Gönderen Konu: Bir Hile Girdabı: Network Marketing  (Okunma sayısı 3941 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Hile Girdabı: Network Marketing
« : 03 Haziran 2014, 17:30:08 »

Bir Hile Girdabı: Network Marketing


Sisteme katılan kişi, direk olmasa bile piyasa değeri 50 lira olan bir ürünü 500 liraya (güya) satın alarak-kaybetme ihtimalinin de var olduğunu bilerek- sisteme bir miktar para vermektedir.

Katılımcının asil gayesi ürün satın almak değil de kısa yoldan kâr etmek olduğu için, sadece kamuflaj fonksiyonlu bir ürün muamelenin seran caizliği için yeterli olmaz. Çünkü “bir isten maksat ne ise hüküm ona göredir” külli kaidesi bunu gerektirmektedir. “Network marketing” sistemi iç içe girmiş kumar ve hile halkalarından ibarettir.

İslam’da her hangi bir malın mülkiyetinin bir zimmetten diğer zimmete intikali için, akit, miras, hibe, iktisap vb. yollar vardır. Fakihler, şeri delillerden hareketle mülkiyet nakledici akitlerin sahih olabilmesi için belli başlı şartlar tespit etmişlerdir. Bir akdin meşru olabilmesi için insanların mallarını haksız yollarla yemeye vesile olmaması; insanların bilgisizliklerini ve başka zaaflarını kullanarak onların tuzağa düşürülmemesi; akdin kumar, faiz ve fuhuş gibi şer’i şerifin yasakladığı şeylere müncerr olmaması gerekir.

Network marketing sistemine, İslam hukukunun sabit kaideleri çerçevesinde baktığımızda ilk etapta sahih olabileceği gibi bir intiba oluşmaktadır. Çünkü ortada, akdin mevzuunu teşkil eden şeran yasak olmayan bir ürün vardır. Ve ürün normal fiyatının çok üzerinde de olsa alıcı tarafından kabul edilmektedir. Bir kişinin herhangi bir malı normal fiyatının üzerinde bir fiyatla satın almasında bir mahzur yoktur. Bu sistemin Müslümanlar arasında yaygınlaşıp mahiyetinin tam deşifre edilmediği zamanlar itibariyle caiz olduğuna dair birtakım fetvalar da verilmesi belki bu yüzdendir. Ancak söz konusu sistemin, gerçek mahiyeti tam olarak anlaşıldığında, İslam hukukunun alış-veriş akdinin meşruiyeti için gerekli gördüğü şartlar bulunmadığı gibi, kesin olarak yasaklanan birtakım gayr-i meşrulukları barındırdığı anlaşılmaktadır. Bu mahzurları maddeler halinde aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

Network marketing fıkhın sabit prensiplerine aykırıdır

İslam hukukunda akitler birtakım ihtiyaçları karşılamak için meşru kılınmıştır. Bu sebeple, kullanılması meşru olan bir ürüne sahip olmak için yapılan bir akit ve pazarlamanın fıkhen caiz olduğu hakkında bir ihtilaf yoktur. Ancak Network marketing sisteminin ağına düşen pazarlamacıların hemen hiç birisinin asıl gayesi iktisadi ürüne sahip olmak değildir. Bilakis, başka kişileri de sembolik olan ürünü fahiş fiyata satın almaya ikna ederek kendileri gibi ağa takılmalarını temin etmeye çalışmaktan ibarettir. Taraftarlar ne kadar aksini iddia etseler de, bu sistemde iktisadi ürün, sadece bir kamuflajdan ibarettir. Nitekim bu sistem, Amerika’da arada ürün olmadan yapılan saadet zinciri sisteminin yasaklanması üzerine, hukuku arkadan dolanma amacıyla geliştirilmiştir. Network marketing yöntemiyle çalışan şirketlerin reklamlarına bakıldığında da asıl gayenin iktisadi ürün olmadığı son derece net bir şekilde görülebilir. Söz konusu ağa katılacak kişiler basit bir meblağ mukabilinde sisteme üye olarak aşırı kâr edecekleri vadi ile tuzağa düşürülmektedir.

Sistemin özü aldatma mantığıyla çalışmaktadır

Network marketing yönteminin akit sistemi temelde insanların çalışmadan fazla para kazanma zaafları üzerine kurulmuştur. Nitekim değişik isimler altında bu sistemle çalışan şirket sahipleri ve piramidin tepesine kurulmuş olanlar, çoğunlukla kazanamayan ama kazanma beklentisiyle sistemin ağına düşmüş olan aşağı derecedekilerin aleyhine aşırı kâr etmektedir. Piramidin alt kısımlarında yer alan üyeler ise öncelikle sisteme kaptırdıkları paralarını geri alabilmek; daha sonra da ikna ettikleri veya kandırdıkları kişiler vasıtasıyla daha çok kişinin sistemin ağına düşmesini temin etme mecburiyetinde kalmaktadır. Bu ise, ne pahasına olursa olsun, sırf para kazanma amacına yoğunlaşmış olan kişileri adeta sitemin kölesi haline getirmek ve başkalarının alın terinden rant sağlamaya çalışmak anlamına gelmektedir. Zira ağa katılanların tamamı, ağa katılma amaçlarının gerçekleşebilmesinin, başka kurbanların da aynı şekilde ikna edilmelerine ve ağa takılmalarına bağlı olduğunu bilmekte ve bu sebepler de daha çok kişinin ağa takılmasını beklemektedirler.

Fıkhın Akit sistemine uymuyor

Network marketing sistemi islam Hukukunda bir alış-veriş akdinin sahih olması için gerekli şartları taşımamaktadır. Gerçi ilk etapta bir “akdin inikadı” (sözleşme) için gerekli olan rükünleri (icab, kabul, akideyn, makudün aleyh) teşkil eden unsurlar bulunmaktadır. Ancak bu unsurlar akdin sadece inikadı için yeterlidir. islam Hukukunda akdin inikad şartlarından ayrıca sıhhatinin şartları da vardır. Diğer bir ifade ile inikad etmiş olan her akit sahih akit olarak kabul edilmez. Akdin sıhhati için inikat şartlarının dışında başka şartlar da aranır. işte bu açıdan baktığımızda network marketing sisteminin akdin sıhhat şartlarını taşımadığı görülmektedir. Şöyle ki; öncelikle bu sistemde, birtakım belirsizlikler (ğarar) vardır. Çünkü network marketing sistemiyle çalışan şirketlerin asıl sahipleri, ağa ne kadar kişi takıldığında ne kadar kazanacaklarını, ama her hal-ü kârda mutlaka kazanacaklarını bildikleri halde, pazarlamacılar için böyle bir
garanti söz konusu değildir. Zira katılımcıların kâra geçebilmeleri için, belli sayıda kişilerin sisteme dâhil olmasını temin etmeleri gerekmektedir. Bunu başarıp başaramayacakları ise belirsizdir.

Network marketing sistemi ne kadar devam ederse etsin, mutlaka bir sınırda duracak ve alt tabakadakiler mutlaka zarar edecektir. Bu ağa takılan kişi, kâr eden üst tabakada mı, yoksa zarar eden alt tabakada mı olacağını bilmez. Vakıa piramidin tepe noktasındaki az sayıdaki kişi kâr ederken, aşağı doğru inildikçe risk artmakta ve katılımcıların çoğu zarar etmektedir. Bu demektir ki, bu sistemde galip durum zarar, asıl durum ise belirsizliktir. işte bu belirsizlikler akdin fasit olmasına sebep olmaktadır. Bilindiği gibi, fasit akitler imam Azam’a göre riba /faiz hükmündedir, imam Şafi’ye göre ise tamamen geçersizdir.

Sistem iç içe geçmiş kumar halkalarından oluşmaktadır

Network marketing sistemi, çoğunlukla sembolik ve mevhum bir satış akdi ile perdelenmiş olsa da, aslı itibariyle başkalarını kandırma mantığı üzerine kurulmuştur. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu sisteme katılanların asıl gayesi hiçbir zaman ürün satın almak değil; kolay yoldan para kazanmaktır. Dolayısıyla akit konusu olan ürünün, payanda olmanın dışında hiçbir rolü kalmamaktadır. Zira bu sisteme katılan kişi, direk olmasa bile piyasa değeri 50 lira olan bir ürünü 500 liraya (güya) satın alarak, sisteme bir miktar para vermekte (misalimizde 450 lira vermiş oluyor) onun karşılığında ise kazanma ihtimalinin de, kaybetme ihtimalinin de var olduğunu bilmektedir. Diğer bir ifade ile belli sayıda kişiyi kandırabildiği takdirde ortaya koyduğu paradan daha fazlasını kazanacağını; kimseyi ikna edemediği takdirde ise yatırdığı parayı da kaybedeceğini bilerek katılmaktadır.

Özellikle şebekenin son düzeyinde bulunan (sisteme yukarıda tasvir edilen şekilde para ödeyerek katılıp ta, kimseyi ikna edemeyen) kişinin kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durum ise söz konusu akdin, İslam’ın kesin olarak yasakladığı (Maide Sûresi, Ayet 90) kumar ile aynı mantığa sahip olduğunu göstermektedir. Hiçbir Müslüman, “Efendim! Buraya kaptırdığım para nihayetinde 500 tl’den ibarettir, onu kaybettiğimi farz ederim, geçer gider.” diyemez: Yatırılan paranın az veya çok olması, sistemin şeri hükmünü değiştirmez.

Burada şu noktanın altını bir kere daha çizmekte fayda vardır: Katılımcının asıl gayesi ürün değil de kâr olduğu için, sadece kamuflaj fonksiyonlu bir ürün şer’i hükme medar olamaz. Çünkü “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir ” mecellenin külli kaidesi bunu gerektirmektedir. Kaldı ki dört mezhep imamı, bedellerden biri nakit, diğeri ise ürün + nakit olan akitlerde ve yalnız paranın, ürünle beraber bulunan paradan daha az veya ona müsavi olması durumunda faizin olacağı hakkında icma’ etmişlerdir. Network marketing sisteminde, kâr eden katılımcı açısından bu durum söz konusudur.

Sistemde aldatma şaibesi var

Bu sistemde şeran haram olan aldatma / gaşş vardır. Çünkü sisteme katılanların tamamı, kendilerine verilen telkinin etkisi ve çalışmadan para kazanma ümidi ile rayiç bedeli mesela 50 lira olan bir ürünün 500 liraya satılmasını temine çalışmaktadır. Bu ise şeran haramdır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Bizi aldatan bizden değildir” (Sahih-i Müslim) hadisi – her ne gerekçe ile olursa olsun – Müslümanları aldatmanın son derece tehlikeli olduğunu bildirmektedir.

Dört Maddede Kazanç Piramidi Sistemi

1. Network marketing sistemi  çerçevesindeki pazarlama yöntemi, kaynağı itibariyle kapitalist bir zihniyetin ürünü ve her ne pahasına olursa olsun daha fazla para kazanma hırsının bir tezahürüdür ve meşru bir pazarlama yöntemi olarak görülmesi mümkün değildir.

2. Network marketing olarak bilinen sistem şekli itibariyle, ilk etapta ödüllü alış-veriş akdi intibaını vermektedir. Ancak gerek amacı gerekse icra biçimi itibariyle ne alışveriş akdi olarak ve ne de bir ödüllendirme sistemi olarak kabul edilemez. Çünkü mal üzerine yapılan alış-veriş akdinde, kişi ihtiyaç duyduğu bir malı belli bir bedelle satın alır ve satıcıyla olan münasebeti biter. Bu sistemde ise, ağa katılarak kazanç elde etmek isteyenler açısından ihtiyaç duyulan bir malı satın almak söz konusu değildir.

3. Network marketing sistemiyle çalışan şirketlerin tamamında, ağa katılmak isteyen kişi daha önceden sisteme katılan bir kişinin listesine girmeye mecbur edilmektedir. İslam fıkhında bunun bir benzeri yoktur.

4. Bu haliyle network marketing sistemi, şirket sahipleri açısından ince hesaplanmış ve son derece bilinçli bir para kazanma yöntemi iken, ağa katılan pazarlamacılar açısından o derece belirsizlik ve aldatma şaibelerine sahiptir. Bu sebeple fıkhen kesinlikle arızalıdır.


Mehmet ERDEM | 03 Haziran 2014 | http://insanvehayat.com/bir-hile-girdabi-network-marketing/


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dinimizin Ticaret Anlayışı ve Lyonnes Sistemi
« Yanıtla #1 : 04 Haziran 2014, 03:30:44 »
Dinimizin Ticaret Anlayışı ve Lyonnes Sistemi


Müslüman’a Düşen Görev
Lyonnes Sistemine İki Farklı Açıdan Bakabiliriz
Şekil olarak;
Anlam olarak;
Akdin İcap ve Kabulleri:
Alışverişin Şartları:
Amaç; Pazarı Düzenlemek (Tekelleşmek)
Rızkı Helalinden Aramak
Rizikosuz Kazanç
Haksız Kazanç
Satışta Belirsizlik
Çalışmadan Kazanmak
Dinimiz Canlı Ticareti Emreder
Yeni Yeni İnsanlar Tanımak
Tüketime Teşvik
Çok Kazançla Övünmek
Allah Yolunda Hizmet Edenler ve Lyonnes
% 100 Lyonnes İşi Yapıyorum
Gelecekte Dünyayı Finans/Paramı Yönetecek


Müslüman’a Düşen Görev

Allah Teâla Ayeti Celile’sinde "İçinizden, insanları hayra çağıracak iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun..." (Al-i İmran Sûresi,104) emriyle, insanlara iyiliği emreden, kötülükten sakındıranların bulunmasını gerekli kılar. Buna, emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker denilir. Bu önemli görev her Müslüman üzerine farzdır. Bu görevi ustalıkla yerine getirmek ise ancak, manen görevlendirilmiş, manen ve madden etkili olan, toplu hareket edebilen, teşkilatlanmış topluluklar tarafından layıkıyla yerine getirilebilecektir.
Yeman(ra)’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (S.A.V) efendimiz, hadisi şerifinde emr-i bil-ma'ruf, nehy-i ani'l-münker'in önemini vurgular: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülüğe engel olursunuz, ya da, Allah, yakında umumi bir bela verir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul olmaz."(Tirmizi, Fiten, 9)
“Emri bil maruf ve nehyi anilmünker” ile ilgili Allah Teâlâ Kuranı Kerim’de şöyle buyurur; “Erkek ve kadın bütün müminler, birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları rahmetiyle yargılayacaktır. Çünkü Allah azizdir hâkîmdir.” (Tevbe, 71)
İslam toplumunda ticaret hayatını düzenleyen bazı kurumlar, maalesef bu gün itibariyle mevcut değiller. Bu kurumlardan birisi olan ve Hisbe teşkilatı, Muhtesib adı verilen görevlileri vasıtasıyla stokçuluk, tekelleşme, toptan işi bırakma gibi amme menfaatine ve ihtiyacına aykırı davranışlarla da ilgilenmiş, bunları önlemiş, gerek iş sahibi ve gerekse çalışanların haklarını vermek şartıyla onları işe zorlamış, çalışmaya mecbur etmişlerdir. Bunların yanında, Hisbe görevlileri fiyat ve ücretleri yükseltmek için kurulan ortaklıklara mani olmuşlar. Alım ve satımda serbest rekabeti önleyen, ucuza alıp, değerinden pahalıya satmak ve aradaki farkı paylaşmaya yönelik bulunan birleşme ve anlaşmalar da Muhtesiplerin görevleri arasında olmuş ve İslam ticaretine uymayan davranışları engellemişlerdir. Hisbe teşkilatın olmadığı günümüzde, Müslüman’ın asıl görevi emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker yanında her Müslüman Muhtesip gibi olmasa da helal kazanç ve helal rızk için mutlaka üzerine düşeni yapmalıdır, üzerine düşeni yapmamak ise zulüm ve düşmanlığı desteklemek olur.
Lyonnes isimli bu sisteme girmenin, sistem üzerinden alışveriş yapmanın Dinimiz açısından uygun olmadığı hakkındaki Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının 09.12.2011 tarih ve B.02.1.DIB.0.10.105.979 sayılı Başkanvekili Sayın Zeki SAYAR imzalı yazısına Başkanlığın sitesinden ulaşabileceklerdir.


Lyonnes Sistemine İki Farklı Açıdan Bakabiliriz

Lyonnes ve benzeri sistemlerin İslam’ın emrettiği ticaret yapısına ve anlayışına uygun olup olmadığını anlayabilmek üzere sisteme, anlam ve şekil olarak iki farklı açıdan bakabiliriz.
a)   Şekil olarak;
Sistem, şekil olarak bir sözleşme/akit türüdür. Sözleşme metni tam incelendiğinde, karışık ve birbirleriyle çelişen akitlerin söz konusu olduğu müşahede edilecektir. Sistem, bir taraftan dayanışmalı tüketici topluğu oluşturma vaadinde bulunurken diğer taraftan alışveriş taahhüt avansı mecburiyeti getirmekte ve şartlara uymayanların kayıtlarının silineceğini belirtilmektedir. İçinde şart olan ve birbirlerini nakzeden akitler İslam’ın ticaret şartlarına uymadığı gibi fıkıhta da yasaklanmıştır.
B) Anlam olarak;
Anlam bakımından, benzer marketing sistemlerde olduğu gibi “üye ol ve sistemde yerini al, ne kadar erken girer, çok üye yapar ve alışveriş yapar-yaptırırsan o kadar çok kazanırsın” çağrısıyla davet edilenler, sisteme kolay kazanma niyetiyle girerken daha başta aldatılmış olurlar. Sistem insanla beslenen canavar gibidir, yedikçe daha çok insan ister.  Sisteme ilk girenler kazanmaya başlar, yeni girenler öncekiler için çalışmaya devam ederler. Şahsen tanımadığımız kişilere, yabancı çevreye, fikre, ideolojiye ve hangi dine hizmet ettiğini bilmediğimiz bu “özel oluşum” un başındakiler çalışmadan, çabalamadan yüzdelik kazancını her alışverişten Müslümanların emeği ile kasasına indirir. Sistem içinde dolaylı gelen pozisyon, dolaylının dolaylısı gelen pozisyon gibi Alışverişin şartlarına uymadan elde edilen kazançlarda İslam’ın ticaret anlayışı ve dairesi dışında cereyan eder. Akl-ı selim ile düşünen bir insan sistemin inançlarımız dışında hile ile hazırlandığını anlayacak ve görecektir.

Akdin İcap ve Kabulleri:
İcap ve kabulün beş şartı vardır:
1-Aralarında uzun bir fasılanın bulunmaması,
2-Yabancı bir sözün araya girmemesi,
3-Her iki sözün, yani alım ve satım için aynı meblağ üzerinde mutabakata varılması,
4-İçinde talik -şart- bulunmaması,
5-Muvakkat olmaması.

Alışverişin Şartları:
Alışverişin sıhhat şartları on kısma ayrılır:
1-Satılık şey ile bedelinin bilinmesi,
2-Tesliminin mümkün olması,
3-Aldanmaya yol açacak bir şartın öne sürülmemiş olması. Meselâ akid anında bile gebeliğin tespit edilmesinin imkânsız olduğu bir devenin gebeliğini şart koşmak gibi.
4-Akdin gerektirmediği bir şartı koşmamak. Meselâ dikmek şartıyla tüccarından kumaş almak caiz değildir.
5-Tarafeynin rızasıyla olması.
6-Vadeli ise vade zamanının bilinmesi. Vade zamanı belli olmayan bir alışveriş caiz değildir.
7-Bedelin miktarının bilinmesi. Bedeli bilinmeyen bir şeyin satışı sahih değildir. Meselâ şu kitabı, şu kalemi sattım demek, bedeli tayin edilmeyinceye kadar caiz değildir.
8-Rebeviyatta aynı cinsten birbiriyle satılan iki şeyin eşitliğinin kesin olarak bilinmesi.
9-Her ikisinin kabzedilmesi.
10-Murabaha, tevliye ve vadiada bedelin yani para miktarının bilinmesi.

Amaç; Pazarı Düzenlemek (Tekelleşmek)

Sistem, insanların çalışmadan başkalarının emeğinden kazanacak şekilde ve Dünya genelinde üretici ve satıcıları baskı altına alacak ve anlaşmalı olduğu yerlerden alışveriş yapmaya zorlayarak onları sıkıntıya sokacak, ticari kabul ve rızalarını yok ederek tekelleşmeyi hedefleyen bir yapı üzerine inşa edilmiştir.
İslâm, yasak ve gayri meşru olan usul ve davranışları işaret etmiş iş, ticaret ve kazanç hayatının kendi tabii seyrinde gelişimine fırsat tanımıştır. İş ve ticaret hayatıyla ilgili karşılıklı rıza ve gönül hoşnutluğunu temel ilke olarak koymuş, akitlere ve verilen söze bağlılığı emretmiş, aldatma, yalan beyanda bulunma, zorlama, karşı tarafın sıkıntıda olmasından yararlanma, belirsizlik ve risk sömürüsü yoluyla kazancı yasaklamıştır.
Peygamberimiz efendimizin övgüsüne mazhar olmuş, İstanbul fatihi, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin tebdili kıyafetle çarşı-pazardaki denetim hikâyesi, iş, ticaret ve kazanç hayatının kendi tabii seyrinde ve hakkaniyet içinde olması gerektiğini, fethin bu şekilde kazanıldığını çok manidar ifade eder. İşte o örnek hikâye;
Fetih için hazırlık yapan Sultan Mehmet, bir gün tebdil-i kıyafetle sabah erkenden çarşıya çıkar. Bir dükkâna girer bir kilo şeker alır. Ardından bir kilo da sabun ister. Dükkân sahibi, “Ağam ben siftahımı yaptım. Sabunu da yandaki komşu dükkândan al” der. Sultan, öbür dükkâna girer sabunu aldıktan sonra bir kilo yağ ister. O dükkân sahibi de önceki esnaf gibi, “Ağam ben siftahımı yaptım. Yağı da yandaki komşu dükkândan al” der. Sultan Mehmet, diğer dükkâna girip yağı aldıktan sonra başka bir şey ister. O dükkân sahibi de önceki komşuları gibi cevap verir. Sultan böylece dükkânların büyük çoğunu gezdikten sonra şöyle der: “Bu dürüst millet ve bu dürüst esnaf arkamda olduğu müddetçe değil İstanbul’u, dünyayı bile fethedebilirim.”
Bu hikâye, yaşadığımız bu zamanda gönülleri neden fethedemediğimizi de açık seçik ifade etmektedir.
Rızkı Helalinden Aramak
Müslüman, AllahTeâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, Allah Teâlâ’nın onun için hazırlamış olduğu rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır. Eğer, rızkını AllahTeâlâ’nın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine Allah Teâlâ’nın onun için hazırlamış olduğu rızkına kavuşur. Fakat bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
Bu sebeplerle, Müslüman rızkını kazanmak için yaptığı iş ve ticaretin İslam’a uygun olup olmadığını sorar ve araştırır, helal kazanmanın ve ticaretin usul ve şartlarını öğrenir.

Rizikosuz Kazanç

Sistemin ticaret hayatının rizikolarını ortak olan bir durumu olmadığı gibi, ticaret yapan ve sisteme giren her firmanın kazancından belli bir oranda kar almakta ve sistemin devamını sağlayan sponsorlara da bu karlardan dağıtmaktadır. Yani, ne sistem nede sisteme dâhil olanlar ticari bir riziko taşımamaktadır. Ayrıca yeni üyeler kaydetme esasına dayalı bu sistem, kaydedilecek yeni üyelerin istismar edilmesine müsaittir. Sisteme ilk katılan çok küçük bir azınlık devamlı kazanabilmekte, sonradan katılanlar ise daha az kazanacaklar ya da hiç kazanamayacaklardır. Bu da sistemin tepesinde bulunanların kazancını “rizikosu üstlenilmeyen kazanç” kapsamına sokmaktadır.
İslam dininde, emeksiz ve rizikosuz kazanç elde etmek yoktur, fıkhen uygun değildir. Allah Teâlâ ayeti kerimesinde“İnsan için elemeğinden başka bir şey yoktur”buyurur.(Necm 53/ 39)

Haksız Kazanç
Sistem, çeşitli firmaların indirim kartlarını sıralıyor ve bütün bu kartların yaptığı indirimi siz tek bir kartla yapacak ve 5 ayrı yoldan da para kazanacaksınız diyor. İnandırıcı olması hasebiyle kısa mesaj üzerinden yapılan indirimin kar olarak pozisyon hesabınıza geçtiği bilgisi gönderiliyor, buraya kadar normal gibi görünen her şey diğer bir takım uygulamalarla, arkadaş bonusu yani önceki tüketici üyenin sponsoru olduğu sonraki üyenin yaptığı alış-verişin indiriminden pay alması, sisteme daha sonra giren alt üye-müşterilerin alış-verişlerinden de pay alması, her ne kadar komisyon gibi gösterilmekte ise de yüzde oran karşılığı aldıkları pay komisyon olmadığı gibi haksız kazanca dönüşmektedir.
Sistemi tüm insanların ve firmaların kabul ettiği düşünüldüğünde hiçbir anlamı kalmadığı da anlaşılacaktır. Yine sistemin son halkasında sponsor ve müşterilerin devamı ve kazançları olmayacağından sistem tıkanacak alt sıra üyelerden oluşan sponsor ve müşterilerin paraları yabancı bir çevreye akacak ve onun üst düzey üyeleri açısından dinimizce haram olan haksız kazanca dönüşebilecektir.

Satışta Belirsizlik
Sisteme üye olanlara dünyanın her yerinde sponsor olabilirsiniz, henüz yolun başındayız ne kadar çok gruba sponsorluk yaparsanız global dünyanın kazancında o kadar çok kar elde edebilirsiniz denilmekte ve Müslümanları temiz olması, necis olmaması gereken alışverişin içine çekmektedirler. Dünyanın neresinde ne satıldığı ve hangi üründen elde edildiği bilinmeyen kardan pay alınacağı yani siz Havaii adalarında tatil yaparken birileri haberinizin bile olmadığı “belirsiz satışlar”dansize kazandırmaktadır.
Sizin bilmediğiniz alışverişlerde acaba neler satılmakta ve alınmaktadır. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmaktadır: "Allah içki, leş, domuz ve putların satışını yasakladı".

Çalışmadan Kazanmak
Kur'an-ı Kerim de, "Erkekler için de çalışıp elde ettiklerinden bir pay vardır, kadınlar için de çalışıp elde ettiklerinden bir pay vardır" (en-Nisâ 4/32) Ayeti Celilesiyle hem emeğin önemi vurgulanmakta hem de sermayenin kâr payına işaret edilmektedir. Ziraat, zanaat ve bir mesleğin icrası doğrudan emeğe dayalı kazanç yollarıdır. Ticaret, kabzımallık, simsarlık, komisyonculuk, ortaklık, iş ve kira akdi gibi mal ve menfaat mübâdelesi aracılığı ve devren iktisap usulleri de dolaylı olarak emeğe dayalı kazanç yollarıdır. Her iki yol da kural olarak tasvip edilmiştir ve meşruiyet dairesinde kalındığı sürece değerlidir.
MikdâmİbniMa'dîkeribradıyAllahuanh'denrivayetedildiğinegörePeygamberimizsallAllahualeyhivesellemşöylebuyurur;"Hiçbir kimse, aslakendikazancındandahahayırlıbirrızıkyememiştir.Allah'ınPeygamberiDâvûdaleyhisselâm da kendielininemeğiniyerdi."İnsanların çalışmadan başkalarının emeğinden geçiniyor olması dinimizce kabul görmemekte ve helal dairesi dışında sayılmaktadır.
Zararın neresinden dönülürse kârdır. Rızk endişesiyle, harama el uzatmamalı ve şu hadis-i şeriflerin muhatabı olmamalıdır: “Bir zaman gelir ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünür, helalini ve haramını düşünmezler.” [Buhari]
“Bir zaman gelir, insanın bütün kaygısı midesi olur, şerefi mal, kıblesi kadın, dini para olur. Böyle kimseler, halkın kötüleridir.”[Sülemi]
İmam-ı Evzai hazretleri, İbrahim Edhem hazretlerini sırtında odun taşırken görünce;
-Niçin bu kadar sıkıntı çekiyorsunuz? Kardeşleriniz, sizi hiçbir şeye muhtaç bırakmaz, der. İbrahim Edhem hazretleri;
—Öyle söyleme, hadis-i şerifte; (Helal kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vacip olur) buyruldu cevabını verir.
Dinimiz Canlı Ticareti Emreder
İslam Dininde ticaret=kesb (kazanç), helal mal kazanmak, demektir. Bütün ibadetlerin kabul olması, helal lokmaya bağlıdır. İslam alimleri, “İbadetler on kısımdır, dokuz kısmı helal kazanmaktır. En üstün kesb yolu, silahla ve kalemle cihattır. İkinci derecede ticaret, üçüncüsü ziraat, dördüncüsü sanattır.” demişlerdir. Hem rızkını temin etmek, hem de İslamiyet’e, insanlara hizmet etmek için mal kazanmak gerekmektedir. Mal hayırlıdır, çünkü mal, Müslüman’ın yardımcısıdır. Peygamber (s.a.v.) “Elinin emeği, alnının teri ile ye; dinini satıp yeme! Helale, harama dikkat ederek çalışıp kazanan kimseyi Allah (c.c.) çok sever” buyurmuşlardır. İslamiyet, dine ve insanlığa hizmet sebebi olan ticareti teşvik etmiş ve rızk kazanmanın ikinci yolu olarak ticaret gösterilmiştir. Yine Resulullah (s.a.v.) “Ticaret yapınız! Helal paranın onda dokuzu ticarettedir.” buyurmuşlardır.
Bu sistemde ticaret, para ticareti olarak hile üzerine kurnazca kurulmuştur. Sistemde insanlara hizmet, İslamiyet’e hizmet olmadığı gibi, sanat, ziraat, kalem-eğitim, ticaretle kazanç da yoktur. Dinimiz ise bu saydıklarımızla kazancı emretmiştir. Kişi ticaret yaparken rıza-i ilahi için mal satar, sattığı malın da helal mal olmasını gözetir. Eğitim verirken Allah rızası için eğitim verir, harbe giderken Allah rızası için gider, bunların hepsinde canlı canlı bedenen fiil vardır, eylem vardır. Lyonnes sisteminde, kişinin Allah’ın rızasını arayacağı yaparak, üreterek ve satarak kazanacağı para yoktur.
Sehl bin Abdullah Tüsteri hazretlerinin buyurduğu gibi: “Yolumuzun esası üç şeydir: Helal yemek, ahlak ve amelde Resul aleyhisselama uymak ve her işi, yalnız Allah rızası için yapmaktır.”

Tüketime Teşvik
Alışveriş taahhüt avansı ile daha neye ihtiyacı olduğunu bilmediği şeylerin parasını peşin ödeyen, para kazanma hevesi yeni üye-müşteriler bulmak isteyen üye-müşteriler, sistemin para kazanma vaadi ile sürekli ve aşırı bir tüketime teşvik edilerek aldatılmaktadırlar.
Sistem insanları İslam’ın müsaade etmediği haksız kazancın içine çekmekte, hizmet, üretim ve emeğe dayanmayan yapısıyla, Müslümanlara ve helal kazanca zarar vermektedir.

Yeni Yeni İnsanlar Tanımak
Sistemi tanıtırken “yeni insanlarla tanışacaksınız, şimdi olmadığı kadar geniş bir çevreniz olacak” sözleriyle saf Müslümanları tavlamaya çalışıyorlar. Her tanıdığın kişiyi neden tanıyacaksın, tebliğ için mi? Emri bil maruf için mi? Neden tanıyacaksın para için tanıyacaksın, tebliğ için 4 kişi aramazken dünya için yana yana aktif ve çalışkan Müslümanlara kanca atacaksın, çünkü tek hedefin zinciri tamamlamak, her gördüğün insanı ve dostunu bir camı dolar bir camı euro olan bir gözlükle süzüp, “Bu dosttan ne çıkar” diye süzeceksin, attığın her adım dünya ve dünya metaı için olacak.
Cenabı Hak ayeti kerimesinde “Müminler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin”(Nisa, 4/29) buyurmaktadır.

Çok Kazançla Övünmek
Ayrıca bu sistemde insanlar üye sayılarını artırmak üzere birbirlerini, “filan kariyerdeyim, şu kadar kazanıyorum” sözleriyle kandırmaya çalışırlar ve kazançlarıyla övünürler.  İşte Kuran ahlakını yaşamayan insanlarda yalanın en çok kullanıldığı durumlardan biri, birbirlerine gösteriş yaptıkları zamanlardır. Allah'ın Kuran'da da bildirdiği gibi insanlar birbirlerine karşı övünmeye ve gösteriş yapmaya çok düşkündürler:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. (Tekasür Suresi, 1-2)


Allah Yolunda Hizmet Edenler ve Lyonnes

Allah yolunda hizmet edenlerin daha çok dikkat etmesi gerekir ki; İmam-ı Gazali Hazretleri Kimya-yı Saadet kitabında “Bir kimsenin malı olmasa ve lakin evkaftan ulufesini (aylığını)alsa o aylık kendisine yeterli olsa, onun kazanç yoluna düşmemesi daha yerinde bir iştir.
Bu türlü evkaftan aylık bağlanması da dört sınıf için caizdir:
1-   İlimle uğraşan kişiler ki, onun ilminden din yolunda faydalar edinilir. (şeriat bilgileri doktorluk gibi.)
….
   Bütün bu türlü kişilerin kazanç yoluna düşmemesi daha yeğdir. Eğer bunların nafakaları halkın elinden veriliyorsa ve halk da hayır işlerine karşı rağbet duyuyorsa, onların dilenmelerine meydan bırakmadan yiyecek ve içeceklerini onlara yetiştiriyorlarsa bu türlü kişilerin kazanç yoluna düşmemeleri daha iyidir.” Yazısıyla konuyu açıklıyor.


% 100 Lyonnes İşi Yapıyorum

Hedeflerini amaçlarını bilmediği yabancı bir çevrenin, kendinden (Müslüman) olmayan insanların işini yaparken bir Müslüman’ın, diğer Müslümanlara gururla ben % 100 Lyonnes işi yapıyorum derken bir kez daha düşünmesi gerekmektedir.
Gelecekte Dünyayı Finans/Paramı Yönetecek
İnternet üzerinde arama motorlarından birinde “dünyayı finans yönetecek” cümlesini yazın ve çıkan yazıları lütfen okuyun.
Sizler okumadan önce küçük bir bilgi vereyim, evet nasıl futbol takımlarını yönetenler zenginler ve finans sahipleri ise her ülkede yönetimi ele geçirip para ve onun gücüyle insanları yönetmeye çalışacaklardır (İnanıyorum ki, Allah C.C buna müsaade etmeyecektir.) İnsanların tek dininin para olmasını isteyen bu mantıkla çalışan insanların tuzağına düşmemek her Müslüman üzerine farzdır. Zira bu tür organizasyonlara dâhil olarak, ne idiğü belirsiz kişilere ve sistemlere kazandırmak asla ve asla müminin düşmeyeceği hatalardandır. Velev ki böyle bir hataya düştük, kısa zamanda kurtulmalı ve tövbe-i istiğfarla ibadetlerimizi artırmalıyız.
Allah C.C. içinde bulunduğumuz şu zor zamanlarda hakikaten İslam’ı yaşamak isteyen kardeşlerimize yardımcı olsun.

“Ben, benden sonra sizin tekrar güneşe, aya, yıldızlara ve putlara tapmanızdan korkmuyorum. Ben, benden sonra sizin dünya malını aşırı sevip dünya malına tapmanızdan, dünya malı için birbirinizin boynunu vurmanızdan korkuyorum.” (Hadis-i Şerif / Buhari)


Yusuf SÖĞÜTDELEN
23.04.2012
21.30
Elvanket/ANKARA