Gönderen Konu: Bir Bebeğin Duası  (Okunma sayısı 516543 defa)

0 Üye ve 128 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #210 : 15 Kasım 2005, 10:15:38 »

İNŞAAllah Allah RAZI OLSUN

Risale-i Kuşeyri'den  :

"Kul, Allah (c.c.)'e dua eder. Duasında ihlas ve bağlılığı arttırdıkça Allah (c.c.) onu sever. Cibril'e emreder: "Kulumun hacetini geciktir, duasını arttırmasını ve sesini duymayı seviyorum." Bir kul da dua eder, fakat duasıyla Allah(c.c.)'ü gadablandırır. Allah (c.c.) Cibril'e buyurur ki : " Kulumun hacetini hemen , yerine getir, sesini daha fazla duymak istemiyorum."
[/size] [/color]
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı ASUDE

  • yazar
  • ****
  • İleti: 632
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #211 : 15 Kasım 2005, 19:57:31 »
AMİN AMİN AMİN İNŞAllah

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #212 : 15 Kasım 2005, 20:52:47 »
Allah RAZI OLSUN SIYIRTIK ARKADAŞIM
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #213 : 15 Kasım 2005, 21:03:47 »
Hani bir büyük sıkıntı anında kırılır ya, yüreğinizdeki bütün aynalar:Kırılarda hani, kırık aynalarda oynaşır ya hayalleriniz. Ümitleriniz tökezler de hani, tereddütlere düşersiniz ya kimi zaman:Çırpınırsınız…


Hani çırpınırken uzanacak bir dost eli ararsınız, fakat bulamazsınız bir türlü; ve kala kalırsınız ya hani dertlerinizle baş başa, kimsesiz, dostsuz…Ozaman bilin ki Allah kimsesizlerin kimsesidir… Bilin ki Allah dosttur: “Dost istersiniz Allah yeter!”


Hani en soluksuz deminizde hayallerinizin kıyısına çömelip başınız ellerinizin arasında sevginize ağıt yakarsınız ya…



Hani çözümsüzlüğe çaresizliğe tıkanır da uçan kuştan teselli arar hale gelirsiniz ya bazen…



Hani yıllarınızı verdiğiniz yerde soluksuz kalıp yıllara kurban olursunuz da bir türlü anlaşılamamanın hicranına düşersiniz ya…



Hani kuşlar şen çığlıklarla uçup geçerken üstünüzden bir Zümrüd-ü Anka olup onlarla birlikte uçmak istersiniz ya: Uçmak değil, kendinizden kaçmak…



Hani kendi garipliğinizden, yalnızlığınızdan kaçmak istedikçe yalnızlığınıza, garipliğinize saplanırsınız ya boylu boyunca…



YALNIZ DEĞİLSİNİZ:Herkesin ve her şeyin bittiği anlarda da Allah var!



Öyle bir an gelir ki, koca kainatın içinde ufalıp zerreleştiğinizi idrak edersiniz. Bir yanınızda acziniz, bir yanınızda za’fınız, bir yanınızda fakrınız ve dolu dolu çaresizliğinizle baş başa kalırsınız…



İşte o an insanca iradenin çözüldüğü ve insanoğlunun kendinde vehmettiği gücün ayaklarına dolaştığı andır: O an gerçekten kulluk anıdır.



İradeniz çözülüp kendinizde vehmettiğiniz güçler ayağınıza dolandıkça derin aczinizle birlikte kulluğunuzu idrak edip Külli İrade Sahibine yönelin.



ŞİMDİ VAKİT DUA VAKTİDİR: “Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu” buyuran Yaratıcı’ya iltica vakti…



Bütün kapıların kapandığını sandığınız anda dua kapısı ardına kadar açılır önünüzde, çarelerin bittiği yerde dua tek çare olarak karşınıza çıkar…




Çözümsüzlüğe tıkanıp uyuyamadığınız uzun gecelerden bir gece kalkın. Şebnemlerin sabah meltemiyle kucaklaştığı bu hasret vaktinde rahmetin ve şefkatin tecellisini yatakta bekleyin tembelliğinizi sürüyerek dirilin…



Uykusuz geçirdiğiniz koca bir elem gecesinde hangi problemi çözdüğünüzü düşünün. Kendinizi hırpalamanın dışında neye yaramış ki kuruntularınız, dertlenmenizle neyi halletmişsiniz?




Vah zavallı ben! Kendimde bir güç ve kudret vehmettikçe kudretim aczime çarpıp tuz-buz oluyor. Eğer idrak edebilseydim varlık sebebimi, gerçekten anlayabilseydim Rabbim gemisinde bir yolcu olduğumu, sırtımda dünya yüküyle kendime işkence eder miydim?




İstesek de, istemesek de dünya dönüyor, güneş doğuyor, yağmur yağıyor, rüzgar esiyor, çiçek açıyor… İstesek de, istemesek de yaşlanıyoruz.



Bir saniye öncesi kaybımız, bir saniye sonrası ise meçhulümüz: Elimizde sadece yaşadığımız “an” var. Ne kadar çaresisiz!



Öyleyse bırakalım her şeye hükmeden versin hakkımızda en hayırlı hükmü.



Atın sırtınızdan dünya elemini, durun Allah’ın huzuruna; sonra diz çökün önüne, boyun bükün. Hükme tabi olup elemlerden kurtulmak varken, kendimizi hüküm mevkiinde sayıp rezil olmak niye? Üstelik takatımız yükümüzü taşımaya etmiyor.



 
Bin hamal gibi vehimlerimi ömür boyu taşımaktan bıktım; Artık Yaradan’a tümden teslim olup “kullukta varlık” aramak istiyorum.



“Ya rab! Çaresi bulunan şeyde acze, bulunmayan şeyde ye’se düşürme bizi…” diye de dua ediyorum.



Zaten hayat da uzun bir duadır!

 

 YAVUZ BAHADIROĞLU-
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı neco

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 20
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #214 : 15 Kasım 2005, 23:32:50 »
ZATININ SIFATININ ESMASININ EFALİNİN HUDUTSUZLUĞUNCA ŞÜKÜRLER OLSUN YARABBİ
HİZMETTE MUVAFFAKİYET OLSUNDA VARSIN YERİMİZ CAMİNİN PABUÇLUĞU OLSUN

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #215 : 16 Kasım 2005, 01:21:37 »
Alıntı

ZATININ SIFATININ ESMASININ EFALİNİN HUDUTSUZLUĞUNCA ŞÜKÜRLER OLSUN YARAB

AMIN :x

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #216 : 16 Kasım 2005, 09:26:25 »
AMİN ECMAİN
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #217 : 16 Kasım 2005, 09:36:48 »
SEN YOKTUN

Sen yoktun...

Hz Âdem’deydi nurun

Önce cenneti,

Sonra yeryüzünü şereflendirdin.

Âdem nuruna affedildi

Arafat bu affa şâhitti

 

Sen yoktun

Nuh’un gemisindeydi Nurun...

Dalgalar yeryüzünü boğarken

Taprağın bağrındaki su

Gökyüzüyle buluşurken

Ve bu bir ilahi azap derken,

Allah nurunu taşıdı binbir sebeple

Tûfan, nurunu selamladı  edeple...

 

Sen yoktun...

Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden

“Rabbimiz” dedi,

“Onlara kendi içlerinden

Senin ayetlerini okuyacak

Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,

Onları temizleyecek bir elçi gönder,

Amin dedi on sekiz bin âlem

Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak

Amin dedi İsmail.

Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı

Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

 

Sen yoktun...

Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni

Alemlerin efendisi diye sana seslendi.

Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..

Çünkü bu âlemin reisi geliyor...

Bekleyin Ahmed geliyor.

Kainata rahmet geliyor.

Havarilerin yüzünü okşayan,

Ölüleri dirilten bir nefes oldun

Ama sen yoktun...

 

 

Sen yoktun Sultânım,

Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun    

Başı eğik gezerdi mazlum

Kuteyle göklerden seni sorardı

Varaka seni arardı semada

Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.

Ağlayarak süslediler ölüme...

Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.

Sen yokken,

Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.

Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.

Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...

En son çocuk atılırken çukura

Annesinin suretinde bir melek tuttu onu

Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.

Melekler süslüyordu hirâyı.

Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,

Efendisine hazırlanıyordu mekke.

Âlem Efendisine hazırlanıyordu

Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.

Toprak yalvarıyordu rabbine,

Allahım gönder artık diyordu.

Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada

 

 

Ve bir gelişin vardı ya rasulAllah,

Bir inişin vardı yer yüzüne...

Önünde cebrail!

Ardında yalın kılıç melekler!

Bir inişin vardı yer yüzüne...

Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de

Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

 

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.

Herşey sus pus olmuştu.

Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!

Kainat bir isim duymak istiyordu.

Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;

Muhammed!

Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.

Muhammed!

Melekler öptü o nurdan ellerini.

Muhammed!

Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!

Sana o adı veren rahmana kurbanız

 

 

Artık sen vardın

Susuz topraklara rahmet indi seninle

Annenden sonra anne halime sevindi seninle

Yağmura mı ihtiyaç var?

Kaldır şehadet parmağını,

Yağmurları salsın Allah.

Sonra tut ağacın yaprağını,

Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.

Yeterki sen iste,

Sen iste yarasulAllah

Deki ben kimim?

Dağlar, taşlar dile gelsin,

Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,

Ente Rasulullah desin.

 

Sen vardın

Bedir kârdı,

Uhut dardı

Hendek yârdı.

Yiğitlerin vardı.

Ölmek için yarışan yiğitler...

 

 

Hele bir enesin vardı senin.

Enes bin malik...

Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,

Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.

Onlar da

“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince

Enes kükremiş:

“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?

Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.

Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.

Hem de ne şehit  ey nebi!

Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.

Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...

 

Musab Bin Umeyr’in vardı senin.

Uhut’ta sancağını taşıyan.

Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki

Allah o gün  melekleri Musab’ın suretinde indirdi.

 

Ebu hureyren vardı...

Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.

Sen anlardın,

Ya Ebâhir gel! Derdin.

 

 

Ve sen gittin...

Bir gidişle gittin

Ardında hüznün kaldı.

Hasretin kaldı göklerde.

Bilal ezan okuyamaz oldu

Ne zaman teşebbüs etse

Muhammed rasulullah demeye

Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

 

Sonra günler ay,

Aylar yıl oldu.

Ve asırlar oldu

Sensizliğe açtık gözlerimizi.

Ama sen bırakmazsın bizi.

Sen varsın  ey şehitlerin sultanı

Sen varsın!

Bir şehit bile ölmezken

Sana nasıl yok deriz.

Ebutalip şama giderken  devesinin önüne geçip

Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.

Ne anam var ne babam...

Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden

 

 

Sensizliğin ızdırabıyla inleyen  ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya RasûlAllah!

Bırakma bizi ki; Allah;

Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.

Bırakma bizi!

Hayatı seninle öğretti Rahman.

Kulluğu seninle tanıdık.

Duayı senden öğrendik sevgili!

Hz Ömer umre için senden izin isteyince,

“Kardeşcik” dedin ona,

Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?

Bizler Ömer değiliz ama

Bütün dualarımız senin için

 

Ey Rabbimiz!

Rasulünü anışımızdan haberdar et!

O’na binler salat, binler selam!

Habibine Makam-ı Mahmut’u ver

O’na vesileyi lutfet.

O’nu refik-i Âlâya yükselt

Bizi de affet

O’nun hatrına affet

Zatının hatrına Affet
.

 

Dursun Ali Erzincanlı
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #218 : 16 Kasım 2005, 09:44:52 »
Alıntı
O’nun hatrına affet

Zatının hatrına Affet.
AMİN

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #219 : 16 Kasım 2005, 11:28:44 »
AMİN AMİN AMİN ECMAİN
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
SEN GİDİNCE EFENDİM
« Yanıtla #220 : 16 Kasım 2005, 11:45:32 »
Sen Gidince Efendim


Sevgili
Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.

Sevgili!
Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim, duyar misin sesimizi?..

Sevgili!
Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde hilal.
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme, biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik.
Aldandık, hep aldandık.
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.

Sevgili!
Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...


Sana en fazla muhtacız...




Prof. Dr. İskender Pala
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı ASUDE

  • yazar
  • ****
  • İleti: 632
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #221 : 16 Kasım 2005, 12:51:00 »
Allah'IM....

LUTFET KİGİTTİĞİMİZ HERYERE BARIŞ GÖTÜREBİLELİM. BÖLÜCÜ DEĞİL BAĞDAŞTIRICI OLABİLELİM.MEFRET OLAN YERE SEVGİ, YARALANMA OLAN YERE AFFEDİCİLİK,KUŞKU OLAN YERE İNANÇ,ÜMİTSİZLİK OLAN YERE ÜMİT, KARANLIK OLAN YERLERE AYDINLIK VE ÜZÜNTÜ OLAN YERE SEVİNÇ SAÇICI OLMAYI BİZE LUTFET Allah'IM...

Allah'IM....

KUSURLARI GÖRENLERDEN DEĞİL, ÖRTENLERDEN; TESELLİ ARAYANLARDAN DEĞİL, TESELLİ EDENLERDEN; ANLAYIŞ BEKLEYENLERDEN DEĞİL, SEVENLERDEN OLMAMIZA YARDIM ET Allah'IM...

YAĞMUR GİBİ, HİÇBİRŞEY AYIRT ETMEYİP, AKTIĞI HERYERE CANLILIK BAHŞEDENLERDEN; GÜNEŞ GİBİ HİÇBİR ŞEYİ AYIRT ETMEYİP IŞIĞIYLA TÜM VARLIKLARI AYDINLATANLARDAN;TOPRAK GİBİ, HERŞEY ÜSTÜNE BASTIĞI HALDE, HİÇBİR ŞEYİ ESİRGEMEYİPNİĞMETLERİNİ HERKESE VERENLERDEN VE GECE GİBİ AYIP VE KUSURLARI SARIP ÖRTENLERDEN, ÂLEMİN DİNLENMESİNE İMKÂN HAZIRLAYANLARDAN OLMAYI BİZE LUTFET Allah'IM....

ALAN DEĞİL, VEREN ELLERİN; AFFEDİCİ OLDUĞU İÇİN AFFEDİLENLERİN; HAK İLE DOĞAN, HAK İÇİN YAŞAYAN VE HAK İÇİN ÖLENLERİN VE  SONSUZ YAŞAMDA YENİDEN DOĞANLARIN SAFINA KATILMAYI BİZE NASİP EYLE Allah'IM....

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #222 : 16 Kasım 2005, 13:11:41 »
AMİN AMİN AMİM ECMAİN
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı chechen

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1194
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #223 : 16 Kasım 2005, 17:47:58 »
Şöyle nakledilir ki: Vaktiyle bir müslümân,

Geldi "Hasan Basrî" nin huzûruna bir zaman.


Dedi: (Bir kızım vardı, vefât etti bu ayda,

Duâ edin, göreyim kendisini rüyâda.)

 
İmâm "Peki" diyerek, duâ etti hemence,

O müslümân, kızını rüyâda gördü gece.

 

Ve lâkin üzüntüsü daha ziyâdeleşti,

Zîrâ kızının yeri, Cehennem ve ateşti.

 
Azâb içersinde görünce onu böyle,

Sabahleyin, imâma gitti bu üzüntüyle.

 
Dedi ki: (Ey efendim, kızımı gördüm, fakat,

Ateş içinde idi, üzüntüm arttı kat kat.)


Ona, Hasan-ı Basrî buyurdu ki o zaman:

(Hiç üzülme, inşAllah kurtulacak azâbtan.)

 

Ertesi gün, o kimse kızını gördü yine,

Azâb edilmiyordu bu sefer kendisine.

 

Cennet ni'metlerinde görünce hattâ onu,

Sordu, kurtuluşuna ne sebep olduğunu.

 

Kız dedi: (Babacığım, bu kabristândakiler,

Çoğu da benim gibi, azâb içindeydiler.

 

Dün, uğradı buraya lâkin bir evliyâ zât,

Durup, Resûlullah'a okudu bir salevât.

 

Ve bunun sevâbını, bütün bu kabristânda,

Bulunan mevtâlara bağışladı o anda.

 

İşte, o salevâtın hürmetine, Rabbimiz,

Afetti hepimizi, şimdi hep Cennetteyiz.)

 

Yine Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Bir kimse,

Her ne zaman bana bir salevât getirirse,

 

Hak teâlâ, bir melek halk edip ondan hemen,

Sonra şöyle buyurur o meleğe hitâben:

 

"Bu kulum, şimdi bana okudu bir salevât,

Sen dahî bu kuluma duâ eyle her sâat."

 

Rabbimizin bu emri üzerine, o melek,

Duâ eder o kula, kıyâmet gününe dek.)

 

Yine Peygamberimiz buyurdu ki eshâba:

(Bir kısım müslümânlar çekilirler hesâba.

 

Sonunda, sevâbları mîzânda ağır gelir,

Sonra bu kimselere, "Cennete girin" denir.

 

Onlar, Cennete doğru yola düşerlerse de,

Şaşırırlar Cennetin yolunu az ilerde.)

 

Eshâb suâl etti ki: (Yâ Resûlullah, bunlar,

Kimlerdir ki, Cennetin yolunu şaşırırlar?)

 

Buyurdu ki: (İsmimi duyardı da bu zevât,

Lâkin okumazlardı bana bir tek salevât.)

 

Hazreti Ebû Bekir buyurmuştur ki yine:

(Salevât okununca Allah'ın Habîbine.

 

Öyle temizlenir ki bundan küçük günâhlar,

Su bile, hiç ateşe te'sîr etmez bu kadar.)

 
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

Çevrimdışı ASUDE

  • yazar
  • ****
  • İleti: 632
Bir Bebeğin Duası
« Yanıtla #224 : 16 Kasım 2005, 19:30:12 »
Allah razı olsun