MADDETEN ve MANEN GÜÇLÜ OLMAK
Muhterem Mü’minler ,
Hakimler Hakimi olan Allah-u Azimüşşan , mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de , dini sınır tanımayan , söz dinlemeyen kâfirlerin lânetlendiğini haber verdikten sonra şöyle buyurmuştur:
“ Onlar işledikleri kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı . Andolsun , yaptıkları iş ne kadar kötüdür.”
Müjdeleyici , korkutucu Allah’a bir da’vetçi olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz ( S.A.V. ) de , hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur :
“ Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki , ya iyiliği emreder , kötülüğü nehyedersiniz , yahut Allah’ın üzerinize göndereceği azabı çok yakında görürsünüz. Sonra Allah’a yalvarsanız da duanız kabul edilmez. ”
Öyleyse , her müslüman , gücü ölçüsünde iyiliği emredecek ve kötülüğü nehyedecektir. Aksi halde , Allah’ın azabına layık hale gelmiş olacaktır.
İyilik , sadece İslam’dır. Kötülük ise , İslam’ın dışındaki her şeydir. Bu sebeple , müslüman , İslam’ı hem yaşayacak ve hem de başkalarına tebliğ edecektir. İslam’ı tebliğ etmek , maddeten ve manen güçlü olmakla mümkündür.
Bütün peygamberlerin , velilerin ve âlimlerin Allah’a sığındığı âhir zaman fitnesinden kurtulmak için , günahların açıkça işlendiği ve reklam edildiği bir devrin felaketlerine uğramamak için , müslümanın ciddi , planı ve güçlü olması şarttır. Bu bakımdan , her müslüman şu dört maddede özetlemeye çalışacağımız hususlara mutlaka dikkat etmek zorundadır.
1- Her müslüman , gönlünde hiçbir sıkıntı duymadan İslam’a teslim olacak , onu tam olarak öğrenecek ve aile fertleriyle birlikte İslam’ı bir bütün olarak yaşayacaktır. İslam’ın emirlerinin bir kısmını kabul edip , bir kısmını reddetmek suretiyle müslüman kalınamaz.
2- Her müslüman , güzel ahlak sahibi olacaktır. Ahlak sahibi olmak özde , sözde ve her işte
dürüst olmak demektir. İnsanlık tarihi , ahlaken çökmüş , doğruluk
ve dürüstlüğünü kaybetmiş milletlerin acı sonlarına şahittir. Ayrıca , kendisi doğru ve dürüst olamayan bir kimsenin , başkalarına İslam dersi vermeye , İslam ahlakından bahsetmeye hakkı olamaz.
3- Her müslüman , kalbi Allah ve Resulü’nün aşkıyla dolu , başı dik , vakur bir gençlik yetiştirmek için canıyla , malıyla fedakarlık edecektir. Bu fedekarlık yapılmadan , gençlerin gönüllerini doyuracak tedbirleri almadan , onlardan şikayet etmeye hakkımız yoktur. İnançlı gençler okuyacak okul , barınacak yurt bulamazken , müslüman , inancı için iki milyonluk fedakarlık yapamıyorsa , hesabını bir kere daha yapmak mecburiyetindedir.
4- Her müslüman , çok çalışmaya , güçlü olmaya , ilme ve teknolojiye önem vermeye mecburdur. Zira , düşmanların itibarı , hakka değil kuvvetedir. Müslüman , kuvvetli olmadığı , ilme ve teknolojiye önem vermediği sürece , ezilmeye mahkümdur. Dünya , ilim ve teknolojide güçlü olan ülkelerin hakimiyeti altındadır. Bunu
görmezlikten gelmek mümkün değildir. Bu bakımdan , müslüman çok çalışacak ve güçlü hale gelecek , tenkit yerine tedbirli , tepki yerine etkili , vagon yerine lokomotif olarak ve ürettiği teknolojiyi inancı istikametinde kullanmasını bilecektir.
O halde , Mü’minler ,
Bilelim ki , dünya mü’minlerin , âhiret de mü’minlerindir. Ahiret dünyada iken kazanılır. Dünyada Kur’an ve Sünnet’i yaşamayan kimse , âhiretinide mahfetmiş demektir. Bu bakımdan , dünyamızı da , âhiretimizi de kazanmak için , İslam’ın çizdiği sınırlar dışına çıkmamak , maddeten ve manen güçlü , diri ve canlı olmak mecburiyetindeyiz.
İslam’ı bir bütün olarak yaşadığımız , dürüst bir müslüman olabildiğimiz , imanlı bir gençlik yetiştirdiğimiz , ilme ve çalışmaya gönül verdiğimizde üzerimizdeki kara bulutlar dağılacaktır.
İşte o zaman , Kur’an ve Sünnet sabahı yeniden doğacak , hem biz hem de bütün insanlık huzura erecektir.