Mihrimâh Sultan, şehrin iki girişinde, Üsküdar iskelesinde ve İstanbul’un yedi tepesinden en yükseği olan Edirnekapı’da iki câmi yaptırdı. Üsküdar’daki câmi, medrese, imâret, tabhâne ve sıbyan mektebiyle bir külliye idi. Tek parti devrinde çoğu yıktırıldı. İki minareli câmiden başka sıbyan mektebi kütüphane, medrese de poliklinik olarak faaliyettedir. Edirnekapı’daki câmi, çeşme, medrese ve hamamdan ibaret bir külliyedir. Tek minarelidir. 1714, 1894 ve 1999 zelzelelerinde zarar gördü. Tamir olundu.
Bu meyanda son zamanlarda bir de hikâye dillerde dolaşıyor: Gûyâ Mimar Sinan, babası tarafından Karaboğdan Seferi’ne götürülen
Mihrümah Sultanı görüp âşık olmuş. Onun gözüne girebilmek için Prut Nehri üzerine 13 günde bir köprü yapmış. İstemiş, vermemişler. O da aşkını sanatına dökmüş. Üsküdar Mihrümah Sultan Câmii’ne etekleri yerleri süpüren bir kadın silüeti vermiş. Edirnekapı Mihrümah Sultan Câmii’nin içerisindeki sarkıt ve minare işlemelerinde de saçları topuklarını döven bir kadın hayali tasvir etmiş. Sultan’ın doğum günü olan 21 Mart’ta Edirnekapı’daki câmiin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki câmiin ardından ay doğmaktadır: Mihr ü Mah.
Bu hoş hikâye, bir hayal mahsulüdür. Yakın zamanda yazılan bir romandan çıkmıştır. Bu hususta tarihî bir bilgi, hatta dedikodu bile yoktur. Orduda istihkâm zâbiti olan elli yaşında evli barklı Mimar Sinan’ın, sultanı görüp beğenmesi olacak iş değildir. Kaldı ki hanedan hanımlarının sefere götürülmesi vâki değildir. Üstelik sultanın doğum yılı bile belli değildir, nerede kaldı ayı ve günü belli olsun. Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci