Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063894 defa)

0 Üye ve 218 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Hanımlarınızla Güzel Geçinin" - Kıt'a
« Yanıtla #1095 : 08 Aralık 2013, 19:24:31 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Şüphe yok ki Allâhü Teâlâ kadınlara karşı iyilikte bulunmanızı sizlere emir ve tavsiye eder. Çünkü onlar(ın bazıları) sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)




06
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 3 Safer 1435 - Rûmî: 23 Teşrin-i Sânî 1429

Ali Kuşcu'nun Vefatı (1474) • Fransa Kralının Kanuni'den Yardım İstemesi (1525)


"Hanımlarınızla Güzel Geçinin"

Erkek, yediği yemekten hanımına da yedirmeli, giydiğinden ona da giydirmelir. Onu terk etmemeli, onu dövmemeli, Allâhü Teâlâ kendisine çok rızık verdiği zaman, hanımının nafakasını bol vermelidir. Resûlullah’ın (s.a.v.) tavsiyesine uyarak, hanımı ile iyi geçinip, kadınları yumuşaklıkla idare etmelidir.

Büyük zatlardan biri, hanımının kötü ahlâk ve huylarına sabrederdi. Sebebi sorulduğunda, ‘Onu bırakırsam, eziyetine sabredemeyen birisi ile evlenmesinden korkuyorum,’ derdi.

Erkek, hanımına değil kendine sû-i zan edip: ‘Ben iyi olsaydım, bu kadın da iyi olurdu’ demelidir. Hanımının iyiliğini ve iffetini, Allâhü Teâlâ’nın şükrü ödenemeyen bir nimeti olarak görür. Hanımı kötü davranışlarda bulunsa da, en çok sevdiği kişinin o olduğunu hissettirecek şekilde davranır.

Hanımı fahiş bir günah işlemedikçe, bazı kusurlarını görmezlikten gelir. İnsanlar arasında onun kusurlarını yüzüne vurmaz. Onunla hep iyi geçinir. Onunla günah olmayan oyunlar oynar ve şakalar yapar.

Resûlullah (s.a.v.) hanımları ile çok iyi geçinir, onlara güzel şakalar yapardı. Peygamberimiz (s.a.v.) bu hususta herkesten ileride idi. Erkeğin hanımı ile oynaması, dinde yasak edilen, batıl, boş oyun ve eğlencelerden değildir. Bilakis bu, haktır ve dinin emridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hanımı Âişe (r.anhâ) validemiz ile yarıştılar. İlkinde Hz. Aişe onu geçmişti. Başka bir zaman tekrar yarış yaptılar. Bu defa Resûlullah (s.a.v.) Âişe’yi (r. anhâ) geçti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Ey Âişe! Bu daha önceki yarışın karşılığıdır.” buyurdu.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)


Kıt'a

Yâdında mı doğduğun günler
Sen ağlar iken gülerdi âlem
Bir ömür sür ki, mevtin olsun
Sana hande, âleme mâtem.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)
« Yanıtla #1096 : 08 Aralık 2013, 19:26:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki ilim Süreyya’da (Ülker yıldızında) da olsa Fars’dan bir adam (İmâm-ı Âzam) onu oradan alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




07
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 4 Safer 1435 - Rûmî: 24 Teşrin-i Sânî 1429

Kilis'in Kurtuluşu (1921) • Japonya'nın ABD'ye Pearl Harbour Baskını (1941)


İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)

İmâm-ı A’zam Hazretleri hicrî 80 senesinde dünyaya gelmiştir. Ashâb-ı Kirâm’dan Enes bin Mâlik, Câbir bin Abdullâh, Abdullah bin Ebî Evfâ, Ebu't-Tufeyl Âmir bin Vâsile ve Abdullâh bin Enîs, Vâsile bin Eska‘, Abdullâh bin Ceri' hazretlerinden hadîs rivâyet etmeye icâzet almış ve hadîs rivâyet etmişlerdir. (radıyallâhü anhüm)

İmâm-ı A’zam (rh), Tâbiîn arasından ictihâd fazîleti ile mümtâz olup Ehl-i sünnet akâidini ve fıkhını rivâyeten ve dirâyeten delilleri ile beyân edip yazmışlardır. Allâh tarafından mazhar olduğu kemâlât, zühd ve takvâsı ile imamlar arasında mümtâzdır. Yaşı 70'e ulaştığında hicrî 150'de vefât etmişlerdir.

Dînin aslî delilleri olan kitâb, sünnet, icmâ’ ve kıyâs yoluyla tesis eylediği mezhebi büyük âlimler arasında kabul görmüş ve hükümleriyle amel edilmiştir. İbrahim bin Edhem, Şakîk-ı Belhî, Ma‘rûf-i Kerhî, Bâyezîd-i Bestâmî, Fudayl bin Iyâz, Ebû Dâvûd-ı Tâî, Ebû Hâmid Leffâf, Halef bin Eyyûb, Abdullâh bin Mübârek, Vekî‘ bin Cerrâh, Ebûbekr Verrâk (rahimehümullâh) gibi evliyâ-i kirâmın onun mezhebine uymaları mezhebinin kuvvetine en büyük bir delîldir.

Derslerine en fazla devâm edenlerden Mis‘ar bin Kidâm (rh.) şöyle anlattı: İmâm-ı A‘zam Hazretleri sabah namazından sonra ilim öğretmek için oturur, yatsı namazına kadar devam ederdi. Abdestini tazelemek ihtiyacı hissetmez, yemek için de kalkmazdı. Hiç uyumazdı, ancak öğleden önce hafifçe bir ağırlık çöktüğü görülürdü.

Onu takib ettim, yatsıdan sonra insanlar dağıldığında bütün gece mescidde ibâdet etti, sabah yaklaştığında namaza hazırlanmak için evine girdi.”

İmâm-ı A’zam Hazretleri buyurdular:

"Ben Allâh’a duâ ederken anne babamdan önce hocam Hammâd’a duâ ediyorum."

İmâm-ı A’zam Hazretlerine ‘halkın sefilleri kimdir?’ diye soruldu. ‘Nimete nankörlük edenlerdir.’ buyurdu.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur: Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)




08
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 5 Safer 1435 - Rûmî: 25 Teşrin-i Sânî 1429

ABD ve İngiltere'nin Japonya'ya Harp İlanı (1941)


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular

Ben sizlere Allâh’ın bana emrettiği beş şeyi emrediyorum:

1- İşitip itâat etmek,
2- Cihâd etmek,
3- Hicret etmek,
4- (Ehl-i Sünnet ve) Cemâatten ayrılmamak. Zira her kim cemâatten bir karış ayrılır da dönmezse İslâm bağını boynundan çıkarmıştır.
5- Her kim câhiliye davasına kalkışırsa o cehennemde kalanlardandır. Bir adam “Namaz kılsa ve oruç tutsa da mı?” denildi. “Namaz kılsa, oruç tutsa da. Sizler cahiliye için değil de Allâh’ın sizi Müslimîn, mü’minîn diye isimlendirdiği -İslâm- davası için mücadele ediniz.


Ona Ya Hasetçiler Veya Cahiller Düşman Olur

Evliyâdan Ahmed bin Harb (rh.): “Âlimler arasında İmâm-ı A’zam, emîrler arasında halîfe gibidir.” buyurdu.

İmâm-ı A‘zam ve İmâm-ı Şâfiî (r.anhümâ) her ikisi de Ramazân-ı şerîfde altmış defa Kurân-ı Kerîm’i hatmederdi.

İmâm Ebû Yûsuf hazretlerine bir mesele sorulduğunda cevap verir ve sonra: “Bu İmâm-ı A‘zam'ın sözüdür. Kim onu kendisi ile Rabb’i arasında amelinde düstûr tutarsa dinini kurtarmış olur.” buyurdu.

Abdullâh bin Dâvûd (rh.): “İmâm-ı A‘zam aleyhine ancak iki vasıftaki insan konuşur: ya ilmine hased edendir, yahut cehaletinin bile farkında olmayan cahildir.” demiştir.

İmâm Ebû Yûsuf (rh.) “Bir evlâdım vefât etti, hemen defin işleri için birisini tayin edip İmâm-ı A‘zam hazretlerinin derslerine devam ettim. Onun dersinden bir günü kaçırmaktan korktum.” demiştir.

İmâm-ı A‘zam hazretleri Dâvûd-i Tâî’ye (rh.):

“Senin ilmini iyice sağlamlaştırdık” buyurdu. Dâvud-i Tâî; “Geriye ne kaldı.” deyince:

“Şimdi onunla amel etmek kaldı”, buyurdu. Dâvûd-i Tâî de, dünya ile kalbî alakalarını kesip ibâdetle meşgûl oldu.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eğer Dünya Ve Âhireti İstersen | Nükte: Hizmetin Karşılığı
« Yanıtla #1098 : 08 Aralık 2013, 19:32:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, komşusuna eziyet etmesin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekûn Aleyh)




09
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 6 Safer 1435 - Rûmî: 26 Teşrin-i Sânî 1429

Kudüs'ün İngilizler Tarafından İşgali (1917)


Eğer Dünya ve Âhireti İstersen

Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî (k.s.) buyurdular: Eğer günahlarının az olmasını istersen aslâ istiğfarı terk etme.

İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen Allâhü Teâlâ’ya tevekkül et.

Eğer Cenâb-ı Hakk’ın rızkına yağmur gibi bolluk vermesini dilersen dâima abdestli bulun.

Allâhü Teâlâ’nın gazabından ve azabından emîn olmak dilersen onun yarattıklarından kimseye öfkelenme.

Duânın kabûl olmasını dilersen, haramları işlemekten, faiz ve haram yemekten sakın.

Allâhü Teâlâ’nın seni halkın önünde rüsvây eylemesini istemiyorsan dilini ve namusunu muhafaza et.

Allâhü Teâlâ’nın aybını örtmesini dilersen insanların ayıblarını ört. Zîrâ Allâhü Teâlâ(nın esmâü’l-hüsnâsından biri de) “Settâr”dır ve başkalarının ayıblarını gizleyen kullarını sever.

Eğer hatâlarının affolunmasını dilersen yalnız kaldığın vakitlerde istiğfarı, huşû'u, huzû'u ve iyiliklerini artır.

Eğer sevapların büyüklerini işlemeye muvaffak olmak istiyorsan güzel ahlâk, tevazu sahibi ve belâlara karşı sabırlı ol.

Büyük günahlardan kurtulmayı istersen kötü ahlâkı ve aşırı cimriliği terk et.

Eğer Cebbâr olan Allâh’ın gazabından kurtulmak istersen gizli sadaka vermeye ve sıla-i rahim(yakın akrabanı ziyaret)e devam et.


Nükte: Hizmetin Karşılığı

Bayezid-i Bestamî Hazretlerinin bulunduğu bir ziyafette yemekten sonra herkesin önüne leğen ve ibrik getirildi. Fakat Bayezid-i Bestamî Hazretleri (k.s.) bir ihtiyara ibrik ve leğen getirilmediğini görünce derhal bir leğen ve ibrik getirip ihtiyarın ellerine su döker. Bir taraftan da, “Efendi! Sen gençliğinde kimseye, hususiyle ihtiyarlara hizmet etmemişmiydin ki şimdi sana da kimse hizmet etmiyor!” deyince ihtiyar:

“Bilakis, pek çok hizmet ettim: İşte bu hizmetlerimin karşılığıdır ki, sizin gibi yüce bir zat ellerime su döküyor!...” der.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"
« Yanıtla #1099 : 10 Aralık 2013, 11:10:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




10
Aralık Salı 2013

Hicrî: 7 Safer 1435 - Rûmî: 27 Teşrin-i Sânî 1429

İnsan Hakları Beyannamesi'nin Yayınlanması (1948)


"Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır"

İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:

İki dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır.

İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...”

Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.

İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)

“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.”

Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır." (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/266)





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"... Şahid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûllah'dır..."
« Yanıtla #1100 : 11 Aralık 2013, 11:38:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Bir vakit Meryem'in oğlu Îsa (a.s.) şöyle dedi:
“Ey İsrailoğulları, ben size Allâh’ın resûlüyüm. Önümdeki Tevrat’ın tasdikçisi ve benden sonra gelecek bir resûlün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed’dir…”
(Sâf Sûresi, âyet 6)




11
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 8 Safer 1435 - Rûmî: 28 Teşrin-i Sânî 1429

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)


"... Şahid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûllah'dır..."

Saf sûresinin 8 ve 9. âyet-i kerîmelerinin tefsîri:

Allâh’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler; sanki doğan güneşi ağızlarıyla püf diye söndürüverecekmişler gibi hakkı yalan ve iftira ile iptal etmek istiyorlar. İslâm’ı uydurma sözler, yalan yanlış propagandalar, tahrif olunmuş kitaplarla söndürmek istiyorlar. Halbuki Allâhü Teâlâ nurunu tamamlayıp bütün âleme yayacaktır, isterse kâfirler hoşlanmasınlar.

O, Allâhü Teâlâ ki resûlünü, İslâm dinini her dinin üstüne çıkarmak için hidâyet (Kur’ân-ı Kerîm) ile ve Hak İslâm dini ile gönderdi. Onun için onu muhakkak tamamlayacaktır, isterlerse müşrikler hoşlanmasınlar.

Hz. Îsâ aleyhisselâmın peygamberlik vazifesinin gayesi Hz. Muhammed Mustafa'nın peygamberliğini müjdelemekten ibaret iken Ahmed aleyhisselâmın Peygamberliğinin hikmeti ve gâyesi bu hak dinin nihâyet her dine gâlip olmasıdır. Hak din İslâm’ın âkıbet bütün dinlere üstün olmak için gönderildiği ve Ahmed aleyhisselamın peygamberliğinin bütün insanlığa umûmî ve şâmil olduğu birçok âyetlerle müjdelenmiştir:

• “O, Allâhü Teâlâ ki resûlünü hidayet ve tevhid ve İslam dini ile gönderdi. Onun resûlü olduğuna Allâhü Teâlâ’nın şahidliği kâfidir: Muhammed Resûlullâh’dır...” (Fetih Sûresi, âyet 28-29)
•  “(Resûlüm Muhammed) De ki: Ey insanlar, Haberiniz olsun! Ben size, sizin hepinize Allâh’ın resûlüyüm…” (Araf Sûresi, âyet 158)
• “Ey o peygamber! Biz seni hakka bir şâhid hem bir müjdeci hem bir korkutucu gönderdik.” (Ahzâb S., â. 45)
• “Ve (Habibim Ahmed) biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ Sûresi, âyet 107) buyurulmuş ve nihayet “izâ câe nasrullahi…” sûresinde de “Allâh’ın yardımı ve fetih gelip insanların Allâh’ın dinine alay alay girdiği…” vaat edilmiş, gâyenin tahakkuku bir daha teblîğ buyurulmuştur.  (Hak Dini tefsiri, E. Hamdi Efendi)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sultanul Ârifîn (k.s.)
« Yanıtla #1101 : 12 Aralık 2013, 11:27:39 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kulun Rabbine en yakın olduğu an secdede olduğu andır. Öyleyse secdede çok dua ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




12
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 9 Safer 1435 - Rûmî: 29 Teşrin-i Sânî 1429

Bangladeş'in İstiklâli (1971)


Sultanul Ârifîn (k.s.)

Silsile-i Sâdât’ın beşinci halkası Ebû Yezîd Tayfûru’l-Bastamî (k.s.) Hazretleri’nin ismi Tayfûr, künyesi Ebû Yezîd, lâkabı Sultanü’l-ârifîn, babasının ismi Îsâ’dır. 188 (M. 803) senesinde -İran’ın kuzeyinde Hazar Denizi yakınında- Bestâm şehrinde dünyaya geldi. Büyük kardeşinin ismi Âdem ve küçük kardeşinin ismi Ali olup üçü de âbid ve zâhid idiler.

Evliyânın büyüklerinden Ebû Hafs el-Haddâd, Yahyâ bin Muâz ve Şakîk-i Belhî Hazretleri ile görüşmüştür.

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin büyük bir zat olacağının alâmeti henüz annesinin karnında iken görülmüştü. Annesi şöyle demiştir: Ben oğlum Tayfûr’a hamile olduğumda şüpheli bir şey yesem, karnımda bir ağrı olur, o şüpheli şeyi kusup çıkarıncaya kadar devam ederdi.

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretlerinin, kırk sene boyunca, namaz kılmak için giydiği elbise ayrı, abdest almak için giydiği elbise ayrı, evinde giydiği elbise ayrı idi.

Buyurdular: “Otuz senedir, Allâhü Teâlâ’yı zikredeceğim zaman, tazim için ağzımı ve dilimi üç defa yıkadım.”

“Hakka vâsıl olanlar, ancak hürmete riayet ederek vâsıl olmuşlardır. Kovulanlar da hürmeti terk ettikleri için kovulmuşlardır.”

“Bana ‘Bunu niçin yapmadın’ denilmesi ‘Niçin bunu yaptın’ denilmesinden daha sevimlidir.”

“Kerâmet gösteren, hatta havada uçan birini görseniz Allâhü Teâlâ’nın emirleri, yasakları, hududunu muhafaza ve şeriati; dîni edâdaki halini görmedikçe ona asla itibar etmeyin.”

“(Yâ Rabbi!) Benim seni sevmemde taaccüb edilecek, şaşılacak bir şey yoktur. Asıl taaccüb edilecek şey, Melik-i Kadîr olan senin beni sevmendir.”

Bâyezid-i Bestâmî (k.s.) Hazretleri, 261 (M.874) veya 264 (M.877) senesinde vefat etti. Kabr-i şerifleri Bestâm’dadır. Hatay’ın Kırıkhan kazasında bulunduğu da rivayet edilmekte olup ziyaret edilen yerlerdendir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"...Şâhid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûlullah'dır..."
« Yanıtla #1102 : 13 Aralık 2013, 10:43:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâh üçün üçüncüsüdür.' diyenler elbette kâfir oldular. Hâlbuki bir tek ilâhtan başka ilâh yok. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette içlerinden kâfir kalanlarına şüphesiz ki pek şiddetli azâb dokunacaktır.
(Mâide Sûresi, âyet 73)




13
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 10 Safer 1435 - Rûmî: 30 Teşrin-i Sânî 1429

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)


"...Şâhid Olarak Allah Yeter: Muhammed Resûlullah'dır..."

Allâhü Teâlâ; A'raf Sûresi, 158. âyetinde buyuruyor ki (Meâlen):

“(Ya Muhammed) De ki: Ey insanlar, haberiniz olsun! Ben size, sizin hepinize Allâh’ın Resûlüyüm. O Allah ki bütün göklerin ve yerin mülkü; saltanatı onundur. Ondan başka ilâh yoktur, hem diriltir, hem öldürür. Onun için, gelin Allâh’a ve Resûl’üne, Allâh’a ve Allâh’ın bütün kelimatına (kelâmına, âyetlerine kitaplarına), inanan o ümmî Peygamber (Muhammed)’e îman edin ve uyun ona ki hidâyete erebilesiniz.”

Bu âyet-i kerîme Elmalılı Hamdi Efendi tarafından şöyle tefsir edilmiştir:

Ya Muhammed de ki: Ey insanlar, ey beşeriyet! Muhakkak ben size, sizin hepinize Allâh’ın Resülüyüm. Yani diğer Peygamberler gibi sırf kendi kavmine mahsus bir peygamberlik ve din ile değil, umumî rîsâlet ile hepinize, bütün insanlara ve cinlere gönderilmiş bir peygamberim. Tebliğ edeceğim ilahî hükümler ancak hususî bir kavmin felâh ve saadetine değil, hepinizin ve dolayısıyla bütün yaratılmışların salâhına ve menfaatine şamildir, umumidir.

Ben o Allâh’ın Resûlüyüm ki bütün göklerin ve yerin mülkü ve saltanatı onundur. Hakîkatte ilâh ancak odur. Ondan başkasına ibadet batıldır. Çünkü, hem diriltir hem öldürür; hayat da onun elindedir, ölüm de. Diriye de hâkimdir, ölüye de. Bunun için başkasının hükmü yoktur. Bütün ümit ve korkunun mercii olup ibadete layık olan ancak odur.

Binaenaleyh, Allâh’a ve Allâh’ın o Nebiyy-i ümmî olan yani Tevrat ve İncil’de yazılı ve ashabına ve kendisine tabi olanlara kat'î rahmet ve felâh va'dedilmiş bulunan o Allâh’a ve Allâh’ın bütün kelimatına; kelâmına, kitaplarına, âyetlerine, mucizelerine îman eden yani davetini her türlü şüpheden uzak tam bir îman ile yapan Resûlüne (Muhammed Mustafa'ya) inanınız ve ona candan uyunuz ki hidâyete erebilesiniz.  (Hak Dini tefsiri, E. Hamdi Efendi)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdadı Fethi
« Yanıtla #1103 : 16 Aralık 2013, 01:18:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İki nimet var ki, insanların ekserisi onda aldanmıştır; sıhhat ve boş vakit.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




14
Aralık Cumartesi 2013

Hicrî: 11 Safer 1435 - Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1429

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)


Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdadı Fethi

Bağdad şehri daha önce Kânûnî Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş iken daha sonra bir ihanet sebebiyle İran şahı Abbas’ın eline geçmişti. Bütün gayreti kafir memleketlerini İslâm’a açmak ve mezhepleri sırf bid’at ve sapıklık olan Rafızîlerin fesadını Müslümanlardan kaldırmak olduğunu söyleyen Sultan Dördüncü Murad Han, Bağdad'ın da bir an önce geri alınmasını istiyordu.

Sefer için her türlü hazırlıkları bizzat takip etti. Şeyhi, Sivaslı Abdülmecid Efendi'nin elinden Hz. Ömer'in kılıcını beline kuşanan pâdişâh, ordusunun başında İstanbul’dan yola çıktı. Hareketinden önce halka hiçbir sûretle zulüm edilmemesine ve âdilâne hareket olunmasına dâir her tarafa fermânlar gönderdi. Yanında Şeyhülislâm Yahya Efendi ve Kadızâde gibi âlimler de vardı.

Sultan Murad Han ve ordusu, İstanbul’dan hareketinin yüz doksan yedinci günü Bağdad önlerine vardı. Pâdişâha, İmam-ı Âzam Hazretlerini ziyaret etmesi hatırlatıldığında:

“Önce Bağdad’daki fesadı kaldıralım ki huzuruna varmaya yüzümüz olsun” cevabını verdi.

Pâdişâh ve seksen altı yaşındaki Şeyhülislâm Yahya Efendi de ön safta idi. Dehşetli bir harp oldu. Muhâsaranın otuz dokuzuncu günü umûmî taarruzla kale teslim oldu. Bağdad, tekrar Ehl-i sünnet hüviyetine büründü. Bağdad teslim alınınca Sultan Murad Han:

“İşte şimdi ser-mezhebimizin huzuruna yüz akımızla çıkabiliriz.” dedi ve ilk iş olarak İmam-ı Â’zam Hazretlerinin ve Seyyid Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin kabr-i şerîflerini ziyaret etti.

Safevîlerle aşağı yukarı bugünkü Türk-İran sınırının tesbit edildiği Kasr-ı Şirin Anlaşması imzâlandı.

Rafızîlerle yapılan bütün sulhlerde başlıca bir madde olan Ashâb-ı Kirâm'ı kötülemeyecekleri bu anlaşmada da şart koşulmuştur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mübarek Ağaç: Zeytin | İsimlerimiz
« Yanıtla #1104 : 16 Aralık 2013, 01:23:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Zeytinyağını yiyiniz ve onunla yağlanınız. Zira onda yetmiş derde devâ vardır. Bu dertlerden birisi de cüzzam hastalığıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




15
Aralık Pazar 2013

Hicrî: 12 Safer 1435 - Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1429

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)


Mübarek Ağaç: Zeytin

Zeytin, sıcak ülkelerde yetişen, uzun ömürlü bir ağacın meyvesidir. Gıda değeri yüksektir. Taze iken rengi yeşil olup sonradan kahverengi veya siyaha dönen yağlı bir meyvedir.

Zeytin, Cenâb-ı Hakk’ın Kurân-ı Kerîm’de zikrettiği ve esrârına yemin ettiği mübârek bir meyvedir. Hadîs-i şerîflerde de zikredilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;

“Ve bir de ağaç yarattık ki, Tûr-i Sinâ’dan çıkar; hem yağ bitirir, hem yiyeceklerine bir katık.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 20) buyuruldu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.),

“Zeytinyağını ekmeğe katık ediniz ve onunla yağlanınız. Zirâ o, mübârek bir ağaçtandır.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, zâtülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığının tedâvisi için de zeytinyağını tavsiye etmiştir.

Zeytinyağı; hem gıda, hem ilaç ve hem de aydınlatmada kullanılmıştır. Tedâvi için ağızdan alınır veya merhem gibi hâricen kullanılır.

Zeytinyağının sürülüp ovulması vücuttaki sertliklere faydalıdır. Çiğ olarak alınması basur hastalığına faydalıdır, karın ağrılarını dindirir ve karnı yumuşatır, bağırsak kurtlarını düşürür. Katı ve sıvı yağlar arasında hazmı en kolaydır. Kalp ve damar hastalıklarına iyi gelir. Midenin ülsere karşı korunması, kemiklerin güçlenmesi, hücrelerin yenilenmesi gibi birçok faydası vardır.

Zeytindeki “tanen” maddesi mikrop öldürücü olduğundan, basit yaraların ve hafif yanıkların tedâvisinde kullanılır.

Zeytindeki E vitamini, insan vücudunu yaşlanmaya karşı korumaktadır.

Bütün bu faydalarından dolayı, “Zeytinyağı fakirlerin tedâvi oldukları bir ilaçtır.” denilmiştir. 

İsimlerimiz

Erkek: Mûsâ, Kız: Mûnise



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en hayırlısı (Allah yolunda cihad için) atının yularını tutan kimsedir ki, (korkutucu) bir ses duyduğu zaman o tarafa uçarcasına gider.”
(Hadîs-i Şerîf, Zeylaî, Nasbu’r-Râye)




16
Aralık Pazartesi 2013

Hicrî: 13 Safer 1435 - Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1429

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)


Hayber Fatihi Hazret-i Ali (K.V.)

Hayber harbi günü Resûlullah Efendimiz (s.a.v.):

“Muhakkak bu sancağı, yarın Allâh’ın kendisinin eliyle Hayber'i fethedeceği, Allâh’ı ve Resûlünü seven, Allâh ve Resûlünün de kendisini sevdiği bir kimseye vereceğim.” buyurdu. İnsanlar, sancağın kime verileceği düşüncesine dalarak geceledi. Sabah olunca, erkenden Resûlullâh'a gittiler. Hepsi, bayrağın kendisine verilmesini ümid etmekteydi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):

“Ebû Tâlib oğlu Ali nerededir?” buyurdu.

“Yâ Resûlallâh, onun gözü ağrıyor, denildi. Resûl-i Ekrem gelmesi için: “Ona haber gönderiniz” buyurdu. Hz. Ali (k.v.) derhal getirildi. Resûl-i Ekrem, onun gözüne mübarek tükrüğünden sürdü ve şifa bulması için duâ etti. Hz. Ali’nin gözü iyileşiverdi; öyle ki, hiç ağrı ve hastalık yokmuş gibi oldu. Resûlullâh (s.a.v.) bayrağı kendisine verdi. Hz. Ali (r.a.): “Yâ Resûlallâh, onlar da bizim gibi (mü'min) oluncaya kadar onlarla harb edeceğim.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onların yanlarına kadar ağır ağır sokul, sonra onları İslâm dinine davet eyle ve Allâh’ın hakkı olarak kendilerine vâcib olan şeyleri onlara haber ver. Allâh’a andolsun ki, Allâh’ın senin -vâsıtanla- bir kimseyi hidâyete erdirmesi, senin için kızıl deve sürüsüne sahip olmakdan hayırlıdır.” (Buhâri ve Müslim)

Hz. Ali (k.v.) sancağı alıp yürüdü, Hayber kalelerini birer birer fethetti.


Mutfağımız: Ayva Tatlısı (5-6 kişilik)

Malzemeler: 5 adet ayva, 2,5 çay bardağı şeker, 2,5 çay bardağı su, 3 tane karanfil, 50 gr. ceviz.

Hazırlanışı: Kabukları soyulduktan sonra ayvalar ikiye bölünür çekirdek yatakları temizlenir. Kabukları, çekirdekleri ve karanfiller ile birlikte yumuşayıncaya kadar bir kazanda haşlanır.

Ayvalar fırın tepsilerine çekirdek yatağı yukarı gelecek şekilde dizilir. Haşlama suyuna şeker konulur, karıştırılır ve ayvaların üzerine dökülür. Ayvalar kızarıncaya kadar fırında pişirildikten sonra üzerlerine isteğe göre tarçın, ceviz ve kaymak koyulur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Süleyman Aleyhisselâm | Sağlığımız: Böbrek Yetmezliği
« Yanıtla #1106 : 17 Aralık 2013, 01:22:02 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Annesi Süleyman (a.s.)’a ‘Ey oğlum! Gece çok uyuma. Zira gece çok uyumak kıyâmet gününde kişiyi fakir bırakır.’ demiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




17
Aralık Salı 2013

Hicrî: 14 Safer 1435 - Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1429

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)


Hz. Süleyman Aleyhisselâm

Hazret-i Süleyman, Dâvud aleyhisselâmın oğludur. Onun irtihâlinden sonra on üç yaşında onun yerine geçmiş, sonra kendisine peygamberlik de verilmiştir. Süleyman aleyhisselam da babası gibi hem peygamber ve hem sultan olmuştur.

Hazret-i Süleyman'a doğu ve batıdaki hükümdarlar itaat etmişler, kıymetli hediyeler göndermişlerdi. Yemen melikesi Belkıs kendisiyle görüşmeye gelmiştir. Süleyman aleyhisselam Kızıldeniz’de hazırlattığı donanmayı Muhît denizi sahillerine göndermişti. Tedmür, Ba'lebek şehirlerini ve yedi senede Mescidü'l-Aksâ'yı yaptırıp ikmâl etmiştir.

Süleyman aleyhisselâm bir mucize olmak üzere kuşların dillerini bilir, maksatlarını anlardı. İnsan ve cinlere, hattâ rüzgârlara bile hükmederdi. Kırk sene pek ihtişamlı bir hüküm sürdükten sonra elli üç veya altmış yaşında irtihâl etmiştir.


Sağlığımız: Böbrek Yetmezliği

Böbrek yetmezliği olan hasta sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, obezite ve metabolik sendrom hastalıkları kronik böbrek hastalığına zemin hazırlamaktadır.

Vücudumuz tuz ve şeker ihtiyacının bir kısmını yediğimiz -meyveler, hamur işleri, turşu, ekmek gibi- gıdalardan almaktadır.

Böbrek hastalıklarından korunmak için üç beyazdan yani tuz, un ve şekerden uzak durulmalı ve yılda en az bir defa idrar tahlili testi yaptırmalıdır.

Tansiyon düzenli olarak ölçülerek normal sınırlar arasında olmasına dikkat etmelidir.

Kilo fazla ise vermeye çalışılmalı.

Haftada en az 3 gün yarım saat yürüyüş yapmaya gayret edilmeli,

Ve her gün 8 bardak su içilmelidir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Din ilimlerini ihyâ Eden Kitap
« Yanıtla #1107 : 18 Aralık 2013, 01:36:30 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“...Her kim de Allâh’ın şeâirine (muhterem kıldığı alâmetlere; mukaddesâta) ta'zîm (hürmet) ederse, şüphesiz o (ta'zîmler) kalplerin takvâsındandır.”
(Hacc Sûresi, âyet 32)




18
Aralık Çarşamba 2013

Hicrî: 15 Safer 1435 - Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1429

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)


Din ilimlerini ihyâ Eden Kitap

İmam Ebu’l-Hasen, Afrika beldelerinde makbul ve sevilen bir zat idi. İmam-ı Gazâlî’nin İhya isimli eserini “Bu sünnete muhalif ve bidattir.” diyerek bütün belde ve şehirlerde bulunan nüshaların, toplanıp yakılmasını emretti. Halk, Cuma günü yakmak üzere Perşembe günü bulabildikleri bütün nüshaları toplayıp bir yere yığdılar. Cuma gecesi, Ebu’l-Hasen bir rüya gördü. Rüyasında, camie girince mescidin bir köşesinde bir nur görüyor. Bir de bakıyor ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm) oturmuşlar, İmâm-ı Gazâlî (rh.) de ayakta ve elinde de İhya kitabı:

‘Yâ ResûlAllah! Şu kimse benim hasmımdır.’ dedi. Sonra dizleri üzerine çöküp Resûlullah’ın (s.a.v.) huzuruna varıp kitabını Resûlullah’a arzetti ve;

“Yâ ResûlAllah! Buna bakınız. İçinde sünnetinize muhalif, bid’at bir şey varsa ben bundan dolayı Allâh’a tevbe ediyorum. Şayet, içinde sizin bereketiniz ile beğendiğiniz şeyler var ise, o zaman bu hasmımdan hakkımı alın.” dedi.

Resûlullah (s.a.v.) kitabın sonuna kadar sayfa sayfa baktıktan sonra, “Vallâhi bu çok güzel” buyurdu. Sonra Hz. Ebû Bekir’e verdiler. Hz. Ebû Bekir de aynı şekilde baktı sonra, “Evet, seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim bu çok güzel bir kitap” dedi. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer’e verdi. O da aynı şekilde baktı ve Hz. Ebû Bekir’in dediği gibi dedi.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ebu’l-Hasen’e iftira haddi vurulmasını emretti. Beş sopa vurulduktan sonra Hz. Ebu Bekir şefaatçi olup “Ya ResûlAllah!, Ebu’l-Hasen, sünnetine tazimden dolayı böyle yaptı.” dedi, İmam Gazâlî de affetti.

Ebu’l-Hasen, sabahleyin başından geçenleri arkadaşlarına anlattı. Bir ay kadar, vurulan sopanın acısını hissetti. Sopanın izleri, ölünceye kadar sırtında idi. Artık devamlı İhya kitabına bakar, ona tazim eder ve onu asıl kabul ederdi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh Efendimiz'in Tavsiyeleri
« Yanıtla #1108 : 19 Aralık 2013, 01:07:29 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Peygamberimiz “Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir.” buyurdular.
Ashâb-ı Kirâm “Yâ Resûlallâh! Kişi namazından nasıl çalar?” dediler.
Peygamberimiz “Rükûunu ve secdesini tam yapmaz” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




19
Aralık Perşembe 2013

Hicrî: 16 Safer 1435 - Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1429

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)


Resûlullâh Efendimiz'in Tavsiyeleri

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

Allâhü Teâlâ, Yahya aleyhimesselâma hem kendisi amel etmek, hem de İsrail oğullarına amel etmelerini emretmek üzere, beş kelime emredince İsrailoğullarını Beytü’l-makdis'de topladı, mescidi doldurdular. Yahya aleyhisselâm, yüksekce bir yere çıkıp Allâh'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi:

Allâhü Teâlâ, amel etmem ve size de amel etmenizi emretmem için beş kelime emretti.

Onların ilki ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet etmenizdir. Bunun misâli, öz malından altın veya gümüşle bir köle satın alıp kendi işinde çalıştıran bir adama benzer. Fakat köle, çalışmasının kazancını, efendisinden başkasına ödüyordur. Hanginiz, kölesinin böyle davranmasına sevinir, razı olur? Hiç şüphesiz, sizi Allâh yarattı ve rızkınızı da vermektedir. Öyle ise Allâh’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet ediniz.

İkincisi, Allah size namaz kılmanızı emretti. Namazda, yüzünüzü sağa sola çevirmeyiniz. Şüphe yok ki, yüzünü başka tarafa çevirmedikçe Allâhü Teâlâ kuluna teveccüh buyurur.

Üçüncüsü, Allah size orucu emretti. Bunun misâli: Yanında misk kesesi olduğu halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer. Hiç şüphesiz, oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha güzeldir.

Dördüncüsü, Allah size sadakayı emretti. Bunun misâli: Düşmanın esir edip ellerini boynuna bağladıkları ve boynunu vurmak üzere yaklaştırdıkları bir kimsenin  “Canımı, elinizden kurtarmak için size bir fidye versem olmaz mı?” deyip çok az fidye ödeyerek kendisini onlardan kurtarmasına benzer.  

Beşincisi, Allâh size kendisini çok zikretmenizi emretti. Bunun misâli: Düşmanın kendisini sür'atle tâkib ettiği bir kimsenin, sağlam bir kaleye gelip onun içine sığınması gibidir. İşte, insan kendisini şeytandan ancak Allâh’ı zikir ile koruyabilir..



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Ananın Kızına Ölmez Nasihatı
« Yanıtla #1109 : 20 Aralık 2013, 03:09:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)




20
Aralık Cuma 2013

Hicrî: 17 Safer 1435 - Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1429

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)


Bir Ananın Kızına Ölmez Nasihatı

Rabîa kabilesinden Ümâme binti’l-Hâris, kızı Ünâs'ı evlendirdiğinde ona şöyle nasihat etmiştir:

“Bak yavrum, bir kimseye nasihat ve tavsiye, eğer o kimsenin edeb ve terbiyesine, asıl haysiyetine dayanılarak terkedilmek gerekseydi benim de şimdi sana tavsiyelerde bulunmama ihtiyaç olmazdı.

Nasîhat ve tavsiye, bilene hatırlatmak, bilmeyene anlatmaktır ve herkes için faydalıdır.

• Kızım, eğer bir kız, ana-babasının servet ve zenginliğinden dolayı kocaya muhtaç olmasaydı herkesten çok sen muhtaç olmazdın. Ey kızım, sen ana-babanın evinden, büyüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun.
• Şimdi onun rızasını gözetip hizmetçisi gibi kendisine itaat et ki o da sana kul köle olsun; yani seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları unutma ve gereğince hareket et ki kocanla güzel geçinmeye muvaffak olasın:

Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse; onu gönülden kabul etmelisin.

Emrettiği şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalı, sözünü dinleyip kendisine itaat etmelisin.

Evini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.

Görüntüsü veya kokusu hoş olmayan şeylerden kaçınmalısın.

Uyuyacağı ve yemek yiyeceği vakitleri takip etmelisin. Yani bunları hangi vakit ve saatte yapmayı alışkanlık hâline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazır etmelisin.  Zira açlık insanı ateşlendirir, uykusuzluk da öfkelendirir.

Kocanın malını israf ve telef olmaktan korumalısın.

Kocanın itibârını gözetip akrabalarına değer vermelisin.

Hiçbir şeyde ona isyan ve muhalefet etmemelisin.

Sırrını kimseye ifşa etmemelisin.

Kızım, kocan kederli iken sevinçli olmaktan, ferah ve neşeli iken de kederli olmaktan sakın.”