Şöyle nakledilir ki: Vaktiyle bir müslümân,
Geldi "Hasan Basrî" nin huzûruna bir zaman.
Dedi: (Bir kızım vardı, vefât etti bu ayda,
Duâ edin, göreyim kendisini rüyâda.)
İmâm "Peki" diyerek, duâ etti hemence,
O müslümân, kızını rüyâda gördü gece.
Ve lâkin üzüntüsü daha ziyâdeleşti,
Zîrâ kızının yeri, Cehennem ve ateşti.
Azâb içersinde görünce onu böyle,
Sabahleyin, imâma gitti bu üzüntüyle.
Dedi ki: (Ey efendim, kızımı gördüm, fakat,
Ateş içinde idi, üzüntüm arttı kat kat.)
Ona, Hasan-ı Basrî buyurdu ki o zaman:
(Hiç üzülme, inşAllah kurtulacak azâbtan.)
Ertesi gün, o kimse kızını gördü yine,
Azâb edilmiyordu bu sefer kendisine.
Cennet ni'metlerinde görünce hattâ onu,
Sordu, kurtuluşuna ne sebep olduğunu.
Kız dedi: (Babacığım, bu kabristândakiler,
Çoğu da benim gibi, azâb içindeydiler.
Dün, uğradı buraya lâkin bir evliyâ zât,
Durup, Resûlullah'a okudu bir salevât.
Ve bunun sevâbını, bütün bu kabristânda,
Bulunan mevtâlara bağışladı o anda.
İşte, o salevâtın hürmetine, Rabbimiz,
Afetti hepimizi, şimdi hep Cennetteyiz.)
Yine Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Bir kimse,
Her ne zaman bana bir salevât getirirse,
Hak teâlâ, bir melek halk edip ondan hemen,
Sonra şöyle buyurur o meleğe hitâben:
"Bu kulum, şimdi bana okudu bir salevât,
Sen dahî bu kuluma duâ eyle her sâat."
Rabbimizin bu emri üzerine, o melek,
Duâ eder o kula, kıyâmet gününe dek.)
Yine Peygamberimiz buyurdu ki eshâba:
(Bir kısım müslümânlar çekilirler hesâba.
Sonunda, sevâbları mîzânda ağır gelir,
Sonra bu kimselere, "Cennete girin" denir.
Onlar, Cennete doğru yola düşerlerse de,
Şaşırırlar Cennetin yolunu az ilerde.)
Eshâb suâl etti ki: (Yâ Resûlullah, bunlar,
Kimlerdir ki, Cennetin yolunu şaşırırlar?)
Buyurdu ki: (İsmimi duyardı da bu zevât,
Lâkin okumazlardı bana bir tek salevât.)
Hazreti Ebû Bekir buyurmuştur ki yine:
(Salevât okununca Allah'ın Habîbine.
Öyle temizlenir ki bundan küçük günâhlar,
Su bile, hiç ateşe te'sîr etmez bu kadar.)