Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063941 defa)

0 Üye ve 219 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İbadetler Allah İçin Yapılmalıdır | Sultan Üçüncü Mehmed Han
« Yanıtla #1110 : 21 Aralık 2013, 03:09:08 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa müsafirine ikramda bulunsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




21
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 18 Safer 1435 - Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)


İbadetler Allah İçin Yapılmalıdır

Ebû Ümâme el-Bâhilî (r.a.) rivâyet ediyor:

Bir adam Resûlullah’a (s.a.v.) geldi ve ‘Para ve şöhret elde etmek için harbe katılan kimse hakkında ne buyurursunuz, onun elde edeceği nedir? diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“O hiçbir şey elde edemez” buyurdular.

Adam bu suali Resûlullah’a (s.a.v.) üç defa sordu. Her defasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “O hiçbir şey elde edemez” buyurdular.

Sonra Peygamber Efendimiz (s.v.a.) buyurdular ki:
“Allâhü Teâlâ sadece kendi rızâsı için ve karşılığı sadece kendisinden beklenilerek yapılan ibadetleri kabul eder.”


Sultan Üçüncü Mehmed Han

Sultan Üçüncü Mehmed Osmanlı padişahlarının on üçüncüsü ve şehzâdeğinde valilik yapan padişahların sonuncusudur. Ordusunun başında bizzat Eğri seferine gitmiş ve Haçova zaferini kazanmıştır. Meşhûr Kanije müdâfaası onun zamanında olmuştur.

Üçüncü Mehmed, halîm, selîm, cömert ve vakûr idi. Bilhassa beş vakit namazda cemâate devam etmeye itina ederdi. Hazret-i Peygamberin mübârek ismi anıldıkça ayağa kalkacak kadar mütedeyyindi. Bütün Osmanlı şehzâdeleri gibi zamanının en büyük âlimler ve şâirlerinden çok kuvvetli bir tahsil ve terbiye görmüştü ve bilhassa edebî kültürü çok genişti. Şiirde Adlî mahlasını kullanırdı. Şu mısralar ona aittir:

Yokdurur zulme rızâmuz adle biz mâillerüz

Gözlerüz Hakkun rızâsın, emrine kâillerüz

Arifüz âyîne-i âlem-nümâdur gönlümüz

Rûzgârun cünbüşünden sanmayun gâfillerüz

Pûte-i aşk içre Adlî kâl idelden kalbimüz

Gıll u gışdan hâlîyüz, âlemde sâfî-dillerüz.

Hakkın rızasını gözler, emriyle hükmederiz. Gönlümüz alemin görüldüğü bir aynadır, rüzgarın esmesinden dahi gafil değiliz, kalbimiz kâlü belâdan beri gıllü gışdan sâfîdir.






Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Evden Çıkarken ve Sokakta Yürürken | Bu Dünyaya Gelen Gider
« Yanıtla #1111 : 22 Aralık 2013, 01:32:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




22
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 19 Safer 1435 - Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)


Evden Çıkarken ve Sokakta Yürürken

Evden çıkarken: “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.” demelidir.

Evden çıkarken, zilletten, dalâlete düşmekten, zulüm ve haksızlık etmekten ve cehaletten Allâhü Teâlâ’ya sığınır.

Evden çıkarken ve eve dönerken Ayetü’l-kürsîyi okur.

Başı önüne eğik bir halde, yukarıdan aşağıya iner gibi süratle yürür. Çünkü bu yürüyüş, kibirden uzaktır. Salına salına ve böbürlenerek yürümez. Çünkü bunlar, kibir alâmetidir.

İki kadın arasında yürümez. Müslümanlara eziyet veren şeyleri, yoldan kaldırır. Çünkü eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmanın sevabı çoktur.

Yüksek binaların altından geçerken süratli yürür. Zîra böyle yerler tehlikeli olabilir.

Çarşı ve pazarlarda gözünü haram ve çirkin şeylerden sakınır, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırır, selâm verenin selâmını alır, yardım isteyen mazlumlara yardım eder, yolunu kaybedene yol gösterir, bir şey bulursa, “Bir şey kaybedeni duyarsanız bana gelsin.” diye seslenip sahibini bulmaya çalışır.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Bu Dünyaya Gelen Gider

Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse

Dahi yevm-i kıyâmette ider emvat-ı ba’s Allah.

Verirler defter-i âmâlini her âdemin anda

Kiminin sağ eline, kimine soldan maâzAllah.

Kitabıyla hesabı var Hüdâ’nın rûz-ı mahşerde

Sorarlar herkesin ef’âl u akvalin bi-emrillah.

Kebâirle sağâir ehline ol gün şefaatler

Ederler enbiyâ ve ehl-i ilm u evliyâullâh.

Girecek cennete mü’minler anda çok bulup nimet

Görürler şüphesiz anda niteliksiz cemâlullâh.

                                   (Erzurumlu İbrahim Hakkı)





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Enderûn Adabı
« Yanıtla #1112 : 24 Aralık 2013, 02:11:04 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler de insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




23
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 20 Safer 1435 - Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1429

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)


Enderûn Adabı

Osmanlı Devletinde İdârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde tenbih edilen adaba uygun olmayan bazı hal ve hareketler:

• Büyüklerin huzurunda, topluluk içinde burnunu, kulağını veya dişlerini temizlemek,
• Soğan, sarımsak, pastırma gibi yiyeceklere çok fazla rağbet etmek,
• Büyüklerden ve ihtiyarlardan evvel yemeğe başlamak ve yemeği, etrafındakileri nefret ettirecek şekilde yemek; gözü başkalarının yemeğinde olmak; elini sofraya silkmek ve ekmek kırıntılarını döküp dağıtmak; yemek esnasında geğirmek ve yemekten sonra elini ve ağzını layıkıyla temizlememek,
• Arkadaşlarının yanında kaşınmak ve silkinmek, çamaşırlarını geç değiştirmek ve üstünü başını kirletmek; elbiselerini güzelce kullanmayıp kırışık, buruşuk, yırtık ve perişan bir halde giyinmek.
• Kadınlara mahsus renk ve şekilde elbiseler giymek,
• Uluorta tırnaklarını kesmek, (Perşembe veya Cuma günlerinde ve tenha bir mahalde keser),
• Bu âlemin faniliğini unutup gurur ve kibre kapılmak,
• İftira, yalan ve mübalağalı söz söylemek,
• Laubali ve edebe aykırı hareket etmek,
• Birbiriyle sohbet esnasında kötü ve fena sözler sarf etmek; edepsiz bir lisan ile arkadaş yahut hizmetçiyi veya her kim olursa olsun hiç icap etmediği halde azarlayarak onu hakir ve zelil görmek,
• Düşünmeden ağzına geleni söylemek ve sert muamelede bulunmak,
• Vefasızlık, dikkatsizlik, hak bilmezlik, kabalık, insaniyetsizlik, cimrilik, münafıklık ve hasetçilik etmek,

Bunlar adaba uygun değildir.

• Abdest, yemek ve ayak havlularını her gün,  olmazsa iki günde bir mutlaka değiştirmeli.
• Memuriyete nail olunursa, ihtiyaç sahiplerine elden gelen yardımı yapmakta kusur etmemelidir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Enderûn Adabı
« Yanıtla #1113 : 24 Aralık 2013, 02:14:07 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Evlerinizde Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyunuz. Zira içinde Kur’ân-ı Kerîm okunmayan evin hayrı az, şerri çok olur ve içindekilere de rızık darlığı olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)




24
Aralık Salı 2013

Hicrî: 21 Safer 1435 - Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)


Enderûn Adabı

Osmanlı devletinde idârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde âdaba uygun olmadığı tenbih edilen bazı esaslar;

• Sakat ve hastalıklı olanlarla alay etmek,
• Halkı boş yere meşgul etmek,
• Herkesi kendine baktırmak için kahkaha ile gülmek,
• Tavırlarıyla, hal ve hareketiyle ve diliyle akranlarını küçük görmek,
• Arkadaşının ihtiyacı olan bir şeyi verebilmesi mümkün iken vermemek ve izinsiz olarak birisinin velev ki bir çöpünü almak,
• Arkadaşının elde edeceğini düşündüğü rızka, refaha ve sair nimetlere bizzat veya vasıta ile gizli veya aşikâr mâni olmak,
• İşlerinde ihmalkârâne davranmak,
• Arkadaşına ait elbise ve benzeri eşyalara hırsla göz dikmek ve haset etmek,
• Hocalarına, yaşlılara ve ilim erbabına saygısızlık etmek, haysiyet ve insaniyet dairesi dışında atıp-tutmak,
• Kibirlenmek, itibar elde etmek için sahip olmadığı sıfatları kendine mal edip halkı aldatmaya çalışmak,
• İnsanlık vakar ve ağırbaşlılığına hiç yakışmayacak şekilde yüzsuyu dökmeye tenezzül etmek,
• Maddi imkânı olmadığı halde zenginmiş ve refah içindeymiş gibi görünmek için borçlanıp insanları dolandırmak,
• Tam olarak bilmediği bir hususta münakaşaya girmek,
• Fikrini isbat için inadında ısrar ederek etrafındakileri bıktırıp usandırmak,
• İnatçı bir şahsı yumuşaklıkla ikna etmeye çalışmak yerine kaba saba davranarak işi çekişme ve kavgaya vardırmak,
• Şunun bunun yürüyüşünü taklit ederek insanları hakir görmek…

Bunlar adaba uygun değildir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Îsâ Aleyhisselam
« Yanıtla #1114 : 25 Aralık 2013, 01:01:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Doğru olunuz. Çünkü doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




25
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 22 Safer 1435 - Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1429

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)


Hz. Îsâ Aleyhisselam

Hz. Îsâ (a.s.), Hz. Meryem’in oğludur. Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’i anasız babasız yarattı. Hz. Îsâ’yı ise babasız yarattı. Yahudiler kötü zanna düşerek Hazret-i Meryem’i cezalandırmak istediler. Fakat Hazret-i Îsâ, daha beşikte iken Allâhü Teâlâ’nın kudretiyle söze başladı; “Ben Allâh’ın kuluyum, bana kitap verdi, bana peygamberlik verdi, beni her nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı” dedi. Bu mûcizeyi gören Yahudiler Hz. Meryem’den el çektiler.

Hz. Îsâ (a.s.) Beyt-i Makdis’e birkaç mil mesafede bulunan Beyt-i Lahm köyünde doğmuştur.

Hz. Meryem kocaya varmamış, melekler kadar nezih ve iffetli bir halde yaşarken sırf ilâhî kudret ile Hz. Îsâ’ya gebe kalmıştı. Kur’ân-ı Kerîm bunu açıkca beyân buyurmaktadır. Bütün müslümanlar buna şüphesiz inanmaktadır. Hz. Âdem'in (a.s.) babasız ve anasız olarak yaratılmış olduğunu bilenler, artık Hz. Îsâ'nın babasız yaratılışını asla inkâr edemezler.

Hz. Îsâ aleyhisselâm otuz yaşına girince Allâhü Teâlâ kendisine peygamberlik vermiş ve İncil-i Şerîf kitabını indirmiştir. Hz. Îsâ Yahudileri irşada çalışmış, kendilerine güzel öğütler vermiş, büyük büyük mucizeler göstermişti; fakat, kendisine pek az kimse iman etmiştir ki, onlara havârî denilir, on iki zât idiler.

Hz. Îsâ (a.s.) bir müddet vâlidesiyle beraber Ürdün’e tâbi Nâsıra’da ikâmet etmiştir. Bu yüzden kendisine tâbi olanlara Nasarâ, dinlerine de Nasrâniyet denilmiştir.

Yahudiler Hz. İsa’nın hayatına kasdettiler, ona benzettikleri bir şahsı tutup Kudüs-i Şerîf’te darağacına astılar. Îsâ aleyhisselâm ise Hak Teâlâ’nın emri ve kudretiyle göğe kaldırıldı, melekiyyet kisvesine büründü. Kendisine Rûhullah denir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haccın Adabından | Hz. Havvâ'nın Mehri
« Yanıtla #1115 : 25 Aralık 2013, 23:50:23 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bana, diğer peygamberlere verilmeyen dört şey verildi: Bana yeryüzünün anahtarları verildi, Ahmed diye isimlendirildim, toprak bana temiz(ve temizleyici) kılındı, ümmetim de ümmetlerin en hayırlısı kılındı.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




26
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 23 Safer 1435 - Rûmî: 13 Kânûn-ı Evvel 1429

Milletlerarası Takvim ve Saatin Kabulü (1925) • Rusların Afganistan'ı İşgali (1979)


Haccın Adabından

Hac yolculuğunda bulunacak zatların riayet edecekleri bir kısım adap vardır. Başlıcaları şunlardır:

• Tam helâl bir mal ile hac etmelidir. Çünkü helâl olmayan bir mal ile hac edilmesi haramdır.
• Yola çıkmadan evvel kul borçları var ise ödenmelidir.
• Günahlardan tevbe etmeli, kazaya kalmış ibadetler var ise kaza edilmelidir.
• Riyadan, öğünüp böbürlenmekten, zînet ve ihtişamdan sakınmalı mütevazî bir vaziyet almalıdır.
• Hac yolculuğu hakkında münasip zatlar ile müşaverede bulunmalıdır.
• Kimler ile arkadaş olacağına, hangi yoldan veya hangi vasıtalar ile yolculuk yapacağına dair istihare yapmalıdır.
• İcabında kendisini irşat edecek, kendisine yardım edecek, sabır ve sebat tavsiyesinde bulunacak salih bir arkadaş edinmelidir.
• Yolda arkadaşları ile vesair yolcular ile çekişmekten, dövüşmekten sakınmalıdır.
• Düşmanları var ise haklarında af ile müsâmaha ile muamele yapmaya çalışmalıdır.
• Aile efradı ile dostları ile veda etmeli onların duâlarını dilemeli, bunun için ziyaretlerine gitmelidir. Onlar da kendisini hacdan gelirken karşılamalıdır ki, bu da sünnettir.
• Hacca giderken ve hacdan dönüp gelince evinde iki rek'at namaz kılıp dua etmelidir.


Hz. Havvâ'nın Mehri

Hz. Âdem (a.s.) Havvâ vâlidemizle evlenmek istediği zaman Havvâ vâlidemiz mehir istedi.

Hz. Âdem; “Yâ Rabbi! (Mehir olarak) ne vereceğim?” diye ilticada bulundu.

Allâhü Teâlâ; “(Mehir olarak) Benim habîbim Muhammed Mustafa’ya yirmi defa salevat oku!” buyurdu.

Hz. Âdem de Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yirmi defa salevat okudu. (Salevâtullâhi aleyhim ecmaîn.) 



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a) | Kıt'a:
« Yanıtla #1116 : 27 Aralık 2013, 02:24:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bir mü’min kardeşini, sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber Efendimiz’le yaşamış gibi olur. Eğer bir mü’min, kardeşini incitirse, Allâhü Teâlâ onun o günkü ibâdetlerini kabûl etmez.”
(Câfer-i Sâdık (r.a.), Tezkiratu’l-Evliyâ)




27
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 24 Safer 1435 - Rûmî: 14 Kânûn-ı Evvel 1429

Ayasofya'nın İnşası (537)


İmam Ca'fer-i Sâdık (r.a)

Silsile-i Sâdât’ın dördüncü halkası olan Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, 8 Ramazan-ı Şerif 80 (M. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere’de dünyaya geldi.

Ehl-i Beyt’in büyüklerinden olan Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, sözlerindeki sadakatinden dolayı ‘sâdık’ lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebû İsmâîl’dir.

Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinin baba cihetinden nesebi Hz. Ali’ye ulaşır. Şöyle ki babası Muhammed Bâkır, onun babası Ali Zeynelâbidîn, onun babası Hz. Hüseyin ve onun babası da Emîru’l-müminîn Hz. Ali’dir. (RadıyAllahu anhüm.)

Annesi Ümmü Ferve cihetinden de nesebi Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) ulaşır. Şöyle ki annesinin babası ve Silsile-i Sâdât’ın üçüncü halkası Kâsım bin Muhammed, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) torunudur.

Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, tâbiînden olup sahâbeden Enes b. Mâlik ve Sehl b. Sa’d’ı (r.anhüm) görmüştür. Hadis âlimleri onun sika (güvenilir) olduğunda ittifak ettiler. Ca’fer-i Sâdık Hazretleri dedesi Kâsım b. Muhammed (r.a.), babası Muhammed Bâkır ve birçok kişiden hadis rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur. Ondan, rivâyet edenler arasında İmâm-ı A’zam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte müellifleri, onun naklettiği hadisleri kitaplarına almışlardır. İmâm-ı Buhârî Hazretleri, Ca’fer-i Sâdık Hazretleri’nin rivâyetlerine, el-Edebü’l-müfred ve Sahîh’i haricinde diğer kitaplarında yer vermiştir.

İmâm-ı A’zam Hazretlerinin Ca’fer-i Sâdık (k.s.) Hazretlerine intisab edip “İki sene olmasaydı Nu’man helâk olurdu.” buyurdukları meşhurdur.


Kıt'a:

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni. (Hacı Bayram Velî)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmam Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Buyurdurlar
« Yanıtla #1117 : 28 Aralık 2013, 00:47:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Yapılan iyilik ancak şu üç şeyle tamam olur:
İyilikte acele etmekle, yaptığı iyiliği küçük görmekle ve onu gizlemekle.
(Cafer-i Sâdık (r.a.) Hilyetü’l-Evliyâ)




28
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 25 Safer 1435 - Rûmî: 15 Kânûn-ı Evvel 1429

İskenderun Demirçelik Fabrikası'nın Açılışı (1975) • İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolu'nun Açılışı (1984)


İmam Ca'fer-i Sâdık Hazretleri Buyurdurlar

İmâm Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinin oğlu Mûsâ Kâzım’a nasîhatları:

“Oğlum! Kim kendisine verilen rızka razı olursa zengin olur.

Gözü başkasının malında olan kimse fakir olarak ölür.

Kendi kusurlarını küçük gören kimse başkasının kusurlarını büyük görür.

Başkasının kusurlarını küçük gören kimse, kendi kusurlarını büyük görmüş olur.

Oğlum! Başkasının kusurlarını ortaya çıkaranın, evindeki gizli şeyleri ortaya çıkar.

Düşmanlık kılıcını çeken onunla öldürülür.

Kim kardeşi için kuyu kazarsa, o kuyuya kendisi düşer.

Ahmaklarla beraber olan hakir olur, âlimlerle beraber olan vakarlı olur.

Kötü yerlere giden töhmet altında kalır.

Oğlum! Başkalarını hakir görmekten sakın. Yoksa onlar da seni hakir görürler.

Seni alakadar etmeyen işlere karışma, yoksa zelil olursun.

Oğlum! Lehine de aleyhine de olsa doğruyu söyle. Yoksa insanlar arasında itibarın zedelenir.

Oğlum! Allâhü Teâlâ’nın kitabını oku, selâmını yay, iyiliği emret, kötülükten nehyet, seninle irtibatı kesenle irtibatını kesme, sana küsenle önce sen konuş, isteyene ver. Koğuculuktan sakın. Zira laf taşımak, kalblere kin ve nefret tohumu saçar, başkalarının ayıplarını araştırmaya götürür. Başkalarının ayıplarını araştıran, onların hedefi olur.”

• Takvâdan daha faziletli azık, sükût etmekten daha güzel bir şey, cehâletten daha zararlı bir düşman, yalandan daha büyük bir hastalık yoktur.(hılye)
• Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz; çok veriniz, az yeyiniz.





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İnsanların En Üstünleri
« Yanıtla #1118 : 29 Aralık 2013, 23:44:36 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Dört kişi vardır ki, onların sevgisi münafığın kalbinde toplanmaz ve onları ancak mü’min sever. Bunlar Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’dir.” (R. Anhüm)
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Tarih-i Dımaşk)




29
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 26 Safer 1435 - Rûmî: 16 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan İkinci Mustafa Han'ın Vefatı (1703) • Çerkez Ethem Hadisesi (1921)


İnsanların En Üstünleri

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü Hz. Ebûbekr-i Sıddîk radıyallâhü anhdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Vallâhi güneş peygamberlerden sonra Ebûbekir’den daha üstün bir kimse üzerine doğup batmamıştır” buyurdular. Hz. Ebûbekir’den sonra insanların en üstünü sırası ile: Ömer bin Hattâb, Osmân bin Affân, Ali bin Ebî Tâlib, Talha bin Ubeydullah, Resûlullâh’ın amcazadesi Zübeyr bin Avvâm, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrâh radıyallâhü anhümdür. Bunlara Aşere-i Mübeşşere denir ki cennetle müjdelenen on zât demektir.

Aşere-i mübeşşereden sonra insanların üstünü Bedir’de bulunan Ashâb, sonra Uhud Ashâbı, sonra Hudeybiye’de Bîat-ı Rıdvân’da bulunan Ashâb, sonra diğer Ashâb-ı Kirâm’dır.

Biz Müslümanlar Ashâb-ı Kirâm’ın tamamını ancak hayırla anarız. Aralarında geçen harbler vesair hadiseler hakkında ileri geri konuşamayız. Zira onların hepsi müctehid idi ve bu (aralarında) olanlar ictihâdları sebebiyle idi. Müctehid doğruyu bulduğunda iki sevap, hata ettiğinde bir sevap alır.

Ashâbın hepsinin itikatlarının hak üzere olduğuna inanmak ve onlara hürmet etmek bize vaciptir.

Resûlullâh Efendimizden sonra Hz. Ebûbekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osmân, sonra Hz. Ali’nin hak halîfe olduklarını kabûl ederiz.

Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’i diğer Ashâbdan üstün biliriz. Resûlullâhın iki dâmâdı: Hz. Osmân ve Hz. Ali’yi severiz.

Peygamberler, Aşere-i mübeşşere yani hakkında cennet müjdesi verilmiş bulunanlar hariç hiç kimse hakkında kat’î olarak cennetlik olduğuna hükmetmeyiz.

Kâfir olarak ölenler ve cehennemlik olduğu bildirilmiş olanlardan başka kimseye cehennemlik diye de kat’î hüküm vermeyiz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sayılı Günleri İyi Değerlendirmek Lazımdır
« Yanıtla #1119 : 29 Aralık 2013, 23:48:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Beş şeyden önce beş şeyi ganîmet, (fırsat) bil; ölümünden önce hayatını, hastalığından önce sıhhatini, meşguliyetinden önce boş vaktini, ihtiyarlığından önce gençliğini, fakirliğinden önce zenginliğini (ganimet bil)”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)




30
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 27 Safer 1435 - Rûmî: 17 Kânûn-ı Evvel 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Kudüs'ü Fethi (1517) • Gülhane Askerî Tıp Mektebi Açıldı (1898)


Sayılı Günleri İyi Değerlendirmek Lazımdır

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyor:

“Akıllı kimsenin yapması gereken, hayatının sayılı günlerini Allâhü Teâlâ’nın razı olacağı işlere sarf etmektir. Allâhü Teâlâ kulunun yaptıklarından razı olmazsa bu hayat nasıl bir hayattır?

Allâhü Teâlâ küllî ve cüz’î bütün hallere muttalidir; (her şeyi) görür ve bilir, hâzır ve nâzırdır. Onun için Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmek lazımdır. Şâyet bir kimse, işlediği ayıp ve çirkin şeylere başkalarının muttali olduğunu zannetse, asla ve kat’a çirkin ve ayıp şeyleri yapmaz, başkalarının da bunu görmesini katiyen istemez.

Ne hazindir ki hâzır ve nâzır olduğunu, bütün her şeye muttali olduğunu bildikleri halde insanların birçoğu, Allâhü Teâlâ’dan korkmazlar, üzülmezler ve aldırış etmezler. Bu nasıl bir müslümanlıktır ki onların yanında Allâhü Teâlâ’nın bir kişi kadar bile itibarı yoktur. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerden Allâhü Teâlâ’ya sığınırız.

“Lâ ilâhe illallâh diyerek imanlarınızı yenileyiniz” hadîs-i şerîfi hükmünce her an bu mübârek sözlerle imanı yenilemek lazımdır. Bütün günahlardan Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmek ve ona rücû etmek gerekir. Zira başka vakitte tevbeye fırsat olacağını bilemez. “Sonra yaparım diyenler helâk oldu.” sözü, hadîs-i şerîftir.

Fırsatı ganimet bilmek ve Allâhü Teâlâ’nın râzı olacağı şekilde değerlendirmek lazımdır.

Tevbeye muvaffak olabilmek Allâhü Teâlâ’nın inayetindendir.

Allâhü Teâlâ’dan dâima bu manayı istemek ve şerîatte kadem-i râsih olan âlem-i hakîkat dervişlerinin himmetini taleb etmek, Allâhü Teâlâ’nın inâyeti zâhir olana kadar onların kapılarından meded istemek lazımdır...”  
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/78)


İsimlerimiz:
Erkek: Tayfur, Kız: Tuba




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Merhamet ve Şefkat | Nükte: Dil hatadan kurtulur mu? | Saferü'l Hayr
« Yanıtla #1120 : 31 Aralık 2013, 01:38:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




31
Aralık Salı 2013

Hicrî: 28 Safer 1435 - Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)


Merhamet ve Şefkat

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Cenâb-ı Allâh’ın kulları hakkında merhameti çok iken, kullarından ancak merhamet ve şefkat sahiplerine merhamet eder. Siz de yeryüzündeki zayıflara merhamet ediniz ki semavat ahâlîsi de sizlere merhamet eylesin.” buyurmuşlardır.

Hz. Ömer (r.a.) Şâm taraflarına vâli tâyin etmek için bir adamı dâvet etti. Adam yanında iken küçük bir çocuk oraya geldi. Hz. Ömer (r.a.) o çocuğu tutup, yüzünden öptüklerinde, o adam Hz. Ömer’e: “Ey mü'minlerin emîri! Siz o çocuğu öptünüz değil mi?” dediğinde Hz. Ömer: “Evet, öptüm” buyurdu. O adam:

“Ey mü'minlerin emîri! Benim üç evlâdım vardır; bu zamana kadar hiç birini öpmüş değilim.” dediğinde, Hz. Ömer (r.a.): “Ey adam! Mademki sen evlâdına merhamet ve şefkat etmezmişsin; diğer insanlara da merhamet ve şefkatin olmaz.” buyurarak, o adamı vâli tâyin etmekten vazgeçip: ‘Hükmü altında bulunan zayıflara merhameti olmayan kimse vâlî olmağa lâyık değildir.” buyurdular.

Hz. Ömer (Radıyallâhü anh), Mekke yolundan geçerken, koyunlarını çorak yerde otlatan bir çoban gördü. Ona seslenerek: “Bir otlu yer bulup, koyunlarını orada yay!” Çünkü, “Her bir çoban sürüsünden mes’uldür..” buyurdular.


Nükte: Dil hatadan kurtulur mu?

Bir genç, arap ediblerinden İbn-i Haleveyh'e gelip, “Dilimi yanlışlardan korumak için sizden biraz ders almak istiyorum.” demiş.

İbn Haleveyh: “Biraz mı dedin? A çocuğum! Ben elli senedir çalıştığım halde, hâlâ yanlıştan kurtulamadım. Sen ise biraz ders almakla edib olmak istiyorsun!” demiş.

Saferü'l Hayr

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arazî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır. Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her (meşrû' ve mübâh olan) iş bereketsizdir."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)




01
Ocak Çarşamba 2014

Hicrî: 29 Safer 1435 - Rûmî: 19 Kânûn-ı Evvel 1429

Miladi Takvim Kullanılmaya Başlandı (1926) • İlk Yılbaşı Tatili (1936)


Besmelenin Fazileti

Müslüman, bir işe başlarken besmele çeker ki; "Ben bu işi kendim için değil, Allah nâmına, onun emriyle ve ancak onun için yapıyorum." demiş olur.

Peygamber Efendimiz (sav), 'Bismillâhirrahmânirrahîm' düstûrunu her hayırlı işin anahtarı olarak ihsan etmiş ve bu edeb ve terbiyeyi, bütün ümmetin mühim işleri ve ihtiyaçlarının evvelinde uyacakları bir sünnet-i seniyye kılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

•     "Cebrâil (as.) bana vahiy getirdiğinde ilk indirdiği şey 'Bismillâhirrahmânirrahîm'dir."

•    "Bir vartaya (içinden çıkılması zor bir vaziyete) düştüğünde 'Bismillâhirrahmânirrahîm, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil- aliyyil-azîm' de. Çünkü Allâhü Teâlâ, bundan dolayı o kimseyi -dilerse-her türlü belâdan korur." (Ed-Dürrü 'l-Mensur)

Rebîulevvel Ayı

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) dünyâyı şereşendirdikleri aydır. Bu ayın 12'sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Rebîulevvel ictimâ'ı, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1435 yılı Rebîulevvel ayı ictimâ'ı bu gün (1 Ocak Çarşamba) Türkiye saati ile 13.14'dedir. Ru'yet ise yine bu gün (1 Ocak Çarşamba) Türkiye saati ile 21.57'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Büyük Okyanus'un orta ve kuzey kısmı ile Kuzey Amerika kıtasının kuzeybatı kısmı hariç tamamı ile Orta Amerika ülkeleri.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir. Hilâl'in görüldüğü günü takip eden 2 Ocak Perşembe günü de Rebîulevvel ayının 1'i olmaktadır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kim amelinde ve itikadında ihlaslı olduğu halde Lâ ilâhe illAllah Muhammedun Resûlullah; yani; Allâh'tan başka ilah yoktur, Muhammed Resûlullah'tır; Allâhü Teâlâ'nın peygamberi'dir' derse cennete girer."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




02
Ocak Perşembe 2014

Hicrî: 1 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 20 Kânûn-ı Evvel 1429

Kânûnî'nin Rodos'u Fethi (1523) • İnsandan İnsana İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1961)


Dinin Temeli: Kelime-i Şehâdet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Kıyâmet günü ümmetimden bir kişi bütün mahşer halkının duyacağı yüksek bir sesle çağrılır ve doksan dokuz sicil (yani büyük defter) açılır. Her bir defter gözün görebildiği yer kadar geniş ve uzundur. Allâhü Teâlâ ona

"Bu defterlerde bulunan (günahlardan) bir şeyi inkâr eder misin?" diye sorar. Kul,  der.

"Kirâmen Kâtibîn meleklerim sana zulmettiler mi?" diye sorar. Kul, 'Hayır, yâ Rabbi,' der.

Allâhü Teâlâ yine, "Bu günahlara karşılık olacak bir sevabın var mı?" diye sorar. Kul, korkar ve "Hayır" der. Allâhü Teâlâ: "Muhakkak senin, bizim nezdimizde büyük bir sevabın vardır ve bu gün sana asla zulüm edilmeyecektir," buyurur. "Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" (kelime-i şehadeti) yazan bir kâğıt çıkarılır. Kul:

'Yâ Rabbi, bu doksan dokuz defterin yanında bu kâğıdın ne kıymeti olur?' deyince

'Hayır. Bugün sana zulüm olunmayacaktır.' buyurulur. Sonra doksan dokuz defter terâzinin bir kefesine, üzerinde kelime-i şehâdet yazan kâğıt diğer kefeye konur. Günahların yazılı olduğu defterler hafif, kelime-i şehâdetin yazılı olduğu kâğıt ağır gelir." (Sünen-i îbn-i Mâce)


Rabbim Allah (c.c.), Nebim Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Hudâ Rabb'im, nebîm hakkâ Muhammed'dir Resûlullâh;1
Hem İslâm Dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullâh.2
Akâid içre Ehl-i Sünnet oldu mezhebim hakkâ,3
Amelde Bû Hanîfe mezhebidir mezhebim vallâh.4


1) Rabb'im Allâhü Teâlâ, Peygamberim Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.),
2) Dinim îslâm Dini, Kitabım Kur 'ân-ı Kerîm 'dir,
3) Îtikadda mezhebim Ehl-i Sünnet vel Cemaat:,
4) Amelde mezhebim Hanefî mezhebidir.


(Erzurumlu îbrahim Hakkı Hazretlerinin ehl-i sünnet itikadını manzum olarak yazdığı "Huda Rabbim" kasidesinden...)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at
« Yanıtla #1123 : 04 Ocak 2014, 03:14:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ümmetim dalâlet üzerine toplanmaz. İslam cemaati Allâhü Teâlâ'nın muhafazasındadır. Kim İslam cemaatinden ayrılırsa cehenneme ayrılmış olur."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




03
Ocak Cuma 2014

Hicrî: 2 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 21 Kânûn-ı Evvel 1429

Mekke'nin Fethi (630) • Mersin'in Kurtuluşu (1922)


Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at

Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselam yirmi üç sene İslam dinini tebliğ edip yaydılar. Hicretin on birinci senesinde, âhireti teşrif buyurdular. Sonra, Ebû Bekr-i Sıddîk radıyAllahü anh halîfe oldu ve Hulefâ-i Râşidîn devri başladı.

Hulefâ-i Râşidîn devri, otuz senedir. Bu otuz sene Peygamberimiz aleyhisselâm zamanı gibi güzel geçti. Bu dört halifeden sonra, Müslümanlar arasında, bid'atler ve yanlış yollar meydana çıkarak, nice kimseler doğru yoldan ayrıldı. Yalnız, Ashâb-ı Kirâmın izinde gidenler kurtuldu ki, bunlara "Ehl-i sünnet vel-cemâ'at" denir. Doğru yol, yalnız budur. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yol Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kiram'ın gittiği doğru yoldur. Ehl-i sünnetin amelde dört mezhebi vardır:

Birincisi, Hanefi mezhebi olup, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh mezhebidir.

İkincisi, Mâliki mezhebi olup, İmâm Mâlik bin Enes rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Üçüncüsü, Şâfi'î mezhebi olup, İmâm Muhammed bin İdrîs Şâfi'î rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Dördüncüsü Hanbelî mezhebi olup, Ahmed bin Hanbel rahmetullahi aleyh mezhebidir.

Bu dört mezheb, i'tikâdca, birbirinden ayrı değildir. Hepsi Ehl-i sünnet mezhebinde olup, inançları, dinlerinin temeli birdir.

Ehli sünnetin amelde en büyük imamı; İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe rahmetullahi aleyh fıkıh bilgilerini topladığı gibi Resûlullah'ın sallAllahü aleyhi ve sellem ve Ashâb-ı Kiram'ın (radıyAllahu anhüm) bildirdiği i'tikâd, îmân bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Hz. İmâm-ı A'zam'ın talebesi İmâm Muhammed'in talebelerinden Ebû Bekr Cürcânî ve onun talebelerinden Ebû Nasr İyâd ve onun talebesi Ebû Mansûr Mâtürîdî Hz.'leri İmâm-ı A'zam'dan gelen kelâm bilgilerini kitaplara yazdı.

İmam Mâturîdî ile Ebu'l-Hasen Eş'arî Hazretleri, Ehl-i Sünnetin i'tikâdda mezheb imamlarıdır. Resûlullah sallAllahü aleyhi ve sellemin medih buyurduğu İslâm âlimleri ve binlerce evliyanın hepsi bildiriyor ki, Cehennemden kurtulacağı müjdelenen tek fırka, Ehl­i sünnet vel-cemâ'attir. (A. Cevdet Paşa, Malumat-ı Nafia)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kabirde Kimlere Suâl Sorulmaz
« Yanıtla #1124 : 04 Ocak 2014, 03:17:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Müslüman bir kul, kabirde suâl olunduğu zaman Allâhü Teâlâ'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet eder."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




04
Ocak Cumartesi 2014

Hicrî: 3 Rebîulevvel 1435 - Rûmî: 22 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultanahmed Camii'nin Temeli Atıldı (1610)


Cehennemden Kurtulan Fırka: Ehl-i Sünnet vel-Cemâ'at

İnsan ölüp kabre konunca Münker ve Nekir adlı iki heybetli melek gelir: Rabb'inden, peygamberinden, dîninden ve kıbleden sorarlar. Mü'minler cevap vermeye muvaffak olurlar. Onlar için kabirde bahçeler yaratılır, türlü zevkler ve nimetler ile nimetlenirler. Allâh'a ve onun peygamberi Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) inanmayanlar cevap veremezler, onlara azab edilir. Kabirde suâl olunmayan bazı kimseler şunlardır:

•  Peygamberler.
•  Şehitler.


Şehitler de iki kısımdır:

1- Dünya ve âhirette şehit hükmü verilenler ki bunlara "şehîd-i hükmî" denilir. Malını, ırzını, nefsini ve diğer Müslümanları müdafaa ederken öldürülen her Müslüman şehittir. Hadîs-i Şerîfde bunlara kabir suali olunmayacağı bildirilmiş, "-O şehîde suâl olunmaz-, zira başı üstünde parlayan kılıçlar imtihan olarak ona yeter" buyurulmuştur. Bu şehitler yıkanmadan yalnız namazları kılınıp elbiseleriyle defnolunurlar.

2- Âhiret hükmü itibariyle şehit sayılan Müslümanlardır ki bunlara da "şehîd-i hakîkî" denilir.

Suda boğulan, ateşte yanan, bina altında kalan, veba, ishal, sıtma hastalıklarından biri sebebiyle, akrep sokmasiyle ölen, nifas halinde veya gurbette veya ilim yolunda veya Cuma gecesinde vefât eden Müslüman da bu hükümdedir.

Yine veba gibi salgın hastalık zamanında başka bir şeyden ölen de - eğer ecrini Allâh'dan umarak sabrederse- böyledir. Bunlar dini vazifelerine riayetkar kimselerden iseler ahiret bakımından hakiki birer şehittirler. Fakat dünya hükmü itibarıyla şehit sayılmadıklarından yıkanıp namazları kılındıktan sonra defnolunurlar.

•  Murâbıtlar: İslâm hududunda nöbet bekleyen gaziler. Hadîs-i Şerîfde: "Murâbıttan başka bütün ölülerin amelleri mühürlenir, zira murâbıtın; düşman hududunda nöbet bekleyenin ameli kıyâmet gününe kadar devam eder, kabirde sual meleklerinden de emîn olurlar" buyuruldu.

• Sıddîklar, çocuklar, her gece Tebâreke sûresini okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs Sûresi'ni okuyanlara da kabirde sual sorulmaz.