu hususunda ittifak bulunan Ca'fer-i Sâdık Hazretleri dedesi Kâsım bin Muhammed (r.a.), babası Muhammed Bâkır'dan ve birçok kişiden hadîs rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur. Rivâyette bulu­nanlar arasında İmâm-ı A'zam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte sahipleri, onun rivâyet ettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî, onun hadîslerini Sahîh'inde değil de el- Edebü'l-Müfred isimli eserinde ve diğer kitaplarında zikretmiştir. İmâm-ı A'zam Hazretleri Ca'fer-i Sâdık Hazretlerine intisâb etmiş ve "İki sene olmasaydı Nu'man helâk olurdu." buyurmuştur. Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Şevval ayında 148 (m. 765) senesinde 68 yaşında iken Medîne-i Münevvere'de âhirete irtihâl ettiler. Babasının da medfun bulunduğu Baki' kabristanlığına defnolundu. Cafer-i Sâdık Hazretlerine, "Allâhü Teâlâ fâizi neden haram kıldı", diye soruldu. "İnsanların karşılıksız olarak birbirine iyiliği terk etmemeleri için. " buyurdular.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Topal Ayağıyla Harbe Katılıp Şehit Olan Sahâbi
« Yanıtla #1190 : 11 Mart 2014, 00:01:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhissellam buyurdular:
"Allah yolunda cihad eden kimseye cennet vâcib olur."
(Hadîs-i Şerîf, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)




11
Mart Salı 2014

Hicrî: 10 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 26 Şubat 1430

Karlıova, Fındıklı ve Ilıca'nın Kurtuluşu (1918)


Topal Ayağıyla Harbe Katılıp Şehit Olan Sahâbi

Benî Seleme kabilesi eşrâfından Amr bin Cemûh'un (r.a.), bir ayağı topaldı. Kendisinin arslan gibi dört oğlu, Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) birlikte savaşlara katılırlardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Uhud Harbine çıkacağı sırada Amr b. Cemuh (r.a.) da sefere katılmak istemiş, oğullarına "Beni de sefere çıkarın!" demişti. Oğulları ise "Sen cihadla mükellef değilsin! Allâhü Teâlâ seni mazeretli saydı. İşte bizler Peygamber Efendimiz'le (s.a.v.) birlikte gidiyoruz!" dediler. Onlara "Siz benim Bedir harbine katılmama engel oldunuz! Uhud'a katılmama da engel olmayınız! Siz, Bedir günü benim cennete girmeme engel oldunuz! VAllahi, ben (bugün) sağ kalsam dahi, muhakkak, (bir gün şehit olup) cennete gireceğim!" dedi. Sonra, hanımına da "Bak hele! Cennete gidilirken, ben sizin yanınızda oturup duracağım ha!" diyerek, hemen kalkanını aldı ve "Ey Allâh'ım! Beni aileme geri çevirme!" diyerek dua ettikten sonra, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) yanına geldi.

"Oğullarım beni Medine'de bırakmak istiyorlar, seninle birlikte harbe katılmaktan men ediyorlar! VAllahi, ben şu topallığımla cennete ayak basmayı arzuluyorum!" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "İyi ama Allâhü Teâlâ seni mazur görmüştür. Sana cihad farz değildir." buyurdu. Amr b. Cemuh (r.a.)

"Yâ ResûlAllah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup cennette şu topal ayağımla yürümemi uygun görmez misin?" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

"Evet, uygun görürüm!" buyurdu ve Amr b. Cemuh'un (r.a.) oğullarına da;

"Sizin ona engel olmanız gerekmez. Umulur ki, Allah onu şehitlikle nasiplendirir!" buyurdu.

Oğullarından biriyle beraber şehit oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Varlığım kudretinde bulunan Allâh'a yemin ederim ki; onu cennette topallayarak yürürken gördüm!" buyurmuştur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Koğuculuk Yapan Kimse Cennete Giremez"
« Yanıtla #1191 : 16 Mart 2014, 04:27:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz aleyhissellam buyurdular:
"Koğuculuk yapan (laf taşıyan) kimse cennete giremez."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




12
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 11 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 27 Şubat 1430

Erzurum ve Arhavi'nin Kurtuluşu (1918) • İstiklâl Marşı'nın TBMM'de Kabulü (1921)


"Koğuculuk Yapan Kimse Cennete Giremez"

İnsanlar arasını bozmak için laf getirip götürerek birbirine düşürmeye (nemîme) koğuculuk; bu işi yapan kimseye de nemmâm yani koğucu denilir. Koğuculuk haramdır, en büyük günahlardan ve topluluk için en büyük musibetlerdendir. İnsanlar arasında yayılması ve kaçınılması lazım gelen bir kusur olarak görülmemesi daha büyük bir felakettir. Koğucu, yaptıklarına pişman olup ölmeden önce tevbe ve istiğfar etmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Nemîme nedir?" diye sordu.
Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler.
Efendimiz (s.a.v.):
"İnsanların arasını bozmak için birbirine laf taşımaktır." buyurdular.
Allâhü Teâlâ "Dâima kusur arayana, laf götürüp getirene (de itibar etme)" (Kalem sûresi, âyet 11) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
•  "Allâhü Teâlâ'nın en şerli kulları koğuculuk yapanlar, dostlar arasını ayıranlardır."
•  "Haset edenler, koğuculuk yapanlar, kâhinler benden değildir, ben de onlardan değilim."


Hasan-ı Basrî Hazretleri; "Sana başkasından laf getiren, iyi bil ki senden de başkasına laf götürür." buyurmuştur.

Koğuculuk yapan birisi, Hasan-ı Basrî (r.h.) Hazretlerine geldi ve:
-    'Falan kimse senin arkandan konuştu.' dedi.

Hasan-ı Basrî Hazretleri:
-    'Ne zaman, nerede ve orada sen ne yapıyordun?' diye sordu.

'Bugün onun evinde davet ettiği ziyâfete gitmiştim.' dedi.

-    'Evinde ne yedin?' diye sorunca.

-     'Şunları, şunları yedim' diye sekiz çeşit yemek sayınca Hasan-ı Basrî Hazretleri

-    'Ey fâsık, karnına sekiz çeşit yemek sığdı da bir lâf mı sığmadı. Benden uzaklaş' buyurdu.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bedir Gazâsı
« Yanıtla #1192 : 30 Mart 2014, 11:25:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bedir harbi sırasında Cibrîl aleyhisselam Resûlullâh'a (s.a.v.) geldi de
"Yâ Resûlallâh, içinizdeki Bedir kahramanlarını ne mertebede sayarsınız?" diye sordu.
Resûlullâh (s.a.v.) "Müslümanların en fazîletli sîmâları sayarız" buyurdular..."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




13
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 12 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 28 Şubat 1430

Bedir Gazâsı (624) • Selânik'in Fethi (1430) • Rûmî Takvimin Kullanılmaya Başlanması (1840) • Hopa ve Pasinler'in Kurtuluşu (1918)


Bedir Gazâsı

Bedir Gazâsı, hicretin ikinci senesinde olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) Kureyş'in Şam kervanının yolunu kesmek maksadıyla Medine'den Ashabı ile yola çıktı. İki at, yetmiş deve vardı. Nöbetleşe biniyorlardı. Bedir mevkiine geldiler. Efendimiz (s.a.v.)'e gölgelik yapıldı. Ebu Bekir (r.a.) ile beraber oturdular. Kureyş kervan reîsi bulunan Ebû Süfyân haberi işitince Mekke'ye adam gönderip vaziyeti Kureyş'e bildirmişti. Müşrikler, Mekke'den yüzü atlı 950 kişiyle çıkıp geldi. Peygamberimiz onları görünce:

"Allâh'ım! Bu Kureyş bütün kibri ve gururu ile senin Resûlünü yalanlamakta. Allâh'ım! Bana vaad ettiğin yardımını gerçekleştir" diye dua ettiler.

Ordular karşılaştığında ise şöyle dua etti:

"Allâh'ım! Bu topluluğu mağlub edersen yeryüzünde sana ibadet eden olmaz. Allâh'ım! Bize verdiğin va'di yerine getir."

Öyle yalvarıyordu ki ridâsı (hırkası) üzerinden düştü. Hz. Ebû Bekir (r.a.) tekrar sırtına koydu. Resûlullâh aleyhisselâmı bu arada hafif bir uyku aldı. Az sonra uyanıp şöyle buyurdu:

"Müjde, ey Ebû Bekir! Allâh'ın yardımı geldi."

Sonra çadırdan çıktı, müslümanları savaşa teşvik etti. Yerden bir avuç çakıl alıp "Yüzleri çirkin ve kara olsun" buyurarak Kureyş askerlerine doğru fırlattı.

Allâhü Teâlâ, peygamberine meleklerle yardım etti ve şöyle buyurdu (meâlen):

"Ey mü'minler! Yâd ediniz o vakti ki Rabb'inizden yardım niyâz ediyordunuz. Rabb'iniz de size icâbet eyledi ve 'Muhakkak ben meleklerden birbiri ardınca gelen bin melek ile size imdad ediciyim' buyurdu." (Enfal sûresi, âyet 9) Müşrikler mağlup oldular. Bedir gazası Ramazan ayının on yedinci günü Cuma sabahı meydana gelmiştir. Müşriklerden yetmiş ölü, bir o kadar da esir vardı. Müslümanların şehitleri ise on dört idi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu seferde Medine dışında on dokuz gün kalmıştı.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Emânete Riâyet Etmeyen Kâmil Mümin Değildir"
« Yanıtla #1193 : 30 Mart 2014, 11:30:58 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Sana emânet edenin emânetini ver, sana hıyanet edene sen hıyânet etme."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




14
Mart Cuma 2014

Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 01 Mart 1430

Tıbbiye'nin Açılışı (1827) • Hınıs ve Köprüköy'ün Kurtuluşu (1918)


"Emânete Riâyet Etmeyen Kâmil Mümin Değildir"

Emânet; esasen insanın emin ve mutemed olması yani kendine maddî veya manevî herhangi bir şeyin rahatça teslim olunabilmesi ve arzu edildiği zaman sağlam bir halde alınabilmesidir. Dini vazifelerin tamamına da ehemmiyetlerinden dolayı emanet denilmiştir. Mükellefin geciktirmeden yerine getirmesi vacip olan dinî vazifeleri, birer emanettir. Emanetlere riayet, mühim bir vazifedir. Nisâ sûresinin 58. âyetinde "Haberiniz olsun ki Allâh size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor..." buyrulmuştur. İdarecilerin, mazlumun hakkını koruması emanettir.

Alimlerin dinin hükümlerini insanlara öğretmesi emanettir; İnsanların azaları emanettir; Çocuklar ana babaya emanettir.

Emanete riayet, peygamberlerin, meleklerin ve sâlih kulların vasıflarındandır.

Allâhü Teâlâ'nın emanetine riayet eden kimsenin Allâhü Teâlâ da imanını muhafaza eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Emânete riâyet etmeyenin imanı kâmil değildir." buyurdular. Emanete hıyanet ise en büyük bir cinayettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) emanete riayet etmeyen hâinlerin Allâhü Teâlâ'nın rahmetinden uzak olacağını, lânete uğrayacağını ve nihayet İslam ile olan bağının kopacağını haber vermişlerdir.

Emanete hıyanet, münafıklık alâmetidir. Zira münafık kendisine bir kelime emânet edilse, onu ifşa eder; bir mal veya eşya emanet edilse inkâr eder, muhafaza etmez.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muaz Bin Cebel'e (r.a.) şöyle nasihat etmiştir: "Sana, Allâhü Teâlâ'nın yasaklarından sakınmayı, doğru sözlü olmayı, ahde vefayı, emânete riâyeti, hıyanet etmemeyi, komşuyu gözetmeyi, yetime merhamet etmeyi, yumuşak sözlü olmayı, selamı yaymayı ve mütevazı (alçak gönüllü) olmayı tavsiye ederim."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah'ın Sevdikleri | Hakka ve Resûle itaat Eyle
« Yanıtla #1194 : 30 Mart 2014, 11:34:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ'dan korkması yeter. Cehâlet olarak da ilmini beğenmesi yeter."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)




15
Mart Cumartesi 2014

Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 02 Mart 1430

Allâh'ın Sevdikleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Üç kimse vardır ki Allah onları sever:

Allâh'ın kitabını okumak için gece kalkan kimse,

Bir sadaka verip de sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede onu gizleyen kimse,

Bir seriyyeye (askerî kıt'aya) katılıp da arkadaşları hezîmete uğradığı (mağlub olduğu) hâlde düşmanla savaşan kimsedir."


Hakka ve Resûle itaat Eyle

Hakka ve Resûle itaat eyle

İsyânın sonunda nedâmet vardır

Tâat ile özge ticâret eyle

Tâatte mâye-i saâdet vardır.

Çekerler kılıcı düşman olana

Yakarlar kahr odun isyân kılana

Yeter bu nasihat ibret alana

Hak'dan gâfillere ukûbet vardır.

Zâhir olsa düşmanların ezası

Lazım olur mü'minlere gazası

Diken dikenlerin budur cezası

Eziyet ehline eziyet vardır.

Şedîdü'l-ıkâbdır düşmana Kahhâr

Serîu'l-hisâbdır âsîye Cebbâr

Gösterir her lahza nice yüzbin kâr

Her işde bak sana bir hikmet vardır.

Hani Ad u Semûd u Nemrud aceb

Hani kibreyleyen Kureyş-i Areb

Buldular Hakkıyâ cezâların hep

Sanma serkeşlere bir rahmet vardır. (İsmail Hakkı Bursevî k.s.)

Lügatçe: Nedâmet: Pişmanlık, Mâye-i saâdet: Saâdet mayası, Kahr odun: Kahır ateşini. Od: Ateş, Ukûbet: Cezâ, azâb, Şedîdü'l-ıkâb: Azabı şiddetli Serîu'l-hisâb: Allâhü Teâlâ hesâbı süratle görücüdür, Serkeşler: İtaatsizler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Sahabi: Umeyr Bin Vehb (r.a.)
« Yanıtla #1195 : 30 Mart 2014, 11:38:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"Câhilliği bırakıp faziletli olan ilmi öğrenene ne mutlu!"
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu 'l-Kadîr)




16
Mart Pazar 2014

Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 03 Mart 1430

Horasan'ın Kurtuluşu (1918) • İngiliz ve Fransızların İstanbul'u İşgali ve Yağması (1920) • Türk-Rus Anlaşması (1921)


Bir Sahabi: Umeyr Bin Vehb (r.a.)

Umeyr bin Vehb, Bedir Harbinde müşrikler safında idi.Kureyş onu, Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbını kontrol etmek, sayıları ve hazırlıkları hakkında bilgi toplamak üzere gönderdi. Döndü ve Kureyşlilerin Bedir'de harbe girmesine şiddetle karşı çıktı. Umeyr'in oğlu esir alındı. Umeyr de yaralandı ve bayıldı. Hava kararınca kendine geldi ve sürünerek ölülerin arasından çıkıp Mekke'ye döndü.

Bir gün amcasının oğlu Safvan bin Ümeyye ile otururlarken "VAllahi ben, güçlü, kılıcı keskin, çok süratli biriyim. Çoluk çocuğum ve borcum olmasa muhakkak gider Muhammedi öldürürüm." dedi. Safvan "Çoluk çocuğun ve borcun hepsi bana ait." deyince "Bu konuştuklarımızı hiç kimseye söyleme." dedi ve kılıcını iyice biledi, ona zehir sürüp doğru Medine'ye gitti. Oğlunun fidyesini verip kurtarmak için geldiğini söyleyecekti.

Hz. Ömer, Umeyr'in geldiğini görünce Resûlullâh'ın (s.a.v.) huzuruna çıktı. Yâ Resûlallâh! Bu, kılıcını kuşanıp gelen, Allâh'ın düşmanı Umeyr'dir. dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Bana getirin" buyurdu. Hz. Ömer, kılıcından ve yakasından tutup getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) "Onu bırak, yâ Ömer. Umeyr sen de buraya yaklaş." buyurdu ve "Buraya niçin geldin?" diye sordu. Oğlumu kurtarmaya geldim, dedi. "Peki, kılıcın ne işi var?" diye sordu. Böyle kılıç olmaz olsun, Bedir'de bir işe yaramadı zaten, dedi. "Doğru söyle! Niçin geldin?" deyince "Oğlumu kurtarmaktan başka bir maksadım yok" dedi. Resûlullâh (s.a.v.), "Safvan ile Hıcirde ne anlaşma yaptınız?" diye sordu. "Bir anlaşma yapmadık", dedi. Resûlullâh (s.a.v.) "Sen beni öldürecektin, Safvan da senin borcuna ve çoluk çocuğuna kefil olacaktı." buyurdu ve aralarındaki bütün konuştuklarını söyledi.Umeyr, kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldu ve "Vallâhi yâ Resûlallâh! Bunları Safvan'dan başka hiç kimse bilmiyordu. Muhakkak ki sana bunları Allâhü Teâlâ bildirdi." dedi ve hidayet nasib ettiği için Allâhü Teâlâ'ya hamd etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Kardeşinize dinini ve Kur'ân-ı Kerîm okumayı öğretiniz ve esirlerini salıveriniz." buyurdu. Umeyr (r.a.) daha sonra Mekke'ye döndü, insanları İslam'a davet etti ve birçok kişinin hidayetine vesile olduktan sonra Medine'ye hicret etti. (RadıyAllahu anh)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Allâhü Teâlâ buyurdu:
"...Şüphe yok ki namaz mü'minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır."
(Nisâ Sûresi, âyet 103)




17
Mart Pazartesi 2014

Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 04 Mart 1430

Erdel'in Fethi (1442)


Kulun ilk Hesaba Çekileceği Şey Namazıdır

Beş vakit namazın fazilet ve ehemmiyetinin beyan edildiği hadîs-i şerîflerden:

•    "Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Allâhü Teâlâ'nın bu ümmete (imandan sonra) ilk farz kıldığı şey de namazdır."

•     "Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe beş vakit namaz, aralarında geçen (küçük) günahlara keffâret olur."

•   "Kıyâmet günü kulun ilk hesaba çekileceği şey, beş vakit namazıdır. Eğer o kulun namazını tam yaptığı görülürse namazı tam olarak yazılır. Eğer namazından bir şeyi eksik yapmışsa Allâhü Teâlâ meleklerine şöyle buyurur:

'Bu kulumun kıldığı nafile namaz görebiliyor musunuz? Farzlardan zayi ettiği şeyleri nafile namazlarıyla tamamlayın.' Sonra da (oruç, zekat, hac gibi) diğer amelleri bu şekilde (eksikleri varsa nafileleriyle tamamlanarak) hesaba çekilir."


Hz. Bâkibillâh'ın Mübarek Hallerinden

Silsile-i Saadat'ın 22. halkası olan Muhammed Bâkîbillah Hazretleri çok büyük hallere ve derecelere sahip olmasına rağmen çok mütevâzı idi. Ancak zarûret miktarı konuşur, îzâh edilmesi istenen mevzuları açık bir şekilde beyân ederdi. Müritlerinin kendisine tâzim göstermelerini istemez, kendisini onlardan biri olarak görür, her hâlükârda onlarla müsâvî olarak hareket etmeyi sever, daima hallerini gizler, noksanlarını görür ve iyi niyet edemediğini düşünürdü.

Sual sorulunca kısa cevaplar verirdi. Bununla beraber, bu büyükler yolunda karşılaşılan derin manaların anlaşılması için sorulan sualleri, sual edenin tamamen anlayabileceği şekilde, çok açık olarak îzâh ederdi. Belki yanlış anlar ve yanlış yola gider düşüncesiyle, bu hususta çok müşfik davranırdı.

Beyit:

Kelamın fizza ise sükût eyle olsun zeheb

Kemal ehli kemâlâtı sükût ile buldu hep. (Lâ edri)

Fizza: Gümüş. Zeheb: Altın



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ertuğrul Tayyaresi
« Yanıtla #1197 : 30 Mart 2014, 22:27:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
"İnsanın hatalarının birçoğu dilindendir."
(Hadîs-i Şerîf, el-Mu 'cemü 'l-Kebîr)




18
Mart Salı 2014

Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 05 Mart 1430

Çanakkale Deniz Zaferi (1915)


Ertuğrul Tayyaresi

Çanakkale cephesinde tayyare (uçak) sıkıntısı son haddini bulmuştu. Harbiye Nezareti Edremit topraklarına düşüp iki parça olan Ertuğrul tayyaresini gemiyle İstanbul'a getirtti, Yeşilköy'deki fabrikada tamir ettirdi ve 23 yaşındaki pilot Mülâzım-ı Evvel (Teğmen) Cemal Efendi ile Çanakkale Cephesi'ne yolladı.

7 Mart 1915 sabahıydı. Cemal Efendi mutad keşif uçuşlarından birine çıkmıştı. Dikkatle boğazı taradı, fakat Türk mayınlarından iz göremedi. 1000 metre yüksekten uçuyordu. Bu yüksekten uçan bir pilot 8 metre derinliğe yerleştirilmiş mayınları pekâlâ görebilirdi. Cemal Efendi'nin daha aşağı inmesi gerekiyordu. Fakat bu intihar demekti. Çünkü bir düşman mermisinin Ertuğrul'u düşürmesi işten bile değildi. Cemal Efendi cesaretini topladı ve 400 metreden mayınlara baktı. Yanılmamıştı, düşman bir gece önce boğazdaki bütün mayınları tek tek toplamış ve bu Türk keşif kollarının dikkatinden kaçmıştı.

Bu hareket düşmanın yakın bir zamanda boğaza harekât hazırlığı içinde olduğunu gösteriyordu. Cemal Efendi derhal Çanakkale Müstahkem Mevkii Kumandanı Cevad (Çobanlı) Paşa'nın huzuruna çıkıp rapor verdi.

7/8 Mart gecesi Nusret Mayın Gemisi, Boğaz'ı yeniden mayınladı. Düşman keşif tayyareleri mayınları fark edemedi. 18 Mart sabahı mayınlar, üzerine düşen vazifeyi yapmaya başladı. Gün sonunda Yenilmez Armada saf dışı oldu. Türk tarafının kaybı ise 25 şehit ve 61 yaralıdan ibaretti. İtilaf Devletleri'nin birleşik donanması, tarihinin en büyük mağlubiyetini tatmıştı.

Cevad Paşa göğsündeki liyakat madalyasını çıkardı ve pilot Mülâzım-ı Evvel (Teğmen) Cemal Efendi'ye taktı. Müşir Liman Von Sanders'in yazılı emriyle kendisine kırmızı şeritli madalyanın yanında 5. rütbeden bir Mecidî nişanı verildi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kitaplara iman: Yüz Sahife ve Dört Kitâb
« Yanıtla #1198 : 30 Mart 2014, 22:31:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okursa onun karşılığını Allâh'dan istesin. Muhakkak yakında öyle topluluklar gelecek ki, Kur'ân-ı Kerîm okuyacaklar ve onun karşılığını insanlardan isteyecekler."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




19
Mart Çarşamba 2014

Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 06 Mart 1430

Meclis-i Mebusan'ın Açılması ve Kanun-ı Esâsî'nin İlanı (1877)


Kitaplara iman: Yüz Sahife ve Dört Kitâb

Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri yarattı ve dünya ve âhiret saadetini bildirmesi için onlara peygamberler gönderdi. Peygamberlere, Cebrâil aleyhisselâm ile emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Peygamberler de bu emirleri, Cebrâil aleyhisselâmın getirdiği gibi, ümmetlerine bildirdi.

Allâhü Teâlâ, yüz sahîfe ve dört büyük kitâb indirmiştir:

On sahîfe Âdem aleyhisselâma; elli sahîfe Şît aleyhisselâma, otuz sahîfe İdrîs aleyhisselâma, on sahîfe İbrâhîm aleyhisselâma gelmiştir.

Dört kitâbdan, Tevrât-ı şerif, Mûsa aleyhisselâma, Zebûr-i şerif, Dâvûd aleyhisselâma, İncil-i şerif, Isâ aleyhisselâma; Kur'ân-ı Kerîm, son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize inmiştir.

Mûsâ aleyhisselâmın dîni, Isâ aleyhisselâm zamanına kadar devam etti. Isâ aleyhisselâm gelince, Mûsâ aleyhisselâmın dînine uymak caiz olmayıp, Muhammed aleyhisselâmın dîni gelinceye kadar, Isâ aleyhisselâmın dînine uymak lâzım oldu. Fakat İsrâîloğullarının çoğu, Isâ aleyhisselâma îmân etmedi.

Isâ aleyhisselâma imân edenlere Nasârâ (Hıristiyan) denildi. Isâ aleyhisselâma îmân etmeyip de, küfürde, dalâlette kalanlara Yahûdî denildi. İşte Yahûdîlik ile Hıristiyanlık böylece ayrıldı.

Hâlbuki iki cihanın seyyidi, insanların ve cinnin hepsinin peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz, bütün âlemlere Peygamber olarak gönderildi ve getirdiği İslâm Dîni, bütün dinleri neshetti, hükmünü kaldırdı. Bu dinin hükmü kıyamete kadar süreceğinden, dünyânın hiçbir yerinde onun dîninden başka bir dinde bulunmak câiz değildir. Ondan sonra, hiç peygamber gelmeyecektir.

Biz, çok şükür, onun ümmetiyiz. Dînimiz, İslâm dînidir. Peygamberlerin aleyhimüsselâm hepsine inanırız. Hepsi Allâhü Teâlâ tarafından gönderilmiş peygamberlerdir. Fakat Kur'ân-ı Kerîm nazil olunca, başka dinler nesh edildi; hükümleri kaldırıldı. Onun için, hiçbirine uymak caiz değildir. (A. Cevdet Paşa, Malumat-ı Nâfia)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı
« Yanıtla #1199 : 30 Mart 2014, 22:36:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Her nerede bulunursan bulun Allâhü Teâlâ'dan kork. İşlediğin bir günahın arkasından hemen güzel bir amel işle ki o günahı silsin. İnsanlara da güzel ahlâkla muamele et."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




20
Mart Perşembe 2014

Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1435 - Rûmî: 07 Mart 1430

En Büyük İstiğfar: Tesbih Namazı

Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs'a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır:

"Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve âşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun. Dört rek'at namazı kılarsın... Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl."

Tesbîh namazı 4 rek'attir. Bu namazda 300 defa şu tesbih okunur:

"Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm."


Bu tesbih, namaz içinde şu kadar okunur:

15 kere, Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce),

10 kere, zamm-ı sûreden sonra,

10 kere, rükûda, (tesbihlerden sonra)

10 kere, rükûdan kalkınca ayakta (kavmede),

10 kere, birinci secdede, (tesbihlerden sonra)

10 kere, iki secde arasındaki oturuşta (celsede),

10 kere, ikinci secdede. (tesbihlerden sonra)

Birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir.

İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur.

Üçüncü ve dördüncü rek'atler de böyle kılınır. Birinci kâdede (oturuşta) tahiyyattan sonra salli ve bârik, üçüncü rek'ate kalkınca önce sübhâneke okunur.

Tesbih namazı, kılınması teşvik edilmiş bir namazdır. Bunu alışkanlık hâline getirmek müstehaptır. Kılmasını bilmeyenlerin istifâde etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir.