yeryüzünü bir uçtan bir uca uçtum.
harita önümde, yeryüzünün gerçeği ise altımda akıp gidiyordu.
lübnan üzerinden geçtim örneğin, uçağımın motor sesine hiç çığlık karışmadı.
işin garibi israil'de yaşayan zalimlerle onların öldürüp yaraladığı mazlumların toprakları arasında bir renk farkı yoktu.
ütülenmiş gibiydi yeryüzü. bir uçak kanadının aralığından bakınca, hiç kırışıklık göze çarpmıyor...
sanki bir rüya oluveriyordu bütün gerçeklikler... aşağıda
korkudan ağlayan çocukların sesleri de, şehvetle ve hırsla işgal edeceği yerleri konuşan zalimlerin fısıltıları da aynı sisli boşluktayer alıyordu.
derin bir nefes almış gibi dünya;
zalimleri de mazlumları da kabuğuna çekmiş gibiydi.
dua, işte bu suskunluğun ortasında, dünyayı geçip, yeryüzünü aşıp istemeye benzedi bana...
dağları da, ovaları da, çukurları da, tepeleri de, acıları da sevinçleri de aşan sonsuz uzunluktaki ve yumuşaklıktaki kanatların arasında bir hecede aşmak gibidir dua...
kendinizi dua ederken böyle bilip aşağıdaki zalimlere o güzel ve yüksek kanatların arasında kahırlar savurun, savurun, savurun...
MÜBAREK OLSUN CUMAMIZ...
DUALARIMIZ BUGÜN ZULÜM ALTINDAKİ KARDEŞLERİMİZE OLSUN...