Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Avucunuzdaki kelebek

Başlatan vedat1980, 31 Mart 2005, 12:55:53

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

vedat1980

Ahmet Şerif İzgören'in, "Avucunuzdaki Kelebek" isimli kitabindan;


  Vehbi Koç, oğlu Rahmi Koç'a iki mektup verir; 'birini ben ölünce aç,

ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın' der. Vefat ettiğinde Rahmi

Bey ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni

                        çoraplarımla gömsünler'.

İmam tüm ısrarlara rağmen bu talebi kabul etmez. Rahmetli Vehbi Koç ister

istemez çorapsız defnedilir. Defin işlemi bittikten sonra Rahmi Koç ikinci

       mektubu açar: 'Bak oğlum bir çift çorap bile götüremedim'.



"Bundan Üç dört yıl önce USA'da dünya spastikler olimpiyatı düzenleniyor.

    Yüz metre yarışı; Down Sendromlu koşucular... Yarış başladığında

koşuculardan birinin ayağı takılıyor, düşüyor ve acıyla bağırmaya başlıyor.

   Çok ilginç bir şey oluyor, diğer zihinsel engelli koşucular geriye

dönüyorlar ve düşen atleti kaldırıyorlar. Down Sendromlu bir kız, oğlanı

öpüyor: 'Bu onu iyileştirir' diyor. Kollarına girip teselli ediyorlar ve

            hep beraber yürüyerek yarış çizgisini geçiyorlar.



Bize, 'başarı başarı' diye öğrettikleri şey belki de başarı değildir. Hani

    şu eğitimler var ya, Amerikalılar'ın tüm üçüncü dünya ülkelerine

    sattıkları... 'Birilerini modelle, onun yaptıklarını yap, sen de

  başarırsın'... Acaba birbirini hırsla geçmeye çalışan bizler mi daha

insanız, yoksa düşen arkadaşlarını kaldırmaya çalışan engelliler mi? Belki

de o engelliler bizden daha gerçek bir hayatı yaşıyorlar. Biz, çok sahte,

tüketime ve birbirini ezmeye dayalı bir hayatı yaşıyoruz. Bize öğrettikleri

                      hayat, baştan sona sahtedir."



"Hayatı size Amerikan filmlerinin öğrettiği gibi yaşarsanız bittiniz. Çünkü

tüketmezseniz varolamazsınız ve o kültürde fiziksel özellikler her şeyin

                               önündedir."



"İnsanlar bir gün Tanrı katına çıkmışlar. 'Sana artık ihtiyaç kalmadı ey

 Tanrı. Biz insan bile yapabiliyoruz'. 'Öyle mi, yapın da görelim' demiş

                                 Tanrı.

İnsanlardan biri eğilmiş yerden insan yapmak üzere bir avuç toprak almış.

    'Hoop' demiş Tanrı, 'kendi toprağınızdan, kendi toprağınızdan..."

                                   ***



"Bir akşam arkadaşlarım bize oturmaya geldiler. Yanlarında Fransız bir kız.

  Kız, üniversitede ihtisas yapmak için ailesinden destek istemiş kabul

  etmişler. Yalnız, "mirasından düşeriz" demişler. Kız bunu çok normal

görerek anlattı, biz gözlerimizi Singapur maymunları gibi açarak dinledik!



   O yüzden bazen söylüyorum; o insanlarin öğretileri, felsefeleri ve

   kitapları bana pek bir şey anlatmıyor. Kendi değerleriniz üzerinde

düşünmeniz ve onları belirlemeniz, benliğinizi fark etmenizi ve hayatınızla

                 ilgili karar vermenizi kolaylaştırır."



                                   ***



 "Bir gelin kaynanasıyla hiç geçinemiyor. Araları o kadar kötü ki gelin

aktara gidip durumu anlatıyor: 'Onu mutlaka zehirlemeliyim ama bana öyle

                  bir zehir ver ki, kimse fark etmesin'

Yaşlı aktar geline bir toz vermiş. 'Bunu her gün yemeğine çok az karıştır,

     fakat aranı çok düzgün tut, gülümse, iyi davran ki kimse senden

                          şüphelenmesin' demiş.

Kızgın gelin kaynanasının her yemeğine muntazam o beyaz tozdan karıştırıp,

       bir ay ömrü kalan kaynanasına çok iyi davranmaya başlamış.

Aradan bir ay geçince tekrar aktara gelmiş gelin: 'Bu zehrin panzehirini

istiyorum. Zehirlediğimi anlamasın diye kayınvalideme farklı davranmaya,

  gülümsemeye ve saygı göstermeye başladım. Bu sefer onun da bana tavrı

değişti, çok iyi bir insan oldu. Şimdi benim en iyi dostum. Onun ölmesine

                            müsaade edemem.'



  Yaşlı aktar cevap vermiş: 'Panzehire ihtiyaç yok. Sana verdiğim zehir

sadece tuzdu. O bir parça tuz, bugüne kadar kaç insanın arasını düzeltti

                               anlatamam."



                                  ****



    "Ayvalık'tayım, 2003 yazı. Kıyıda, bizi dalışa götürecek tekneyi

bekliyoruz. Üç genç kız yanımıza kadar geldi. Kızlardan biri topallıyor,

                  ayağının birini hep sürümek zorunda.



Durdular, bize Belediye Plajının olduğu yeri sordular. Biz de gösterdik;

bir kilometre ötede bir yer... Kızlardan sağlam olan ikisi: 'Yaaa hadi geri

dönelim, oraya kadar bu sıcakta yürünmez' diye fısıldandılar. Engelli olan

                  kız, 'Ne var bunda? Yürürüz' dedi...



 Şaka gibi bir şey! Yürüme engelli olan kız, bizim gözümüzün önünde öbür

ikisini ikna etti, bize teşekkür etti ve devam ettiler. Biz gözlerimiz dolu

           dolu onları seyrettik. Sizce hangisi daha engelli?

   Hayatınızın zor anlarında güçtür mücadele ruhu. Ona sahipseniz hiç

korkmayın. Mücadele ruhunuz yoksa anlattığım her şeyi unutun, çünkü boştur

                              sizin için."

                                  ****



"Bir genç kız bilge adamı şaşırtmak istiyor. İki elinin arasına bir kelebek

koyacak ve bilge adama, 'avucumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölümü?'

diye soracak. Ölü derse kelebeği salıverecek, canlı derse avucunu bastırıp

kelebeği öldürecek, bilge adam her ne derse tersini ispat etmiş olacak. Kız

  kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatıyor: 'Avucumun içinde bir

                     kelebek var: Canlı mı, ölümü?'

Bilge adam cevap vermeden önce uzun uzun kızın gözlerinin içine bakıyor ve

cevap veriyor: 'Canlı da olması, ölü de olması senin ellerinde kızım, senin

                              ellerinde'...



"Orman müthiş bir hızla yanarken küçük bir serçe yolundaki gölden pençeleri

arasına su alıp ormanın üzerine bırakıyor ve tekrar göle uçuyormuş. Ormanın

yanışını çaresizlikle izleyen hayvanlardan biri gülümseyerek bağırmış: 'Ne

o, ormanı birkaç damla su ile mi söndüreceksin?' Serçe cevap vermiş: 'Benim

                          elimden gelen bu'...

Etrafınızda her şeyi para ve başarıya bağlayan bir sistem var. Oysa değerli

            olan doğru bir amaç uğruna harcanan çabalardır."


you will be

d

as much as

you
Bir insanı doyurmak istiyorsanız ona hergün balık vermeyiniz, balık tutmayı öğretin"

antepli

Vedat kardeşim ellerine yüreğine sağlık.Çokkk güzel olmuşşşşş. :x  :x
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...