Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063805 defa)

0 Üye ve 220 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cennet, Helâl Rızık Yolunda Gam Çekene Müştaktır
« Yanıtla #1020 : 22 Eylül 2013, 07:44:19 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sizin en hayırlınız Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve öğreteninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




22
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 16 Zilkâde 1434 - Rûmî: 09 Eylül 1429

Yavuz Sultan Selim Han'ın Vefatı (1520) • İran-Irak Savaşı'nın Başlaması (1980)


Cennet, Helâl Rızık Yolunda Gam Çekene Müştaktır

Bir sabah Selmân-ı Fârisî (r.a.) Hz. Ali’ye (k.v.) şöyle dedi: “Ey mü'minlerin emîri, dört hüzün arasında sabahladım: Benden ekmek istedikleri için âilemin, itâatiyle emrettiğinden beni yaratanın, isyan ile emrettiğinden şeytanın, ruhumu almak için beklediğinden ölüm meleğinin gammı arasında sabahladım.” dedi. Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdu:

“Sana müjdeler olsun ey Ebû Abdullâh! Zira ben bir sabah Rasûlullâh aleyhisselâma, ‘Yâ Resûlullâh, ben dört gam arasında sabaha erdim. Hânemde ise sudan başka bir şey yoktur. Hâlbuki ben ferahlanacağım yerde gam içindeyim dedim. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Ey Ali, müjdeler olsun. Zira kişinin âilesi için çektiği gam ateşten perdedir, yaratıcısına ibâdeti için gammı azâbdan kurtuluştur. Âkıbetten -âhirete iman ile gidebilmek için- çekilen gam cihâddır ve yetmiş senelik ibâdetten faziletlidir. Ölüm meleği için çekilen gam ise günahların hepsine keffârettir.

İyi bil ki ey Ali, muhakkak kulların rızkını vermek Allâh’a aittir. Senin gammının faydası ve zararı yoktur. Lâkin, sen bu sebeple ecir kazanırsın. Eğer sen şükredici, itaatkâr ve çok yiyici olursan Allâhın sâdık kullârından olursun.


“Hangi şeye şükredeyim?” dedim.

“İslâm nimetine” buyurdu.

“Ne ile itâat edeyim?” dedim

“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm, diyerek.”

“Hangi şeyi çok yiyeyim?” dedim,

“Öfkeni. Zira bu, Rabb’inin gazabını söndürür, mizanını ağırlaştırır ve seni cennete ulaştırır.” buyurdu.

Sonra Hz. Ali: “Ey Selman, ben Resûlullâh’dan (s.a.v.) işittim, “Ailesi için gammı olmayanın cemaatten de nasibi yoktur; buyurmuş idi.” deyince Hz. Selmân “Resûlullâh Efendimiz ‘âile sâhibi ebedi kurtuluşa ermez’, buyurmamış mı idi, deyince Hz. Ali: [color=green]“Ey Selman, Eğer kazancın helâlinden olursa öyle değil. Cennet böyle helâl rızık için gam ve hüzün çeken kimseye müştâk olur.”buyurdu.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bal Bütün Hastalıklara Şifadır | İlk Füze Ve Lagarî Hasan Çelebi
« Yanıtla #1021 : 23 Eylül 2013, 10:36:30 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bana yetişip iman eden kimseye müjdeler olsun. Bana yetişmediği halde bana iman edene de müjdeler olsun.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)




23
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 17 Zilkâde 1434 - Rûmî: 10 Eylül 1429

Devlet Demir Yolları'nın Kuruluşu (1856) • Çan'ın Kurtuluşu (1922)


Bal Bütün Hastalıklara Şifadır

Bal mübarek bir yiyecektir. Yetmiş peygamber (aleyhimüsselâm) bala bereket ile duâ etmiştir.

Balın bazı faydaları:
• Bal, soğuk su ile karıştırılıp içilirse ishali keser, sıcak su ile içilirse kabızlığı giderir.
• Bal, sinirleri kuvvetlendirerek rahat uyumayı sağlar.
• Bal, kalp çarpıntısına ve yüksek tansiyona da faydalıdır.
• Bal, anne ve inek sütünün demir eksikliklerini tamamlar, yağın hazmını kolaylaştırır, bağırsak hareketlerini artırarak rahatlık sağlar.

İlk Füze Ve Lagarî Hasan Çelebi

Lagarî Hasan Çelebi, füzeciliğin atası sayılmaktadır. Füze ile uçan ilk Osmanlıdır. 1633 yılında Sultan Dördüncü Murad'ın kızı Kaya İsmihan Sultan'ın doğduğu gece yapılan şenlikler sırasında füzeyle uçma marifetini gösterdi.

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme'sinde roketle uçma hâdisesini şu şekilde anlatmaktadır:

“Murad Han'ın Kaya Sultan isimli kızı dünyaya geldiği gece akika kurbanı şenliği oldu. Lagarî Hasan Çelebi elli okka barut macunundan yedi kollu bir alet îcâd eyledi. Sarayburnu'nda hünkâr huzurunda, talebeleri bindiği aletin fitilini ateşlediler. Lagarî: “Pâdişâhım seni Hudâ'ya ısmarladım.” diyerek semâya fırladı. Yanındaki diğer fişekleride ateşleyip derya yüzünü aydınlattı. Büyük fişengin barutu bitince aşağıya doğru inerken kartal gibi kanatlarını açarak Sinan Paşa Köşkü önünde denize indi ve pâdişâhın huzuruna geldi. Selam ve hürmetini arz etti. Padişah ona bir kese akçe ihsân buyurdu, sipahi yazdırıldı.”


Lagarî Hasan Çelebi daha sonra Kırım'a gitmiş, orada Selâmet Giray Han'ın maiyetinde iken vefât etmiştir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Yâ Rasûllullah! Safa Geldiniz!"
« Yanıtla #1022 : 25 Eylül 2013, 13:11:28 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanların en şerlisi ikiyüzlü olan (münâfık) kimselerdir ki, (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




24
Eylül Salı 2013

Hicrî: 18 Zilkâde 1434 - Rûmî: 11 Eylül 1429

Peygamber Efendimiz'in Mekke'den Hicretle Medine'ye Girişi (622) • Uyvar Kalesi'nin Fethi (1663) • Bolvadin'in Kurtuluşu (1922)


"Yâ Rasûllullah! Safa Geldiniz!"

Fahr-i Kâinat Efendimiz'in Medîne-i Münevvere'ye teşrif edeceğini Medîneliler işitmişlerdi. Her sabah Medîne hâricine çıkar, sıcaklar basıncaya kadar beklerlerdi. Bir pazartesi günü idi; Resûl-i Ekrem ile mağara arkadaşı olan Hazret-i Ebû Bekr’in teşrifleri görüldü. Hemen koştular, Kuba’da kendileri ile müşerref oldular.

Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.) Kuba'da üç gün kaldı ve meşhur Kuba Mescidi’ni yaptırdı. Müslüman cemâati için ilk yapılan mescid-i şerif budur. Sonra Hz. Ali de arkadan gelip Kuba'da Resûl-i Ekrem'e kavuştu. Ashâb-ı kiramdan meşhur Selmân-ı Fârisî de Kuba'ya gelip İslâm ile müşerref oldu.

Resûl-i Ekrem Hazretleri (s.a.v.) Rebîü'l-Evvel'in on altısında bir Cuma günü, sabahleyin müslümanlardan yüz kişi ile Kuba'dan ayrılıp Medîne-i Münevvere'ye yürüdüler. Yolda Rânûna denilen derenin üst tarafına indiler. Nebiyy-i Âlî-şân Efendimiz orada pek belîğâne bir hutbe okuyup cuma namazını kıldırdı. Peygamber Efendimiz'in ilk kıldığı cuma namazı budur.

Resûl-i Ekrem Efendimiz o gün Medîne-i Münevvere'yi teşrif buyurdular. O gün müsİümanlar için bayram olmuştu. Her ağızdan "Yâ ResûllAllah! Safa geldiniz!" nidası yükseliyor, her yüzde bir sevinç parlıyor, parlak manzumeler okunuyordu. Ensâr-ı kiramdan her biri "Yâ ResûlAllah! Benim hanemi şereflendir!" diye niyaz ediyordu; fakat, Peygamber Efendimiz, hiçbirinin hatırı kalmasın diye "Devemi bırakınız, Allâhü Teâlâ tarafından emrolunduğu tarafa gidiyor, bakalım nerede duracak?" buyurdu. Mübarek deve de evvelâ Mâlik bin Neccâr'ın hanesi önündeki boş arsada çöktü, sonra kalkıp Ebû Eyyûb-i Ensârî'nin hanesi önünde çöktü, oradan da kalkıp yine evvelki çöktüğü yere giderek orada durdu.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “İnşâAllah konağımız burasıdır.” diyerek Hazreti Ebû Eyûb’ün hanesini şereflendirdi ve yedi ay kadar o hanede ikâmet buyurdu.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Lokmân'ın Oğluna Tavsiyeleri
« Yanıtla #1023 : 25 Eylül 2013, 13:13:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Şüphe yok ki insanlar için ilk tesis edilmiş olan ev (ibâdethâne), Mekke-i Mükerreme’de ki o çok mübârek ve âlemler için hidâyet olan Beyt-i Muazzama’dır.”
(Âl-i imrân Sûresi, âyet 96)




25
Eylül Çarşamba 2013

Hicrî: 19 Zilkâde 1434 - Rûmî: 12 Eylül 1429

Patrona Halil İsyanı (1730) • Lapseki'nin Kurtuluşu (1922)


Hazreti Lokmân'ın Oğluna Tavsiyeleri

Ey oğul;

Kerîm kişiye ihânet etme,

Akıllı kimseyi hicvetme,

Ahmak kimseye mizah (şaka) yapma,

Câhille arkadaş olma,

Dostun da olsa düşmanın da olsa kötü ahlâklı kimsenin şerrinden asla emin olma.

Hayırlı amelin tamam olması onda acele etmekledir.

İnsanda üç şey güzeldir: Geçimli olmak, kardeşlerin (in sıkıntılarına) tahammüllü olmak, arkadaşlarını usandırmamak.

Öfkenin önü delilik, sonu da pişmanlıktır.

Rüşde ermek, akıllı olmak üç şeyledir: Nasîhat verenle istişâre, düşmanı ve hasetçiyi idâre edebilmek, herkes ile dost olabilmek.

Ey oğul, görür gibi bilmediğine inanan, güvenilmez kimseye itimad eden, ulaşamayacağı şeyi arzu eden kimse aldanmıştır.

Hasedden uzak dur. Çünkü dînini mahveder, seni zayıflatır, âkıbeti her türlü pişmanlıktır.

Bir idârecinin hizmetinde bulunduğun zaman ona kimsenin lafını taşıma. Bu, ancak sana olan nefretini artırır. Sen böyle yaptığında elbet başkası da senin aleyhinde söz taşır. O vakit de sana emniyeti kalmaz. Sana emniyet ettiğinde de asla ihânet etme. Sana ondan az da olsa bir menfaat ulaştığında onu kabul edip çok yerine tut. Konuşurken sözünü kısa tut. Meclislerde sırlarını sakla.

Ey oğul, sana yakın ve uzak olan herkese halîm ol; yumuşak davran

İyi ve fenâ kimseler yanında cehâletini sakla.

Akrabâna sıla-i rahimde bulun.

Dîn kardeşlerin, yanlarından ayrıldığında ne sen onları, ne de onlar seni kötüleyen kimseler olmasın.


İsimlerimiz:

Erkek: Selçuk, Kız: Şeyma


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Haccın Hikmeti
« Yanıtla #1024 : 26 Eylül 2013, 11:08:07 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim âhirete irtihâlimden sonra kabrimi ziyâret ederse, beni hayatımda ziyâret eden kimse gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)




26
Eylül Perşembe 2013

Hicrî: 20 Zilkâde 1434 - Rûmî: 13 Eylül 1429

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın Birinci Viyana Muhasarası (1529)


Haccın Hikmeti

Allâhü Teâlâ Hz. Âdem’e (a.s.): “Ey Âdem! Sen benim için yeryüzünde, gökteki Beyt’imin hizasında bir Beyt yap ki melekler, Arş’ımın etrafında tavâf ettikleri gibi, sen ve çocukların da onun etrafında tavaf ederek bana ibadet ediniz.” buyurdu.

Âdem Aleyhisselâm Mekke’ye gidip Beytullah’ı inşa etti. Sonra Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvardı: “Yâ Rabbi! Şüphesiz her çalışanın bir ücreti vardır, benim de bir ücretim vardır.” Allâhü Teâlâ da: “Evet, vardır. Dile benden ne dilersen.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Beni tekrar cennete gönder.” dedi.
Allâhü Teâlâ: “Bu, senin için gerçekleşecektir.” buyurdu.

Hz. Âdem: “Yâ Rabbi! Benim hatalarımı itiraf ettiğim gibi, zürriyetimden de günahlarını itiraf edip sana yalvararak bu Beyt'i tavaf edenleri de affetmeni istiyorum.” dedi.
Cenâb-ı Allah: “Ey Âdem! Ben seni affettim. Senin zürriyetinden, bu Beyt'i ziyaret edip de günahlarından tevbe edenleri de affettim.” buyurdu.

Nûh Tufanı’ndan İbrahim (a.s.) zamanına kadar Ka'be’nin yeri belirsiz kaldı. Allâhü Teâlâ, İbrahim (a.s.)’a, Ka'be'yi inşâ ve insanlara haccı ilân etmesini emir buyurdu.
İbrahim (a.s.) “Ya Rabbi! Buna sesim yetmez.” dedi.
Hz. Allah: “Sen ilân et, sesini ulaştırmak bize aittir.” buyurdu.
Bunun üzerine Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim'in üzerine çıkıp baktı ve bütün yeryüzünün, dağların, taşların, ovaların, kara ve denizlerin, insan ve cinleri ile beraber hepsinin gözünün önünde toplandığını gördü. İki parmağını kulaklarına koyarak doğuya, batıya, kuzey ve güneye doğru dönerek şöyle seslendi: “Ey insanlar! Beytü'l-Atîk'i (Ka’be’yi) ziyaret etmek sizlere farz kılındı, Rabbinizin dâvetine icabet edin, gelin.”

İbrahim (a.s.) zamanından günümüze kadar hac yapmaya muvaffak olanlar, İbrahim (a.s.)’ın dâvetine “Lebbeyk Lebbeyk!” diyerek icabet edenlerdir. Bir kimse o vakit İbrahim Aleyhisselâm’ın davetine kaç kere “Lebbeyk” diyerek cevap vermişse o kadar haccetmek nasib olur. (Lebbeyk: 'Emrine âmâdeyim' demektir.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Medîne-i Münevvere'de İlk Günler ve Ezan
« Yanıtla #1025 : 27 Eylül 2013, 18:34:19 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Hacer-i esved cennetten inmiştir. O sütten daha da beyaz idi. Fakat insanoğlunun hatâ(günah)ları onu kararttı.”
(Hadîs-i Şerif, Sünen-i Tirmizî)




27
Eylül Cuma 2013

Hicrî: 21 Zilkâde 1434 - Rûmî: 14 Eylül 1429

Preveze Deniz Zaferi (1538)


Medîne-i Münevvere'de İlk Günler ve Ezan

Ensâr-ı Kiram her gün Resûl-i Ekrem’i ziyaret eder, nöbet ile yemek getirir, hizmette bulunurlardı. O müddet içinde on miskâl altına arsa satın alınarak üzerinde bir mescid-i şerif yapıldı. Bugünkü mâmur Mescid-i Nebevî işte bu mübarek mesciddir. Bunun çevresinde yapılan hücrelere Resûl-i Ekrem Efendimiz intikal buyurdular. Mekke-i Mükerreme’de kalmış olan ümmü'l-mü'minîn Hazret-i Sevde ile Peygamberimiz'in diğer ehl-i beyti de Medîne-i Münevvere'ye getirildi. Artık Medîne-i Tâhire bu mübarek zâtların ikinci vatanları olmuştu.

Hicrî târih Peygamber Efendimiz’in Medîne-i Münevvere'ye hicret buyurdukları senenin Muharrem ayından başlar.

Mescid-i Nebevî yapıldıktan sonra Ashâb-ı Kirâm toplanıp beş vakit namazı cemâatle kılmaya başlamışlardı. Fakat, namaz vakitlerini ilan lâzım geliyordu. Başka milletlerin boru çalmak, çan çalmak, yüksek bir yerde ateş yakmak gibi kabul etmiş oldukları mânâsız alâmetler İslâmiyet'e yakışmazdı. Bir aralık Hz. Ömer'in teklifiyle namaza ‘es-salâte câmi'aten’ diye çağırıldı. Nihayet ensâr-ı kiramdan Abdullah bin Zeyd'e rüyasında bildiğimiz ezan öğretildi. Hz. Ömer de böyle bir rüya gördü, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bunu işitince “İnşâAllah bu rüya haktır, namaza böyle davet olunmalıdır.” diye emretti. Sonra bu rüyayı teyid eden vahiy nazil oldu.

Yeryüzünde namaz vakitleri başka başka saatlere tesadüf ettiğinden ezân-ı Muhammedî okunmayan hiç bir saat yoktur. Bu vesîle ile Allâhü Teâlâ'nın birliği, büyüklüğü, Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) peygamberliği, namazın felah ve kurtuluşa sebep olduğu bütün insanlık âlemine yüksek bir sesle ilan edilmektedir.

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz'in ilk müezzini Bilâl-i Habeşî'dir. Ebû Mahzûre Semüre ile Amr İbn-i Ümm-i Mektûm ve Sa'dü'l-Karaz da Efendimiz'in müezzinlerindendir. (Radiyallâhu anhüm.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları
« Yanıtla #1026 : 28 Eylül 2013, 14:36:16 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Dünyanın izzeti mal ile, âhiretin izzeti de sâlih ameller iledir.”
(Hazret-i Ömer (r.a.), Münebbihât)




28
Eylül Cumartesi 2013

Hicrî: 22 Zilkâde 1434 - Rûmî: 15 Eylül 1429

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)


Kurban Nisâbı ve Vâcib Olmasının Şartları

Kurban nisâbı: Aslî ve zarûrî ihtiyaçlarından başka fitre vâcib olacak kadar malı-parası olan, hür ve mukîm (yolcu olmayan) erkek ve kadın Müslümana kurban kesmek vâcibdir.

Bu malın -zekât nisâbında olduğu gibi- alışveriş ile artabilecek mal olması ve üzerinden bir sene geçmesi şart değildir.

Aslî ve zarûrî ihtiyaçlar şunlardır: Evi, evinin kâfi miktarda eşyası, bineceği (arabası), üç türlü giyeceği -yani iş elbisesi, günlük giydiği elbise, bayram ve benzeri günlere mahsus elbisesi- kendinin ve nafakası kendi üzerine vâcib olanların bir aylık nafakalarından fazla olarak 80,18 gr altın veya aynı kıymette başka bir şeye sahip olan kimselere sadaka-i fıtır vermek ve kurban günlerinde kurban kesmek vâcib olur.  

• Bir kimse (bayramın 1., 2. ve 3. gününde) kurban kesmeye mahsus olan günlerin sonunda (akşam vaktine kadar) zengin, yani nisâba mâlik olsa derhal kurban kesmesi vâcib olur.
• Hür, mukîm ve nisâba mâlik müslümanın küçük çocukları için kurban kesmesi müstehaptır. Zâhiru'r-rivâye de böyledir. Fetva, buna göredir.
İmam Hasan'ın Ebû Hanîfe’den rivayetine göre, kişinin küçük çocuğu ve babası olmayan torunları için kurban kesmesi vâcibdir. İmam Kudûrî, İmam Hasan'ın bu rivayetini tercih etmiştir.
• Müsâfir eğer mukîm iken kurbanı alıp, (yani bayramın üçüncü günü güneş batmadan önce) sefere çıkarsa, -kurban kesmek üzere bir hayvanı alması sebebiyle üzerine vâcib olduğu için- kurbanı satması câiz olmaz.

İmâm-ı Âzam ve İmam Ebû Yûsuf Hazretleri'ne göre kurban kesmekle mükellef olmak için akıllı ve bâliğ (ergen) olmak şart değildir. Delinin ve henüz bâliğ olmamış çocuğun mallarından babaları yâhut vasîleri kurban keser ve onlara yedirirler. Yediklerinden artanı bunlar için (elbise gibi) kendisi ile faydalanılan bir şey ile değiştirebilirler.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kurbanın Fazîleti | Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler
« Yanıtla #1027 : 29 Eylül 2013, 23:53:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Benim şu mescidimde (Mescid-i Nebevî) kılınan bir namaz, -Mescid-i Haram hariç- diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha fazîletlidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




29
Eylül Pazar 2013

Hicrî: 23 Zilkâde 1434 - Rûmî: 16 Eylül 1429

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)


Kurbanın Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Allah katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür.”
• “Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Çünkü bir kimse kurbanını alır, onunla kıbleye dönerse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak sûrette kurbanın kanı Hz. Allâh'ın muhâfazasında toprağa düşer. Azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.”
• “Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır, kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder, Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”


Gücü yeten kimsenin şefâate nâil olmak niyetiyle Allah rızâsı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyti’mdendir.” deyip kesti.

Sonra ikincisini keserken “Allâh’ım! Bu da Muhammed ve ümmetindendir.” dedi.

Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Hazretleri biri kendisi için, biri Resûl-i Ekrem Efendimiz için olmak üzere iki koç kurban ederler ve ‘Resûlullah (s.a.v.), zât-ı şerîfleri için kurban kesmeyi bana vasiyet buyurdular.’ derdi.

Kurban Kesmeye Dâir Bâzı Meseleler

İki kimseden biri diğerinin kurbanını yanlışlıkla -kendinin zannederek- kestikten sonra etini yemeden sahipleri kurbanlarını bilip alsalar, câiz olur.
Etini yedikten sonra bilirlerse helâlleştikleri takdirde yine câiz olur.
Helâlleşmezlerse her ikisinin de kurbanları olmadığı için birbirlerinin kurban bedellerini öderler. Kurban günleri geçmemişse kurbanlarını keserler. Geçmişse aldıkları bedelleri sadaka olarak verirler.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmanın Şubelerinden: Diline Sâhip Olmak
« Yanıtla #1028 : 01 Ekim 2013, 11:22:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim, Allah için hacceder ve hacda faydasız söz konuşmaz ve günah işlemezse, anasından doğduğu gündeki gibi -günahsız olarak- geri döner.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî ve Müslim)




30
Eylül Pazartesi 2013

Hicrî: 24 Zilkâde 1434 - Rûmî: 17 Eylül 1429

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)


İmanın Şubelerinden: Diline Sâhip Olmak

Dili gıybet, nemîme, yalan gibi kötü ve faydasız sözlerden korumak imanın bir şubesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen- “Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ul bulunuyor.” (İsrâ, 36) buyurulmuşdur.

Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu:

“Âdemoğlunun hatalarının çoğu dilindendir.”

“Allâhü Teâlâ konuştuğunda faydalı olan, sustuğunda da selâmet bulan kula rahmet etsin.”

“Her kimi selâmete ermek sevindirirse susmayı âdet edinsin.”

“Kişinin mâlâyaniyi; faydasız şeyleri terk etmesi İslâm’ının güzelliğindendir.”

Hz. Ebûbekir (r.a.) diline işâret ederek, başıma nice işleri getiren işte budur, buyururdu.

Resûlullâh Efendimiz’e, insanların en hayırlısı kimdir, diye sordular, “Mahmûm (yanık) kalb sâhibi ve doğru sözlü olanıdır.” buyurdu. Ashâb sordu:

“Doğru sözlüyü anladık, ama yanık kalb sâhibi nasıl olur?” Şöyle buyurdular:

“Takvâ sâhibi nakî (saf kimsedir) ki hiç günah işlemez, kimseye zulmetmez, hased de etmez.” Ashâb

“Yâ Resûlallâh, kim bunu elde edeceği yoldadır?”,

“Dünya ile meşgûl olduğu halde âhireti seven kimse” buyurdu. Ashâb: “Biz aramızda sadece sizin azadlınız Râfi’i bu vasıfta biliriz. Peki bundan başka kim bunu elde etme yolundadır.” dediler.

“Güzel ahlâklı mü'min” buyurdular. Ashâb “İşte bu bizde olur.” dediler.

“İlmi ile amel eden, malının fazlasını infâk eden, fuzûli, lüzûmsuz sözünü tutan kimseye müjdeler olsun.”

İSİMLERİMİZ:


Erkek: Yakup, Kız: Yasemin




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Akîka Kurbanı | Kurbana ait Hükümler
« Yanıtla #1029 : 01 Ekim 2013, 11:24:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim mal genişliği (mâli imkân) bulur da kurban kesmezse sakın bizim mescidimize, namazgâhımıza yaklaşmasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




01
Ekim Salı 2013

Hicrî: 25 Zilkâde 1434 - Rûmî: 18 Eylül 1429

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)


Akîka Kurbanı

Yeni doğan çocuğun başındaki tüylere “akîka” ismi verilir. Çocuk için Cenâb-ı Hakk’a şükür olarak kesilen kurbana da “Akîka (nesîke) kurbanı” denir.

Akîka kurbanı kesmek müstehabdır. Akîka kurbanı çocuğun doğduğu günden itibâren kesilebilir. Yedinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kurban olmaya elverişli bir hayvan akîkaya da yeterli olur. Erkek ve kız çocuğu için birer kurban kesilebilir. Erkek çocuk için iki kurban kesilmesi de uygundur.

Akîka kurbanı kesilirken anası yâhut babası “Yâ Rabbe’l-âlemin, bu benim çocuğumun akîkasıdır. Onun cehennem ateşinden kurtuluş fidyesi olsun.” diye duâ eder.

Vaktiyle akîka kurbanı kesilmemiş olan kimse kendi nâmına bir kurban kesebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’nın emri ile peygamberliğini ilân etmesinden sonra kendileri için ve iki torunlarının doğumlarında onlar için akîka kesmişlerdir.

Akîka kurbanının etinden sâhibi yiyebilir, başkalarına yedirebilir ve etin bir kısmını, tamamını veya kurbanın kendisini bağışlayabilir.

Çocuklar Allâh’ın lütfudur. Bu kurbanlar da o lütfa karşı birer şükran ifâdesidir.

Kurbana ait Hükümler

Vakti içinde kurbanı kesmeyip kıymeti sadaka olarak verilse kurban edâ edilmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fıtra) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden sâkıt olmaz. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Nisâba mâlik (zengin) olan çocuk için velisinin çocuğun malından kurban kesmesi lâzımdır.  




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Eğer ümmetime meşakkat vermesinden korkmasa idim onlara her abdestle berâber misvakı emrederdim.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)




02
Ekim Çarşamba 2013

Hicrî: 26 Zilkâde 1434 - Rûmî: 19 Eylül 1429

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)


Üstaza Uzatılan El Başkasına Verilmez

Evliyânın büyüklerinden Üftâde Hazretleri’nin müridi olan Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri tevâzû ve gayretle kısa zamanda yüksek manevi mertebeler elde etmişti. Bunu çekemeyen diğer müritler üstazları Hz. Üftâde’ye şikâyette bulunmuşlardı.

Bir kış mevsimi sofraya pilav geldiği zaman Hz. Üftâde, “Şimdi bağdan taze kopmuş üzüm gelse idi, şu pilav ile ne güzel yenirdi.” buyurunca müridler birbirlerinin yüzüne bakmaya başlamışlardı. Çünkü ortalık karla kaplı idi ve üzüm mevsimi değildi.

Aziz Mahmud Hüdâî, üstazının bu sözündeki manayı anlayıp “Efendim, müsâade buyurulursa emrinizi ben yerine getireyim” deyince üstazı “memnun olurum” der. Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, bağa gider. Ortalık karla kaplı olduğu halde, bağda üzümler görür ve iki sepet üzüm doldurur. Bu inâyet-i ilâhiyyeye müteşekkir kalır.

Sevincinden ilahi ve kasideler okuyarak dönerken ayağı kayar ve çamura batar. Kurtulayım diye uğraştıkça daha da batar. Sepetleri canından daha çok muhafazaya gayret eder.

Bu sırada bir zat zuhur eder, “Evladım, uzat elini, seni kurtarayım,” der. Hüdâyî Hazretleri, ona kim olduğunu sorar. Hızır olduğunu söyleyince “Efendim, Üftâde’ye uzatılan el başkasına verilmez,” cevabını verir. Hz. Üftâde’nin ruhaniyyeti onu oradan çıkarır, kurtulur. Üzümü, şeyhinin huzuruna getirir ve olanları anlatır.

Üftâde Hazretleri çok memnun olur, müridler de bu olanlar karşısında hayretler içinde kalırlar. Üftâde hazretleri “Müridlerim, Hüdâyî’nin kemalini sizler de anladınız ya. O hilafeti çoktan hak etmiştir.” buyurur.


Kurban Kesmeye Dair Bazı Meseleler

Kurbanı yatırdıktan sonra bıçağı bilemek mekruhtur.

Kesmeyen bıçağı kurbanın boynundan kaldırıp biledikten sonra kesmek -eziyet olduğu için- haramdır. Lâkin böyle kesilen hayvanın etini yemek haram olmaz.

Kör bıçak ile kesmek, kör bıçağı birkaç defa sürmek, kesecek yere bacağından sürüyerek çekmek, iliğe kadar birden kesmek, kurbanı incitmek, canı çıkmadan yüzmek, başını birden kesmek, kıbleye çevirmemek ve doğurması yakın olan hayvanı kesmek mekruhtur.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar | Kesilen Kurbanın Taksîmi
« Yanıtla #1031 : 03 Ekim 2013, 11:00:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“O (Allah), sizlere ancak ölü (lâşe) olanları, (akar) kanı, domuz etini ve Allâh’tan başkası adına boğazlananı haram kılmıştır…”
(Bakara Sûresi, âyet 173)




03
Ekim Perşembe 2013

Hicrî: 27 Zilkâde 1434 - Rûmî: 20 Eylül 1429

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)


Eti Yenen ve Yenmeyen Kurbanlar

1- Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû'u (çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (gayr-i müslimlere) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz.
2- Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.
Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.
3- Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.

• Hayvanı kesmezden evvel sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.
• Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kesilince kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.
• Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi dirilik alâmetidir. Bunların aksi, yâni ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması ölüm alâmetidir.
• Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.


Kesilen Kurbanın Taksîmi

Kurban, ortak kesildiğinde etini tartarak taksîm etmek îcâbeder. Taksîm ederken ortakların hisselerinde et ile beraber deri, ayak, baş, ciğer veyahut yağından ve işkembesinden bir parça olursa, tahmînen taksim câiz olur. Ortaklardan birine veya herhangi bir kimseye 'Etini istediğin gibi taksîm edebilirsin.' diye vekâlet verilirse yine tahmînen taksim câiz olur.

Taksim etmeden hepsi birlikte etini pişirip yeseler, câizdir. Bir kimse kendisi, âilesi ve büyük çocukları için kurban etmek niyetiyle bir sığır alsa etini taksim etmek şart olmaz.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim her (kamerî) aydan üç gün oruç tutarsa senenin tamamında oruç tutmuş olur. Allâhü Teâlâ kitabında bunu tasdik eden âyetini inzal buyurdu. ‘Kim bir iyilik ile gelirse onun için on misli vardır.’ Bir günlük oruç on günlük oruca denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




04
Ekim Cuma 2013

Hicrî: 28 Zilkâde 1434 - Rûmî: 21 Eylül 1429

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)


Hangi Hayvanlar Kurban Olmaz?

Bir veya iki gözü kör, zayıflıktan ilikleri erimiş, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yâni hiç yürüyemeyen, kulaklarından biri olmayan veya burnu kesik olan hayvanları kurban etmek câiz olmaz.

Sığır, koyun veya keçinin bir memesi gitmiş veya kurumuş ise kurban edilmesi câiz olmaz. Lâkin yavrusunu emzirebilirse câiz olur.

Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.

Deli hayvan karnını doyuramazsa kurban etmek câiz olmaz.

Ölmek üzere olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Kulağının biri dibinden kesilen yâhut doğduğunda bir kulağı olmayan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.

Emânet hayvanı kendisi için kurban etmek, rehin hayvanı kurban etmek ve almaya vekil olduğu hayvanı kendisi için kesmek câiz olmaz.

Kocası, karısının veyâhut karısı kocasının kurbanını izni olmayarak kendisi için kesse câiz olmaz. Kıymetini vererek râzı etse de câiz olmaz.


Zilhicce Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Zilhicce ayı ictima‘ı yarın (5 Ekim Cumartesi) Türkiye saati ile 03.35’de.

Ru’yet ise yine yarın (05 Ekim Cumartesi) Türkiye saati ile 17.39’da.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas okyanusunun ortası, güney batısı, Afrika Kıtasının güney ve ortası kısmı. Güney Amerika kıtasının tamamı ile Falkland Adaları.

Hilal; Türkiye’nin kuzeyi hariç tamamından ve Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülebilecektir.

Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 6 Ekim Pazar günü de Zilhicce ayının 1’i olmaktadır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zilhicce Ayı ve On Gece | Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?
« Yanıtla #1033 : 06 Ekim 2013, 00:05:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ’ya -içinde kendisine ibadet olunan- en sevimli günler Zilhicce’nin (ilk) on günüdür. Her bir gününün orucu bir senelik oruca, her gecesinin ihyası da Kadir Gecesi’ni (ibâdetle) ihya etmeye denktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




05
Ekim Cumartesi 2013

Hicrî: 29 Zilkâde 1434 - Rûmî: 22 Eylül 1429

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)


Zilhicce Ayı ve On Gece

Bu akşam idrâk edeceğimiz kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafât’a çıkıldığı, Allâh için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır.

Zilhiccenin birinci on gecesi “leyâlî-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbîh namazına devamda hayır vardır.

Hacca gidemeyen mü’minlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. O bakımdan Kurban bayramından evvel dokuz gün oruç tutmalı, 10. günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemelidir. Bu mendubdur. Hiç olmazsa 8’inci gün ile beraber, 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır.

Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından Teşrîk tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe ilallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir.


Zilhiccenin İlk On Gününde Ne Yapılır?

Zilhicce ayının birinden onuna (yâni Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:

10 salevât-ı şerîfe:

“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”

10 istiğfâr:

“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”

10 tevhid:

“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunur.          (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? | Kurban Etinin Taksîmi
« Yanıtla #1034 : 06 Ekim 2013, 23:23:21 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Hiçbir günde yapılan sâlih amel Allâhü Teâlâ’ya Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan sâlih amelden daha sevimli olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




06
Ekim Pazar 2013

Hicrî: 1 Zilhicce 1434 - Rûmî: 23 Eylül 1429

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)


Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban olan hayvanlar koyun, keçi, sığır, câmûs (manda) ve devedir.

Bir yaşını bitirip iki yaşına girmiş koyun ve keçi, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş sığır ve manda, beş yaşını tamamlayıp altı yaşına girmiş olan deve kurban olur.

Lâkin kuzu büyük olup bir senelik koyundan fark olunamazsa ve altı ayı tamam etmişse kurban olur.

Kurban vahşî (yabânî) olmamalıdır.

Bir koyun, bir keçi bir kimse için kurban olur.

Bir sığır, bir câmûs (manda) ve bir deve yedi kişi için kurban olur. Yâni yedi kişi müşterek olarak bir sığırı veya deveyi kurban edebilirler. Ortaklar tek, çift veya yediden az olabilir.

Bir kimse iki koyun kurban edebilir.

Resûl-i Ekrem sallâllahu aleyhi ve sellem Efendimiz her sene iki koyun kurban ederdi. Vedâ Haccı'nda yüz deve kurban ettiler.

Müşterek olarak inek, öküz, deve veya câmûs kurban etmekte müstehab olan, ortakların kurbanı hep birlikte alması veyâhut içlerinden birine vekâlet verip aldırmalarıdır.

Bütün ortakların kurbanda ibâdete, sevâb ve fedâ-yı nefse niyet etmeleri ve hisselerinin müsâvî (denk) ve hepsinin Müslüman olmaları şarttır. Ortakların bazısı vâcib kurbana, diğerleri sünnet, nâfile, nezir (adak) veya akîka kurbana niyet etse yâhut ortakların bazısı ölü yâhut sabî veya bunamış olsa kurban câiz olur.


Kurban Etinin Taksîmi

Kurban etinin üçe taksîmi müstehabdır:

Üçte biri sadaka olarak verilir. Üçte biri akrabâ ve dostlara hediye veya ziyâfet verilir. Üçte biri de nafakaları üzerine olan âile ve evlâda yedirilir.

Kurbanın etini zenginlere, fakîrlere, Müslüman veya gayr-i müslimlere hediye etmek veya tamamını bağışlamak câizdir.

Kurban kesen ihtiyaç sâhibi ise kurbanın tamamını ev halkına yedirmesi daha faziletli ve müstehabdır